Author Topic: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ  (Read 106028 times)

0 Members and 3 Guests are viewing this topic.

Offline huzeyfe

  • Member
  • **
  • Posts: 13
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #105 on: January 21, 2011, 19:36 »
sn. bogutevolu.. Akademisyenlerin, bu görüşünü yalanlıyorsunuz.. Peki, sizin görüşünüz nedir bu konuda... Siz ne düşünüyorsunuz?

Offline ancazin

  • Member
  • **
  • Posts: 38
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #106 on: January 21, 2011, 22:18 »
görüşle kimlik beğenildiğini de burada görüyorum. bulgar değilsin aslında tam slav değilisin ama bir şekiilde köken yakınlığı var ama yok tüğrk asla değil bozacılar şıracılar felan :)))

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2348
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #107 on: January 21, 2011, 22:51 »



Oti sam/sme atolka briz glava ? Da, tuk e pomaşki forum ama sekade ima rasisti katu pa gore. Naistina neznam kakvo pravim. Pokajim siçko sıvarzan sas naşite koreni. Prosto i lesnu. Nie sme si pomatsi i dayma şa bade takıf.

Ancazin, Allah dano ti dava akıl za da vidi koy sme.

Pomak türkçesi ! ile yazdığım için özür dilerim  ;D

Offline recep memis

  • Avarage member
  • ***
  • Posts: 94
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #108 on: January 22, 2011, 00:31 »

Peki İlker ALP, Bilal Şimşir, Ömer Turan, Hüseyin Memşioğlu  gibi akademik kariyeri olan kişilerin " Pomaklar, " öz be öz Türk'tür " çıkarımına ne diyorsunuz Sn. Memiş ? Bu kişilerin hepsi yalancı mı? Saygılar...

sayın huzeyfe;

öncelike bunun bir saygı değil, sayısızlık sunumu olduğunu söylemek zorundayım.  Bana değil, saydığınız ve saymadığınız bir yığın akademisyene sizin saygısızlığınız. taban tana zıt görüş ifade eden akadamisyenlerin hiçbirisine biz yalancı demiyoruz. Yorum farkı diyoruz sadece...  pomaklar müslüman bulgarlardır diyen ilber ortaylı ya da; veledi abdullah kökenli lofça pomaklarının şeceresini osmanlı kayıtlarından çıkaran  kemal gözlere de saygı duyuyoruz, diğerlerine de...  mide problemi çekiyor olmanız ortalığı böyle batırmanızı haklı hale getirmiyor sanırım...

Şahsıma yönelttiğiniz sorunuza gelince; gözünüzdeki at gözlüğü görmenizi engelliyor olmalı,..  önceki notlarımdan alıntıladığınız bölüm  başlı başına yanıtın kendisidir aslında...

bir şeyi bilmenizi isterim. fikirlerime katılmayabilirsiniz.  saygı duyarım.  tam aksini düşünüyor ya da inanıyor olabilirsiniz. gene saygı duyarım.

ancak kendinizi içine katmadığınız bir tartışmada, başka birilerini ya da görüşlerini ortaya sürüp, mahalle kavgası çıkartma telaşındaki fitneci misali o sana yalancı dedi, bu sana vatan haini... nidalarıyla sayfaya not düşmeniz düpedüz terbiyesizliktir. bu nedenledir ki uzatmanıza hiç gerek yok. size başka bir yanıt vermeyeceğm. merak ediyorsanız fikirlerimi okursunuz. gerek duyarsanız düşüncelerinizi paylaşırsınız. bunun belirli bir tartışma adabı içinde olmasını sadece umabiliririz. ama siz küfür de etseniz farketmez.  en çok kendi resminizi yayınlamış olursunuz.


Offline kzl.deli

  • Candidate member
  • *
  • Posts: 2
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #109 on: January 22, 2011, 12:54 »
Sevgili Canlar,
Satırlarıma başlamadan evvel hepinizi en içten duygularımla selamlarım.
Bulgaristan'ın en büyük köyü Alvanlar ( Yablanova) köyünden 1920 li yıllarda göç etmiş bir ailenin ikinci kuşak denizcilikle meşgul olan Beykoz'lu bir ferdiyim.
Balkan aleviliği üzerinde bilgi edinmeye çalışırken bu konuyla karşılaştım.
Değerli Recep Memiş Beyin bu konuda kaleme aldığı yazısı, biz Aleviler'i de içine alan çok boyutlu, derinlemesine bir araştırma olmuş. Hadiseye birçok farklı bakış açısından yaklaşmıştır. Buda bizleri daha çok düşünmeye ve kaynakları çoğaltmaya sevk edecektir.

Sözlerime Büyük tarihçi rahmetli Z. Velidi Togan Beyin şu görüşüyle :
''Bir cinayet hadisesini 5 kişi aynı yer ve zamanda görmelerine rağmen, hakim karşısında 5 ayrı şekilde  olayı yorumlayıp anlatmaları sonucu hakimin burada nasıl karar vereceği, tarih denen biliminde özünü teşkil eder''  diyerek, tarihe şahitlik edecek bilgi ve belgelerin iyice araştırılmadığı veyahut araştırılmasına fırsat tanınmayarak, adeta Emin Oktay tarihiyle yetinmemiz istenmiş. 
Türk dünyası araştırmaları adlı eserin 2. cilt (1980) 81. sahifesinden başlayan ''Göçler ve yer adları (Türkler, Pomaklar ve Bulgarlar)'' adlı toponomik bir araştırmasında, Enver M. Şerifgil'in bir yazısına rastladım ve bu konuya katkı sağlar umuduyla bir kısmını özetleyerek yazmaya karar verdim.
Bu yazısının giriş bölümünde: ''İnsan toplulukları tıpkı denizler gibi, türlü esintilerin etkisiyle sürekli sürtüşme, çalkantı ve dalgalanma halindedir. Bu hal, tarih boyunca böyle olagelmiş ve böyle olup gitmektedir.'' diyerek devam etmekte ve, '' Göç edenlerin son durak olarak yurtlandıkları yer ve bölgeler, coğrafi durum ve topoğrafik biçimlerin dışında, genellikle, ya onların kendi ad veya sanlarıyle veyahut da onların terk ettikleri yutlarının sıfat veya adlarıyla adlandırılmaktadır. yer adlarıyla toplum gurupları arasındaki bu bağlantılardan toponomik  araştırmalar alanında tıpkı birer fosil veya organik birer hormon gibi, yararlanılabilir.''
tarihçimiz bu bakış açısından yola çıkarak, Çepni boyunu takibe almıştır. Bu boyu ele almasının ana temeli topoğrafik yapıyı incelerken Rodop dağlarında Çepni ve Babek izine rastlamasındandır. Babek izine rastlayan tarihçimiz,'' Eba Müslim Abbasiler için çalıştı, onların iktidara gelmesini sağladı, ama sonunda onlar tarafından idam edildi'' diyerek, Babek İsyanının alt yapısını kurguladıktan sonra bu isyana katılan Çepni boyunu ve diğer sürüklediği topluluklarıda işaret etmektedir. 23 yıl süren bu isyanın sürüklediği kitleleri düşünmek gerekirse oldukça büyük bir coğrafyayı kapladığını düşünmeden edemeyiz. Koskoca bir Abbasi imparatorluğunun ordularını peşpeşe bozguna uğratan bu güç gökten zenbille inmemiş olsa gerek.
 ''Hürremiler'in Temsilcileri, Çepniler'' başlığı altında devam ediyor:
''Hurremilik ile Alevilik'in aynı inanç çizgisi üzerinde birleşmiş olduğuna göre Babek isyanı mensuplarının perişanlık içinde dağılmış olmaları ve diğer yandan da aleyhlerinde yapılan kötü propogandalar sonucu onlar hakkında İslam dünyasında yaygınlaşan kötü yankılar nedeniyle. Hürremi ve Babeki deyimleri de artık kullanılmayıp bunlar da daha yaygın ve daha muteber olan ''Alevi'' deyimi ile birleştirilerek zamanla unutulmuş oldu''
Tarihçimiz Çepniler'i Rodoplarda incelemeden önce Bu coğrafyada cereyan eden hadiseleri de incelemeye almış,''Islavlar beşinci yüzyılda Kuzeyden Tuna kıyılarına inerek, zamanla, münferid kabileler halinde Tuna üzerinden Balkanlara sızdılar ve buralarda kendine özgü kültürleriyle yaşayan Traklar arasında yerleşmeye başladılar. Daha sonraları Karadeniz'in kuzey kıyılarını dolaşarak 7. yüzyılda Tuna nehrine ulaşan Bulgar Türkler'i, Asparuh idaresinde, Tuna ağzının savunulması kolay olan deltalarına yerleştiler ve Bizans'a karşı kendilerini savunmak amacıyla çevrelerindeki İslavlar'la bir andlaşma yaptılar. Beliren bu birliği dağıtmak üzere harekete geçen Bizans İmparatoru Konstantin IV (İmp. 663 - 685) ün yenilgisi (680) üzerine, müşterek düşmana karşı kazandıkları zaferin yarattığı sevinç ve güvenirlik içinde birbirlerine daha da yaklaşan Bulgarlar ve İslavlar, Pliska'yı(1) kendilerine idare merkezi yaparak Asparuh Hanın başkanlığında ilk devleti kurmuş oldular (681) yedi kabileden oluşan ve nispeten daha derli toplu bir hayat süren İslav çoğunluğu içinde azınlıkta kalan Traklar ve Şamanist Bulgarlar, İslavlar arasında İslavca konuşmaya ve evlatlarına İslav adlarını vermeye başladılarki, zamanla böylece kendi dillerini tamamen u7nutarak İslavlar arasında eridiler. Bu erimenin başlıca sebebi, Bizans tehlikesine karşı İslavlar ile omuz omuza sıkı bir beraberlik içinde olmak zorunluluğu idi.
Pliska Devleti'nin kuruluşundan 120 yıl sonra, bu devleti ortadan kaldırmak için harekete geçen İmparator  Nikefor I (İmp. 802 - 811) ilk hamlede Pliska'yı tahrip etti isede, ikinci hamlede Krum Han'la giriştiği savaşta mağlup olduğundan, Pliska Devletinin hudutları batı ve güneye doğru büyük ölçüde genişlemiş oldu (811)''
tarihçimiz, bu durum muhakemesini yaptıktan sonra, ''Çepniler'in Anadolu'dan Rodoplar'a kendi insiyatifleri ile mi geçtikleri yoksa, Balkanlar'da beliren Bulgar - Slav tehlikesine karşı Bizans idaresi tarafından iskan amacıyla mı geçirildikleri bilinmiyor'' diyor.
''Bilinen tek şeyin Çepniler'in yutlandıkları yerlere kendi ad ve sanlarının silinmez mührünü vurmuş olmalarıdır'' derken:
Osmanlı Tahrir Defterleri'nde (1528) bu bölge, biri ''Nahiye-i Çepni'' ve diğeri ''Nahiye-i Razlog'' olarak, bir arada bir kaza halinde kayıtlıdır. ( 2)'' işaret ediyor.

''1-Bu günkü Kuzey Bulgaristan'da Yenipazar (Novipazar) kentinin hemen batısında o zamanın bir slav köyüdür
2- Her iki nahiye arasında kalan bölgede serpilmiş olan yaylaların mahallelerinden bazılarının adları şöyledir: Daloğlu, Bekirler, Paşaoğulları, Davudlar, Alemdar, Cihanlar, Mehmetler, Çolaklar, Ömerler, Uzun Mahalle, Göre, Hacı İsmail, Uzun İbrahim, Fakıhlar, Veyisler, Döndüler, Kurudere v.s.gibi. Buralardaki mahallelerin evleri Balkan savaşı sırasında yakılıp tahrip edildiği için, sekeneleri de başka yörelere dağılmış ve bazıları Türkiye'ye göç etmiştir.

İzleme ve incelemeleri biraz daha derinleştirerek:
''Bugünkü Razlog nahiyesi'nin idare merkezi Razlog kentidir. 1920 yılına ait Bulgar Nüfus Sayımı İstatistikleri'nde ise (3) nahiyenin de merkezinin de adları Mehomia olarak kayıtlıdır. Keza, başta eski Avusturya Genel Kurmayına ait paftalar olmak üzere birçok eski yerli ve yabancı haritalarda da Razlog kasabasının diğer adının mehomia veya Mahomia olarak yazılmış olduğu görülmektedir. Gerek Bulgar İstatistiklerinde ve gerekse adı geçen pafta ve haritalarda kayıtlı bulunan bu Mehomia deyimi, (Bugün bu adla''Tavern Hotel Mehomia - Razlog''  bölgede mevcutdur) İbn al-Nadım'ın Hürremileri biri Muhammina ve diğeride  Babekiya adı ile ikiye ayırışını İspatlamaktadır (4) Ayrıca Mehomia'nin 18-20 km. kadar kuzey doğusunda bulunan 4390 nüfuslu (1920 yılı sayımı) Babek köyü ile onun da 8 km. kadar doğusunda Babek yaylağı, bu ispatın en gerçek delilleridir.
Böylece, Konumuzun buraya kadar olan kısmında, Eba Müslim'in öldürülmesiyle başlayıp yüz yıllık bir süre (m. 755-850) içinde gelişen olaylar zincirinin halkalarını birbirine ekleyerek ve göç yollarını adım adım izleyerek, Hurremiler'in kimliklerini ve zamanın akışı içinde oluşturdukları yer adlarını toponomik yönden belirtmeye ve gözler önüne sermeye çalıştık. '' deyip dil ve din konusuna temas ediyor.
3-Localite dans le raydume de Bulgarie, d'apres le recensement ou 31 desembre 1920. Sofia, İmprimerie de l'Et5at, 1924, sf. 34, 35, 117 ve 135
4-Arapça ve Türkçe kelimelerin asli şekilleri, Latin, Yunan ve Kiril alfabelerinin kullanıldığı dillerde bozuluyor: Muhammed'in Mahomet veya Mehomet, Yeniçeri'nin Yanisser, Yeni'nin Eni, Mahalle'nin Mahala, Vekl-i harc'ın Feklac, Mevsim'in Musson, Semti'r-re's'in Zenith...olması gibi.

Anadilin yitirilmesi:
Yaklaşık olarak dokuzuncu yüzyılın ortalarında, Çepniler'in Rodoplar'da yurtlandıkları sıralarda, Traklar ve Bulgar Türkleri kendi dil ve benliklerini tamamen yitirerek İslavlar içinde erimiş ve tümüyle İslavlaşarak İslavca konuşur olmuşlardı. Devlet kurabilen güç ve çoğunlukta olan bu Islav kitlesi içinde Çepniler, bir etnik azınlık olarak sıkışıp kaldılar. Bu durum, bu günkü güney Bulgaristan'ın Osmanlı Türkleri tarafından fethini sağlayan irmen savaşına (1371) dek, yani beşyüz yıl kadar sürdü. Bu 500 yıllık süre içersinde kendi kültür merkezinden uzaklarda ve mahrum olarak Islav çoğunluğu arasında sıkışıp kalan Çepniler de, tıpkı Bulgarlar gibi, anadillerini yitirerek Islavca konuşur oldular.   

Monoteist Din'in Salabeti:
Daha sekizinci yüzyılın başlarında, artık zamanının manevi ihtiyaçlarını karşılıyamaz olan Şamanizm'i terk ederek, kişinin akıl ve vicdanına muhatıp monoteist bir din olan İslamiyet'i kabul eden ve inançları uğruna uzun süre uğraşılar veren Çepniler, inançlarının salabeti ve uğraşılarınınşuurlarda şekillenen literatürünün metaneti sayesinde, inançlarını bugüne kadar korumasını bildiler. Bu nedenle Çepniler, dillerini yitirmiş olmalarına rağmen, dinlerini yitirmediler. Böylece dini İslam ve dili Slavca olan yeni bir insan tipi veya yeni bir etnik grup tarih sahnesine çıkmış oldu. Bu etnik topluluğa bugün (Pomak) denilmektedir.''

ENVER M. ŞERİFGİL yazısına bundan sonra Poamaklar'ın ne işle uğraştıklarını ve gelenek, görenekleri hakkında başlıklar açmış, bu başlıklardan birinde, Babek köyünden bahsediyor: ''Bu yörelerdeki köylerde köyce tertiplenen sünnet düğünlerinde veya varlıklı ailelerin yaptıkları düğün törenlerinde Babek Köyü'nün zurnacı ve davulcularını getirmek, düğüne ve düğün sahibine büyük itibar kazandırır. Babek köyünde yapılan davulların kasnakları, normal davul kasnamlarından çapça daha büyük olup çok daha güçlü çıkartmaktadırlar. Tokmağın vurduğu derinin merkez kısmı, yani tam ortası, içi kırmızıya boyanmış 15-20 santimetre çapında bir daire şeklindedir. Derinin kasnak çevresi kısmıda çepeçevre ve aynı büyüklükte küçük üçgenlerden ibaret zigzaglı bir kırmızı çizgi ile bezenmiştir. Davullarında yansıyan bu kırmızı renk tutkusu dahi onların kimliğini ispatlamaktadır. (Suriyenin rakka kentinden gelen Çepniler)
Zurnalarına gelince: İki tür zurnaları vardır. Biri her yörede çalınmakta olan orta böyda ince ve tiz sesli normal zurna, diğeri ise nispeten daha uzun ve daha kalın olan tok sesli bir zurnadır ki buna Rodop yöresinde (Babek Zurnası) denir.'' diyerek Türklükler'ine vurgu yapmak istiyor.

Saygılarımla...
 

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 999
  • Gender: Male
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #110 on: January 22, 2011, 12:55 »
Pomaklar hakkında gerçek bir araştırma örneği olarak Kemal Gözler’in çalışmasını örnek veriyorum. İlber Ortaylı’nın bile özel olarak pomaklar hakkında bir araştırması var mı bilmiyorum, ama eserlerinin muhtelif yerlerinde pomaklar hakkındaki anekdotlarını okuyoruz. 

Lofça Pomaklarının birincil tarihsel kaynaklar olan osmanlı tahrir defterlerine göre aşamalı olarak nerede, ne zaman, kaç kişi olarak müslüman oldukları bellidir. Lofça Pomakları ile Rodop pomakları arasında aynılık yoktur. Hatta Rodop pomaklarına bu sıfat sonradan yaygınlaştırılmıştır. Bana göre Torbeşler de, Goranlar da birbirinden ayrı toplum gruplarıdır. Hepsinin ortak yanı pomak oluşları yani Rumeli isyanları sırasında Osmanlı devletinden yana olmaları nedeniyle Pomak yani yardımcı olarak nitelendirilmeleridir. Sonuçta Pomak sıfatı tüm bu topluluklarca kimlik olarak benimsenmiştir. Yani nasıl bir hristiyan müslüman olunca farklı bir niteliğe bürünüyorsa Pomaklar da önceki durumu ne olursa olsun yeni bir kimliğe bürünmüştür. Bu kimliğin adı da Pomak kimliğidir. Bu nedenle pomak kimliğini yok saymak tamamen sübjektif bir iddiadır. Çünkü ortada canlı olarak yaşanan bir kimlik değiştirme, farklı bir kimlik oluşumu reel olarak göz önündedir.

Yazılarımda gerek Trabzon örneği ve gerekse 16. yüzyıl Manisa örneği incelenecek olursa bu kimlik değiştirme olayı anlatılmıştır. Kimi toplum grupları içinde bulundukları siyasal ve toplumsal değişim karşısında etkilenmişlerdir. Bu etki ve tepkiyi yok saymak bilimsel açıdan anlamsızdır.

Bu kısa girişten sonra asıl vurgulamak istediğimiz toplumların oluşumunun tarih boyunca hep böyle etki ve tepkiler sonucunda geçirilen istihaleler olduğunu, farklı da olsa birkaç grubun yada belli bir coğrafyadaki halkın belli idealler altında bir araya geldiğini yada belli siyasal etkiler altında ayrıştıklarını görmekteyiz. Bulgar halkı da böyledir. Traklar, Proto-bulgarlar, slavlar, kumanlar ve daha başka grupların birleşerek uluslaştıklarını görüyoruz.
Bir milletin oluşumunda kökenler ile ulus ideallerinin birbirine karıştırılmaması gerekir. Yani gerek bulgar olsun ve gerekse türk ulusu açısından soy ve köken olarak o  ulustan olmak şart değildir.

Bulgar ulusunda ulusa ismini veren proto-bulgarlar 185 yıl türki bir devlet olarak yaşadıktan sonra demografik olarak slavların baskın çıkması ve Bizanstan yayılan ortodoks hristiyanlığın etkisi altında 2 asır sonra bileşim değişmiş, toplum dönüşmüştür. Bunun üzerine bulgarların adı sadece devletin adında kalmış, çoğunluk ve dominant karakter slav ortodoks bir karaktere dönüşmüştür.

Türklere bakacak olursa Batı türklüğünü oluşturan Selçuklu ve Osmanlı asırlarında sürecin başından günümüze ulaşıncaya kadar yaşanan değişimleri ve karışan soy ve genetik unusrları hesaba katmadan saf soyculuk izi sürmek anlamsızdır. İşin başında Türk milletinin orta  asya genleriyle olan yakınlığı giderek uzaklaşmıştır. Öyle ki doğru olup olmadığını bilemem ama kimi gen araştırmacılara göre Anadolu halkının orta asya ile genetik yakınlığı % 10 lar civarındadır.  Tabi bana göre Orta Asya Türki uluslarının Türk olmaktan çok kendi başına ayrı bir ulus olduklarını düşünüyorum. Özbekistanda Özbeklerin Mesket-Ahiska Türklerini katlederken hiç de kardeşçe düşünmedikleri ortadadır.
 Türklük bana göre türk dilinin alt yapısını oluşturduğu bir birleşme havuzudur. Bu açıdan Türk milletini soyca türk olanlar değil, türkçe konuşan ve kendini türk hissedenler oluşturmaktadır. Türk milleti vardır ama türk ırkı iddia etmek doğru değildir.

Pomaklığı aynı bağlamda ele alıyoruz. Pomaklar hakkında hasbelkader yapılmış genetik araştırmalar vardır. Bunların bilimsel niteliği tartışılabilir. Zira gerek Yunan ve gerek Bulgar tarafı bu konuda çalışmalar yapmışlardır. Yunanlıların yaptığı araştırmalarda arap genlerine rastlanmışsa bu pomakların kökeninin bazılarının iddia ettiği gibi arap kökenli olduğunu kanıtlamaz. Çünkü tarihsel süreç içinde Balkan yarımadasına arap akınları ve misyoner faaliyetleri olmuştur. Bu nedenle halk içinde arap genlerinin izinin olması normal karşılanmalıdır. Arap geni pomakları arap yapmaya yetmez. Çünkü pomak kültürü içinde islamiyetten gelenlerin dışında orijinal olarak arap kültürüne ait herhangi bir gelenek ve kültür kalıntısı ve en önemlisi arap kimlik bilinci yoktur.

Biz pomaklığı Osmanlı asırları boyunca oluşmuş ve halen güçlü bir biçimde süren bir kimlik tanımı olarak ele alıyoruz ve öyle benimsiyoruz. Rodop halkı açısından ele alacak olursak Rodop halkının bir kısmı islamiyeti benimsemeye başlamasıyla önceki halinden ayrışarak farklı bir kimlik kazanmıştır. O nedenle bizler dedelerimizden Pomak olduğumuz dışında başka hiçbir kimlik işitmedik. BU süreçleri yok saymakla ve bizim kökensel olarak olmadığımız başka kimlikleri yapıştırmaya uğraşmakla hiçbir taraf bizi kazanamayacaktır.  Ömer Seyfettin Balkan savaşında ordunun yarısının türkçe bilmediğini ve önemli kısmının pomak olduğunu söylüyor. Pomakların Türklerin yanında savaşmasının dinamiklerini iyi anlamak ve korumak zorundayız.  Gazi Osman Paşanın ordusunda sayıları elli binlere ulaştığı belirtilen Plevne savunmasındaki pomak asıllı hasat taburlarının katkısıyla savunmanın nasıl aylarca sürdüğünü unutmamak ve unutturmamak zorundayız. Ayrıca benim dedemin de Çanakkale savaşında şehid düşmüş Kara salih olduğunu burada belirteyim de bizi bundan sonra daha doğru bir yere yerleştirip öyle değerlendiriniz.  Yani bizler Pomak olarak tarihi bir seçim yaptık. Bu tercihin iyi okunması ve varlığımızın kör bir inat uğruna görmezden gelinmesine razı olmadığımızı belirteyim.

Gelelim Pomak türkçesinin oranlarına… Pomaklar hakkında eser yazan yazar ve akademisyenlerin hemen hepsi aynı satırlarla aynı oranları vermekteler. Bu oranların hangi araştırmaya göre bulunduğu meçhuldür. Akademiyelerin hepsi bu oranları Ahmet Cevat EREN’in  kitabından almışlardır. Yani bu akademisyenlerin hiç biri kendileri araştırıp da bu oranları bulmuş değildir. Çünkü böyle bir araştırma yoktur. İbraz edilmemiştir. Bu oranların belli mahfillerde politika oluşturmak amacıyla kurgulanmıştır.

Pomak dili hakkında son yıllarda araştırmalar yapıyorum. İlk önce kendi annemden 1500 kelime derledim. Bu ilk veriler kesinlikle bu oranları desteklemiyor. Annemin konuştuğu ve pomakça olarak tanımladığımız dili bu akademisyenler inkar ediyorlar. Pomakça diye bir dilin olmadığını iddia ediyorlar. Halbuki benim annemin konuştuğu dilin adı pomakçadır. Tuhaf olmuyor mu; benim annem kendi konuştuğu dile pomakça diyor da pomak olmayanlar ise onu inkar ediyorlar. Ben anneme mi yoksa beni inkar eden başkalarına mı inanayım?

Olayı böyle basitçe anlatıyorum ki Pomakçayı inkar etmenin ne kadar saçma ve ard niyetli olduğu anlaşılsın.

Yaptığım araştırmaların halen ortasındayım.  Tahminen Rodop pomakçası olarak 5000-6000 kelimeye ulaşacağım. Dikkat ederseniz bu bir köy vokabüler yapısını temsil etmektedir. Bir köydeki dilin bile bu kadar bir kelime sayısına ulaşmasını hesap ediniz ve bu dili küçümsemeyiniz.

Çalışmamı tamamladığım zaman elbette kelimelerin kökenlerine göre analizini yapacağım. Bu dilin içinde eski Trak kökenli kelimeler var. Eski rumcadan kalma kelimeler var. Bunların çoğu bulgarcada hiç bulunmaz. Kelimeleri yüzde sekseni eski slavca kelimelerdir. Ayrıca osmanlıca kelimeler vardır. Osmanlıca dediğimiz zaman türkçe-arapça-farsça kelimeleri ifade ediyorum. Yani her tarihsel çağ kendi etkilerini kelimeler olarak dilimize bırakmıştır. Ama bu akademisyenlerin iddia ettikleri oğuzca, nogayca, kumanca kelimeler neredeler? Az  çok bu diileri de araştırdım. Bizim dilimizin Codex Cumanicus ‘ta yazılı Kumanca ne alakası var?

Biz kendimizi, kökenlerimizi, tarihimizi, dilimzi, kültür ve geleneklerimizi araştırmaya tamamen objektif ve bilimsel bir niyetle başladık. Etrafımızdaki beraber yaşadığımız ulusların niyet ve hedefleri doğrultusunda tarih ve bilimi manipüle ettiklerinin gayet bilincinde olarak önce kim olduğumuzu kendimiz araştırmaya başladık. Bilgilerimiz de onun bunun yönlendirmeleri değil, eksik gedik de olsa kendi bulgularımızdır. O yüzden bizim için bir Kemal Gözler çok önemli olduğu gibi, Recep Memiş ‘de çok önemlidir. Çünkü bu bilgileri daha üst bir platformda birleştirerek gerçeğe daha yakınlaşmış olacağız. O da bizim gerçeğimiz olacaktır. Başkalarının bize biçtikleri donlar değildir.
 

Offline huzeyfe

  • Member
  • **
  • Posts: 13
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #111 on: January 22, 2011, 13:10 »
sn memis... Ne bu şiddet, bu celal... Sakin olun efendim... Dolaylı yoldan hakaret etmeyi de çok iyi başarıyorsunuz... Ben sizin görüşünüzü öğrenmek istedim.... Hakaretvari bir dil kullanmadım... " Slav çığırtkanlığı " yapıyorsunuz demedim... Siz fitneci demekten çekinmediniz... Efendim, çok değerli görüşleriniz var, saygı duyuyorum.. Bakış açımızın farklı olduğunu da biliyorum... Yalnız at gözlüğünün kim de olduğunu bilemiyorum... Terbiyesizliği  kimin yaptığını da.. saygılar...

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 999
  • Gender: Male
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #112 on: January 22, 2011, 13:39 »
Ben sayın akademisyenlerimize bir çağrıda bulunuyorum. Lütfen Pomak tarihini aydınlatmak amacıyla gerçek tarihi araştırmalara dayalı olarak Pomaklık kavramı içindeki türk etkilerini bilimsel ve objektif olarak ortaya koyalım. Benim tepkim yapıldığı öne sürülen araştırmaların neredeyse karikatür kıvamında gerçeklerden uzak olması ve çoğunun da birbirinden kopya edilmiş alıntılardan ibaret olmasıdır. Yoksa biz de özellikle birer derya olan osmanlı tahrir kayıtlarının deşifre edilmesini ve bunlar üzerinde doğru yorumlara ulaşmayı çok arzu ediyoruz.

İkinci olarak bütün bu akademik kayıtların ana kaynağı olduğunu düşündüğüm kitap aslında iki farklı bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm Balkan savaşı sırasındaki çoğu o zamanki gzetelerde yayınlanmış yazı ve makalelerdir ki bunların dili de o zamanın dilidir. Sonra ikinci kısımda işte rahmetli Ahmet Cevat EREN tarafından yazılan kısımdır ki: bu kısmın analiz edildiğinde bu kısım bana istihbari bir çalışma olarak geldi. Tarihsel verileri ise bizim gerçeklerimize uymuyor. Kumanların rodoplara yerleştiğine dair kanıtlar yoktur. Zira 1091 Lebunium savaşından sonra Kumanlar Bizans kroniklerine göre kuzeye yani Tuna tarafına çekilmiştir. Yoksa Rodoplara falan değil.

Dilimizdeki  iddia edilen ukrayna slavcası ise onların iddia ettiği gibi Kumanların Ukrayna steplerinde konakladığı yüzyıllarla ilgili değil, bugünkü Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna sınırlarına yakın bölgedeki Smolensk bölgesinden kalkarak göçe başlayan batıya doğru Polonya ve Doğu Almanyaya uğrayıp, oradan orta avrupa ve balkanlara sarkan ve giderek o zaman bizans egemenliği altındaki Rodop dağlarına yerleşen Bizanslılarca tampon bir güç olarak o yörede tutulan Smolyani, Mirvatsi ve Draguvitsi gibi slav boylarıdır. Bu slavlar bulgarlar ile birlikte Tuna –balkan dağları arasına yerleşen slavlardan ayrı ve faklıdır. O nedenle dil ve kültür unsurları da slavlaşmış bulgarlardan farklıdır. Sonraki asırlar boyunca her ne kadar hristiyanlık etkisi altında yakınlaşmaya başlamış olsalar da halen arada ciddi bir farklılık bulunmaktadır ki bu nedenle biz pomakların bulgar olmadığını her fırsatta söylüyoruz. Yakın geçmişte bulgar resmi eğitimi sonucu bulgaristandaki bir kısım pomakların kendilerini bulgar saymaları ise yürütülen şiddetli asimilasyon kampanyaları sonucu oluşan arızi bir durumdur.

Smolyani slavları her ne kadar 6. yüzyılda rodop haklı üzerinde dominant etki yaparak yörenin demografik ve kültürel niteliklerini dönüştürmüş olsa da biz halen pomaklar eşittir smolyaniler demeyiz. Aynı biçimde pomaklar eşittir kumandır, bulgardır demenin doğru olmadığı gibi. İşin doğrusu şudur: pomaklar eşittir pomaktır.  Bu arada Türkiyedeki yüz yılı aşkın varlığımız nedeniyle pomakların önemli bir kısmının kendisini türk olarak hissetmelerini türk soylu olarak karıştırmak ise başka bir konudur. Biz demokrat bir ruha sahip olarak pomaklar üzerinde bir yönlendirme iddiasına sahip değiliz. Herkes Toska kardeşimizin gayet açık şekilde belirttiği gibi sığınma psikolojisi gereği kendini unutup başka bir millete aidiyet iddia edebilir. Bu onların tercihidir. Ama biz kelaynaklar bize dayatılanları değil, işin gereğini aramaktayız. Şimdilik bulduğumuz ön veriler ise ne bulgarın, ne yunanın ve  nede türkün dediği gibi değildir. Zira Rodoplar çok ama çok önemli stratejik bir bölgedir.  Onun için başkaları bizim yerimize düşünüyorlar.

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 999
  • Gender: Male
Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #113 on: January 22, 2011, 13:52 »
sn. bogutevolu.. Akademisyenlerin, bu görüşünü yalanlıyorsunuz.. Peki, sizin görüşünüz nedir bu konuda... Siz ne düşünüyorsunuz?

Ne düşündüğüme dayanak olmak üzere yaptığım araştırma sonucunda oluşan yazılarıma bakınız:


BALKANLARA TARİHSEL GÖÇLER IŞIĞINDA RODOPLARIN ETNİK YAPISI 
http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,119.0.ht




Offline recep memis

  • Avarage member
  • ***
  • Posts: 94
Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #114 on: January 22, 2011, 14:04 »
Katkınız için teşekkürler sayın Kzl.deli;

"Babek" köyü ile ilgili, bir soruyla yıllar önce karşılaştığımı anımsıyorum. Pomak mail grubuna yazan bir arkadaşımız atalarının bu köyden geldiğini belirtmiş ve adın   ne anlama geldiğini sormuştu sanırım...  Bildiğim kadarıyla Ermenice'de Dede/Baba gibi bir anlamı olduğuna ilişkin bir yanıt vermiştim. Köyün  özellikle inanç açısından bir merkez (tekke vs) olabileceğini düşündürmüştü bana bu ad ve arkadaşımız bunu teyid eder mahiyette beyanlar iletmişti,... Ermeniceyle ortaklaşma ise Paulikan - Bogomil -Alevi  kavramları ekseninde, İran/Kafkas [arrania/albania  - ( bu arda Alvanlar& Yablanova adını, "alban" köküyle bağlantılı bulduğumu belirtmek isterim.)] coğrafyasına uzanan köklere işaret ediyor olmalıydı ki aktardığınız bilgiler bir biçimde bu bağlantıya işaret ediyor....

Yemek (kaçamak) ve müzik (tulum) kültürü ve adlandırma (Arrania/Albania) açısından söz konusu bölgeler arasındaki çakışmayı ısrarla izaha çalışılması gereken bir bağlantı olarak görmüşümdür daima  ben...

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2348
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #115 on: January 22, 2011, 14:05 »
 Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Bir dizi film aracılığı ile kanuni sultan süleyman'ın eşinin ukrayna asıllı bir bayan olduğunu öğrenip hazmedemeyen bir toplumdan fazla bir şey beklememek gerek. Esasen slavlaşmış, rumlaşmış, olan padişahlar ve onların zürriyeti ise hangi akıl ve mantık bu yansımaların çok etnisiteli bir imparatorluğun farklı etnisiteleri arasındada yaşanamayacağı hususunda kesin bir hüküm verebilir ki? Asimilasyon bir kişinin dilini ve geleneklerini daha doğrusu kendisini tamamen kaybetmesidir. Benim büyükannem türkçe bilmezdi. Allah rahmet eylesin 6-7 yaşına kadar onun yanında kaldım. İlkokula gitmeden önce anno - dve - tri - çetiri - pet ...  diye sayabiliyordum keza bir çok pomakça kalıbı da öğrenmiştim. İlk - orta - lise ve üniversitede gördüğüm türkçe ve ingilizce tedrisat nedeniyle haliyle pomakçam zayıfladı. Fakat  ilerleyen zamanlarda artan özel ilgim hasebiyle pomakçamı tekrar geliştirmeye başladım. Şu anda hani o işe yaramaz dedikleri pomakça vasıtası ile bulgarca, rusça, lehçe, hırvatça, makedonca, sırpça dahil olmak üzere tüm slav dillerini az çok anlayabiliyorum. Ama büyük bir sorun vardı sözde benim pomakçamda % 30 nispetinde kuman - kıpçakça varmış. Merak ettim kıpçakça bir şarkı dinledim,  codex-cumanicus'u okumaya çalıştım amma velakin bırakın pomakçayı mükemmel derecede bildiğim anadolu türkçesi vasıtası ile bile bir  şey anlamadım. Yorum sizin. Ben en azından dilimi kurtararak kısmen asimilasyondan kurtuldum ya siz ?

Kuman-Kıpçakça


http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12/842/10652.pdf

Offline huzeyfe

  • Member
  • **
  • Posts: 13
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #116 on: January 22, 2011, 14:17 »
Teşekkürler bogutevolu...

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2348
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #117 on: January 24, 2011, 20:57 »
Şimdi Prof. dr. Hüseyin Memişoğlu 'nun sözde pomak türkleri adlı kitabını bir inceleyelim ;)

İlgili kitabın daha 1. sayfasındayız ( Altı Kırmızı ile çizili bölümü okuyunuz )



Memişoğlunun kaynak gösterdiği ünlü tarihçi * Jireçek'in "Geschichte der Bulgaren" bulgar tarihi adlı kitabında 1874 tarihli istatistiklerinde yazılanın aksine pomak türkü diye bir kavram yok aynı sayısal veriler mohammedanische bulgaren ( pomaci / pomaklar) / müslüman bulgarlar olarak geçmekte.

İlgili kitabın 587. sayfası





Şimdi Memişoğluna sormak isterim. Profesörlük payesi almış bir şahsiyetin başka bir kişiden yaptığı alıntıyı değiştirip ona ait gibi göstermesi etik midir? Akademisyen kimliğine yakışır mı? Memişoğlunun cevap hakkı saklıdır. İstediği zaman tekzip edebilir.

* Bu arada Konstantin Josef Jirecek   çek asıllı bir tarihçidir. Bulgar bilgini değil slavisttir.

Konstantin Josef Jireček (July 24, 1854, in Vienna — January 10, 1918, in Vienna), son of Josef Jireček, was a Czech historian, diplomat and slavist

Offline recep memis

  • Avarage member
  • ***
  • Posts: 94
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #118 on: January 25, 2011, 13:08 »
Prof. Dr. Memişoğlu'nun görüşlerine katılmıyorum. hatta tam aksini düşündüğüm bile söylenebilir. ancak sevgili Önder; buraya alıntıladığın kısım için bilimsel etiğe aykırı bir hal göremediğimi de söylemek zorundayım ben.

Jireçek'in belirli bir yer ve zamana ilişkin olarak aktardığı verileri ille de Jireçek gibi anlamladırmak zorunda değildir hiç kimse. Veri ayrı yorum ayrıdır. Yorum kişiye göre değişebilir. Veri değiştirmek çarpıtma olur ki bu etik değildir. Yukarıda veri değiştirme halini gösterir bir durum yoktur.  Yani Memişoğlu; Jireçek Pomak Türkü tabirini kullandı demiyor, Jireçek'in aktardığı verilere bakarak,  kendi yorumu olduğu açıkça anlaşılacak şekilde öngördüğü sonucu açıklıyor sadece...

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 999
  • Gender: Male
Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
« Reply #119 on: January 25, 2011, 13:47 »
Jirecek "Muhamedanische Bulgaren / Pomak tabirini, Memişoğlu da Pomak Türkü tabirini kullanarak her biri kendi yorumunu yapmış oluyor. Demek ki yorumları ayıklarsak geriye gerçek olarak sadece Pomak tabiri kalıyor. Bu da daha isabetli ve objektif bir saptama oluyor.