Author Topic: Osmanlıda ihtida (din değiştirme) üzerine  (Read 9572 times)

0 Members and 1 Guest are viewing this topic.

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2349
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Osmanlıda ihtida (din değiştirme) üzerine
« on: July 23, 2008, 18:15 »
TAPU TAHRIR VE MALIYEDEN MÜDEVVER DEFTERLERE GÖRE RUMELI’DE IHTIDADin değiştirme HAREKETLERI
(1432-1482)


Yrd. Doç. Dr. Hava SELÇUK
Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fak. Tarih Bölümü
e-mail:hselcuk@erciyes.edu.tr

Özet
Osmanli Devleti’nin Rumeli bölgesinde uyguladigi siyaset dogrultusunda
orada yasayan Hiristiyan dinine mensup insanlar arasinda zorla Islamlastirma
politikasi uygulamadigi, insanlari dinî yasantilarinda serbest biraktigi, bununla birlikte
ihtida eden kisileri ödüllendirdigi hadiseleri incelenmistir. Osmanli askerî teskilatinin
en önemli unsuru olan timar sistemi uygulanirken, insanlarin din ve milliyetleri göz
önüne alinmaksizin liyakati olan herkese timar tevcihi yapilmisti. Hiristiyan timar
sahiplerinden bazilarinin zamanla Islamiyeti seçerek nev-müslim adiyla defterlere
kayit edildigi görülmüstür. Bunlarin sayilarinin fazla olmadigini çünkü insanlarin
dinine göre timar tevcihi yapilmadigini, Hiristiyan timar sahiplerinin bazen bir
Müslüman timar sahibinden daha genis topraklar üzerinde yasadigini dolayisiyla
Osmanli Devleti’nin Rumeli de din ayirt etmeksizin herkese timar tevcih ettigini
görmekteyiz. Zaten Osmanli Devleti’nin zorla Islamlastirma politikasi olsaydi bugün
Rumeli’nin tamami Müslüman olurdu.

1- Giris
Bu arastirmamiz 1432-1482 yillari arasindaki tapu tahrir ve maliyeden
müdevver defterlerden istifade edilerek Rumeli bölgesinde timar sahibi kisiler
arasindaki ihtida hareketlerini ortaya koymaya yöneliktir. Tahrir, Osmanli
malî-idarî sisteminin esasini olusturmaktadir. Osmanli idaresine geçen
bölgeler, bu idarenin gerektirdigi nizam ve teskilât içerisinde timar sisteminin
geregi olarak, gelir kaynaklarinin tespiti maksadiyla tahrire tabi tutulur;
yerlesme merkezleri(yani sehir, kasaba, köy, mezraa) ve burada oturan vergi
vermekle mükellef evli veya bekar sahislarin tek tek isimlerini, ziraat
sahalarini, yetistirilen mahsuller ve bunlardan alinan vergiler, belirlenerek
“istatistikî kütük defteri” olarak da vasiflandirilan tahrir defteri hazirlanirdi.
Osmanli Devleti’nin bu yillarina ait maliyeden müdevver ismi ile zikredilen
defterlerde tapu tahrir defterinin özelliklerini tasimaktadir. Bu defterlerde
Hiristiyan timar sahiplerinden Islamiyeti seçen kisiler nev-müslim adiyla
kaydedilmislerdir. Osmanli Devleti’nin XV. yüzyildaki Rumeli’ye yönelik
iskân siyaseti ile daha sonraki dönemlerdeki siyaseti derin çizgilerle
birbirinden ayrildigi, müesseselerinin tamamen farklilik gösterdigi
bilinmektedir. Osmanli Devleti Rumeli topraklarini elde etmeye basladiktan
hemen sonra bu bölgelere Anadolu’dan getirdigi Türk ve Müslüman halki
iskâna tabi tutmustu. Anadolu’nun çesitli sehirlerinden gelen insanlara hem
sultan tarafindan hem de yanlarinda gittikleri kisiler(Evrenos Gazi, Turahan
Bey gibi sultana tabi komutanlar tarafindan) tarafindan timar tevcihleri
yapilmisti. Bunun yani sira orada mevcut bulunan Hiristiyan halktan bazi
kisilere de bizzat hükümdar, beylerbeyi veya sancak beyi tarafindan timar
tevcihi yapilmisti. Arsiv malzemelerinin verdigi bilgiler dogrultusunda
Osmanli Devleti’nin Rumeli bölgesinde timar tevcihinde bölge halkina
yönelik her hangi bir belirleyici siyasetinin olup olmadigi ortaya konulmaya
çalisilacaktir. Bu meyanda Islamlastirma politikasinin mahiyeti ve sonuçlari
degerlendirilecektir. Bu konuya geçmeden önce Osmanli Devleti’nin
hakimiyet kurdugu bölgelerde genel olarak ihtida hareketleri nasil olduguna
kisaca bakmamiz gerekmektedir. Öncelikle vakayinamelerden hareketle bu
bölgedeki halk arasindaki ihtida hareketlerinin genel bir degerlendirmesinin
yapip daha sonra devletin genel olarak ihtida konusunda takip ettigi politikayi
ele alacagiz.

2- Osmanli Devleti’nin Kurulus Yillarinda Ihtida Hareketleri ve
Bunun Sebepleri


Islam literatüründe, bir baska dine mensup sahsin, putperest veya dinsiz
bir insanin Müslümanligi seçmesine ve hayatini ona uydurmasina “ihtida”
(conversion) denilmektedir. Tarihî süreç içerisinde din degistirme olayina bakildiginda
din degistirme olayinin sebeplerini psikolojik ve sosyo-kültürel faktörler olmak
üzere iki temel gruba ayirabiliriz. Günahkarlik duygusu, dramatik tecrübeler,
iç çatismalari ile manevi aydinlanmayi psikolojik faktörler, dini telkin ve
irsatlar ile baska bir dinle temasi da sosyo-kültürel faktörler arasinda
sayabiliriz.

Osmanli Devleti’nin kurulus yillarinda Marmara Havzasindaki ihtida
hareketlerinin, Rumeli’deki ihtida (din degistirme) olayindan daha fazla
oldugunu görüyoruz. Bunu Müslüman olmayan halkin Anadolu’ya göre
Balkanlar’da daha fazla sayida olmasiyla açiklayabiliriz. Osmanli devleti
prensipte, gerek Balkanlarda ve gerekse Anadolu’da ihtidayi tesvik etmis ve
ihtida edenleri ödüllendirmisti. Osmanli Devleti zorla ihtida ettirme yoluna
kesinlikle gitmemisti. Çünkü böyle bir davranis hem Islam hukukuna hem de
devletin maddi çikarlarina aykiri idi. Bununla birlikte Müslüman olmayan
halk askeri hizmetten muaf olmak sartiyla cizye ödüyor bu da oldukça önemli
bir yekün tutuyordu. Osmanli devleti dinsel bir hos görü politikasinin takipçisi
olmustur.3.

Balkanlarda ihtida hareketleri ilk iki yüzyilda oldukça az miktarda
gerçeklesmisti. Bununla ilgili olarak arsiv malzemelerinde mevcut bulunan
nev-müslimlerle ilgili kayitlari vererek bu durumu ortaya koymaya
çalisacagiz. Balkanlarda Osmanli Devleti’nin kurulusunda Bosna-Hersek ve
Arnavutluk disinda toplu ihtida hareketlerinin pek olmadigini çogunlukla
münferit ihtida hareketlerinin oldugunu görmekteyiz. Bunun nedenlerini ise su
sekilde izah edebiliriz. Her seyden önce, Osmanlilar bu bölgeye geldiklerinde
yerli halk sosyo-ekonomik açidan kötü bir durumda ve feodal beylerin kati
idareleri altinda idiler.

Osmanlilar Balkanlari bu ortam içerisinde bu ortam içerisinde halkin
can ve mal güvenligini verdikleri ahitnamelerle garanti altina almislardi4.
Hatta yerli küçük hanedanlar, senyörler, Bizans imparatorlari dahi benzeri
ahitnamelerle Osmanli Devleti’nin vasali konumuna gelmislerdi. Bulgaristan,
Arnavutluk, Makedonya, Sirbistan ve Yunanistan da askerî siniftan Osmanliya
sadik kalmis unsurlar Osmanli askeri kadrolarina alinir, onlarin fetih öncesi
dönemde tasarruf ettikleri pronoia ve bastina’lari Osmanli idaresinde
kendilerine timar olarak verilirdi. Osmanli egemenligi, hakimiyet kurdugu
topraklarda Sultan’in yüksek siyasi otoritesinin taninmasi ve belli kanunlarla
saptanmis vergilerin ödenmesi ötesinde millî ve dinî bir amaç gütmüyordu.
Osmanli kanunlarinin temel prensibi köylü üzerindeki angaryalarin
kaldirilmasi idi. Osmanli devleti, devlet olarak bir Islamlastirma politikasi
gütmemisti.

Anadolu’nun Islamlasmasi Osmanli öncesinden, daha XI. yüzyildan
baslar. Balkanlarda ise bu olgu XIV. yüzyilda baslamistir. Balkanlarda iskâna
tabi tutulan kisiler Müslüman Türkler idi. Bunun yanin sira Balkan
topraklarinda Osmanli devleti öncesinde buralara gelmis olan Türklerde
bulunmaktaydi. Peçenek ve Kumanlarin bakiyeleri olan Türkler ile Selçuklu
Sultani Izzeddin Keykavus’a(1246-1249) bagli olan Türkler Rumeli bölgesine
geçerek orada Hiristiyanlasmislardi.

Osmanlilarin hakimiyet kurdugu Marmara havzasinda kurulus devrinde
de ihtidalar vuku bulmustu. Nitekim dönemin kaynagi Nesri’de , Iznik’in fethi
ve Orhan Bey’in oglu Süleyman Pasa’ya bu topraklarin verilmesi konusu ile
ilgili olarak; “Ve Süleyman Pasa ol vilayette ol kadar adl ü dad itdimkim,
Türk’ün ayin-ü erkanini görüp, gelip Müslüman oldular ve ol vilayette ne
kadar mülkler var ise cemi’ Süleyman Pasa virdügi karar üzerine simdi dahi
mukarrer”7, diyerek Osmanli Devleti’nin bu dönemdeki adetli idaresi
sayesinde ihtida hareketlerinin meydana geldigine dikkat çekilmektedir.
1339 ve 1340’da Bizans Patrikhanesinin Iznik halkina hitaben nesretmis
oldugu beyanname, Iznik’te çok sayida ihtida hadisesinin meydana ge ldigini
ifade etmektedir. Bununla birlikte beyannamede isaret edilen sayiyi ihtiyatla
karsilamak lazimdir. Zira Bizans hakimiyeti altindayken oldukça kalabalik bir
nüfusa sahip olan bu sehrin, fetihten kisa bir süre sonra nüfusun azaldigi
bilinmektedir. Nitekim Ibn Batutu’nin gözlemlerine göre “I znik’in çok az
nüfusa sahip malik”8 bulunmasi Gibbons’un ifade ettigi gibi “bura halkinin
büyük bir miktarda ihtida ederek Osmanli topraklarina dagitildiklari gibi
yorumlanamaz. Iznik nüfusu, imparatorluk payitahtinin Istanbul’a naklinden
sonra, o havalinin önemsiz bir hudut memleketi olmasindan dolayi daha
Osmanli fethinden evvel çok azalmistir9. Bu nedenle ihtida eden kisiler fazla
olmakla beraber bunu sehrin tamami ihtida etmis gibi göstermekte dogru
olmasa gerektir.

Benzer görüse sahip olan Gibbons tarafindan Bursa’yi toptan ihtida
etmis bir sehir olarak göstermektedir. Öncelikle Bursa bir ticaret merkezi
olmasi sebebiyle bünyesinde farkli dinlere, irklara, kültürlere mensup insanlari
barindirmaktaydi. Bu nedenle sehrin çehresi sürekli degismekteydi. Bursa
Osmanlilar tarafindan fethedildikten sonra bu bölgede de ihtida hareketleri
görülmüstür. Fakat bunu bir sehrin tamamen ihtida etmis gibi göstermek
dogru degild ir. Nitekim asagida bahsedecegimiz gibi fetihten neredeyse yüzyil
sonra bile ve hatta daha sonraki daha sonraki yüz yillarda da burada ihtida
vakalarinin oldugu Bursa’da toplu ihtidanin olmadigi seklinde
yorumlanabilecegi gibi sehrin çehresinin sürekli degismesi de bunda etkili
olmustur. Eger ki sehrin tamami ihtida etmis olsaydi sonraki yüzyillarda ihtida
hareketlerine rastlamamamiz gerekmekteydi.

Arnavutluk, daha I. Murad döneminde fethedilmeye baslanmis ve
Arnavutlar ile Türkler bu yillardan itibaren iliski kurmaya baslamislardi.
Osmanli fethinden önce Arnavutluk dinî bakimdan Istanbul patrikhanesi
yönetimine verilmisti. 1054 yilinda Istanbul Kilisesi ile Roma Kilisesinin
birbirinden ayrilmasi üzerine, Kuzey Arnavutluk Roma’nin etkisi altina
girerek buralarda Katoliklik yayilmisti. Ortodoks Arnavutluk ise baslangiçta
Ohri’deki Bulgar Bas piskoposluguna baglanmisti. Arnavut Hiristiyanlari
Katolik Kilisesi ile Ortodoks Kilisesi arasinda duruma göre yer degistirmisler
ve bu da Arnavutlar arasinda Hiristiyan dini bakimindan manevi bir çöküntü
yaratmisti.

Osmanli Devleti’nin bu bölgede hakimiyet kurmasindan sonra yerli
halktan büyük bir kismi eski görevlerine devam ettiler. Sahip olduklari
topraklar ikta adi altinda kendilerine tevcih edildi.
H.835 M.1431-1432) tarihli Arnavid- ili defterine göre, burada mevcut
335 timardan 56’si Hristiyan sipahilere aitti. Fakat Müslüman feodal beylerin
Hiristiyan beylerden on kat daha fazla gelire nail olduklari anlasilmaktadir.
Bununla birlikte Hiristiyanlardan timar sahiplerinin bazilarinin topraklarinin
da oldukça genis oldugunu görmekteyiz. H.882(M.1477-1478) Tarihli
Sancak- i vilayet-i Hersek defterinde Vuçka, 5956 akçe timara sahipti11 ki bu
diger bazi müslüm timarlarindan da oldukça fazla idi. Bunun yaninda yerli
beylerden Islamiyet’i seçenleri beylerin sahip olduklari topraklarin kendilerine
veriliyor olmasi ve bir takim imtiyazlar saglanmasi Islamiyeti seçmeyi cazip
hale getiriyordu. Sahip olduklari statülerini ve maddi imtiyazlarini korumak
isteyenler böylece Müslüman olmaya ve yeni hakim sinif saflarina
geçmelerinde etkili oluyordu. Arnavut Beyleri bu imtiyazdan istifade etmekte
ve Müslümanligi kabul etmekteydiler. Daha 1432 yilinda 335 timar
erbabindan 175’ni Müslüman olmus Arnavutlar teskil etmekteydi. Diger bir
grup, özellikle küçük sipahiler, Sancak Beyi ve Beylerbeyi hizmetinde
bulunan gulam-i mîr’lerdir. Bu gulam-mîrler’e her seyden önce Arnavut
beylerinin Islami kabul etmis olan çocuklari dahildir. Bu yerli Müslüman
beyler, çevresine tazyik etmekte, etrafina Müs lüman olmus akrabalarini
toplamakta ve askerî, dinî ve idarî hiyerarsinin en üst makamlarina kadar
yükselmekteydiler12. Ihtida hareketlerine neden olan bir baska etken de,
buradaki nüfuz sahibi kimselerin eski imtiyazlarini devam ettirme
düsüncesidir.

Mesela zikrettigimiz defterde Yakub Bey bir timar tevcihine biti vermesi
vesilesiyle anilmisti13.Onun kardesi Kasim Pasa ise, II. Murad ve II.
Mehmed’in en seçkin komutanlarindan birisi olmustur. Güney Arnavutluk’un
en meshur feodal ailelerinden birisini temsil eden Gjin Zenebisi’nin iki oglu
da, Sultan Sarayi’nda egitim görmüstü. Hasan Bey adiyla anilan bunlardan
birisi, 1455 yilinda Kalkandelen’de subasi görevini almisti.
Osmanlilarin Balkanlari fethetmesiyle birlikte Osmanli Devleti’nin
sagladigi dinî hos görü çerçevesinde Balkanlardaki Katolikligin Ortodokslar
üzerindeki baskisi azalmis ve Ortodoksluk serbestiyete kavusmustur 15.
Balkanlar’da Islamiyet’i kabul etmis olan ikinci büyük grup
Bosnalilardir(Bosnaklar). Bosnalilarin bir kismi Bogomil mezhebinden olup,
Osmanlilarin Balkanlara geçmesinden çok daha önce bu mezhebe girmislerdi.
Pavlakimigin Balkanlardaki yerlesiminden sonra onlara Bogomil adi
verilmisti. Bogomil’in kurucusu olan Pop Bogomil’in ögretisi, Massalian’lar
ile, Bizans hükümeti tarafindan büyük kitleler halinde Trakya’ya göç
ettirilerek uzun bir süreden beri Bulgaristan ve Makedonya’nin Islav halki ile
yan yana yasamakta bulunana Pavlikanlarin doktirinden dogmustur. Aslinda
maniheizm’e irca edilmesi gereken pavlikanlik gibi Bogomillik de dünyaya
iki prensibin; iyilik ve kötülük tarafindan hükmedildigini ve birbirine zit bu
iki kudret arasinda mücadelenin bütün dünya olaylarini ve her insanin hayatini
tanzim ettigini kabul eden düalist bir doktirindir. Bogomil mezhebi
Balkanlarda en çok Bosnalilar, Bulgarlar ve Sirplar arasinda yayildi ve
Anadolu’daki döneme göre inançlari oldukça degisti16.
Bogomil mezhebi Bosna’da XII. Yüzyilda gelismeye baslayinca, Roma
buna karsi siddetli önlemler aldi. Hatta çevresinde Katolik rahipleri
bulunmasina ragmen Sirp Krali Kotroman bile Bogomil idi.
Bütün baskilara ragmen Bogomilligin Balkanlarda yayilmasi
önlenemedi. Bogomiller uzun yillar Katolik Kilisesi ile Ortodoks Rum kilisesi
arasinda ezildiler. Islamlikla Bogomilligin karsilasmasi bu ortam içinde oldu.
Osmanlilar Balkanlara geçip, özellikle ilk dönemlerde, yerli halka genis din
özgürlügü taniyinca, Bogomillerin önemli bir kismi ihtida etti18. Ciro
Truhelka ”Bogomillerin, emlaklerini kaybetmek istemedikleri için kütleler
halinde Islamiyet’i kabul ettikleri keyfiyetinin bir efsaneden ibaret”19
oldugunu söylemektedir ki nitekim H.835 tarihli Arnavid ili defteri de bu
sonucu bu dogrular niteliktedir.

Osmanlilar memleket dahilinde bulduklari zadegânin imtiyazlarini
tereddütsüz tasdik ederek onlari mürislerinin varisleri olarak biraktilar ve
bunun için Islamiyet’i kabul edip etmemelerini katiyen düsünmediler.
Bosna’daki Türk sancaklari ile bilhassa Raguza, Bosna zadegan ahfadinin
taleplerini karsilayabilmek için vakif tahsis edilmistir. Bosna voyvoda
ailelerinin ahfadi da Türk istilasindan sonra yalniz voyvoda unvanini
muhafaza etmekle kalmamislar, buna ait vazife ve imtiyazlari da muhafaza
etmekte devam etmislerdir. Fethi takip eden ilk on sene zarfinda Hiristiyanlar
ile Müslümanlar arasindaki iliski pek samimi idi ve baska türlü olmasina da
imkan yoktu. Zira iki biraderden birinin Islamiyet’i kabul ettigi ve digerinin
ise eski dinine sadik kaldigi çok defa vaki idi. Bosna Sarayindaki Isa Bey
hamaminin banisi Gazi Isa Bey bir mektubunun hasiyesinde Dük Stephan’i
biraderi olarak ve Voyvoda Pavlovic’i ise yegeni olarak zikretmektedir. Sultan
Bayezid’in damadi ve çok defa veziri olan Hersekli Ahmed Pasa
Hiristiyanliga sadik kalan biraderiyle katiyen münasebeti kesmemisti.
Buna benzer bir örnegi H.859(M.1454-1455) Tarihli Tirhala Livasina ait
bir defterde görmekteyiz: “Timar-i Pavlo, Mikra’nin ogluymus, kardasi Pasayigit
gözün çikarmis, gözsüzdür”21 kaydinadan Kardesi Pasa-Yigit’in
Müslüman olmus fakat Pavlo eski dininde kaldigi anlasilmaktadir.
Kanun-i kadim üzere bir gayri müslim Müslüman olacak olursa divan-i
hümayuna gelip ona Müslüman alameti olan bir destar ve bir mintan ile sünnet
ve merhem akçasi olarak elli akçe (on altinci asrin sonlari) verilirdi.
Kanunnamelerde Kanun-i nev-müslim ismi altinda bir madde vardir ki o da
divanda Müslüman olanlar hakkindadir. Bu kanuna göre Divan-i Hümayunda
vezir-i azam huzurunda bir gayri müslim, Müslüman olmak isterse derhal
sehadet telkin olunup bir avuç akçe ihsan olunarak elbisesi için defterdara
emir olunur ve hemen kendisini divan çavuslarindan biri alip cerrahlardan o
gün divanda nöbetçi olan cerraha götürüp oradaki muayyen yerde sünnet
edilirdi. H.1148(M.1735) tarihli bir vesikada yeni Müslüman olan bir kisi ile
ilgili olarak su kayit mevcuttur; “Seref-i Islam ile müserref olana kadimden
her ne verile gelmisse ona göre verilsin” 22 seklindeki ifadeden de
uygulamanin daha önceki devrilere atfedildigi görülmektedir. XVIII.
yüzyildan itibaren bütün bir takim elbise veya bedeli verilmek adet
olmustur.

Netice itibariyle Osmanli devleti idari teskilatini tam manasiyla
kurduktan sonra yeni Müslüman olanlarla ilgili ve onlara ne uygulandigi
konusunda daha sonraki dönemlerde belli bir kanun uygulanmaktaydi.
Bilindigi gibi Osmanli Devleti’nin kurulus yillari, döneme ait veya günümüze
intikal eden kaynaklarin yetersizligi bu konuda kesin hükümler vermeyi
zorlastirmaktadir. Yeni Müslümanlara verilen nev-müslim akçe’sinin 1432
yilinda da mevcut oldugu Bursa Kadi Sicillerinde kayitlardan hareketle ortaya
konulmaktadir.

Çelebi Sultan Mehmed ve II. Murad devri vezirlerinden olan Haci Ivaz
Pasa Tokat ve Bursa’da eserler yaptirdi ve bununla da ilgili olarak vakfiyeler
düzenledi. Bursa’daki eserleriyle alakali olan vakfiye suretinde Haci Ivaz Pasa
“.. hidayeti, isyan ve delalete tercih eden, tugyân ve küfür vadisinden
ayrilarak iman kulpuna sarilanlarin ihtiyaçlarinin karsilanmasi
maksadiyla her gün iki dirhem biriktirilir..” demek suretiyle vakfin
gelirlerinden her gün ayrilacak iki dirhemlik meblagin “Mühtedi Fonu” na
aktarilmasini sart kilmisti. Bu suretin cümlesinden, vakfiyenin 1
Cemaziyelevvel 830/28 Subat 1427’de tanzim edildigini ögreniyoruz. Haci
Ivaz Pasa’nin mühtediler için kurdugu fon fonksiyonel olmus ve daha sonraki
yüzyillarda da amacina uygun sekilde hizmet vermis ve Divan teskilatinda da
bununla ilgili bir kanun olusturulmustu.

Bütün bunlardan hareketle Osmanli Devleti’nin Kurulus yillarindan
itibaren yeni Müslüman olmus kisileri ödüllendirdigi ve nev-müslim akçesi
verdigi anlasilmaktadir. Anadolu topraklarinda 1427 yilinda uygulanan bu
kurum muhtemeldir ki Rumeli topraklarinda da uygulanmistir. Zira asagida
zikrettigimiz yeni Müslüman olmus kisiler Nev-müslim adiyla kayit
edilmislerdir fakat bunlarla ilgili olarak elimizde yeterince belge mevcut
degildir. Bu kisilere de Bursa’da oldugu gibi ya bir vakfin gelirinden fon
ayrildigini yada divanda daha o zamanlar da böyle bir gelenegin mevcut
oldugunu söyleyebiliriz. Zira yeni Müslüman olmus kisilerin eski
dindaslarindan farkliliklarini gösterecek kiyafetlerin temini ve psikolojileri
göz önüne alinarak böyle bir uygulamanin Rumeli’de de mevcut oldugunu
söyleyebiliriz.


Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2349
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Osmanlıda ihtida (din değiştirme) üzerine
« Reply #1 on: July 23, 2008, 18:22 »
3- Tapu Tahrir ve Maliyeden Müdevver Defterlere Göre
Rumeli’de Ihtida Hareketleri


Osmanli iskân politikasinin en önemli özelliklerinden biri de hiç
süphesiz Anadolu’dan sürgün veya nakiller metoduyla getirdigi insanlari
Rumeli’de ele geçirilen bölgelere yerlestirmesidir. Bu politikanin en önemli
özelligi Rumeli bölgesinde iskâna tabi tutulan kisilerin geldikleri yerlerde ayri
ayri yerlesim birimleri olusturmalaridir. Müslüman Türkler Hiristiyan köylere
yerlestirilmedikleri gibi sehirlerde bile ayri mahalleler kurmuslardir. Bu
sekilde Hiristiyan nüfus ile Müslüman nüfusun bir arada olmasi
engellenmisti.

Filibe, Sofya, Eski-Zagra ve Tatar Pazar’inda Türk ve gayri müslim
mahalleler ayri ayri idi. Yani Türk mahallelerin hiç birinde gayri müslim
nüfus bulunmamaktaydi; keza, gayri müslim mahallerinde de hiçbir Türk
nüfus yer almamaktaydi. Bu durum Hiristiyan unsurun Islamlastirma gibi bir
politikaya maruz bulunmadiginin açik bir delilidir. Aslen Hiristiyan köyleri
olup Müslümanlarin da meskun oldugu köyler; Karye-i Bardofça, Karye- i
Belalene , Karye-i Istaykofça, Karye-i Torbarova ; Türklerin
Hiristiyanlarla birlikte oturduklari köy; Karye-i Beraseniç gibi. Yine
Türklerle Müslümanlarin birlikte oturduklari köyler Zaganos Pasa’nin
zevcesinin Bursa’da bulunan Kubad Çarsisindaki muallim-hanesine vakfetmis
oldugu köyler ki Virgaro-Hori 34 hane gebran iken 2 hane Müslim, Gidro-
Hori 23 hane gebran iken 3 hane Müslim idi. Burada ilk akla gelen
müslüman olarak kaydedilen kisilerin ihtida etmis olma ihtimalidir. Yukarida
da ifade ettigimiz gibi Osmanli köy toplumunda yaygin gelenek Hiristiyan ile
müslümanlarin ayri ayri köylerde oturmalariydi. Ayrica, Rumeli’nin Etrâkinin
Koyun Adeti ve Çingene Kanunnamesi’nde; “Ve Müslüman olan çingene
kâfir arasinda oturmaya, Müslümanlara karisa ve illâ bile oturub müslimlere
karismayacak olursa, dutub haraclarin ala.”33, seklinde bir kanun maddesi
bulunmaktaydi. Bu durum Müslümanlarla Hiristiyanlarin bir arada
oturmamasi gerektigini ifade etmektedir.

Osmanli devleti topraklari dahilinde sadece müslümanligi kabul ederek
toprak sahibi olmak diye bir sey hiçbir zaman söz konusu olmamisti.
Müslüman olan kisilerin timar sahibi olmalari yaninda Islamiyet’i kabul
etmemis birçok Osmanli vatandasinin da timara sahibi oldugunu görmekteyiz.
Bu konuda Halil Inalcik’in kapsamli bir çalismasi bulunmaktadir ki burada
Hiristiyan olup timar sahibi olanlar hakkinda bilgi sahipleri34.
Hiristiyan olup timar sahibi olanlarin defterlerdeki kayitlari su
sekildedir:

H.835 (M,1431-1432) tarihli Arvanid-ili defterine göre Arvanid-ili
sancaginda 335 timardan 56’si hiristiyanlara aittir.
H.859(M.1454-1455) tarihli deftere göre Vilk vilayetinde 170 timardan
27’si kafir sipahilere aittir.
H.859(M.1454-1455) Tarihli Tirhala Livasi defterinde Tirhala’da 182
timardan 36’si Hiristiyan sipahilere aittir.
H.859 (1454-1455) Tarihli Rumeli’ye ait Yelec, Izvecan, Hodide,
Senica, Ras, Üsküb, Kalkandelen nahiyelerini ve tabilerini ihtiva eden timar
defteri. Kalkandelen müstesna bütün diger nahiyelerde 189 timardan 160
kadari Ishak Bey ve onun gulamlari ve hizmetkarlari elindedir.
Kalkandelen’de yine onun haslarindan 41 timar hizmetkarlari elindedir.
II.Murad Devri Kirçeva, Pirlepe Havalisi Icmal Defteri, Bölgedeki 90
timardan 26’si Hiristiyan sipahiler elindedir.

1469 Mayisinda tamamlanmis olan ve Bosna, Hersek, Yelec
vilayetlerini ihtiva eden bir mücmel defter içinde 467 timardan 111
Hiristiyanlara ait timarlardir. Bunlardan yalniz 4’ü mustahfaz timaridir.
Bu kayitlar Osmanli Devleti’nin Müslüman olma sarti aramadan
t...asina toprak verdigini göstermektedir bu da devletin izledigi timar
politikasini göstermektedir.

Tapu tahrir ve maliyeden müdevver defterlere göre yeni müslüman
olmus timar sahipleri ise su sekildedir:
H.882(M.1477-1478) tarihli Vulçitrin Livasi Mücmel defterinde, 3
kisinin Müslümanligi yeni kabul ettigi yazilmistir. Timar-i Yusuf Müslüman-i
nev 35 ve Timar-i Atmaca Müslüman-i nev36, Timar-i Muhammedî veled-i
Sinkor37.H.871(M.1466-1467) Tarihli Tirhala Livasi Icmal defterinde yeni
Müslüman olan 19 kisinin kayitlari bulunmaktadir: “Timar-i Mehmed ve Ali
nev-Müslüman”38, “Timar-i Mustafa”, “nev-Müslüman Zeamet- i Istir der
tasarrufu Hizir Bey bin Vulkasin” 39, “Barak hizmete gelmedigi için timari
elinden alinarak Frenkten kaçip gelen Gilibertes Kançilaryus’a verilmis o da
Müslüman olmus ve Ahmed adini almistir” 40 gibi 19 timar sahibinin yeni
Müslüman oldugu kayd edilmistir.

Muallim Cevdet Yazmalari nr.0.76’da kayitli defterde 11 timar sahibi
yeni Müslüman oldugu kaydi mevcuttur;
“Timar-i Ishak, Timar-i Kasim”, “Timar-i Muhammedî”, “Timar-i
Ismail”, “Timar-i Hamza”, “Timar-i Karagöz”, “Timar-i Hizir”, “Timar-i
Ahmed”, “Timar-i Mehmed”, “Timar-i Süleyman”41.
871 tarihli Mufassal timar tevcih defterinde Yeni Müslüman olan 6 kisi:
“Timar-i Yakub”, “Timar-i Ilyas ve Karagöz, Timar-i Yusuf”, “Timar-i
Ilyas”, “Timar-i Dogan”42.
873-881 tarihli MAD nr.35 Iki kisi yeni Müslüman olmus kendilerine
timar verilmis.
H.835(M.1431-1432) tarihli Arvanid-ili defterinde 6 kisi yeni
Müslüman olmus:
Timar-i Simos adini Yusuf kodular(842)43, Arnavut Hamza Müslüman
oldu(858)44, Timar-i Mustafa veled-i Pavlo Kurtik 45, Timar-i Ali veled-i
Karli46, Timar-i Ozgur oglu Komen ki Müslüman oldu, adi Ahmed konuldu47,
Timar- i Pasa-Yigid Celladî Dogan’a kulluk edermis Müslüman olmus48.
Rumeli’de vaki Timur Hisar, Istefanya, Kalonya, Narakob, Bagdanos,
Köprülü ve Kesriye nahiyelerinde bulunan timarlarla ilgi defterde:”Timar-i
Musa veled-i Pako”49

Toplam 48 timar sahibinin bu tarihlerde 1432-1481 yillari arasinda
tahriri defterlerine göre Islamiyet’e girdikleri görülmektedir ki bu sayi çok
fazla degildir. Rumeli’de dinden dönme yani ihtida hareketleri bilhassa toprak
sahipleri göz önüne alindiginda fazla olmamistir . Bu konuda özellikle tahrir
defterleri, cizye sayimlari ve avariz defterleri saglikli sonuçlara va rmak için
önemli belgeler vermektedir. II. Bayezid dönemine ait cizye defteri Nikolaj
Todorov ve Ömer Lütfi Barkan tarafindan incelenmistir.

N. Todorov, 896 yilinda o sirada Osmanli hakimiyetinde bulunan bütün
Balkan devletlerinde Müslüman olanlarin sayisi hakkinda su bilgileri
vermektedir: Pasa Livasi(25), Silistre(3), Sofya(9), Vilçitrin(5), Prizren(1),
Bosna(99), Hersek(62), Ohri(11), Avlonya(14), Agriboz(3), Mora(3),
Midilli(6), Kefe(14), toplam 255 kisi yeni Islamiyet’i seçerek cizye
vergisinden muaf olmustur. Ömer Lütfi Barkan 893 yilinda (7) ve 894 yilinda
(94) kisinin Müslüman oldugunu cizye defterlerine dayanarak ortaya
koymustur50. Bu sayim tahrirleri 1487-1491 yillari arasinda Rumeli’de yalniz
258 gayrimüslimin Islamiyet’i seçtigini ortaya koymaktadir51. Görülüyor ki
Osmanli Devleti’nin hakimiyetini tesis ettigi ilk yillarda timar sahipleri
arasinda ihtida hareketleri o kadar fazla olmamistir.

4- Sonuç
Türkiye Selçuklulari zamaninda Anadolu’ya Türkistan’dan sürekli
olarak Türk göçleri gelmekteydi ve bu gelen kis iler Anadolu’nun çesitli
bölgelerine yerlestirilmekteydi. Ayni sekilde Timur’un istilasina kadar ve bu
bölgede Safevi Devleti kuruluncaya ve Osmanli Devleti’nin Orta-Asya ile
baglantisi kopuncaya kadar Osmanli da dogudan sürekli Türk kani ile
beslendi. Anadolu’ya yerlesmis olan Oguzlarin bir kismi Rumeli’ye
gönderilerek bir taraftan gaza ve cihatla ugrasmalari saglandi bir taraftan da
bu bölgede fethedilen yerleri yurt tutmalari imkanini verildi. Rumeli’ye
yerlesen Türkler Oguz boylarindan idiler. Rumeli bölgesinde Osmanli
Devleti’nin uyguladigi istimalet politikasi sayesinde o bölgede genis bir huzur
ortami olusmustu. Halktan insanlar arasinda bu politikanin bir neticesi ve
Kolonizatör Türk dervislerinin katkisiyla ihtida hareketleri meydana gelmisti.
Ayni sekilde Osmanli Devleti’nin ne hakimiyet kurdugu halk üzerinde
ne de askerî teskilatin önemli bir unsuru olan timar sahipleri üzerinde zorla
Islamlastirma politikasi olmamisti. Eger Osmanli Devleti zorla Islamlastirma
gibi bir politika takip etseydi Rumeli bölgesinde Hiristiyan timar sahiplerine
rastlamamamiz gerekirdi. Hiristiyan dinine mensup bir kisi tipki bir Türk
Müslüman kisi gibi ayni haklara sahip idi. Kendisine timar tevcihi yapiliyor,
topragi ekip dikebiliyordu. Osmanli Devleti’nin Rumeli bölgesindeki
Hiristiyan timar sahipleri üzerinde onlarin illaki müslüman olmasi konusunda
bir baskiya maruz birakmadigini bunun neticesi olarak Hiristiyan timar
sahiplerinden çok az kisinin ihtida ederek müslüman oldugunu ortaya
konulmustur.

Rumeli de Türkler, Hiristiyan mahallelerden ve köylerden ayri yerlerde
yerlesim birimleri olusturmuslardi. Eger Osmanli Devleti’nin halki zorla
Islamlastirma gibi kesin bir politikasi olsaydi Anadolu’dan götürdügü
Müslüman Türk halki Hiristiyan köy ve mahallelere yerlestirirdi.
Osmanli Devleti’nin Rumeli topraklarinda bir Islamlastirma sürecine
girismedigini, bununla birlikte ihtida eden kisileri destekledigi ve bir takim
imtiyazlar verdigini görmekteyiz. Bu demek degildir ki Islamiyet’i seçmeyen
kisiler hak ve özgürlükten yoksun olacakti, aksine herkesin dinini istedigi gibi
yasamasi, ibadetlerini yerine getirebilmesi için genis imtiyazlar
bahsetmislerdir. Hiçbir kimse rizasi olmadan müslüman edilmemistir.



Arsiv Malzemeleri:

BOA TC. BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVLERİ


BOA, MAD 16 H.882(M.1477-1478) Tarihli Vulçitrin Livasi Mücmel Defteri
BOA, MAD 10, H.859(M.1454-1455) Tirhala Sancagi Timar Defteri
BOA, MAD 508, H.875 Tarihli Mufassal Timar Tevcih Defteri
BOA, MAD 525 II. Murad Devri Timar Defteri
BOA, TD 20, H.890 tarihli Üsküdar, Kizilagaç Prevadi, Dimetoka, Ergene
nahiyelerinin nüfus ve hasilatlarini gösterir mufassal defter
BOA, MAD 66, H.871 (M.1466-1467) Tarihli Rumeli’nin Has ve Zeamet ve
Timarlarini Gösterir Icmal Defteri
BOA, TD 5 H: 882(1477-1478) Tarihli Sancak-i Vilayet-i Hersek Defteri
BOA, TD 4, H.881 (M.1476)Fatih Devri Pirlepe, Köprülü, Kirçeva ve Kalkandelen
nüfus ve hasilatini gösterir defter
BOA, TD 16M Liva-i Semendre , Brevenik kazalarinin timar ve zeametlerini
gösterir defter
BOA, TD 1M, H.835(1431-1432) Tarihli Suret- i Defter-i Sancak-i Arvanid
Muallim Cevdet Yazmalari nr.0.76(MC 0.79) 1469 Tarihli Bosna,
Hersek, Yelec vilayetlerini ihtiva eden Mücmel Defter

ramize

  • Guest
Ynt: Osmanlıda ihtida (din değiştirme) üzerine
« Reply #2 on: July 23, 2008, 19:28 »

Bulgarlar,
genellikle Osmanlı İmparotorluğu'nda hangi ırka mensup olurlarsa olsun "reaya" adını taşıyan vergiye bağlı çiftçi sınıfları dahilinde kaldı.
Ve zorla müslümanlaştırılmadılar.
Onların müslümanlardan fazla olarak ödedikleri tek vergi,bütün hristiyanların ödemek zorunda oldukları cizye idi.
Osmanlı İmparatorluğu bulgarlara karşı özel bir tutum sergilemiş ve bulgarları müslüman olmaya zorlamamıştır.