Author Topic: 2.Balkan Türkleri Tarihi Buluşması ve bahar Şenliği izlenimleri  (Read 7477 times)

0 Members and 1 Guest are viewing this topic.

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
2.Balkan Türkleri Tarihi Buluşması ve Bahar Şenliği izlenimleri:

Geçen yıl birincisi yapılan Balkan Müslümanlarının Tarihi buluşması ve Bahar şenliği bu yıl 19 ve 20 Nisan 2008 Cumartesi ve Pazar Manisa Karaağaçlı  Beldesi ve Manisa’da yapıldı. Geçen yıl Karaağaçlı’da gündüz yapılan şenliğe civar şehir ve beldelerden çok sayıda katılımcı gelmişti. Bu yıl şenliklerin gece yapılacak olması ilk başta ben de katılımın az olacağı yönünde idi. Her ne kadar uzaktan gelebilecek izleyicilerin sayısı az  olsa da civardaki başta Pomaklar olmak üzere Balkan Müslümanları ve Rumeli Türkleri şenliğe büyük ilgi gösterdiler.

Her organizasyonda olduğu gibi bu şenliğin işleyişi sırasında bazı eleştirilecek durumlar olmadı değil, ama biz öncelikle bu şenliği düzenleyenlerin emeğine olan saygımız ve her şeye olumlu taraftan bakma kuralımız gereği üzerinde durmayacağız.  Yine de Belediyelerin ve derneklerin ortak olarak düzenlediği bu organizasyonda resmi protokol konuşmaları, plaket ve hediye verme seremonilerinin biraz daha kısa tutulmasını belirtmeden geçmeyeceğim. Zira bu kısım 20.30’dan başlayıp 22.00 ye yaklaşınca insan ister istemez Balkanlardan gelen misafir sanatçı gruplarını beklerken sabırsızlanıyor.

Bizim gibi Karaağaçlı dışından gelen bir misafir olarak Cumartesi gecesi saat 22.10 civarında Bulgaristan’dan gelen ilk misafir sanatçı grubunu izledikten sonra dönmek zorunda kaldığımızdan hayal kırıklığına uğramıştık. Neyse ki ertesi Pazar gecesi Manisa Cumhuriyet meydanındaki şenlikte işin bu uzun protokol faslı kısa kesildiği için sanatçı ve folklor gruplarını doyasıya izleme imkanımız oldu. Bir kere daha bu organizasyonu düzenleyen Belediye ve Derneklere teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Pomaklar olarak bizim istediğimiz budur. Birbirimizi yok saymadan her toplumun kardeşçe türkü ve pesnasını özgürce söylemek ve aynı horo zincirinde yer alabilmektir.

Manisa’daki şenliklerde sahneye önce Ardino’lu Rodop Kıvılcımı grubu çıktı. Ardından Loznitsa, Kornitsa, Sarnitsa, Rudozem Çepintsi ve Breznitsa grupları sahneye çıktılar. Pesna ve horoları birbirinden ilginç ve güzeldi. Başta protokol erkanı olmak üzere misafirler ve belde halkı uzun horo dizileri oluşturdular.  Horo nedense Türk ve Balkan kültüründe aynı biçimde oynanması kültürler arası derin bir birliğin olduğunu gösteriyor.

Aslında paylaştığımız ve ortak olduğumuz değerler farklılaştığımız değerlerden çok daha fazla. Bunun değerini bilelim. Zira her toplum içindeki savaşçı eğilimlerin etkin olduğu dönemlerde tarihe okuduğumuz bir çok acılar, savaşlar ve göçler yaşanmış. Bunların olmaması için dostluk ve barış ve iyi komşuluk isteyenlerin bunun gibi etkinlikleri çoğaltması gerekiyor.

19 Nisan 2008 Cumartesi günü Karaağaçlı’ya erkenden gittik. Şenliğin başlamasına daha bir buçuk saat vardı. Bu yüzden eşim ile birlikte Karaaçlı’yı dolaşmaya başladık. Gide gide Göçmen mahallesine vardık. Göçmen Mahallesine geldiğimizde Pomakça konuşmalar çevremize hakim oldu. Şiveleri bizim kendi şivemizin hemen hemen aynısı..

Yalnız dikkatimi çeken bir durum oldu. Onu burada belirtmeden geçemem. Bizi yabancı saymış olsalar gerek, Pomakça konuşan bir çok grup yanımızdan geçerken suskunlaşıyordu. İşte bizim Pomakların bu davranışları neden ? Dikkati kendi üzerlerine toplamamak yada tepki çekmek istemiyor olabilirler. Fakat madem Türkiye’de Pomaklar azınlık falan değil, bu ülkenin asli vatandaşıdırlar. Neden kendi ana dillerini konuşmaktan çekiniyorlar ?  Ben burada doğup büyüdüm, hiçbir zaman hiçbir kimse tarafından ana dilini konuşmayacaksın diye bir tepki hatırlamıyorum.

Yolda yürüyen bir grubun yanından geçerken onlar bizle konuşmaya başladılar. Pomakça “Ot kade ste ?” dediler. Ben de dilim döndüğünce cevap vermeye çalıştım. Meğer bizi de Bulgaristandan gelen misafirlerden sanmışlar. O yüzden hangi kafileden geldiğimizi merak etmişler. Biz de Manisa’dan geldiğimizi, Pomak olduğumuzu belirttik. Karaağaçlı’lı   arkadaşımızla beraber yürüyen diğer kimsenin Gotse Delçev’li olduğunu ve isminin Recep olduğunu öğrendik. Bu arada yukarıdaki resimde görülen yaşlı ninenin sırtında asılı çocuğun taşındığı heybenin Pomakça isminin “Sujilka” olduğunu öğrendik. Aynısı bizim köylerde mevcuttu. Şimdi hala var mı bilmiyorum. Sonuçta aynı kültürün izlerini hep görüyorum.

İlginç bir tesadüf bu ya… 20 Nisan Pazar gecesi Manisa Cumhuriyet alanındaki şenlik sona erdikten sonra misafir sanatçılardan bir kaçı ile de konuştuk. Benim Pomakçam yetersiz, Bulgarca’dan ise fazla anlamadığım halde orada kimselerle büyük ölçüde anlaştık. Tesadüf derken oradaki orta yaşlı ağabeymizin ismi de Recep’ti Sarnitsa’dan Recep Sırnetski  Breshten idi. Emekli öğretmen olarak şimdi Sarnitsa Chitaliste’te koro ve folk ekibinde görevli imiş. Bizi kendi beldesine ısrarla davet etti. Böylece Rodoplardan bir dost daha kazandık.

Bitmedi elbet. Biz konuşurken Sarnitsa grubundan başkaları da geldi. Onlardan Nuri bize e-mail adresini verdi. Biz de Pomaknet ile Pomak.eu web adreslerimiz kayıt ettirdik. Zaten Recep ağabeyimiz sitemizden haberdar idi. Sanırım şimdi daha çok ilgili olur.


Offline Rahmie

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1981
  • Gender: Female
Mustafa agbey,

Pomaklarin neden size yaklasinca sustular...?

Benim bir cevabim var bu davranislara, önce bu köylerde bircok tanidigim, akrabalarim bulunmaktadir, ikincisi kendimi de onlardan birini gördugum icin nedenini tahmin edebiliyorum, ucuncusu Bulgaristandan gelen pomaklar 90:lli yillardan sonra her hangi bölgeden gelmis olsalarda bence ayni sekilde davranmaktalar.

En onemli insanlarin travmalar. Bir zamanlar herkes konustuklarina cok dikat etmeliyidi, nerede kiminle, ne...

Bu insanin icinde derin birakan bir travmadir. O yuzden her bir tanimadigimizi kendimize bir tehlike isareti göruyorus, bu insanlarin icine kendimi de katiyorum, öyle davranabilirim cunkum. Bunlar ne isteyerek nede önceden planlanma.. bunlar hemen bir koruma reaksiyon olusuyor bizlerde. Yanlis birsey söyleyipte sonra neler gelebilir basimiza...?

O yuzden ben diyorum ki kusurumuza bakmayin.. Bunlardan kolay, kolay kurtulabilecegimizi sanmiyorum. Cok supheci bir topluluk oldugumuzu biliris, bir de cok kapali bir toplum. Bunlar tabi son yillarda degismeye baslamistir.. ama bence daha cok yillar alir.. mesela benim neslim ve benden öncekilerini o davranislar, dusunceler degismesi icin. Travmalar ise hic bir zaman sanirim kalkmaz uzerimizden.. bizler bu yuklerle yasadik, yasiyoruz, yasiyacagiz...

Her nekadar kurtulmak istesekte bize bunu nasil becerebilecegimizi kimse anlatmadi, herkez kendisine göre tedavi göruyor.. bu ne demek oluyor. hic bir psikolojik tedavi yoktur, sadece bunu yasayanlarla paylasabilmek tek kullandigimiz ilac ve tedavi simdiye kadar.

Bir atasözumuzu benim kucukluğumden beri hatirlarim "yureginde olan agzindan cikmasin" bunlar da tehlikelerden koruma gibi bir uyari aslinda.. tam da kelimelerle degil bu atasözu gösterisle söyleniyordu. Yeli yuregini isaret eder ve derdi burada olan ve sonra agzina dogru isaret ederek buradan cikmasin. Ben sanirim ki o yuzden kendim bile bircok kez istediklerimi, dusunduklerimi kaleme dökemiyorum.

Umarim anlasilabilen bir sekilde anlatabildim, bunu aciklamaya kendimi hissetim.

Malesef, hayatin verdigi darbelerin sonucu...

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
Toplumsal travmalar sadece Bulgaristan'da yaşanmadı. Burasını biz özgür ve demokrat bir ülke olduğunu bilirken bile ağzımızdan çıkanı belki on kere kantara vurmakta ve dikkatli konuşmaktayız. Olur da sözümüz maksadını aşar ve bundan kimileri rahatsız olur diye.. Sözlerimiz nedeniyle bu ülkenin asli vatandaşı olan Pomaklar aleyhine bir izlenim bırakmaktan kaçınmaya çalışıyoruz. 

Peki aynı biçimde başkalarından anlayış görüyor muyuz ? İşte burası tartışılır. Zira bu ülkeye kötü niyetle yaklaşımlar gösterenlerin yüzünden bir çoklarımız dahi insani ve toplumsal haklarını istemekten çekinir hale gelmişiz. Bu yüzden çoğunlukla "Biz sizi seviyoruz, ama siz kendi adınızı yani pomaklığınızı unutmak şartıyla" diye özetlenebilecek yaklaşımlar bizim içimizi burkuyor.

Belki bu yüzden eskiden göç etmiş bizim anne-babalarımız çocuklarına kendi konuştukları dili öğretmede ihmalci davrandılar. Ben sitemimi kendi açımdan kendimize yöneltiyorum. Dilimizi unutursak kimliğimizi de kaybederiz. Dilimizi konuşmak ve onu bir yazı dili halinde işlemeye mecburuz.

Entegrasyon varlığını koruyarak bu topluma uyum sağlamak demektir. Devlet büyüklerimiz Almanyadaki Türklerden entegrasyon isterken aynı hakkı bizden esirgerse bu adil olur mu? Bütünleşmek çoğunluk içinde erimek değildir. Adımızla bu topluma katılmak ve onun her türlü üretimine katılmaktır. 


Offline AlperenKIRIM

  • Advanced member
  • *****
  • Posts: 358
Mustafa agbey,

Pomaklarin neden size yaklasinca sustular...?

Benim bir cevabim var bu davranislara, önce bu köylerde bircok tanidigim, akrabalarim bulunmaktadir, ikincisi kendimi de onlardan birini gördugum icin nedenini tahmin edebiliyorum, ucuncusu Bulgaristandan gelen pomaklar 90:lli yillardan sonra her hangi bölgeden gelmis olsalarda bence ayni sekilde davranmaktalar.

En onemli insanlarin travmalar. Bir zamanlar herkes konustuklarina cok dikat etmeliyidi, nerede kiminle, ne...

Bu insanin icinde derin birakan bir travmadir. O yuzden her bir tanimadigimizi kendimize bir tehlike isareti göruyorus, bu insanlarin icine kendimi de katiyorum, öyle davranabilirim cunkum. Bunlar ne isteyerek nede önceden planlanma.. bunlar hemen bir koruma reaksiyon olusuyor bizlerde. Yanlis birsey söyleyipte sonra neler gelebilir basimiza...?

O yuzden ben diyorum ki kusurumuza bakmayin.. Bunlardan kolay, kolay kurtulabilecegimizi sanmiyorum. Cok supheci bir topluluk oldugumuzu biliris, bir de cok kapali bir toplum. Bunlar tabi son yillarda degismeye baslamistir.. ama bence daha cok yillar alir.. mesela benim neslim ve benden öncekilerini o davranislar, dusunceler degismesi icin. Travmalar ise hic bir zaman sanirim kalkmaz uzerimizden.. bizler bu yuklerle yasadik, yasiyoruz, yasiyacagiz...

Her nekadar kurtulmak istesekte bize bunu nasil becerebilecegimizi kimse anlatmadi, herkez kendisine göre tedavi göruyor.. bu ne demek oluyor. hic bir psikolojik tedavi yoktur, sadece bunu yasayanlarla paylasabilmek tek kullandigimiz ilac ve tedavi simdiye kadar.

Bir atasözumuzu benim kucukluğumden beri hatirlarim "yureginde olan agzindan cikmasin" bunlar da tehlikelerden koruma gibi bir uyari aslinda.. tam da kelimelerle degil bu atasözu gösterisle söyleniyordu. Yeli yuregini isaret eder ve derdi burada olan ve sonra agzina dogru isaret ederek buradan cikmasin. Ben sanirim ki o yuzden kendim bile bircok kez istediklerimi, dusunduklerimi kaleme dökemiyorum.

Umarim anlasilabilen bir sekilde anlatabildim, bunu aciklamaya kendimi hissetim.

Malesef, hayatin verdigi darbelerin sonucu...


cok guzel aciklamisiniz , bizim koyde tarlada calisan bulgarca bilmeyen yasli kadinlarin basinda, dovmek ve ceza kesmek icin agizlarindan turkce kelime kacirmalarini bekleyen bulgar polislerini hatirlarim...

bulgaristan muslumanlarinin ortak kaderi...