Author Topic: Balkanlarda tarihsel göçler ışığında rodopların etnik yapısı  (Read 10731 times)

0 Members and 2 Guests are viewing this topic.

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2348
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
BALKANLARA TARİHSEL GÖÇLER IŞIĞINDA RODOPLARIN ETNİK YAPISI 
 
Çalışmamızın amacı: 
Tarih boyunca Rodop dağlarında bilinen ilk yerli halk olan Traklardan başlayarak  Balkanlara yapılan göçler ışığında  Rodoplardaki Pomak halkının etnik yapısının çözümüne ilişkin bilimsel verilere ve bu veriler ışığında yapılacak sağlam yorumlara ulaşmaktır.

Bu çalışmamız daha önceki “Balkanların kısa tarihsel kronolojisi” adlı çalışmamızın devamı niteliğindedir. birinci çalışmamızda  Balkanların  tarihsel olaylarını kronolojik olarak kısaca özetlemiştik. Burada ise tarih boyunca Traklardan başlayarak bir kısmı gelip geçen ve bir kısmı yerleşerek bölgede  izler bırakmış olan toplumları ve etkilerini inceleyeceğiz.

Neolitik Çağ:
Tarihsel bulgular Rodop dağlarında neolitik çağdan itibaren yerleşimin olduğunu gösteriyor.

Traklar:
MÖ 2000:   Bölgenin ilk yerlileri olarak Traklar kuzeyden geldiler.  Tam olarak nereden ve niçin geldikleri bilinmese de Nordik bir kavim olduğu yönünde güçlü tezler vardır.  Güneyden gelen Yunanlıların saldırılarına karşı koymaları Yunalıların Trakları kendilerine mal etmelerinin yanlışlığını kanıtlamaktadır.

Makedon kıralı büyük İskender Trakların güçlü fiziksel yapıları ve savaşçı yetenekleri nedeniyle Trakları Orta Asya seferine sürükledi.

Trakların yoğunlaşma alanı Koca Balkan ve Rodop dağları olmuştur. Herodot Trak ülkesini gezmiş ve Trakların Hintlilerden sonra dünyadaki  en kalabalık kavim olduğunu yazmıştır.
Pausanius ise Trakların Keltlerden sonra en kalabalık kavim olduğunu belirtmiştir.

Traklar bu kadar kalabalık olmalarına rağmen dağınık boylar halinde yaşadıkları ve sürekli birbirleriyle rekabet içinde didiştikleri için bir iktidar etrafında örgütlenemediler. Bu yüzden Balkanlarda egemen bir güç olamadılar.

Herodot: Traklardan dağlık bölgelerde yaşayan 22 kabileden oluşan Sartre grubunun  uzunca bir süre en başat topluluk olduğunu yazmıştır. Traklar yerleşim alanları basit evlerden oluşan mahalleler ve obalar biçimindeydi.

Yunan saldırıları: 
MÖ 7. ve 5. yüzyılda güneyden gelen Yunanlıların saldırılarına karşı koydular. Onları Rodopların eteklerinden yukarıya çıkarmadılar.

Pers-Grek savaşları sırasında Alban ve Lezgilerin bölgeye gelmesi: 
MÖ 480:  Traklar ilk defa Pers ordusunun başındaki Kserkes’in istilasına  boyun eğdiler. Ama kısa sürede özgürlüğüne kavuştular. Tarihçi Ahmet Aydınlı; Pers-Grek savaşlarında  Azerbaycan’dan on binlerce Alban ve Lezgi’nin Trakya , Makedonya, Epir ve Arnavutluk’a yerleştiğini yazıyor. Bu nedenle Trakların dili bu boyların dilinden etkilenmiştir.

 Makedonyalılar:
Traklar ikinci olarak MÖ 356'da Makedonya kıralı Filip ve oğlu büyük İskendere MÖ 340'da boyun eğdiler.

Romalılar
MÖ 129 : Trakyayı ele geçirdiler. Traklar Rodop dağlarına sığınıp burada uzun süre otonom  kalabildiler. MS 46 da Traklar  tamamen Roma egemenliğine girdiler. Artık Trak adından bahsedilmez oldu.

Got saldırıları:
MS 3. Yüzyıl:  Gotlar bölgeye saldırıp baştan başa yağmaladılar. Hristiyanlaştırma çabaları bu dönemde başladı. Gotlar Bizans zamanında da bölgeye saldırdılar.

Hunlar:
Balamir Han Gotları yendi. MS 378 baharında Tunayı geçip Trakyaya kadar ilerledi.Hunlar: uldız hanın ardından Attila önderliğinde Bizansa karşı iki Balkan seferi düzenledi. 

Avarlar-Bulgarlar ve Slavların balkanlara gelişi:
5.yüzyılda Avarlar Oğurlar ile Hun kalıntılarını birleştirip bu topluluğa Bulgar adını verdiler.  Ayrıca Orta Dnyeper, Dnyester ve Karpatlardan Slav boylarını Balkanlara getirdiler.  Avar-Bulgar ve Slavların yayılması karşısında Yunan halkı adalara sığındı. Bu durum Balkanlardaki etnik yapıyı değiştirmiş oldu.

Arapların İstanbul seferi: 
674-678 tarihinde Araplar Muaviye önderliğinde İstanbulu kuşattılar, ama başarısızlığa uğrayıp çekildiler.

Bulgarlar: 
Avarların başarısız İstanbul kuşatmasının ardından Bulgarlar Kurt han önderliğinde Tuna ve Balkan sıradağları arasındaki bölgede 635 yılında Birinci Tuna Bulgar devletini kurdular. Ülke içindeki Bulgar Türkleri ve Slavlar  kaynaşarak yeni bir ulus oluşturdular.

Daha sonra 7. yüzyılın sonlarına doğru 7 slav boyu daha Bulgarlara sığındı. Bu boylar başta Rodoplar ve Makedonya olmak üzere Bizans sınırına yerleştirildiler.

Bizans 200 yıl boyunca Bulgar akınları nedeniyle bölgeye sık sık nüfus kaydırmaları yaptı. Maraş’tan Süryani monofiztit hristiyan esirler  Bulgar-Bizans sınırına yerleştirildi. Erzurum ve Malatyadan esirler sınır boylarına yerleştirildi. Krum han zamanında Bizans imparatoru Nikeforos  çeşitli eyaletlerden getirdiği binlerce aileyi Trakyadaki sınırlara yerleştirdi.Boris Han 852-889 Makedonyayı ele geçirildi. Bu bir anlamda Makedonya slavlarının Bulgar devletine katılması şeklinde oldu.  Buna karşılık Bizans Selanik çevresine Vardariot denen Türkleri yerleştirdi.

Hristiyanlığın yayılması karşısında Boris han Hristiyanlığı kabul etti. Bulgar devleti halkında  Bulgar-Slav-Bizans  ve ortodoks hristiyan kültür yapısı yerleşti. Boris Han  ismini Mihail ve üvanını Knez olarak değiştirdi. Bulgarlar Tangra inancını bıraktılar.

Tuna Bulgar devletinin türk karakteri 681-864 yılları arasında 183 yıl sürmüş oldu. Macar tarihçi Geza Fehere göre Bulgarların hristiyan olmasının nedeni ülke içindeki slavların çoğunluğu elde etmesi, yayılan hristiyanlık karşısında halkın Bizans etkisinden kurtarılması ve devletin Bizans tarafından yutulmasını önlemek amaçlanmıştır. Boris İncili Bulgarcaya çevirtti ve Bulgar papazlar yetiştirdi.


Kiev Prensi Svetoslav :
10. yüzyılın sonlarına doğru Boris II döneminde Peçenek akınları karşısında yönetim zayıflayınca bölge Kiev Rus Prensi Svetoslav’ın eline geçti. Rus, Bulgar, Peçeneklerden oluşan ordusuyla 972’de İstanbula yürüdü ama yenildi. 1018 tarihinde Bizans Bulgaristanı işgal edip ilk Bulgar devletine son verdi.

İkinci büyük göç dalgası: Peçenek, Uz ve Kuman-Kıpçaklar:

860 yıllarından itibaren Orta Avrupadan Balkanlara ve Rodoplara doğru gelien türk göç dalgaları Orta Asyadaki Çu ve Talas nehri boyundaki otlaklar nedeniyle başlayan anlaşmazlıklar sonucu birbirini iten türk boylarının batıya göçleri sonucu ortaya çıktı. Bu tarihlerde Bizans Bulgaristanı denetim altında tutuyordu.

Peçenekler:
019 ve 1026 yıllarında Peçenekler Rusları yenip Tunanın güneyine indiler. 1035 yılında Makedonya ve Selanik’e kadar açılıp Bizans birliklerini bozdular. Ancak kendi aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle Bizans durumdan yararlandı. Bir tarafı kendine çekip diğer grup aleyhine kullandı. Tunanın kuzeyinden gelip güneye geçen Peçenek grubu Tunanın güneyindeki Peçeneklerle müttefik olan Bizans tarafından yenilgiye uğratıldı. Bunun sonucunda onbinlerce Peçenek Sofya-Niş arasına ve Makedonyaya yerleşitrildi. Peçenek büyükleri Bizansta hristiyan oldular.

Uzlar:
1065 yılında Bizansın Peçenekler karşısında barış istemek zorunda kalmasının yarattığı boşluktan yararlanarak 600 bin kişilik bir kütle halinde Makedonya ve Selanik taraflarına hücum etti. Mora yarımadasına kadar sarktılar. İklim koşulları ve disiplinsizlik nedeniyle zayıflaynca Peçenekler aniden Uzlara saldırıp çoğunu yok ettiler.  Kalan Uzlar Balkanlar ile Anadolu’ya yerleştirldiler. Uz gençleri orduya alındı. Günümüzdeki Gagauzlarun bu Uzların kalıntısı olduğu düşünülmektedir.

1071 de Peçenek ve Uzlar Bizans ordusunda Selçuklu Sultanı Alparslana karşı Malazgirt savaşında yer adılar ve bir kısmı Selçukluların tarafına geçtiler.

Kuman-Kıpçaklar: 
Kumanlar 11. yüzyıl ile 14 yüzyıl arasında güney Rusya ve doğu Avrupada göçebe olarak yaşamış olan bir Türk boyudur. Kıpçakların batıya göç etmiş olan koludurlar. Kumanların bozkırlara dikili şekilde bıraktıkları heykel sanatıyle ve Kafkasyada kalan mezarları tarihsel veri açısından önemlidir.

Rus kroniklerde ilk defa 1054 yılında zikredilirler. Daha ziyade sarı saçlı ve mavi gözlü, fiziksel özellikleri ile anılırlar. Bizanslılar ve Latinler Kumanos, Kumanoi, Cumanus, Ko-mani", Ruslar "Polovets", Almanlar ve diğer Batılı milletler "Falben, Falones, Valani, Valwen, Pallidi", Ermeniler "Khartes", Macarlar "Kun", İslamlar Kıpçak" (Kıfşak, Khıfçakh) demişlerdir.

1087 yılından başlayan Orta Asyadan Balkanlara son büyük türk göç dalgasını Kuman-Kıpçaklar oluşturdular. Önce buradaki Peçeneklerle birlikte hareket ettiler. Bizansa akınlar yaptılar. Peçeneklerin Çaka beyle birlik olup Bizansa Yürüme tehlikesi üzerine Bizans Kumanları yanına çekti. 1091 de Kumanlar Peçeneklerin üzerine saldırıp onları bozguna uğrattılar. Sağ kalan Peçenekler Rodop dağlarına, Makedonya, Rupçoz ve Bosnaya yerleştirildi. Kumanlar da kuzeye yöneldiler.

11'nci yüzyılda Kumanlar, bugün Ukrayna, Moldavya ve Transilvanya adlarıyla tanıdığımız büyük bir bölgeyi ele geçirmişlerdir. Sürekli Macar devletine ve Bizansa saldırarak onların şehirlerini yağmalamışlardır.

Sonra bugün Moldavya ve Valahya olan bölgede "Kumanya" adında bir devlet kurmuş, 13'ncü yüzyılda Milkov adlı hükümdarları tarafından roman katolikliği resmi din olarak kabul edilmiştir. 

1523 yılında Komanya'nın yıkılmasından sonrada Kumanların etkisi bölgede hala güçlü kalmış ve yeni kurulan Valahya ülkesinin ilk hükümdarlarının Kuman isimleri olmuştur.

Norman istliası: 
1185 yılında haçlı seferleri sırasında Normanlar Makedonya ve Trakyaya saldırdılar. Bir Norman kolu Filibe ile Mosinuopolis  arasını talan etti.

2. Bulgar devletinin kuruluşu:
1185 yılında Bizansın zayıflamasından yararlanan Petro ve Asen kardeşlerin talepleri Bizans tarafından reddedilince vergi yükü altında ezilen Bulgarlar ayaklandılar. Bulgarlar Bizanstan kopup 2. Bulgar devletini kurdular. Bu ayaklanmada Kumanlar ile Ulahlar önemli rol oynadılar. Ulahların bir kısmı Tuna boyunda bir kısmı ise Makedonya ve Teselyada oturuyordu. 

Bulgar-Kuman ordusu karşısında Bizans barış istedi ve Tuna –Balkan dağları arasını terk etti. Bulgaristan 1190 da Makedonyanın büyük kısmını da ele geçirdi.

Frank haçlı seferi:
1204 yılında İstanbul’u ele geçirdi ve bölgede 1261 yılına kadar bir latin İmparatorluğu kurdular. Bizanslar İznik’e çekildiler.

Güney Rusya Tatarları:
1264 yılında Tatarlar bulgarlarla birlikte Bizansa saldırdılar.1272 de Bizans Tatarlar ile anlaşmak zorunda kaldı. Bu dönemde Bulgaristan Tatar dominantı altında bulunuyordu.

Katalanlar:
1305-1307 arasında 2 yıl süreyle Bizans ordusundaki paralı asker olan Katalanlar ganimet anlaşmazlığı nedeniyle Trakyayı yağma ettiler. 1307 de Rodop dağlarından geçip Kassandriaya yerleştiler.1311de Atinayı ele geçirip burada 70 yıl egemen oldular.


OSMANLI DÖNEMİ VE PAX OTTOMANA:

Osmanlılar ilk kez 1354 yılında Gelibolu üzerinden Trakyaya geçtiler. 1365 yıllarında artık Balkanlarda 500 yıl sürecek bir Osmanlı egemenliği başlamıştı.

Bu sırada Doğu Trakyanın bir kısmı, Mora yarımadası ve güney Epir  Bizansın elindeydi. Balkanların Kuzey-doğu kısmı Bulgarların egemenliği altındaydı. Sırplar da Yukarı Sırbistan ve Serez-Drama yörelerine sahipti. Bölgede çekişme had safhadaydı.  Savaşlar, iç çekişmeler, ekonomik ve dinsel baskılar nedeniyle ezilen Balkan halkları Osmanlıların döneminde Pax Ottomana denilen uzun bir barış dönemine kavuştu.

Bizans döneminde  Anadoludan yapılan Türk iskanları:
Bizansın Anadolu’dan getirip sınır boylarına yerleştirdiği türklerden önce Kuzey göç yolunu izleyerek Balkanlara gelen çeşitli türk boylarının kalıntıları vardı. Bunlar Hun, Avar, Hristiyan olmayan Bulgar, Kuman, Peçenek ve Uz türkleri yanında Bizans tarafından getirilip yerleştirilmiş Vardariyot ve Konyar’ lar bulunmaktaydı.

Bizans tarihçisi Anna Komnenana’nın verilerine göre: Anadolu türklerinin  Teselya, Makedonya ve Rodoplara ilk çıkış tarihinin 1065 olduğu ve 55-60 bin kişilik bir kütle olduklarını belirtilir.

Bunun yanında Bizans imparatoru Kantakuzen’in müttefiki olan aydınoğlu Gazi Umur Bey’in zaman zaman Kantakuzen’e yardım için trakya ve diğer yerlere geldiği ve yaklaşık 100 bin civarında Yörük Türkmeni bölgeye yerleştirmiştir.

İzimir beyi olan Çaka Bey’de Ege adaları ile trakyada egemenliği sırasında Ege bölgesinden  54 bin Yörük Türkmeni Orta Rodoplara göndererek yerleştirmiştir.

Bu hesaba göre 1065-1354 yılları arasında Osmanlı döneminden önce en az 200 bin Yörük Türkmen’in Anadoludan alınıp Batı Trakya, Rodoplar ve Makedonyaya yerleştirilmiştir.
Bu dönemdeki bir kısım türk ve bulgarların hristiyan olmadıklarını dikkate alınmalıdır.

Osmanlı Dönemi iskan politikası:
Osmanlı döneminde Balkanlara olduğu gibi Rodoplara ve çevresine  Anadoludan  Karesi, Saruhan ve Konyar  yörelerinden Yörük Türkmenler ve ayrıca tatarlar zorunlu iskanla yerleştirilmiştir.  Buradaki Rumlarda her hangi bir isyanı önlemek maksadıyla Anadoluya nakledildiler.(Uzunçarşılı)

Balkanlara Osmanlı iskan politikası genel hatlarıyla 2.Murat (1359-1389) ive Yıldırım Beyazıt (1389-1401) dönemlerinde tamamlandı. Ancak iskanlar genel olarak sürekli oldu.

Ahi ve Derviş zaviyeleri ile Gazilerin çiftlikleri yeni müslüman yerleşim alanlarının çekirdeğini oluşturdular. Örneğin 7. yüzyılda Smolyansismli  slav boyunun yerleşmiş olduğu yörede 2.Selim’in saray hekimi olan Ahi Ahmet Çelebiye dirlik olarak verilen yerde önce Ahi Çelebi diye anılan yerleşim yeri kurulmuştur. Bu isim sonra Paşmaklı’ya çevrilmiştir. Daha sonra Bulgar döneminde Paşmaklı kasabasının ismi bu slav boyuna nispetle Smolyan olarak değiştirilmiştir.

Smolyan isminin Rusyadaki izdüşümü bugün Smolensk şehridir. Hatta bu şehrin yakınındaki Veliki Luki kentine Rodoplarda Lukavitsa ve Luki olarak rastlıyoruz. Ayrıca Berezeviti boyunun geldiği yerde Beyaz Rusyada bugün Berezine ırmağı yer almaktadır. Bu ismin Rodoplardaki izdüşümü hiç şüphesiz Breznitsa kentidir.  Kısaca 7 yüzyılda Bulgarlara sığınan 7 slav boyu Bizans sınırına yerleştirilmişlerdir. Bu boylardan üçü Smolyaniler, Draguvitiler ve Berezitiler ise Rodoplara ve çevresine yerleştirilmiş olduğundan pomak etnik yapısının oluşumunda bu boylar eski türk boyları ve Osmanlı döneminde yerleştirilen türklerle birlikte rolü önem kazanmaktadır.

Burada gözlemlenen husus; baskın Pomak kültür dairesinde yeni yerleşimcilerin yerel halkla kaynaşmış olduğu tahrir defterlerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Bu kaynaşmanın özellikle Rodop dağlarının eteklerine yerleştirilen türklerle pomaklar arasında yaygın olduğu anlaşılmaktadır. Bir örnek olarak Batı Trakyada Osmanlı tahrir defteri kayıtlarında 15.yüzyılda bir yörük türkmen köyü olan Kozluca’nın halihazırda bir pomak yerleşimi olduğu bizi bu sonuca götürmektedir.

1878-1912 arasında Alman yazar David Tritze göre Osmanlı Avrupasında toplam nüfus 6 500 000’di.  Osmanlı Avrupa bölümünde  615 bin Arnavut,    700 bin Bulgar,700 bin Sırp, 100 bin Ulah, 150 bin Ermeni, 190 bin yahudi, 1 milyon Rum ve 2 900 000 türk yaşıyordu. Bu dönemde yaşana büyük bozgun ve göçler sonucu milyonlarca türk ve müslüman Anadoluya göç etti.

Pomakların tahminen üçte ikisi göç etmiş ve üçte bir nüfus Rodoplarda kalmıştır.  Bulgaristandaki Pomak nüfusun 2000 yılı resmi kayıtlarına göre 270 bin olduğu açıklanmıştır. Yunanistanda yaklaşık 30 bin civarında Pomak nüfus bulunmaktadır. Makedonyadaki ve Arnavutluktaki Pomaklar hakkında sağlıklı veriler bulunmamaktadır.

Balkanlarda islamın yayılışı:
İslam dini Vardariotlar ile başlayan süreç içinde Bölgeye Bizansın ve Aydınoğlu Gazi Umur Bey’in yerleştirdikleri Anadolu Türkleri ile tanıdılar. Bulgar tarihçilerinden V.Zlatarski ve K.Jirecek islam dini misyonerlerinin Bulgaristan’da çok erken tarihlerde İslamı yaymaya çalıştıklarını ve 13.yüzyıla kadar İslamın pek çok yerde yayılmış olduğunu teyid ederler. (K.Jirecek İstoriya na Bulgarite)

Rodoplardaki halkın Bulgar Ortodoks kilisesinden  ayrı durduğu ve bu yüzden boyun eğmez Rodop halkının Filibede kurulnuş olan Bogomil mezhebini benimsedikleri, daha sonra aynen Boşnaklar gibi Osmanlı döneminde İslam dinini tercih ettikleri anlaşılmaktadır.

İslamlaşma nedenleri  özetle:  Bulgarların dinsel ve ekonomik açıdan baskıları karşısında Osmanlı dinsel ve ekonomik düzeninin daha avantajlı olması, ayrıcalık kazanmak ve toprakların korunması açısından devlete ve onun askeri ve sosyal düzenine katılmanın tercih edildiğini düşünülebilir.

Ancak bu nedenlerin arasında eski Türk izlerinin bir şekilde canlı olmasının Osmanlılar ile pek çok ortak payda sağladığı ve İslamlaşmanın hızlandığı anlaşılmaktadır. Rodoplardaki  Pomakların boyun eğmez niteliğinden dolayı  zaman zaman Osmanlıya yapılan başkaldırıların varlığına bakarak Pomakların zorla İslamlaştırıldığı tezinin pek doğru olmadığı ortadadır.


Pomak tanımı ve Pomakça üzerine:
Pomak  tanımlaması A.Boue’nin 1839 yılında Rodoplara gerçekleştirdiği seyahatinden sonra  bilinir olmuştur. Bu dönemin 1877 Türk-Rus savaşından ve Balkan Komita hareketlerinden önce olduğuna dikkat edilmelidir.

Ancak Ahmed Cevad’ın “Balkanlarda Akan Kan” isimli kitabında belirttiği üzere  Pomakçanın: % 30 Ukrayna Slavcası, % 25 Kuman-Kıpçakça, % 20 Oğuzca, % 15 Nogayca ve % 10 Arapça  kelimeden oluştuğuna dair iddiasının hangi araştırmaya dayandığı ortaya konmadığı sürece dayanaksız kalacaktır.

Pomakça büyük göçlerin yaşandığı  19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarındaki durumu itibariyle dahi slav bir gramer üzerine kurulu olan, çoğunluk itibariyle eski slavca kelimelerin yanında eski türk ve osmanlıcadan geçmiş kelimelerin bulunduğu güney slav dil grubuna bağlı bir dildir.

Bulgarca ile olan etkileşimi bilimsel olarak analiz edilmeye ihtiyaç olmakla beraber kanaatimiz Pomakçanın Bulgarca ile etkileşmiş olmasına karşın slavca karakterini Bulgarcadan değil Ukrayna ve Rusçanın yer aldığı ana Slavcadan almış olduğudur.  İçindeki Bulgarcada bulunmayan pek çok özgün kelime nedeniyle Pomakçanın kolayca Bulgarcanın bir diyaleği olduğu şeklinde nitelendirmenin tam doğru olmadığını düşünüyorum.

Sonuç: Pomaklar kimdir?
Pomaklar hakkında henüz sağlıklı sonuçlara ulaştıracak araştırmalar yapılmamıştır. Bölge ülkeleri Pomakların tarihsel kökenini aydınlatacak bilimsel araştırmalar yerine uzun süre politik propaganda savaşları yöntemiyle gerçeklerin ortaya çıkmasını önlemişlerdir.

Bu çalışmamız “Pomaklar kimdir ?” sorusuna doğrudan bir yanıt vermekten henüz uzaktır. Ancak bir takım verileri sıralayıp bu veriler ışığında düşünebilmek maksadıyla ortaya konulmuşlardır. Önemli olan verilerin niteliğinin de analiz edilmesi gerektiğidir. Sağlam veriler bizi sağlam  sonuçlara götürecektir.

Vardığım sonuçlardan en önemlisi; Rodopların en eski halkı olan Traklardan başlayarak Rodop dağlarının coğrafi özellikleri buraya yerleşen tüm halkları aşağı yukarı aynı niteliklere sahip kılacak şekilde kaynaştırmıştır.

Önceden mevcut olan halkın üzerine gelenler; eğer baskın bir kültür oluşturabilmişlerse kendi kültürlerini egemen kılmışlar. Eğer baskın olamamışlarsa yerleşiklerin kültürü içinde kendilerinden de bir şeyler katarak kaynaşmışlardır.

Bu açıdan bir takım politik yönelimlere bakarak Pomaklar hakkında peşin yargılara varmak doğru olmayacaktır.  Pomaklar Bulgarların bir koludur. Pomaklar slavdır. Pomaklar Yunan kökenlidir. Pomaklar özbeöz  türktür gibi total yaklaşımlar gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

Öncelikle bir yöredeki halkın kökenini tek bir yere bağlamak doğru olmadığı gibi, bir halkın tanımlanması kökenden ziyade bağlı olduğu kültür ile açıklanmalıdır. Rodopların tarihsel kronolojisi incelendiğinde bölgeye yapılan göçler ışığında eski Trakların üzerine başlıca Slav ve Türk boylarının geldiği ortadadır.

Bu açıdan Pomakların kökensel ve kültürel kimliği hakkında eğer bir açıklama  gayreti içine girilecekse Trakların kalıntıları üzerine Avarların bölgeye getirdiği Slav ve Bulgarlardan başlayarak, yine tarih boyunca Slav ve Türk boylarının göçleri olduğu, son olarak Osmanlı dönemindeki göçlerle Rodoplardaki  Pomak halkının  nüfus yapısı ve kültürünün  özgün niteliğiyle ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.

Bu özgün nitelik; 1878-1912 göçleri öncesi itibariyle söylenecek olursa: dil bakımından  çeşitli şivelere ayrılmış olsa da, Bulgarcadan daha saf slavik özelliklerini koruyan , kendine özgün kelimeleri içeren, içinde hem eski türkçenin hem de osmanlı türkçesinden giren kelimelerin yer aldığı, gramer açısında güney slav dil grubuna ait olan, bu yüzden Pomakça olarak adlandırdığımız bir dildir.

Ancak 1878-1912 ve sonraki yıllarda Bulgaristandan Türkiyeye yapılan göçler sonucu Türkiyede yaşayan pomaklar ile Bulgaristandaki pomaklar arasında belirgin farklılaşmalar gözlemlenmektedir. Her iki ulus devletin eğitim yapısı ve politik görüşlerinin etkisiyle Pomakların kendini tanımlamasında belirgin ayırımlar ortaya çıkmıştır.

Bu amaçla soğuk savaşın bitmesinin ardından Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, Bulgaristanın Avrupa Birliğine girmesi için gerçekleştirdiği reformlar ve bu arada Türkiyenin Avrupa Birliğine girebilmesi yönündeki çabaları Pomakların özgür geleceğinin Avrupa Birliği çatısı altında  mümkün olabileceği yönündeki umutlarımızı yeşertmektedir.

Böylelikle Pomaklar; Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan ve Makedonya arasında sağlam bir ortak payda ve dostluk köprüsü olacaktır.

Bogutevolu
29 .04. 2007