Author Topic: Patriyotlar  (Read 58987 times)

0 Members and 1 Guest are viewing this topic.

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2349
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Patriyotlar
« on: May 27, 2008, 18:41 »
Mübâdil Patriyotlar...
[Târih yazmak, târih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sâdık kalmazsa, değişen hakîkat insanlığı şaşırtacak bir mâhiyet alır. Atatürk]

24 Temmuz 1924 târihli Lozan Antlaşması´nın bir maddesi, Türkiye-Yunanistan arasındaki nüfus değişimini düzenliyordu. Buna göre, Türkiye´deki Ortodoks Hıristiyan Rumlar Yunanistan´a, Yunanistan´daki Türklerin yanında diğer İslâm nüfus da Türkiye´ye göçürüleceklerdi. Nitekim de, anılan göç bu Antlaşma çerçevesinde gerçekleşmiştir. Türkiye´den Yunanistan´a göçen Rumların arasında Türk Ortodoks Hıristiyan Gagavuzlarla, gene Türk Ortodoks Hıristiyan Karamanlılar da bulunmuşlardır. Yunanistan´dan Türkiye´ye yönelen göçün içindeyse, Türklerin yanında Bulgarca konuşan Pomaklar, Romence konuşan Ulahlar, Rumca (Yunanca) konuşan Patriyotlar ve herhâlde kendi dilleriyle konuşan Arnavutlarla Çingeneler de bulunmuşlardır. Bu unsurların, ana dilleri yanında komşu dilleri de bilip konuşmuş olabilecekleri mümkün ve muhtemel ise de, bu husus konumuzun özüne dokunmayacaktır.

Türkiye´nin ve dar anlamda Trakya´nın etnik grupları içinden biri de Patriyotlardır. Trakya´da Çatalca´yla Silivri ve Anadolu´da Ankara, Aydın, Bursa, Eskişehir, İzmir, Manisa ve Niğde´nin merkez ve çevresinde yaşayan Patriyotların ataları Yunanistan´daki Makedonya bölgesi ve Girit´ten göçmüş Rum olup, Osmanlı devrinde Ora´larda İslâm´a girmişlerdir.

Yaşlı-başlı Patriyot göçmenler Türkçe yanında hâlâ da anadilleri Rumcayı (Yunancayı) konuşmaktadırlar. Yakın zamanda öğrenmiş bulunmaktayız ki, gençler içinden de bu dili bilip konuşanlar hiç de az sayıda değildirler! Çünkü, Patriyotlar Türkiye´ye geldikleri sırada henüz Türkçe bilmiyorlardı. Grekçe, Rumca veyâ Yunanca dediğimiz ise onların ana dilleriydi. Daha sonra elbette Türkçe öğrenmiş olmalarına rağmen, eski dillerini kendi aralarında da olsa konuşmalarının gerekçesi tahmin edilebilmektedir. Hâl böyleyken, bâzı Patriyotlar, durduk yere ve neden gerektiyse, kendilerine Türk ırkından kökler aramaktadırlar!

Oysa, Atatürk kısa ve veciz bir cümleyle bunu esastan çözmüş bulunmaktadır: Ne mutlu, Türküm diyene! demiştir. Bu demektir ki, senin kökenin her ne olursa olsun, bu ülkede yaşıyor ve Türklüğü de benimsiyorsan, ne mutlu! Çünkü, Atatürk mensubu olduğu Türk ırkını ne kadar seviyorsa da, diğer etnik unsurları da bağrına basan bir anlayıştaydı. Onlar yeter ki, Türklüğü benimseyip Türkiye´yi sevsinlerdi. Yâni O, bir milliyetçi ve fakat ırkçı değildi.
Kaldı ki, Ülkemizde meselâ Arnavut aslından olmakla Adanalı olmak veyâ Abaza olmakla Ankaralı olmak, Anayasa şemsiyesi altında, hukuk ve siyâset temelinde eşittirler. Meğer ki, vatanın menfaati karşısında suç işlememiş olsun! Yeter ki, vatana ihânet etmemiş olsun!

Patriyotların, Anadolu´da ne kadar tanınmakta olduklarını bilmiyoruz. Trakya´ya gelince, yaşadıkları muhitten uzaklaştıkça daha az tanınmaktadırlar. Şu var ki, onları tanıyan herkes, haklarında yeteri kadar da bir bilgiye sâhiptirler. Durumlarının diğer gruplar karşısında nispeten orijinal olması, bu tanınmışlığı bir bakıma kolay kılmaktadır.

Patriyotların geçmişinde Tepedelenli Ali Paşa´nın büyük rolü olduğu söylenir. Nitekim târih kayıtlarına da bakılırsa bu husus pekâlâ da mümkün görünmektedir. Şöyle ki: Anılan Ali Paşa 1744´te Arnavutluk-Tepedelen´de doğmuş olup, 1822´de de Osmanlı ordusunca Yanya´da öldürülmüştür. Kendisi, görevde olduğu Yanya´yla bunun çevresinde âdetâ devlet içinde devlet gibi hüküm sürmüştür. İcraatının önemli biri, Yanya dolayındaki Suli denen kasabanın Suliot "Sulyot" adındaki Rum sâkinlerini yok etmesidir. Burada yok edilmekten kasıt, elebaşlarının öldürülüp diğerlerinin İslâm´a sokulmaları anlamına gelse gerektir. Yoksa, bütün bir toplumunun çoluk-çocuk denmeden katledilmiş olmaları aslâ söz konusu olmamalıdır! Olay, Batı dünyâsında tam bir katliam olarak görülerek, bunun yağlı boya tabloları bile yapılmıştır. Hâl böyleyken, bunları ressamın, konunun câzibesine kapılarak hayâl gücünü çalıştırmasına bağlamalıyız.

Ancak... Ali Paşa husûsunda şöyle bir kopukluk hemen dikkati çekmektedir: Patriyotların Türkiye´ye göçtükleri Grabene, Kozani, Nasliç, Serez başka yerlerdir, Suli gene başkadır. Gerçi, bunların hepsi de, Kuzey-batı Yunanistan ve Makedonya´da birbirlerine yakın, hattâ bitişiktirler. Bizim bilgi birikimimiz bu noktayı izah için yeterli olmamaktadır. Bunun için çok daha derin araştırma gerekecektir.

Patriyotlara ilişkin olarak şu hikâye de anlatılıyor: Osmanlılar Balkan savaşında yenilip geri çekilirlerken, Grabene şehri Yüzbaşı Bekir Fikri komutası altında iki yıl daha direnmişmiş! İşte bu yüzden, bunlara vatansever anlamında "Patriyot" denmişmiş! Kendilerinin anlattıkları ve gene kendilerinin dinledikleri bu hikâyenin, Patriyotlardaki yersiz ve gereksiz "Türk ırkı" kaygılarından doğduğu anlaşılmaktadır. Çünkü, vatansever anlamıyla bilinen Patriyot sözü aslında Yunancadır. Fransızcayla İngilizceye buradan geçmiştir. Vatansever anlamının yanında bir de vatandaş ve hemşehrî demektir. Bizim Patriyotlarımız herkesten daha çok vatansever olabilir, bu Ülke´yi de herkesten daha çok sevebilirler. Buna da bir îtirâzımız olamaz. Ancak onların Makedonya´daki Patriyot adlarının anlamı, sâdece vatandaş ve hemşehrîdir! Kendilerine, Ora´da vatansever denmesi için hiçbir sebep yoktur! Bunu diyecek kimse de yoktur! Böyle bir olay eğer gerçekten yaşanmış olsaydı, olayın kahramanları Türkler idiyseler, vatansever diyecekler de Türkler olacaklardı. Hem de bunu Türkçe söyleyeceklerdi ve de vatansever değil, o günkü dil ile vatanperver diyeceklerdi! Oysa kelime Yunancadır! Kaldı ki, hiçbir târih kaydında, böyle Bekir Sıtkı diye bir hikâye anlatılmamaktadır. Ora´da, Türklerle Grekler (Yunanlılar) arasında 1897´de yaşanmış ünlü bir Dömeke Savaşı vardır ki, bunu da zâten Türkler kazanmışlardır! O zaman Grekleri elimizden alan ancak Avrupalılar olmuşlardır!

Ayrıca, Grabeneli Patriyotların hikâyeleri var sayalım ki gerçek olsun. Öyleyse, Kozani, Nasliç ve Serez´den göçen Patriyotlar nasıl vatansever olmuşlardır? Neden, onlara da aynen Grabeneliler gibi Patriyot denmiştir!? Burada, bir de Giritli Patriyotlar hatırlanmalıdırlar! Onların da mı birer Bekir Fikri´leri olmuştur! İşte bunlar, durduk yerde bir takım arayışlara girmiş Patriyotları zorda bırakacak cevapsız sorulardır! Türk ırkı peşine düşen o bir takım Patriyotlar, şu husûsu hatırlarından hiç çıkarmamalıdırlar: Osmanlılar Rumeli´ni fethettikten sonra, Bura´yı Türkleştirmek için ve bir plan çerçevesinde Anadolu, Sûriye ve Kırım´dan Türk nüfus göçürmüşlerdir. Yâni, bu o gün için bilinçli ve tutarlı bir politikadır. Pekiyi, "biz ırken de Türküz" diyen Patriyotların Türkçe konuşmamalarına ne demelidir? Rumeli´ni Türkleştirecekleri yerde, Ora´da kendi kimlikleri ve dillerini mi kaybetmişlerdir!? Kendisine asimilasyon gibi belli bir görev biçilen ve üstelik hâkim bir Türk unsur, kültürünü kaybedip alt statüdeki astların dilini konuşmuştur, öyle mi!? Olacak şey midir bu!?

Öyle anlaşılıyor ki, Yunan Makedonya´sında ve hattâ Girit’te, Ora´nın İslâm´a girmiş yerlilerini anlatabilmek için, hemşehrî vatandaş veyâ yerli anlamında Patriyot denmiştir. Kendileri İslâma girmiş olmak sebebiyle Türkiye´ye göçerlerken; Türk, Arnavut, Pomak, Ulah, Çingene olarak bir adın sâhibi olmadıklarından, hâliyle Patriyot diye anılmışlardır. Çünkü, onları anlatacak etnik isim artık budur.

Bu konunun bir yanı da şurasıdır: Patriyotların bizzat kendileri, Makedonya´nın Grabene, Kozani, Nasliç ve Serez bölgelerinden geldiklerini ifâde etmektedirler. Oysa, bu târihlerde, yâni Patriyotların Türkiye´ye göçünden hemen önce yoğun yaşadıkları Grabene´de Türk nüfus sıfırdır! Eldeki târih belgelerine göre, Bura ve Bura´nın geniş çevresi halkı, tamamıyla Grek ve Ulah nüfusundan ibârettir. Nasliç keza tamâmen Greklerle meskûn iken, Serez Bulgar ve Greklerin yanındaki bir avuç Türk nüfusu barındırmaktadır! Hattâ, bunun yanında Yanya gibi yerler dahi Grekler, Arnavutlar ve Ulahlarla meskûndurlar. Lozan Antlaşmasının ırk ve millet değil, din esâsına dayalı olduğu hususu hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu demektir ki, Yunanistan göçmenleri arasında Türklerin yanında, İslâm´ı seçmekle Türkleşenler de bulunmaktadırlar. Yunanistan göçmenlerinin bir kısmı, Anadolu´dan göçen Yörük ve diğer bir kısmı da Kırım´dan göçen Tatar Türkleridirler. Kökenleri tam bilinemeyen Konyarlar ise, Türk aslından olmalarına rağmen, Makedonya´ya nereden geldikleri belirsizdir. Konya´dan olabilecekleri gibi, Tatarlardan önce Kırım dolayından da göçmüş olabileceklerdir. Diğer yandan, Makedonya´da yaşadıkları yerde bir şekilde İslam´a giren bir çok cemaatler da bulunmuşlardır. İşte... Lozan Antlaşmasında anılan Türkler dışındaki Müslümanlar bunlardır. Her mübâdil göçmen, "Atalarım Konya´dan göçmüş, ırkım da Türktür." diyecek olursa, Lozan Antlaşmasında anılan Türk olmayan İslâm unsurlar kimlerdir!?. diye bir soru karşımıza çıkacaktır!

Ayrıca, hemen bütün Balkan göçmenleri "benim aslım Konya´dan göçmüş Türktür" demektedirler. Bu Konya takıntısı da yanlıştır. Rumeli´ye göçlerin merkezi sâdece bir Konya olmayıp, neredeyse bin yerdir! Bunu, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri bilgilerine dayanarak ifâde etmekteyiz. İşte bu kadar geniş bir alandan Rumeli´ye göçülmüştür. Anadolu ve Suriye´den Yörükler göçerlerken, Kırım dolayından da Tatarlar gelmişler ve Rumeli´nde birlikte harman olmuşlardır.

Şimdi, Makedonya etnik İslâm gruplarının İngilizce kaynaklardan sağladığımız nüfuslarını verelim: Yaklaşık ve yuvarlak rakamlarla; 500 bin Türk, 150 bin Pomak, 110 bin Arnavut, 15 bin Roma (acaba Çingeneler mi?), 14 bin Grek yâni Yunanlı (yâni Patriyot) ve 3 bin Ulah yâni Romen. Öyle sanıyoruz ki, bu 3 bin Ulah da Türkiye´de Patriyot sayılmaktadırlar. Bütün bu unsurlar, Osmanlı Balkanlarda küçülüp geriledikçe Türkiye´ye göçe başlamışlardır. Öncelikle, Balkan Harbi sırasında Türkiye´ye 100 bin dolayında Türk göçmüş. Bunun, Mübâdele dönemine kadar zaman-zaman sürdüğü anlaşılmaktadır. Mübâdele sırasında da, Türk ve diğerleriyle birlikte 375,976. İslâm nüfus daha göçerek Yunan Makedonya´sı bu açıdan boşaltılmıştır.

Türk asıllı göçmenlerin özellikle de yetişkin erkekleri, geldikleri yerlerin dillerini elbetteki biliyor, bunu da konuşabiliyorlardı. Ne var ki, Türkiye´ye döndükten sonra geride kalan dili aslâ konuşmamışlardır. Patriyotlarsa ana dillerini Bura´da da konuşmakta devam etmişlerdir. Çünkü, başlarda Türkçe´yi öğrenene kadar bu onlar için kaçınılmaz olmuştur. Patriyotların yeni nesli bir yana, yaşlı-başlı kimliklerin hâlâ da Yunanca konuştukları bilinmektedir! Bu kadar geniş bir anlatımdan sonra, elimizdeki Türkçe, Fransızca ve İngilizce belgelere geçersek... Türkçe olanı Osmanlı Arşivleri belgesidir. Patriyotların, Makedonya´da en yoğun yaşadıkları yer olan Grabene´deki bir İslâm cemaatine işâret etmektedir. Osmanlının ilk devrinde, bu yerde Duralı (Duralu) diyerek Niğde´yle bağlantılı bir cemaat görülmektedir ve bütün bilgi de bundan ibârettir. Ancak, daha sonra buradaki bir İslâm unsurundan hiç söz edilmemektedir. Bu da, anılan cemaatin başka bir yere göçtüğünü düşündürmektedir. Mâlûmdur ki, cemaatler çokçası dînî amacı olmak üzere birleşmiş toplumlardır. Değişik etnik kimliklerden de oluşabilirler. Fransızca belgelerimiz ise, Makedonya´nın bütün etnik gruplarının hayat sahalarını gösteren iki haritadırlar. Bunların biri 1911 târihliyken, öteki daha eski bir târihi işâret etmektedir. Eski haritada Grabene, Yanya ve geniş çevresi aralarına Ulahların da sokulduğu Grekler yâni Yunanlılarla meskûndur. Nasliç´te tamâmen Makedonlar yaşamaktadırlar. Serez ise, diğerlerinden farklı olarak hayli geniş bir Türk nüfusla doludur. 1911 haritasına gelince, durum sâdece Serez´de değişmektedir. Buradaki Türk nüfusu büyük ölçüde azalmış görünmektedir. Patriyotların göçtükleri Grabene´yle Nasliç´teyse Türk diye bir unsur yoktur!

Bir metin olan İngiliz belgesindeki durum ise oldukça sevimsizdir. Burada yazılanlar, yukarıda verdiğimiz Ali Paşa olayını doğrular mâhiyettedirler. Yâni katliam gibi! Buna göre, Grabene ve onun yanıbaşındaki Kozani´de Grekler zorla ve kitleler hâlinde İslâm´a sokulmuşlardır. O kadar ki, metinde ancak dağa kaçanların kurtulduğuna ilişkin ifâdeler okunmaktadır!

Bu kadar bir bilgiden sonra konumuzu şöyle bağlamak istemekteyiz: Irkçılığı düşünmeyen Türklerin yanında, Türk ırkçılığı yapan Patriyotlar ne kadar komik ve zavallı duruma düşmektedirler! Öte yandan, kişi, milliyetini bizzat seçebilmeli, kendini ne hissediyorsa da o olmalıdır. Patriyotlar için de bu böyledir. İçinde Türk duygusunu taşıyorsa, biz ki taşıdığından emin bulunuyoruz, mesele bitmiştir. Buna, uydurma millî destekler aramaya ihtiyaç duyulmamalıdır. Kısacası, etnik kimlikler ancak ilmin konusu olabilmelidirler. Artık kaynaşmış, bir bütün olmuş toplumların bölünmelerine gerekçe değil. Yazımıza Atatürk´ün târih üzerine bir sözüyle girmiştik. Buna paralel olarak biz de şunu ifâde edelim: Birileri yalandan mutlu olsunlar diye de, târih gerçeği değiştirilemeyecektir! Ülke´mizin Türk potasında erimiş bunca etnik grup yanında, demek ki bir de Patriyot denilen vatandaşlarımız bulunmaktadırlar. Mesele, işte bu derecede basit bir husustur. ...ve bundan öteye hiç şey değil!

Mete ESİN
http://www.edirne.web.tr

Ziyaretçi

  • Guest
Ynt: Patriyotlar
« Reply #1 on: July 19, 2008, 00:20 »
 Görüyorum ki ziyaretçi konumunda da Patriyotlar konusunu inceleyen arkadaşlar var bu arkadaşların yeni üyelerimiz olduğunu düşünerek söylüyorumki Patriyorlar konusu benim aşırı ilgimi çekti kendisi Patriyot olan arkadaş varsa veya çevresinde Patriyot olanlar onlar hakkında bilgisi olanlar bunlari burda paylaşırsa memnun olucam
                                                                                                                    Şimdiden tşkler

Offline Mübadil

  • Candidate member
  • *
  • Posts: 4
Ynt: Patriyotlar
« Reply #2 on: November 01, 2008, 21:34 »
   Yazdığınız yazıyı cok ilginc buldum belırtmek ısterımkı soyledıklerınız kısmen cok dogrudur. Kısmen dıyecegım cunku eksik bılgıler nedenıyle bazı kesımlerde yanlıs sonuclara varmıssınız. Giritten gecen turk nfusla ılgılı olarak bılmenızı ısterımki nasıl bir elin parmakları aynı degılse girit turkleri dıye tanımlanan nufusta homojen bır yapı gostermez , bu nufusun ıcınde sonradan ıslamıyete gecmıs giritli kokenli ınsanlar oldugu gibi adaya getırılmıs turklerde vardır. Ozellikle 17. yuzyıl baslarında adadan anadolunun varlıklı ailelerinin arazi aldıgı gorulur bu guruba ''Agalar '' denmektedir.Giritte yaklasık osmanlı belgelerıne gore 170 ağanın toprak satın aldıgı ve burada ahalisi ile yerlestıgı belırtılmiştir. bunun yanında osmanlı ordusunun adayı terketmedıgı ve rum kızlarla evlılıkler yaptıgı kesın belgeler ıle ortaya konmustur. BU evlılıklerden dogan cocuklar evde anneleri ıle yetısmıs bu nedenle bırkac nesıl sonra turkce deyım yerındeyse hafızalardan sılınmıs sadece dılın ıcınde kelimeler bazında kalmıstır.

    Adada kalan osmanlı ordusu yaklasık 5000-10.000 cıvarındadır. Bunun yanında muslumanlıga gecen greklerde olmustur. Giritte ''Türk'' adı ıle adlandırabılecegımız nufus bu agalar soyundan gelenlerdendırkı 200 yıl aynı soyadı tasımıslardır. Meshur giritli aile soyadları kabaağaçlılar(afyon kabaağac) cebecizadeler, salacoğulları,arabzadeler,bıçakçızadeler... bunun gıbı giritte memurluk yapan devlet kademesının ust duzeylerınde bulunan bu aileler cocuklarını okula gondermekte ve turkceyı gayet ıyı bır bıcımde konusmaktadır. Bu aileler osmanlının bolgedeki memur kesımı yada arıstokrat kesimidir de diyebılırız.Bu ailelerin soyadları da geldıklerı yerı acıkca ortaya koyar ki kendımde soyadımdan nerden geldıgımı anadoludan rahatlıkla bılıyorum. Bunun yanında daha farklı soyadları da vardır bekraki ( bekir 'e aki yanı oglu takısı eklenerek elde edılır bunlar yıne turk kımlıgınden olup soy arastırması acısınan bıraz zordur )

   ''Zade'' li soyadları tasıyanlar genelde agalar soyundan gelen dogu ve batı anadoludaki alevi bektası unsurlardır kı giritteki bektası nufus ile sunni nufusu ayıran onemli bır unsurda budur. Ornek olarak Horosanlı Ali Baba tekkesini gosterebiliriz. Benim ailem de girite elazıg diyarbakır civarından gelmis turkmenlerdendir arablar cemaatine mensub olup , bu cemmat gunumuzde anadolunun bırcok yerınde mevcuttur.Cemaat ınanıs ıtıbarıyle anadoluda da bektası ve sunni guruplar( az da olsa ) halindedir. Cemaat beğdili turkmenlerinden olup osmanlı kayıtlarında turkman yorukhan tarifesınden dıye gecer.

   Giritin osmanlı hakımıyetınden cıkması (1897) ile bolgedeki ust tabaka gırıtı buyuk olcude tert etmıstır. İnsanların kafasında olusan giritli imajı tabıkı 1924 de gelen mubadiller ancak giritli sadece mubadil demek degildir. Ve giritli olmak ayrı bırseydir turk yada rum olmak ayrı . Giritli turk olabılırsınız giritli rum olabılırsınız yada ailenız zamanıyla muslumanlıga gecmıs grek unsurlardan olabilir.Bunların hepsıne ve bu karısıma rumları harıc tutarak girit turkleri dıyoruz.Benim dedem 1901 dogumlu dedemın babası 1867 ıkısıde cok ıyı turkce bılıyor dedemın babasının turkce siirleri mevcut hemde bunlar giritteyken yazılmıs. Sanıldıgı gıbı giritte turkce ölü bır dıl olmamıs bu ust tabaka ( yada egıtımlı tabaka ) icin gazeteler basılmıs. Varlıklı aıleler cocuklarını okullara gondererek turkce ogrenmelerını saglamıslar.Giritin turk egemenlıgınden cıkmasından sonra bır kısım turk istankoy ve rodosa goc ettırılmıs burası o zamanlar ıtalyanın egemenlıgınde buradaki giritliler onları zorlayan hıcbırsey olmamasına ragmen su anda turkce konusuyor turk okullarında okuyorlar ve kendılerını turk dıye tanımlıyorlar yanı sanıldıgı gıbı olay turkıyede cogunluga hos gorunmek degıl turkıye dısınakı bır yerde kı ( yunanıstanda ) bıle turkluk bılınclerı var.
  Benım ailemın soyadı giritte de turkceymis ordada aile mensubları turkce konusuyorlarmis. Bıldıgınızın aksine gırıtte turk adı bıle yokmus turkluk ölü bır kavrammıs gibi bır durum soz konusu degıl. Fransadaki Alsaslar , Britanyadaki iskoclar , suriyedeki turkmenlerin bır kısmı , ne kadar kendı dıllerını konusuyorlar ? Verdiginiz lozan anlasması metnınde turk kelımesı gecmez. Sadece dın ıbaresı vardır kı ulahlar arnavutlar pomaklar bu anlasma metnınde yer almıyorlar. Giritten gocen halk ıcınde yıne musluman olan rumca bazlı turkce kelımelerle karısık bır dıl konusan halk da dahıl denmektedir kı karamanlılar ıcınde bu ayrım yapılmıs ancak bır ırk tanımı yapılmamıstır.
   Bu konuda eksık bılgınız oldugunu varsayıyorum giritle ılgılı daha derın bır arastırma yapmanızı onerırım. Gırıtlı dıvan şairlerini bektasılıgın gırıttekı yerını bektası tekkelerini turk sairleri resmo yu bıraz okursanız sevınırım. Anadoludan gelen kokler buluyorlar dıyerek komık ve asağılık buldugunuz ınsanların bır kısmınında gercekten anadoludan kokleri vardır.Olmayanlarda mevcuttur ki ona bır ıtırazım olmaz. Patriyot giritliler ıcın kullanılmamıstır.Patrıyot yunan makedonyasından gocen halk ıcın kullanılır. Giritten gelenlere dunyadaki butun akademık kaynaklarda girit turkleri denir. Ama ınsan ozgurdur ben gırıtlıyım benım atam turk degıl derse o oyledır ama her gırıtlıyıde aynı kefeye koymayın yada her gırıtlı mubadıl degıl ama hepsıde aynı fıkrı benımsemıs.
    Bu nedenle Pomak ve girit turkleri arasında bır ayrım yapmanız gerekir.Giritte turkcenın unutulması adanın cografı olarak uzak olması ve osmanlının yeterı kadar ıktıdarını burada saglayamamıs olmasındandır. Bunun yanında gırıtte turk nufus hıcbır zaman rum nufusla boy olcusememıs hele hele en son haliyle rumların ancak 10 da bırı kadar olmustur ( 1923 )  Oysa bır top atımı kadar yakın olan mıdıllı de durum farklıdır. Batı trakya ıse anavatan topragıdır ve ımparatorluk topragı degıldır bu yuzden bu bolgede turk soyundan gelmeyenler bıle bır sekılde turkce konusuyorlardı ornegın pomakları gosterebılırız.Suriye hamidiyede yasayan giritliler (abdulhamıt zamanında gocurulmusler) su anda kendılerını turk azınlık statusu ıle adlandırıyorlar rodos ve kos giritlileri anadilde egıtım haklarını kullanarak turkce ogrenıyorlar kı hıcbır kımse onları buna zorlamıyor heleki yunanıstanda.Bunun harıcınde dunyadaki butun kaynaklardan arastırma yaptıgınızda giritli turkler adı altında ulastıgınız sonuc gırıtlı musluman nufustan  cıkan sonuctan daha fazladır ve toplulugun resmı adı kurdukları dernekler ve buyuk ansıklopedilerden alacagınız sonuclar dahılınde girit turkleridir.Ama son soz olarak belırtmek ıstedıgım sey ki dikkatınızı cekerım gırıtten gocen herkes aynı etnik yada kulturel kımlıkte olmayabılır ama hepsı gırıtlıdır. Gırıtlı olmay ayrıdır , turk yada musluman olmak ayrı.

Offline Mübadil

  • Candidate member
  • *
  • Posts: 4
Ynt: Patriyotlar
« Reply #3 on: November 01, 2008, 22:02 »
Bu noktada bılmenızı ısterımkı benım ıcın dunyanın butun mılletlerı esıttır ve onları ustun yapan emeklerı ve bırlık olma kararlılıklarıdır. Turk pomak laz bence farksızdır. Ne zıya gokalp nede ataturkun mıllıyetcılıgı ırkcı bır mıllıyetcılık degil. Osmanlı padısahlarına bakın 20 nesıl boyunca farklı mılletlerden kadınlarla evlenmısler sımdı bız vahdettin han turk degıldır dıyebılırmıyız? sonuc saf turk olmak degıl turk bılıncının olması. Turk olupta ıhanet eden yokmu? var , olmayıpta vatanını seven? cok var. Bu yazıda ıtıraz ettıgım nokta yanlıs bır sonucu gercekmıs gıbı vermesı yanı hıcbır gırıtlı aslında turk degıldır sonucu ortaya cıkarki bu dogru degıldır. Yazdıklarımı dıkkatle okursanız sevınırım.

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2349
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Ynt: Patriyotlar
« Reply #4 on: November 02, 2008, 00:19 »
Yazdığınız yazıyı cok ilginc buldum belırtmek ısterımkı ...

Merhaba sayın mübadil,
Öncelikle bizleri farklı bir açıdan bilgilendirdiğiniz için teşekkürü borç bilirim fakat bu yazının bana ait olmadığınında altını çizmek isterim. Patriyotlar hakkındaki bu makale Mete Esin tarafından kaleme alınmıştır.
Saygılarımla

Offline Mübadil

  • Candidate member
  • *
  • Posts: 4
Ynt: Patriyotlar
« Reply #5 on: November 02, 2008, 13:23 »

  Sizlere kısaca yunan ve fars şovanizminden bahsetmek istiyorum. Yunanlılar adalardan gocen butun turklere yada selanık ve batı trakyadan gelenlere turklesmis helen adını takar arastırmalarında bunların konustukları turkcenın yunan aksanı ıle konusuldugu dilin bazı bosluklarının yunanca ıle dolduruldugu soylenır ve fızyolojık olarak bu ınsanların yunan ırk ozellıklerıne daha yakın oldugu belırtılır yunanıstanın egıtım mufredatında okuttugu budur. Ayrıca bolgedeki turkce konusan pomaklar yunanıstan ıcın ayrı bır sorundur koken olarak helen olduklarını ıddia edemıyorlar ancak durum rumları bıraz kızdırmıs olacakkı pomak dılı pomak edebıyatını yasatmak ıcın cok buyuk caba sarfedıyorlar , bu caba baska bır nıyete hızmet etmese aslında gayet guzel unutulmaya baslayan bır dılı yasatmak ancak asıl amac bolgedeki turk nufus ıcındede sız turksunuz sız pomaksınız gıbı ayrımcılık yapmak. onlar ıcın o bolge makedonya da dahıl Helendir. Gagauz turklerını bıle helen unsurlarından saymalarına sasırmamalı. Efendım onlar zamanıyla selcukluların bızansla kurdukları ıyı ılıskıler cercevesınde karamandan gocurduklerı turkce konusan rumlarmıs cok dolaylı da olsa bır alaka kurulmus zira turkce konusan karamanlılar gercekten rummu ? oladabılır olmayadabılır bılemeyız ama rumlar demekkı bılıyorlarmıs:)

  Bunun yanında ıkıncı buyuk şovenist gurup Farslılar , farslılarda butun orta asyanın turklesmıs fars unsurlar oldugunu ıddıa eder. Onlar ıcın aslında turk dıye bırseyde yoktur 11. yuzyıldan sonra turkluk ıcat olunmusur ve bu terımde musluman mogollar ıcın kullanılmıstır .Azerilerın aslında fars oldugunu ama sonradan turkce ogrendıklerini dıllerındekı aksanin fars aksanı oldugunu , dna testlerınde kromozomlarının farslılara daha yakın oldugunu kulturlerının fars kulturu oldugunu ve turk genetiği ve gerekse mutfagı ıle benzerlık tasımadıgını soylerler bu soylem ozbekler turkmenler hatta neredeyse kazaklara kadar gıder gercektende bır dusunun o zamana kadar ıkı buyuk kultur var Helen ve fars , farslar bır zamanlar ıstanbula kadar dayanmıs. Sımdıkı bulgarıstan dan hırvatıstana kadar akınlar yapmıs.Sıze komık gelebılır ama Hırvatların ve bulgarların fars kokenlı iranit halklar oldugunu ıddıa eder tezler var.
Kısaca belırtmek ıstedıgım turklerın gelısı anadoluda bu ikili kultur yapısını bozdu bu ıkı buyuk gucun arasına gırerek bırbırınden uzaklastırdı bu noktada bızım mıllıyetcılıgımız ve bakıs acımız bıraz komık kacıyor.

   Adamlar ne kadar bırlestırıcı ne kadar kabullenıcı oysa bız her toplumu sen turk degılsın sen şusun sen busun diye iteklıyoruz bence bırlestırıcı olmalıyız. Yanı bızım zamanıyla kürtler ıcın dag turku dememız cok cok komık ve gercek dısı olsada benzer bır bırlestırme cabasının urunu , ancak sacma ve gereksız bır kurt polıtıkası kurt nufusu dahada agresıf hale getırdı. Yanı kısaca turkum dıyene dur degılsın demek su devırde pek ıyı degıl bır mıllet ne kadar farklı unsuru bunyesıne katarsa o kadar zengınlesıyor o kadar ılerı gıdıyor ve kendı ıcınde o kadar huzur sahıbı oluyor. Ayrıca bazı ırkcıların kabul etmemesıne karsın ıslamıyet de turk kulturunun yasaması acısından cok onemlı bır yer tutuyor ozellıklede balkanlarda son cumlem konu dısı gıbı gorunsede balkanlardakı butun muslumanlar hangı ırktan olursa olsun bır butunun parcası.

  Forumunuza yazdım cunku ortak noktalarımız olduguna ınanıyorum bende gocmen kokenlıyım dedelerım sızlerle aynı sorunları yasadı.Hatta sız ve bız kelımesı de bıraz mantıksız cunku artık su devırde bunun varolmadıgını dusunuyorum. Ama farklı bır gocmen gurup olarak , bakıs acımız nedır nasıl olaylara yaklasıyoruz bıraz bahsetmek ıstedim.

Offline daylek

  • Adviser
  • ****
  • Posts: 551
  • Gender: Female
  • pomakinka gorda sam jena... SorguluYorum
Ynt: Patriyotlar
« Reply #6 on: November 02, 2008, 15:06 »
verdiğiniz bilgiler harika, farklı bakış açıları ve olmalı, bunun için kendi adıma teşekkür ederim bilmediğim ve öğrendiğim herşey benim için kardır. bununla birlikte sanırım hemen hiçbir arkadaşım ne pomaklara ne de başka bir etnik kökene ben türküm dedikten sonra hayır sen türk değilsin demez sanırım, burda biz pomaklar için bahis konusu olan etnik tartışmalar ve koyu etnik tez savunmalarından ziyade kültürel gerçekler, bu kültürel ögelerin araştırılması ve yaşatılması. bu noktadan baktığımızda kültür dediğimiz olgunun içine pekçok farklı öge girmektedir, dil, fizyolojik yapı, yemek, dans....vs vs bütün bunların hepsini ayrı ayrı değerlendirmekle birlikte toplu olarakda ele almamız gerekiyor. sanırım pekçok arkadaşım bu ögelerin bir ucundan tutarak birşeyler bulmaya çalışıyor ve bunları önce ayrı ayrı değerlendirmeye çalıştığımız için geneli görmektede sıkıntılar yaşıyoruz ve bahsettiğimiz kültür pomak kültürü gibi muazzam bir sentezden oluşuyorsa sadece tek öge bizi çok yanlış değerlendirmelere götürebilir.

ben sanmıyorum ki türkiye de yaşayan bir pomak kardeşim ben türk değilim desin. eğer gerçekten kendini biliyorsa yada yaşadığı ülkenin yani türkiyenin kuruluş ve şeklinden haberdarsa türk olmadığını söyleyemez ancak karşı çıkılan nokta yada şöyle söyleyim en azından benim karşı çıktığım nokta; türkiye de ki ırkıçı diye nitelendirdiğim düşünceler aynen sizin bahsettiğiniz gibi alakalı alakasız pekçok şeyi orta asya bozkırlarına bağlama çabaları beni deli ediyor ve buna karşıyım çünkü bu bizim kültürümüzde var olan pekçok ögeyi yok saymalarına neden oluyor ve bu çok acımasızca bir yaklaşım. onuda geçtim dahada çok sinirlendiğim nokta pomak olupta buna destek verenler ayrı bir delilik içindeler.

biz türkiye vatandaşları ciddi kavram karmaşaları yaşıyoruz. ben türk değilim demek le, ben türk vatandaşıyım (türküm) ve pomağım demek apayrı şeyler. işte biz türkiyede yaşayan insanlar bu ayrımı beceremiyoruz. 

Offline daylek

  • Adviser
  • ****
  • Posts: 551
  • Gender: Female
  • pomakinka gorda sam jena... SorguluYorum
Ynt: Patriyotlar
« Reply #7 on: November 02, 2008, 15:24 »
geçen gün nette ilginç bir şeye rastladım önerimi artık tam bilemiyorum söylem diyeceğim ben buna; balkanların tamamı için tek devlet çatısı altında konfederal bir yaklaşım. bugünlerde türkiye de de gündeme gelen kürtlerin kullandığı bir söylem bu aynı zamanda. ve buna diyorum ki hayır kardeşim ne gerek var yani hakikaten ne gerek var? sen karşında ki toplumun değerlerini yok saymadıktan ve hak ve özgürlüklerini ona iğade ettikten sonra ne gerek var? bunu kürtler için söylemiyorum yada sadece türkiye için söylemiyorum bütün dünya için söylüyorum. senin eğer farklılıklara tahammülün varsa pek ala aynı çatı altında rahatlıkla yaşarsın hiçbir sıkıntı da çekmezsin. asıl sorun bu işte yaşayan pekçok insanın farklılıklara tahammülü yok ve bu farklılıkları öğrenmek gibi bir çabasıda yok olmadğı için tek yol bu toplulkları yok saymak yada komik bir biçimde garip temellendirmelerle sen şusun demeye çalışmaktan başka birşey yapılmıyor. halbuki farklılıkları ve benzerlikleri yakalayıp ortak noktalarda birleşmektir aslolan.

çünkü ulus bilinci dna eşleştirmelerinden oluşmuyor arkadaşlar bu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. burdan dna eşleştirmelerini atlayalım yada es geçelim demiyorum ancak ulus bilinci ile ilgili gerçeği kabul edelim diyorum. bunu en iyi türkiye de yaşayan insanların bilmesi gerekir çünkü bizim ulusumus dna eşleştirmeleri ile oluşmadı. ama biz tarihimizi bile bilmediğimiz için maalesef çok garip ve komik yanılgılar içindeyiz.

Offline Mübadil

  • Candidate member
  • *
  • Posts: 4
Ynt: Patriyotlar
« Reply #8 on: February 20, 2009, 02:10 »
Ayrıca patriot kelimesının kullanımı cok ılgınctır. Patriot kelimesi yunanistanın patrio bolgesinde yasayanlara denir. Patrio ,  Mora yarımadasında bulunmaktadır. Patrio'dan gelen bır kısım turke de,  ordaki yerli rumlara da patriot(patrio'lu anlamında ) denir , ingilizceye gecen patriot kelimesi ise yine yunanca olup vatanseverlik anlamı taşır bu da yine patrio bolgesındekı bır efsaneye dayanmaktadır. Yazar bu kelımeyı yanlıs yorumlamıs patriotun ıngılızce anlamındaki vatansever kavramını almıs ve gocmenlerın de vatanlarını seven ınsanlar olduklarını dusunup onlara patriot demıstır ki bu cok yuzeysel bır bakıs acısıdır ''Patriot'' patrio dan gocedenlere verılmıs ısımdır patrio , Mora yarımadasından gocen turklerın onemli bır yerlesımıdır. Onların ırki kımlıklerı ıle ılgılı arastırmalar bılımsel nıtelıktedır ama acık olan bırsey vardır ki butun mubadıller patriot degıldır:) Yer anlamında patrio ile ıngılızcedeki patriot( vatansever) kelımesını birbirine karan yazar mubadele ıle ılgılı bır yerden duydugu patriot kelimesını de butun mubadıllerın vatan sever olması seklınde yorumlamıs ayrıcada turk kokenlı olmayıp vatanlarını seven bir gurup oldugunu iddia ettıgı bu ınsanlara hıcbır yerde belirtilmeyen patriot adını takmıstır. Yazısı guzel olsada Yunanistan harıtasına bır acıp bakmasını onerırım aslında bu turk yanlıs algılamaları hepımız bazen yapıyoruz. Patriot , patriodan gocenlere deniyor pomak ayrı giritli ayrı patriot ayrı :)

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 999
  • Gender: Male
Ynt: Patriyotlar
« Reply #9 on: February 20, 2009, 08:44 »
Çoklukta birlik kavramı aslında teolojik bir kavram olmakla beraber biz onu toplumsal bir boyutta da değerlendirebiliriz. Yani Allah bu evrende her şeye ayrı bir yapı vermiş olsa da aslında herşeyin mayası aynıdır. Bu anlamda Allah toplumları ayrı ayrı yaratmış ve bundan birbirlerini tanımaları ve ilişkilerde bulunmalarını dilemiştir.

Bunun için insan toplulukları her şeyden önce birbirini inkar etmeden, yok saymadan yada küçümsemeden var kabul edeceklerdir.  Bu temel yaklaşım kabul edildiğinde dünyadaki tüm toplumlar arasında barış yaygınlaşacaktır.

Kibir en büyük ahlaki yanlışlıklardan biridir. İnsanların kibirlenmesi gibi insan topluluklarının büyüklenmesi nedeniyle şovenist tutumlar toplumları çok sık felakete sürüklemiştir. Bu durumda demekki her toplum ve onun bireleri kendi toplumunu sevme hakkına sahiptir ancak başka toplumlardan nefret etme lüksüne sahip değildir. Nefret herkese zarar getirir.

19. yüzyıla kadar imparatorluklar bünyesinde bir çok etnik gruplar varlığı kabul edilirken daha sonra kurulan ulusçuluk akımı ülkelerin harcını meydana getiren asli unsurların çoğu yok sayılmış ve genellikle bir tek unsurun varlığı diğerlerine dayatılmıştır. Ancak bu duruma rağmen toplumsal birer gerçek olarak bu alt kültür denilen etnisitelerin varlığı devam etmektedir.

Bu durumda ortada bir gerçek var. Her toplum aslında kendini koruyan ana çatının altında farklı bileşimlerden meydana gelmektedir. Burada yapılması gereken; farklılıkları abartarak ayrılığa düşmemek ve farklılıklarımızı da yok saymamaktır. Farklılıklarımızı ülkemizin zenginliği kabul edersek, özgür bir ortamda özgün kültürünü yaşamasına, yaşatmasına izin verirsek bundan herkes memnun olacaktır. Bundan memnun olmayanlar ise ortada göründüğü gibi narsist şovenizmle hastalanmış dar kesimlerdir.

Bunlar öncelikle kendi ulus tanımlarını gerçeklerle ilgisiz bir ırk ve kan bağı üzerine yapılandırdıkları için daha baştan yanlış çıkış yapmışlardır. Çünkü insanları birleştiren ortak duygu, düşünce, inanç ve davranışlar bütünü olan Ulusal kültürlerdir. Ulusal kültürü de tektipleştirme olarak algılamak, resmi kültürü fabrikadan çıkmış insanlar yetiştirmek olarak uygulamaya kalkışmak yine hatalı bir yaklaşımdır.

Offline Stoci

  • Candidate member
  • *
  • Posts: 1
Re: Patriyotlar
« Reply #10 on: August 02, 2013, 02:08 »
Evvela şu metni yazan lise mezunu memur emeklisi adamın analizlerini , kuşkusuz gerçek tarih gibi değerlendirmemenizi tavsiye veririm.Yazıda '' kahvede patriyot bir arkadaşla iddialaştım,kızdırdı beni ben de geldim buraya yazdım '' havası var.. Metindeki asabiyet ve ırkçılık kokusunu buraya bağlamak istiyorum.

'' Türk ırkçılığı yapan Patriyotlar ne kadar komik ve zavallı duruma düşmektedirler!'' gibi bir cümle tarihle ilgileniyorum diyen birine hiç yakışmıyor.hiç hoş değil.

Irki olarak konuyu çok irdelemeyeceğim.Zira ben de ''patriyot''un islamı benimsemiş helen topraklarındaki insanlar olduğunu düşünüyorum.Hem fiziksel hem filolojik olarak türklerden farklılıklar görülüyor..Ancak eldeki veri eksikliği hatta hemen hemen hiç olmayışı ile kesin çıkarımlar yapmak tarih bilimine hakarettir.

Kesin olarak bildiğim şeyler (aileden gelen) atalarımdan osmanlı'da askerlik yapanlar olduğu ve bir çok büyüğün sadece müslüman olduğu için öldürüldüğüdür.neyse..Atatürk'ün de dediği gibi ..

Ayrıca aynı sözde tarihçiler pomaklar,bulgarın islama geçmiş olanı deyip konuyu şappadanak çözerler.. Ne yazıkki bir üniversitemiz tarih bölümü de çıkıp şu konu hakkında bir çalışma yapmıyor..ne yapıyorlar zaten..