Pomak.eu
Türkçe => Tartışma => Topic started by: Greenman on January 08, 2009, 15:45
-
Gönderilmemiş Mektuplar
HİÇ OLMAZSA İLACIMA ELİNİZİ SÜRMEYİN
Geçenlerde 3 - 5 arkadaş sohpete dalmışız aramızda mühendis,doktor olan falanda var gerçeği söylemek gerekirse 8 senelik üniversite hayatım var ama bitirmeyide becerebilniş değilim :) Herneyse konular ardı ardına sıralanırken doktor olan arkadaşıma birkaç hafta önce bazı haberler okudum eczanelerle ilgili senin bu konuda bir bilgin varmı dedim acaba demesemiydim.Gündemdeki konu ilaç dağıtımlarının Eczanelerin üzerinden alınmasıydı.Arkadaşımı bu denli acılı ve hiddetli görmemiştim.Anlatmaya başladı .Ulaş dedi bu durum çok farklı şuan bizi yöneten insanların ince oyunlarıyla ilgili dedi.Hatta o kadarda gizli değil neredeyse herkeslerin anlayacağı şekilde uluorta birşeyler yapıyorlar.Bir anda şok oldum açıkçası ve devam etti.Sağlık sektörüyle ne kadar ilgilisin dedi pek ilgili olmadığımı söyledim.Birazda utandım açıkçası...Bak Ulaş son zamanlarda kurulan hastahanelerin birkaçının ismini vereceğim oyun bunların üzerinden oynanmaya çalışılıyor dedi.Sustum dinlemeye devam ettim.Devlet büyüklerimizden birinin eşi üzerine olduğunu birçoğumuzun bildiği Medical Park ,Medicana,Acıbadem,İnternational hastahanelerinin ismini söyledi.Kısacası ilaç dağıtımlarını bu kurumlar üzerinden Ecza depolarına nakledip Eczaneleri devre dışı bırakmaya çalıştıklarını görmemeye çalışmak bence cahillik olur dedi.Kısacası benim böyle bir durumdan haberim yoktu.Pekiyi bunu kanıtlayabilirmisin dedim sadece güldü. ( Hangimize kanıtlama fırsatı verdiler yada iddialarımızı çürütmeden örtbas etmedilerki...) O an doktor arkadaşıma hiçbirşey söyleyemedim ama aklımdan aynen öyle geçmişti...
-
Açıklamayı unuttum eklediğim yazılar BG-HAVADİS ocak sayısında yaınlanmak üzere hazırlanmıştır BG-HAVADİS ( Yeni Hayat ) gazetesi Bulgaristan'da aylık yayın yapan bir gazete...Bilgilerinize
-
Gönderilmemiş Mektuplar
KİRACIMIYIZ EV SAHİBİMİ
Rusya'dan doğalgaz alıyoruz.Acaba bizde yokmu ? Yaşadığım yerler olduğu için biliyorum.Trakya tarafında iki yıl önce bir kazı çalışması esnasında tarlanın içinde doğalgaz bulunduğu tespit edildi..! Evet yanlış duymadınız hepimizin evimizde kullandığımız doğalgazdan bahsediyorum.Fakat ilgili makamlara sorsanız hayır canım kim söylüyor bunları öyle birşey yok yada buna benzer açıklamalar yapacaklar yanılıyormuyum.Siz yinede kendinize inanmaya devam edin.Pekiyi bunu geçtik diyelim.Söylemek istediğim bu doğalgazdan faydalanmayı bizmi bilmiyoruz yoksa orayı kapatıp kazı yapılmasını yasaklayan ilgililerin bildikleri başka birşeymi var..! Başka birşey daha eklemeliyim İzmir taraflarında Bor madeni çıktığını hepimiz parça buçuk duyduk.Acaba bu madene ulaşıp ondan faydalanamadığımız konusunu aynı şekildemi değerlendirmeliyiz.Şimdi konunun özetini gelelim...Biz bu canım Türkiyem'de toprağın belirli metre altına indiğimizde bir Alman veya Fransız yada anltlaşmalı olduğumuz herhangi başka bir ülke ; Hayır efendim o metrenin altı benden sorulur dediğinde o taprak benimmi ? Yoksa ben üzerinde kiracımıyım ? İzmir'de Bor madeni çıkmış yada Trakyada doğalgaz faydalanalım dediğimizde Amerikalı sen bilmezsin o çok iyi birşey değil ...! Bırak gerekirse ben gelir işlerim zaten antlaşmamızda böyle dediğinde sizin aklınıza ilk gelen ne ? Merakımdan yalnızca sormak istedim.
-
Gönderilmemiş Mektuplar ( Sevgiliye Mektup)
Biriktirdiğim şiirlerimin içinde bir demet çiçeğin adını verdim sana; Ve hafifçe gülümsedim hiçbir şey umut etmeden. Doyasıya bakmak geldi içimden öylesine gökyüzüne ...Hayalimde sahile indim dalgalanırken o yosun mavisi sularda Sen ben öylesine; bir balıkçı oldum ve sonra bir duman daha çektim ciğerlerime ...İnsanlara takıldı gözlerim kirli beyaz kahverengi insanlara yanılmadığımı anladım .Pişman olmadığımı ve gizlice seni sevdiğimi anımsadım Hatırlarsın bir roman yazacaktım yalnızca ikimizi anlatan ben yazamadım .Umarım sen yazarsın ...Sabah uyandığında penceremize gözlerini dikip buğulu camımıza adımızı bile yazarsın belki Beklide kızımızın güzelliğini anlatmaya çalışırsın ...Yine bir üçüncü girer hayatımıza senden ve benden bir ikinci ne sen nede ben olan ,Beklide mutlu olursun ben gibi belki de mutsuz şu anı yaşayıp yazdığımız gibi ,İnadına yaşayalım su gibi serin olsun hayatlarımız gökyüzü gibi derin ...Ve sen bulut ol sonra ben içine dolup yağmur ;Sen bırak beni sonra damla olup yağayım ...Hayat benim hayatım ağlamak gerekmez her gidişte sevda insanın içinde ;Baharları bekleyelim çiçeklerden habersiz kimseler sisli gözlerle bakmasın bize ...Gidelim ama hiç dönmeyelim .Yazdıklarımız ne uzun nede kısa olsun ...Sen buna hayal de ben sen diyeyim ...Sen buna gülümse ben yine sen diyeyim…
-
Merhaba Greenman,
Yukarıda anlattıkların maalesef doğru şeyler..
-
bello ilgine teşekkür ederim gerçeklerle ilgili insan sayısı sınırlı sanırım...
-
Gönderilmemiş Mektuplar
KİRACIMIYIZ EV SAHİBİMİ
Rusya'dan doğalgaz alıyoruz.Acaba bizde yokmu ? Yaşadığım yerler olduğu için biliyorum.Trakya tarafında iki yıl önce bir kazı çalışması esnasında tarlanın içinde doğalgaz bulunduğu tespit edildi..! Evet yanlış duymadınız hepimizin evimizde kullandığımız doğalgazdan bahsediyorum.Fakat ilgili makamlara sorsanız hayır canım kim söylüyor bunları öyle birşey yok yada buna benzer açıklamalar yapacaklar yanılıyormuyum.Siz yinede kendinize inanmaya devam edin.Pekiyi bunu geçtik diyelim.Söylemek istediğim bu doğalgazdan faydalanmayı bizmi bilmiyoruz yoksa orayı kapatıp kazı yapılmasını yasaklayan ilgililerin bildikleri başka birşeymi var..! Başka birşey daha eklemeliyim İzmir taraflarında Bor madeni çıktığını hepimiz parça buçuk duyduk.Acaba bu madene ulaşıp ondan faydalanamadığımız konusunu aynı şekildemi değerlendirmeliyiz.Şimdi konunun özetini gelelim...Biz bu canım Türkiyem'de toprağın belirli metre altına indiğimizde bir Alman veya Fransız yada anltlaşmalı olduğumuz herhangi başka bir ülke ; Hayır efendim o metrenin altı benden sorulur dediğinde o taprak benimmi ? Yoksa ben üzerinde kiracımıyım ? İzmir'de Bor madeni çıkmış yada Trakyada doğalgaz faydalanalım dediğimizde Amerikalı sen bilmezsin o çok iyi birşey değil ...! Bırak gerekirse ben gelir işlerim zaten antlaşmamızda böyle dediğinde sizin aklınıza ilk gelen ne ? Merakımdan yalnızca sormak istedim.
Ustam! öncelikle pomak eu'nun en büyük sıkıntısı zaten Türkçe katılım, bırakın gerçeklere katılmayı kenarda dursun. Sonra evet yazdıklarınızın gerçekliği konusunda herkes hemfikir ama sanırım bu gerçekler 1980 den beri kulak arkasına itiliyor ha ne dersiniz? Caaaanım ülkemizin, sizden yaptığım alıntıda ki duruma düşmesi konusunda bir iki durum bildirimi de ben yapmak isterim müsaadenizle. Hani dersiniz ya biz bu ülkede kiracımıyız diye? aynen öyle!!!!!! Nasıl mı ? Türkiye Bir takım ülkelerin açık pazarı haline dönüştürebilmek için Türkiyede tarım konusunda iki defa ürün alınabilme özelliğine sahip nadir topraklardan biri olan güzelim Ergene Havzasını sayıları binleri aşan fabrikalarla doldurdular. Peki ne yapılıyor bu fabrikalarda ? Hemen cevaplayalım; dışardan alınan sanayi tipi parçalar birbirine monte ediliyor ve dışarıya gönderiliyor ve biz bu kendi monte ettiğimiz ürünleri tekrar gönderdiğimiz yerden ithal ediyoruz. Peki bir ülkenin sanayileşmesi bu anlamamı geliyor sizce? Bence üretim olmadığı hala birilerinin hamallığını yaptığımız sürece sanayileşme bu olmuyor.!!!!! AAA tarım dan girdik söze ve tarımı unuttuk dimi evet o güzelim tarım arazisi, koca Marmara ve Ergene zebil ziyan neden AB'nin ve ABD'nin sanayi çöplüğü olarak kullanması yüzünden. Halbu ki Türkiye zamanında bir tarım ülkesidir ve ne yapıldı bu koca çöplük kurulsun üretim dursun biz ürettiklerimizi Türkiye ye kakalıyalım. Aynen böyle oldu. pancar üretimine kota kondu ve şeker fabrikaları kapatıldı. şimdi ürettiğimiz kadarını ihraç ediyoruz, tüketeceğimizide ithal ediyoruz varmı böyle bi hadise? var. iç gıcıklıyomu ? evet gıcıklıyo? :) Bu verilen örnek tarımda sadece pancar örneğidir pekçok tarım ürünüm bu şekilde bir işlemden geçirilmektedir... Bu ülkede devlet memuruna, dışardan aldığı borçlarla para ödemekte ve bu yüzden memur olmaya daha okulundan mezun olduğu gibi hak kazanan öğretmenine sınav açıp sen memur olamazsın çünkü sana verecek param yoka kadar durumu getirmiştir. Neden peki?_?_? hemen söyleyelim çünkü bu ülkede üretim yok. İnsanlar fiziki olarakta beyinsel olarakta üretememektedir ve bunlar bilinçli yaptırımlardır. Aslında daha söylemek istediğim pek çok şey vardır ancak eminim bu kadarı bile bu siteye girip çıkan bozkırların yağız delikanlıları!!!! kardeşlerime fazlasıyla yetecektir.
-
Bu aralar insanlar günü kurtarmakla yetiniyor, yarın için Allah büyüktür diyorlar, oysaki Allah herzaman büyük. :)
-
Bu aralar insanlar günü kurtarmakla yetiniyor, yarın için Allah büyüktür diyorlar, oysaki Allah herzaman büyük. :)
Dimi abicim bak ne güzel söylemişsin ama oturduğun yerden öyle Allah büyüktürle olmuyor o işler maalesef değilmi yani. Hani bir dönüm bostan yan gel osman derler ya o osman agam kışa ne yapar bilmem bu kafayla!!!!!! :)
-
Evet Kuzen,
durum aynen verdiğin örnek gibidir. Aslında söyleyecek çok şeyler var ama burası bunların yeri değil ;)
-
:D :D :D :D Biliyom abicimde ne yapayım ya bugün dürtme günümdeyim :D :D :D :D :D
-
;D ;D ;D her zamanki gibimi ;D ;D ;D
-
Ustam! öncelikle pomak eu'nun en büyük sıkıntısı zaten Türkçe katılım, bırakın gerçeklere katılmayı kenarda dursun. Sonra evet yazdıklarınızın gerçekliği konusunda herkes hemfikir ama sanırım bu gerçekler 1980 den beri kulak arkasına itiliyor ha ne dersiniz? Caaaanım ülkemizin, sizden yaptığım alıntıda ki duruma düşmesi konusunda bir iki durum bildirimi de ben yapmak isterim müsaadenizle. Hani dersiniz ya biz bu ülkede kiracımıyız diye? aynen öyle!!!!!! Nasıl mı ? Türkiye Bir takım ülkelerin açık pazarı haline dönüştürebilmek için Türkiyede tarım konusunda iki defa ürün alınabilme özelliğine sahip nadir topraklardan biri olan güzelim Ergene Havzasını sayıları binleri aşan fabrikalarla doldurdular. Peki ne yapılıyor bu fabrikalarda ? Hemen cevaplayalım; dışardan alınan sanayi tipi parçalar birbirine monte ediliyor ve dışarıya gönderiliyor ve biz bu kendi monte ettiğimiz ürünleri tekrar gönderdiğimiz yerden ithal ediyoruz. Peki bir ülkenin sanayileşmesi bu anlamamı geliyor sizce? Bence üretim olmadığı hala birilerinin hamallığını yaptığımız sürece sanayileşme bu olmuyor.!!!!! AAA tarım dan girdik söze ve tarımı unuttuk dimi evet o güzelim tarım arazisi, koca Marmara ve Ergene zebil ziyan neden AB'nin ve ABD'nin sanayi çöplüğü olarak kullanması yüzünden. Halbu ki Türkiye zamanında bir tarım ülkesidir ve ne yapıldı bu koca çöplük kurulsun üretim dursun biz ürettiklerimizi Türkiye ye kakalıyalım. Aynen böyle oldu. pancar üretimine kota kondu ve şeker fabrikaları kapatıldı. şimdi ürettiğimiz kadarını ihraç ediyoruz, tüketeceğimizide ithal ediyoruz varmı böyle bi hadise? var. iç gıcıklıyomu ? evet gıcıklıyo? :) Bu verilen örnek tarımda sadece pancar örneğidir pekçok tarım ürünüm bu şekilde bir işlemden geçirilmektedir... Bu ülkede devlet memuruna, dışardan aldığı borçlarla para ödemekte ve bu yüzden memur olmaya daha okulundan mezun olduğu gibi hak kazanan öğretmenine sınav açıp sen memur olamazsın çünkü sana verecek param yoka kadar durumu getirmiştir. Neden peki?_?_? hemen söyleyelim çünkü bu ülkede üretim yok. İnsanlar fiziki olarakta beyinsel olarakta üretememektedir ve bunlar bilinçli yaptırımlardır. Aslında daha söylemek istediğim pek çok şey vardır ancak eminim bu kadarı bile bu siteye girip çıkan bozkırların yağız delikanlıları!!!! kardeşlerime fazlasıyla yetecektir.
Merhaba Daylek Hanım,
Türkiye bizim hepimizindir. İktisadi konulara girmişsiniz ve bilginiz doğurultuda fikrini yazmışsınız. Bu konuların göründüklerinden çok fazla karmaşık olduğunu ancak o dalda
ciddi eğitim almakla anlaşılıyor. Globalleşen dünyamızda artık ülke ekonomilerine oluşan yeni şartlara göre yön veriliyor. Türkiyede üretilen şekerin maliyeti çok yüksektir.
Devlet çiftçiye sübvansyon vermekte fakat buna ramen dünya şeker fiyatlarının çok çok üstünde kalıyoruz. Becereksiz hükümetlerimiz kolay yolu seçip İMF kapılarında borç dilenip günü kurtarma yoluna gittiler ve bu borçlanmalar ülkemizi bir nevi ipotek altına soktu. İMF'in kapısını tekrar borç almak için çaldığımızda bize şartlar koyuyorlar ve işte o zaman cümle alem IMF karşıtı oluveriyor. Ülkemizdeki sorunların ekseriyeti başa getirdiğmiz hükümetlerin yanlış politikalardan kaynaklanmaktadır. Sorunları dışarıya bağlamak kolaycılık olur. Doğal gaz ve petrol yatakların işletilebilmesi için günümüzde maliyet ön plandadır. Bor konusu ise şimdilik sadece yüksek teknolojilerde kullanılmaktadır ama geleceğin madeni olarak kabul ediliyor. İnşallah yakın zamanda faydasını görürüz.
-
Keşke şu şeker pancarı örneğini vermeseydiniz. Sübvansiyonların kısa vadede bütçe üzerine zararı olmakla birlikte uzun vadede tarımsal ekonomi ve istihdamın sürekliliği açısından faydası ölçülemeyecek yararları vardır.
Şeker Pancarı:
- Orta Anadolu şartlarında yetişen alternatifsiz kırsal kesimin sosyo-ekonomik durumunu iyileştirir.
- Tarımın yapıldığı bölgelerde çiftçiyi toprağa bağlayarak, köyden kente göçü engeller.
- 1 dekarında yaklaşık 10 işgücü istihdam sağlar
- Yöresinde üretiminin yapıldığı ayçiçeğine göre 5, buğdaya göre 20 kat mısıra göre 10 kat daha fazla istihdam oluşturur
- Yıl içerisinde tarımını yapan 500 bin aileye ve fabrikalarda da 32.500 kişiye istihdam sağlar
- 1 dekar pancarın tarımı, tarımda 80, sanayide 13 saat olmak üzere toplam 93 saat istihdam sağlar. Ülkemizde 3,2 milyon dekar şeker pancarı tarımı yapıldığı göz önüne alınırsa, yılda yaklaşık 123.000 tam istihdam sağlar. Geçimini doğrudan veya dolaylı olarak sektörle ilişkilendirmiş 10 milyon insanımızın iş ve ekmek kapısıdır.
- Tarımda münavebenin, planlı üretimin ve sulu tarımın öncüsü
- Biyoenerji yada yeşilenerji olarak da tanımlanan ve son yıllarda dünyada üretimi ve kullanımı yaygınlaşan Biyoetanol’ün en önemli hammaddesi olan
- Kendinden sonra ekilebilen hububatta %20 verim artışı sağlayan
- Yılda yaklaşık 25 milyon tonluk taşıma hacmi yaratarak, taşıma sektörüne büyük bir pazar oluşturan bir bitkidir
- 1 dekar pancarın yan ürünü olan pancar posası, pancar baş ve yaprağı ve melasın hayvansal besin değeri 500 kg arpaya eşdeğerdir.(Aynı tarlaya 2 dekarda arpa ekilmiş kabul edilir)
Bilgilerin temin edildiği yer: Konya Şeker Fabrikaları.
Sanırım Müneccim olmamıza gerek yok... İyi uykular dost. :)
-
Bana çok az şey kalmış teşekkür ederim :) aslında durum iç gıcıklayıp gıcıklamamakla ilgiliydi doğru söze ne denir ki...
Dilek özellikle beni şaşırttığını belirtmek isterim...Gülümse şimdi...
-
Keşke şu şeker pancarı örneğini vermeseydiniz. Sübvansiyonların kısa vadede bütçe üzerine zararı olmakla birlikte uzun vadede tarımsal ekonomi ve istihdamın sürekliliği açısından faydası ölçülemeyecek yararları vardır.
Şeker Pancarı:
- Orta Anadolu şartlarında yetişen alternatifsiz kırsal kesimin sosyo-ekonomik durumunu iyileştirir.
- Tarımın yapıldığı bölgelerde çiftçiyi toprağa bağlayarak, köyden kente göçü engeller.
- 1 dekarında yaklaşık 10 işgücü istihdam sağlar
- Yöresinde üretiminin yapıldığı ayçiçeğine göre 5, buğdaya göre 20 kat mısıra göre 10 kat daha fazla istihdam oluşturur
- Yıl içerisinde tarımını yapan 500 bin aileye ve fabrikalarda da 32.500 kişiye istihdam sağlar
- 1 dekar pancarın tarımı, tarımda 80, sanayide 13 saat olmak üzere toplam 93 saat istihdam sağlar. Ülkemizde 3,2 milyon dekar şeker pancarı tarımı yapıldığı göz önüne alınırsa, yılda yaklaşık 123.000 tam istihdam sağlar. Geçimini doğrudan veya dolaylı olarak sektörle ilişkilendirmiş 10 milyon insanımızın iş ve ekmek kapısıdır.
- Tarımda münavebenin, planlı üretimin ve sulu tarımın öncüsü
- Biyoenerji yada yeşilenerji olarak da tanımlanan ve son yıllarda dünyada üretimi ve kullanımı yaygınlaşan Biyoetanol’ün en önemli hammaddesi olan
- Kendinden sonra ekilebilen hububatta %20 verim artışı sağlayan
- Yılda yaklaşık 25 milyon tonluk taşıma hacmi yaratarak, taşıma sektörüne büyük bir pazar oluşturan bir bitkidir
- 1 dekar pancarın yan ürünü olan pancar posası, pancar baş ve yaprağı ve melasın hayvansal besin değeri 500 kg arpaya eşdeğerdir.(Aynı tarlaya 2 dekarda arpa ekilmiş kabul edilir)
Bilgilerin temin edildiği yer: Konya Şeker Fabrikaları.
Sanırım Müneccim olmamıza gerek yok... İyi uykular dost. :)
Daylek Hanım, saydıklarınızın yanına daha birçok olumlu unsurlar ilave edilebilir kuşkusuz. Sadece üretici gözle yaklaşamayız olaya, bir de tüketici gözüyle bakmak lazım tabiatıyla. Türk tüketicisi neden dünya şeker fiyatının 4 katı daha pahalı şeker alsın. Türkiye şeker üreticisini korumak için doğurudan destekten başka gümrük duvarı koymuş yani %120 gümrük vergisi var fakat bu sadece fiktif oluyor,çünkü dışarıdan şeker ithal etmeye kalkışırsanız feci şekilde bürokratik duvara toslarsınız yani getiremezsiniz. Sizlerin yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil fakat bizim şeker fabrikalarımız nekadar rantabl çalışıyor ve yönetiliyor. Düne kadar (bugünü bilmem)siyasilerin arpalık olarak kullandıkları yerlerdi buraları. Devletin işlettiği herşeyin hantal olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu fabrikaların özelleştirlmesi durumunda neler olacağını henüz planlayıcılarımız kestiremedi. Böylesi stratejik bir ürünün planlanmasında iktisadi, siyasi, sosyal ve hatta askeri etkenler göz önüne alınıyor ve birçok zorlıklarla karşı karşıya kalınıyor. Kısacası Türkiyedeki şeker maliyeti problem oluşturmaya devam edecek gibi görünüyor ama ülkemizin menfaati sozkonusu ise yerli şekerimizi tercih etmeliyiz ama fabrikalar da kendilerine dikkat etmeli. Bozkırlardan selamlar !!!
-
Cok guzel bir sohbet.....ve interesan.Greenman'i de tebrik ediyorum cunku cok yetenekli ustacasina anlatiyor.Daha dogrusu beni de heveslendirdiniz ve bende size arada sirada cok komik ve mizaha giden durumlarimi anlatacagim.....ve cok guleceksiniz.Sohbete devam!!
-
!!!!!!!!!!!! :) :) :) :) Greenman sana gülümsüyorum tekrar! Subigi kurt sizinde bozkırlardan getirdiğiniz selamınızı alıp yan cebime koyuyorum belki bir gün lazım olur diye!!!!!! ve diyorum ki ARKADAŞLAAAAAAAR beni kışkırtmayı bırakın lütfen şimdi oturup burda tek tek Türkiye de yenilen haltlarımı dökelim ortaya. Sayın Subigi ne yazıkki tekrar etmek zorunda kalıyorum ikinciye, yazdığım yazının tamamı dikkatlice okunursa eğer çokta farklı şeyler söylemediğimiz ortadadır zaten. Türkiye'nin dışa bağımlılığı konusundan, üretimden ziyade tüketime teşvik edildiğinden, yapılan üretimmiş gibi görünenlerinde aslında yine tüketimi desteklediğinden bahsettim. Tabi ki uzmanlık alanım değil bu betimlediklerim. Ozaman terimleri ve uzmanlık alanlarını kenara bırakıp tüketici gözüyle tekrar bakalım nasıl bir tablo ortaya çıkıyor sizce???? üretim yapabilen gelişmiş bir ülke tablosumu? deli gibi tüketen üçücü dünya ülkesine yakın bir tablomu? Sömüren bir ülkemi? Sömürülen bir ülkemi? Türkiye' nin sömürebildiği tekşey insanların arabesk duygularıdır!!!!!! Ha bahis konusu bumudur hayır değil. Bahis konusu olan insanların at gözlüğü takmış popüler kültür peşinde sürüklenme ve sadece tüketme durumudur. Bahis konusu olan yolsuzluk yapmaya itilen dar gelirli memurun durumudur. Bahis konusu üniversitelerden mezun olmuş milyonlarca (birikmeleri hesaplarsak) kalifiye işsiz insanın durumudur. Bahis konusu çocuklarımızın ilkokuldan başlayarak on yıl sonrası için sınav, sınav ve sınav için yarış poligonlarında koşturulması ve yaratıcılıklarının öldürülmesidir. Buna karşılık Türkiye'de üretim adına ne yapılıyor?????? bir tüketici olarak bunun cevabını verin. Sanayi ülkesimiyiz nasıl? bunun cevabını verin. Tarım ülkesimiyiz? bunun cevabını verin.
Bütün yazdıklarımın özeti; Türkiye kendi kendine yetebilecek bir ülke iken (hatta dahada fazlası), başkaları tarafından kullanılmaktadır, çıkar çevreleride bu duruma çanak tutmaktadır. Bu zamana kadar yazdıklarım daha açık ve net bir şekilde nasıl tarif edilir bilmiyorum ve yeter diyorum.......
HEPİNİZE SEVGİ VE SAYGILARIMLA
-
gülmek güzel şey...
şimdi şunuda kabul edelim hepimizin kafası az çok
etrafımızda dönen saçmalıklara ( hakkımızın yenmesine) basıyor ama biz çoğu zaman konuşmak ve tartışmakla yetinebilen bir topluluk haline gelmişiz iş bu olunca yanlış anlaşılmak kendimi beğendiğimi düşünmenizi istemem fakat ben bu azınlığın sesini duyurmak için bir gazetede izin verildiği kadar yazmaya çalışıyorum haa okuyucu kitlesi çok büyükmü bizim gazetelerimiz kadar olmasada binlerden bahsedebiliriz bununlada kalmaya niyetim yok yaklaşık 5 yıl önce yaptığım gibi yine Kişisel Gelişim seminerleri vermeye karar verdim ve çalışmalara başladım...bu durumdanda maddi olarak herhangi bir beklentim yok...bizim sitemizde yani pomak.eu da da Dilek,Rahmie,Önder,Teo ve ismini şimdi sayamayacağım birçok değerli ve elit insanlarla paylaşımlar yaşayıp kenidimize ve çevremize4 nasıl daha faydalı insan olabiliriz gibi düşünceler taşımaktayız...buda yetmez edebiyat bölümünde okumayı ve duyguyu seven aşk ve hayatın her köşesinden dem vurmaya çalışan şiirleri herkesle paylaşmaya çalışıyorum...insan yaptıklarını söylerse pek hoş olmaz biliyorum ama artık ben durmak yerine birşeyler yapmak istiyorum...yalnız başıma elimden gelenler şimdilik bunlar tabi ki yetinmeyeceğim ama yeşilede ihtiyacım var yaşamayada ....
-
Efendiler,Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık, Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için, mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Mustafa Kemal6 Mart 1922
-
Eh ne güzel söylemiş sevgili arkadaşım ...
Şimdi Mustafa Kemal olma zamanı kadınıyla,erkeğiyle,genciyle,çocuğuyla,düşüncesiyle,herşeyiyle
çok teşekkür sevgili bello
-
bello demeliydim yine çuvalladım sanırım çok özür arkadaşım...
-
:) Hiç önemli değil dostum ;)
-
2009'un açlık sınırı oranları belli oldu
Bir ailenin yoksulluk sınırının 2 bin 395, açlık sınırının 735 TL olduğu belirlendi
27 Ocak 2009 Salı, 10:31
TÜRK-İŞ, asgari ücretin 527 TL olduğu Türkiye’de, Ocak ayı itibariyle dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 2 bin 395, açlık sınırının 735 TL olduğunu belirledi.
TÜRK-İŞ’in 21 yıldan bu yana düzenli olarak her ay yaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı” çalışmasının Ocak 2009 sonucuna göre; dört kişilik bir ailenin sadece sağlıklı beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı 735,56 TL oldu. Gıda yanı sıra yapılması zorunlu konut (kira, yakacak, elektrik, su vb), ulaşım, giyim, eğitim, haberleşme ve benzeri harcamalar da dikkate alındığında, bir anlamda “insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi” için gerekli tutar 2 bin 395,95 TL olarak hesaplandı. Açlık sınırı bir önceki aya göre yüzde 0.56 gerilerken, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5.99 artış gösterdi. Yıllık ortalama artış ise yüzde 11.67 oranında gerçekleşti.
(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg150.imageshack.us%2Fimg150%2F8596%2F60970996ol6.jpg&hash=d1026bf830c10ddd115366396d8aee8978acef2c) (http://imageshack.us)
Dört Kişilik Ailenin Açlık ve Yoksulluk Sınırı (TL/Ay)
Ocak 07 Ocak 08 Aralık 08 Ocak 09
Açlık Sınırı 617,94 694,01 739,67 735,56
-Yetişkin İşçi 170,15 192,48 205,28 204,92
-Yetişkin Kadın 143,42 160,97 170,31 170,00
-15–19 Yaş Grubu Çocuk 180,08 202,00 216,40 215,43
-4–6 Yaş Grubu Çocuk 124,29 138,56 147,67 145,20
Yoksulluk Sınırı 2.012,83 2.260,63 2.409,35 2.395,95
Süt, yoğurt, peynir grubunda; yoğurt ve peynir fiyatı genelde değişmezken, bazı süt ürünlerinde ise fiyat indirimi görüldü. Süt fiyatındaki gerileme gıda harcaması tutarını olumlu yönde etkiledi.
Et, tavuk, balık, sakatat, bakliyat gibi ürünlerin bulunduğu grupta; et ve balık fiyatı aynı kaldı, tavuk (kilogramda 5 kuruş) ve yumurta fiyatı (yüzde 20) geriledi. Sakatat ürünlerinden ciğer yüzde 5.26 oranında arttı.
Bakliyat ürünleri (kuru fasulye, nohut, yeşil ve kırmızı mercimek, barbunya) fiyatı ise; kuru fasulye ve barbunya aynı kaldı, diğerlerinde ise kilogramda 5–10 kuruş artış görüldü.
Bu ay çalışanların mutfağını sebze fiyatlarındaki artış olumsuz etkiledi. Ortalama kilogram sebze fiyatı 1,93 liradan 2,18 liraya çıktı. Ortalama meyve fiyatında ise ucuzlama görüldü.
Ekmek, pirinç, un gibi ürünlerin bulunduğu grupta; makarna fiyatında gerileme tespit edilirken irmik fiyatında artış görüldü, diğer ürünlerin fiyatları ise bu ay değişmedi.
Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden; tereyağı fiyatı ortalama olarak geriledi, aynı şekilde margarin fiyatında da gerileme oldu. Zeytinyağı ve ayçiçek yağı da fiyatı gerileyen ürünler arasında yer aldı. Siyah ve yeşil zeytin fiyatı aynı kaldı, baharat (kimyon, nane, karabiber, vb) fiyatları da değişmedi. Yağlı tohum (ceviz, fındık, fıstık, ayçekirdeği vb) ürünlerinden fındık ve ayçekirdeği fiyatı arttı. Şeker ve tuz, reçel, pekmez fiyatı aynı kalırken, bal fiyatında gerileme görüldü. Çay ve ıhlamur fiyatı bu ay yine değişmedi, ancak salça fiyatı yüzde 6.43 ucuzladı. Sebze-meyve fiyatları bu ay marketlerde pazarlardan daha ucuz oldu.
ANKA
-
Sevgili Dostum doğru söze ne denir...
bilgilerin için çok teşekkür
Evet ben açım,yolda çikolata aldığım çocuklar aç,sevmeye çalıştığım kadın aç,aşk aç,çevremdeki gülmeyenler yüzler ise aç-tan da öte herhalde...
Bir türkü tutturmuş başımıza büyük diye adı konanlar. konuyu bir daha ki sefere epeyce açmalıyım şimdilik bu kadarla yetineceğim...
-
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=10613718&tarih=2008-12-21 (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=10613718&tarih=2008-12-21)
-
dengesiz gelir dağılımı; kontrolsüz tüketim her zaman söylediğim gibi sıfıra yakın üretim ve siyasi istikrarsızlık = ekonomik istikrarsızlık. Bunun yanında devleşen ve her büyümede biraz daha acımasızlaşarak üçüncü dünyaya yakın gördükleri ülkeleri acımasızca sömüren paranın efendilerininin eseri bir düzen...
sadece Türkiye'de mi bu gerçekler hayır değil daha abartılı ve durdurulamaz halleri üçüncü dünya ülkelerinde mevcut. Ne yapılıyor ? kocaman bir hiç! Peki neden ? doymak bilmeyen insan egosu...!
-
"Çocuklarım aç. İş istiyorum"
2 çocuk sahibi işsiz babanın "çırılçıplak" protestosu
NEŞET DİŞKAYA / MEHMET İNMEZ / İZMİR (AHT)
Ekonomik kriz yüzünden işsiz kaldığı belirtilen işçi 45 yaşındaki Ali Kayabaş, Konak Meydanı'nda soyunup, "Çocuklarım aç. İş istiyorum" diye bağırmaya başladı. Polis tarafından gözaltına alınan Kayabaş, ifadesi için karakola götürüldü.
(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg17.imageshack.us%2Fimg17%2F6185%2F27862869.jpg&hash=c949cbe28e386891c546f66fa5048c5a871437b8) (http://img17.imageshack.us/my.php?image=27862869.jpg)
İzmir'in Buca ilçesinde oturan Ali Kayabaş, çalıştığı deri atölyesinden işten çıkarıldıktan sonra uzun bir süre iş bulumadı. Sabah saatlerinde İzmir Valiliği'ne gelen Kayabaş iddiaya göre, üniversite ve lisede okuyan iki çoçuğu için yardım istedi. İddiaya göre, vallikteki yetkililer Ali Kayabaş'ı Buca Kaymakamlığı'na yönlendirdi. Valilikten çıkan işçi Ali Kayabaş, Kemeraltı girişinde bulunan Anıtkabir Sergisi'nin yanında bir süre çimenlerin üzerinde oturdu. Bir süre sonra Kayabaş, üzerinde bulunan montu, gömleği ve eskimiş kot pantalonunu çıkarttı. Ayakkabılarını ellerine alarak çırılçıplak halde önce İzmir Valiliği'nin önünde nokta nöbeti tutan polislerin önünden geçti. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından dağıtılacak yardımı bekleyen vatandaşların şaşkın bakışlarının ve çığlıklarının arasından geçen Ali Kayabaş, "Çocuklarım aç. İş istiyorum" diye bağırmaya başladı.
Çocuklarım için yardım istedim.
Kendisine müdahale etmek isteyen polisten kaçan Ali Kayabaş, sürekli, "Bıktım bu hayattan ne yapsam olmuyor, beni artık soğuk sular paklar, bu saatten sonra yaşayamam" diye bağırmaya devam etti. Polis tarafından yakalanan Kayabaş daha sonra Kemeraltı Karakolu'na götürüldü. İfadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Kayabaş, "Üniversite ve lisede okuyan çocuklarımın eğitim masraflarının karşılanması için valliğe geldim. Onlar beni Buca Kaymakamlığı'na yönlendirdi. 4 aydan beri işsizim. Son çarem böbreklerimi satmaktı onu da sattırmadılar. Ben artık öleceğim, Allah rızası için bırakın beni gidip kendimi öldüreyim, engel olmayın" dedi. Sabah evden çıkarkan eşi ve çocukları için mektup bıraktığını da belirten Kayabaş, "Mektupta onlara bakamadığım için ölmek istediğimi yazdım" dedi.
http://www.haberturk.com/haber.asp?id=132766&cat=200&dt=2009/03/06 (http://www.haberturk.com/haber.asp?id=132766&cat=200&dt=2009/03/06)