Author Topic: Bulgar bilimadamının (Ivan Kochev) pomakça'ya yönelik eleştirisi  (Read 23410 times)

0 Members and 1 Guest are viewing this topic.

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2348
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Aşağıda Bulgar bilimadamı Prof. Dr Ivan Kochev'in Yunanistanın geçmiş yıllarda pomakça ile yaptığı çalışmalara yönelik eleştirileri yeralmaktadır. Bu makale sitemizin görüşlerini yansıtmamakla birlikte taraflı tarafsız her görüşün değerlendirilmesi maksadıyla yayımlanmıştır. Kaynak gösterilmeden alıntı yapmayınız.  


Pomak dili gramerinin”, “Pomakça-Yunanca sözlüğün”  ve “Yunanca- Pomakça sözlüğün” 1995-1996 yılında komşu Yunanistan’da (Selanik) yayınlanmaları siyasi sipariştir ve giydirildikleri dilbilimi şekline rağmen bu ilimle hiç alakaları yoktur. 1913, 1919 ve 1944 yıllarındaki savaşlardan sonra Yunanistan topraklarında kalan bir kısım pomakları kendi başına etnik grup ilan etmeleri ve yeni müellif dil icat etmelerinin amacı bu halkı Bulgaristan Cumhuriyetindeki kökeninden ayırmaya ve daha sonra eritmeyi amaçlamaktadır. Eğer güney komşumuz(Yunanistan) gerçekten okullarda anadilini uygulama hakkında uluslararası anlaşmaya uymak isteseydi okullardan  gerçekten yabancı dil olan Türkçe’yi kaldırdıktan sonra(şimdiye kadar sadece dini nedenlerle okutulan), yazınsal Bulgarca dilini ve otantik slavbulgar alfabesini tekrar uygulamaya koymalıydı. Geleneksel slavbulgar harflerinden kaçınarak yunan veya Latin harflerin kullanımı planladıkları dava hakkında açık göstergedir. Dilin ismini “Bulgarca” yerine “Pomakça” adlandırmaları bu yazarların düşüncelerini aydınlatmaktadır.

Bulgar bilim adamlarının Yunanistan ve Türkiye’de olduğu gibi, tüm dünyada çok iyi bilinen gerçekleri tekrar ispat etmeye çabalamalarının gerekmesi rencide edicidir. Yunanistan sınırlarında kalan pomakların sayıları - değişik ve biri biri ile çelişkili kaynaklara göre - 40 000 ile 100 000 arasıdır. Bunlar ekseri Selanik - İstanbul - Smolyan - Ak(Ege) denizi bölgesindedir. Hırvat kökenli Viyanalı büyük bilim adamı Vatroslav Yagiç’in yazdığı gibi bu bölgedeki tüm Bulgarların şivesi IX. asırda Selanikli kardeşler Kiril ve Metodiy’in yazılımını yarattıkları eski Bulgarca’ya en yakındır.

Bulgaristan topraklarındaki pomaklar hakkında XIX.asrın 60 senelerinde Tuna Valisi, daha sonra Osmanlı İmparatorluğu Baş veziri Mithat paşa’nın bu bir milyonluk nüfusun İslamlaştırılan Bulgar kökenli olduklarına dair sözleri bilinmektedir. Balkan savaşına kadar Syar ve Selanik’teki Yunan konsolosları Atina’daki Yunanistan Dışişleri Bakanlığına raporlarında devamlı denize doğru yayılan “Bulgar toplumlarından” ve bu arada tamamen kaybolan Yunan azınlıklardan ve Türk azınlığının da önemsiz boyutlara düşmesinden bahsetmektedirler.  Bazı raporlarda Bulgar etnik isimlendirmeye paralel olarak Bulgarca konuşanlar ismi de geçmektedir. Etnik isimlendirme tamamen bulandırılmak için Balkan savaşından sonra Yunan belgelerinde “Slavlar” veya “Slavca konuşanlar” olarak değişmekte.

Bulgar müslümanları hakkında Yunan toplumcuları “Pomaklar” ünvanını, kullandıkları dile de “Pomakça” dili ünvanını vermişler. Pomaklar denilen toplumun onda dokuzu Bulgaristan’da yaşamaktadır ve Türk egemenliğinde islamlaştırılan Bulgar Hıristiyan kökenlidirler. Tam olarak kökeninin açıklanmamasına karşın - bu halk kötü kaderlerini andığı için - Pomak ve Pomak’ça terimlerini rencide edici kabul etmektedir. Bazıları Pomak isimlendirmesini pomagam(yardım ediyorum/Türklere/), başkaları aldanıyorum(ondan), kurtuluyorum(ondan), bir başkaları müslüman(laştırıyorum) v.b. benzetmektedir.

Pomak gramerinin ve sözlüklerinin çağdaş yunan yazarları Pomak, Pomakça sözlerinin kökeninin Bulgarca olduğunu gözden kaçırmışlar ve bununla bu halkın Bulgar olduğunu dolaylı şekilde kabul etmektedirler. Yunanistan’da bazı kökenbilimcilerin Pomak kelimesinin eski yunanca öneki poti(proti,pros) “kadar”, “oradan” anlamı ve Maketia, Makedonya, açıklamalı olarak “Makedonya’ya yakın ikamet edenler, Makedonlara yakın” bağlamını yapma denemeleri safçadır.

Dilin isminin değiştirilmesi-bulgarca yerine pomakça-olayın özünü değiştirmez. Belçikada’ki Valonca dili hala Fransızca dili sayılmaktadır, aynı ülkedeki Flamanca dili-Nederland(holandaca) dilidir. Rusya’daki Karel dili Fince dili olmaya devam etmektedir, sözde Moldova dili de Moldova Cumhurbaşkanı Mirça Snegur’un dediği gibi Romence’den başka bir şey değildir.
Hiç kimsenin şüphesi yoktur ki sözde Amerikanca dili İngiliz dilinin bir şekli(daha doğrusu İngilizce’nin kendisi), “Avusturya” dili ise sadece almanca’dır bazı bölgesel farklar olmasına rağmen.

Yunan basınında Pomak “dili”’nin yaratılması bir Yunanlı’nın, üç Pomak öğretmenin ve bu yayımlara maddi destek sağlayan bir yurtsever işadamının özel teşebbüsü gibi lanse edilmekte. Gramerin ve sözlüklerin tanıtımı 10.05.1996 tarihinde Atina’nın en eski ve en görkemli “Büyük Britanya” otelinin tören salonunda o zamanın toplumun önde gelenlerinin (bürokratlar ve siyasetçiler) katılımında gerçekleştirilmiştir. Bu tanıtım teşebbüsün “özel” oluşu tezini savmaktadır. Bunların yazılması siparişi resmi devlet makamlarınca, daha doğrusu ordu tarafından yapıldığı açık ve nettir. Bu törene katılanların görüşlerini açıklayan konuşmalardan yayımlanan ve devletin bu “bilimsel” davaya katkısının belli olduğu bazı kısımlar vereceğim.

    Meclis  Başkan yardımcısı ve Ksanti milletvekili sayın Panayotis Sguridis konuşmasında dönemi değerlendirirken Yunan devletinin iç savaştan sonra Pomakların (konuştukları dilin slav kökenli olması nedeni ile) Bulgaristan’a müracaat edebileceklerini düşünerek akılsızca ve büyük zarara yol açarak “müteffiki” Türkiye’ye yönlendirmeyi tercih etti. Bundan dolayı Teoharidis’in davası Pomaklara “Tarihi vazifesi” olarak değerlendirildi.  Eski  milletvekili  Sayın Virginiya Tsuderu' de konuşmasında aynı konuya değindi. Milletvekilliği  döneminde Dışişleri  Bakanlığında  Bakan  Yardımcısı  olarak devletin azınlıklara yönelik tutumunu değiştirmeye çalıştı.... Adalet bakanı sayın Venizelos  örnek olarak Pomak dilinin temellerini kuran sayın Teoharidis’i desteklemenin öncüsü sayın Emfietzoğlu’nun  sahibi olduğu “Mihaniki” İnşaat şirketi’nin yaptığını anlamlı bulduğunu belirtmiştir.  Törende birçok Bakan, Milletvekili, kilise temsilcileri, Atina Akademisi Başkanı ve çok yüksek akademik hakimler, Dışişleri Bakanlığından diplomatları, kara kuvetleri genel kurmay başkanlığı temsilcisi genereal Parayordakis (bundan bir ay önce onun  öncülüğünde  ilk  küçük, fakat  önemli  Pomakça - Yunanca   sözlük  çıktığı için kendisi bu davayla çok ilgili)  ve daha başka kişiler hazır bulundu.  Bir iki ay önce Rıdvan Karakoca tarafından Dürdüncü kolordu Yunanca-Pomakça sözlüğü yayımlandı. Şimdi ise Teoharidis’in davası. Eğitim Bakanlığının diğer adımı atacağını umuyoruz. Bu adım Selanik Hususi Pedagoji Akademisinde Pomakça dilini eğitime dahil ederek orada azınlıkların öğretmenleri yetiştirilerek pomakların okullarında pomakça dilini eğitebilmek”.

 Sarandos Kargasos’un  dezenformasyonu Yunanca’nın Pomakça kelimelerin kökeninde, temelinde olduğu iddiası merak uyandırıyor. Bunlar bir zamanlar Pomakların kullandığı eski ve orta eski yunanca’dan kalıntılar (arnisvam = arnume - reddediyorum, harisvam = harizo - bağış ediyorum, telem = temel v.s.) Teoharidis 26 000 kelime toplamıştır, ziraatçı dili için muazzam bir rakam.

  Toplama yöntemi olarak öncelikle “Glisiki eteria”-nın(1961) “Halk dili malzeme toplama yöntemi”-ni göz önünde bulundurmuştur. Alfabe olarak yunan ve Latin alfabesini kullanmıştır - 28 harf ve iki dil işareti. Pomak’ça dilinde bulunmadıkları için Yunanca’daki “delta” ve “tita” kullanılmamaktadır. Yunanca-Pomakça sözlükte kelime önce yunanca bilgilerle yazılmış, ardından Latince ile. Tercümeyi müteakip daha iyi pekiştirmek için -bir karakteristik deyim verilmiştir. Örneğin: yaham=epiveno(biniyorum). Yaham sas pulmono=epiveno met o leforio-otobüse biniyorum (not: mütekip yayımda cümlebilgisi ve yazılım düzeltilsin). Pomakça-Yunanca sözlük de aynı yöntemle yayımlanmış. Gramer iki bölümden oluşturulmuş: birincisi saf gramer(fonetik, fiiller,  etimoloji v.s.), ikincisi “öğretmensiz” dil eğitim el kitapları sistemleri şeklinde kelime ve deyimler sunmaktadır.

 Kitap Pomaklardan başka Trakya’daki tüm devlet ve askeri görevlilerin  zaruri yardımcısı olmalı. Pomakların yunanca bilmeleri yetmez. Onlara yaklaşabilmemiz için ilgili devlet makamları Pomakça bilmeleri ve saygıyla kullanabilmeleri gerekmektedir. Pomakların dillerini erken incelemeye başlamamıza rağmen fazla oyalandık. Ocak 1875 tarihli(dikkatsizlik nedeni ile 1874 yazıyor) “Viron” dergisinin 12.sayısında(sayfa 884-885) yayımlanan Vl. G. Skordelis’in “Yunan sözlüğü(Rodoplar’dan)” isimli çalışmasından bahsediyorum. Bu çalışmasıyla Vl. G. Skordelis Pomak şarkılarının Bulgar koleksiyoncusu Verkoviç’in „Revue des deux mondes”-te (cilt 95, Ekim 1871) yazdıklarını savmaya çalışmıştır.

   Kasıtlı olarak verilen geniş alıntılardan yunan toplumunun bilinçli olarak “Yunanca’nın Pomakların kelimelerin kökeninde, temelinde”, bunlar “bir zamanlar Pomakların kullandığı eski ve orta eski Yunanca’dan kalıntılar” olduğu ve Pomak şarkılarının Bulgar koleksiyoncusu Verkoviç’in yazdıklarının gerçeği yansıtmadığı kanıtlanmalı v.s. şeklinde kandırıldığı fark edilmektedir. Yoruma gerek yoktur. Bir kısım Yunan aydını ve ordunun desteklediği bu planlı davanın hedefi bellidir; Türkçe dili reddedildikten sonra Yunan dili kurallarına yöneltilmiş gramerin yardımıyla, sözlüklerle, Yunanca yazılmış alfabelerle, Yunanca açıklamalarla v.b. yöntemlerle Pomakların Yunanlaştırılmasıdır.

  Sözde “Pomak dili grameri” aslında nedir?

Daha önce bahsedildiği gibi, birinci kısım halen Yunanistan topraklarında dahi konuşulmaya devam edilen Bulgar Rodop şivesinin bir sıra özelliklerini ordunun uygulamalı ihtiyaçları için Yunan grameri ile kıyaslayarak gelişigüzel sergilenmekten ibarettir. Yazarın - sayın Teoharidis’in - pek Bulgarca dilini tanımadığı belli, ne  de slav özelliklerini, bundan dolayı da çok basit gramer hataları yapmakta. Sergilemede bir dizilim ve devamlılık oluşturma konusunda “Öğretmensiz” yabancı dil öğrenme el kitapları yetersiz kalmışlar. zajkune , kopelune, majtšinu, kravunehi, kasabunehi, došterunehi, magaretune ... Verici hal vesayet  hali ile tamamen karışık. Verici hal şekilleri vesayet hali temeline yazılmış: zajkune , kopelune, majtšinu, kravunehi, kasabunehi, došterunehi, magaretune, v.s. Hallerin Yunanca’dan Bulgarca’ya aktarılması slav gramerin slavdışı şekil kazanmasına yol açmaktadır.

  Burada teknik nedenlerle görsel örnekler Latince verilmektedir:

Bulgar Rodop konuşmasında bulunan ve Yunanca’da bulunmayan üç üyeli postpozitif şekli yazarı terminolojik mantıksızlıklar yapmaya ve değişik hallerde tekrarlamalar göstermeye itmektedir: İsimlendirme hali detenu: Vesayet (?) - deteštu ve detenomu; Sorunluluk - detenu ve deteto, Ünvanlama - dete. Çok açık ve nettir ki detenu (sondaki o g şekle küçülmüştür) ve deteto(küçülmeden) ve Sorunluluk halleri de tekrarlanmazlar ve iki değişik üyelendirilmiş şeklin görüntüleridir: -no ve -to.

Dikkat çeken başka bir husus gramer dizilerinde s unsurlu üçüncü üye şekli daima görmezlikten gelinmektedir. O sadece görsel unsurlarda bulunabilir - Odajosa je guliama; Teftieres je liok, to je knižen; Hliabas je topal; Tavanas je bial v.s. Başka bir sözle, Yunanca’da bulunmayan üç üyeli postpozitif şekil yazar tarafından bazen hususi hali esneklik gibi algılanıyor (tabi burada isim ve üyelik şeklinin ikili düşeylenmelerinden bahsedilmiyor). Gramer şekillerini karıştırmasında Slavca(Bulgarca) ilişkilerini bilmediği gibi büyük pay da sayın Teoharidis’in hususi dilbilim hazırlığı eksikliği - o dilbilimci değil.

“Gramer”-de bulunan büyük miktardaki hataların sırf teknik nedenlerden olma ihtimali zayıf. Daha çok Yunanca’da bulunmayan tipik Bulgar seslerini algılayamamanın neticesidir: s yerine š- nastu yerine naštu; sies yerine šies; istam yerine ištam; šosti yerine snošti; tš. yerine ts — slontšeto yerine slontseto; prikaznitša yerine prikaznitsa: z yerine ž - zelezata yerine železata: fs. yerine tš - fsorna yerine tšorna ve daha başka.

  Buna rağmen Teoharidis istem dışı Bulgarca dilinin diğer slav dillerinden ayıran en belirgin örneklerini yansıtmıştır:  


1) İsimlerde düşey eğilimlerinin kaybolması dil türünün değişimine yol açmıştır, Bulgarca dilinin sentetikten analitik şekle dönüşmesine yol açmıştır. Rodop şivelerinde Bulgar dilinin tamamında olduğu gibi, rastlandığı şivelerin isim sisteminin analitik yapısının değişimini bile değiştirmeyen hal şekillerinin  kalıntılarına rastlanmaktadır;

2) Çok çeşitlilikle gerçekleşen isimlerde belirlilik kategorisinin mevcudiyeti - birkaç veya tek üyeli biçimle. İncelenen şivede -s, -n,  ve -t  hlábas, hlában, hlábat gibi genetik olarak yükselen eski yer isimleri unsurlarının üç üyeli biçim şekilleri mevcut. Bazı sınıra yakın ve batı Makedon Bulgar şivelerinde de durum aynı, üyeli biçimlendiren yer isimleri yine üç tanedir -v, -n, -t.

3) Mastarın evet-düzenlenmesi (da nabiet);

4) Geçmiş bitmiş ve geçmiş bitmemiş zamanları muhafaza (vórzuvah sa, vórzah sa);

5) Kıyaslama derecelerinin analitik oluşumu (ро visok, naj kropiet);

6) Gelecek zaman için değişik tanelerle analitik şekiller, bu örnekte še (še pravim);

7) Tamamlamayı ikilemek (kak gó zvot ajsvak haivanin?);

8 ) Toplam Bulgar sözlük birikimi ve büyük kısımda kelime oluşumu (voda, mečka, tele, dǎdo, dien, sin, zelen, nie, vie, borem sa, hubavo, lǎtus v.s.

9) Daha ayrını için  İv. Koçev’in  “Bulgarca dilinin temel şive bölünmesi. Bulgarca şive atlası - Toplama cild. Giriş kısmı.”, 1988 yayımı, sayfa 7-8.

  Ksanti (iskeçe) şivesi Rodop konuşması olarak merkez rup şivesinin tüm özelliklerini paylaşmaktadır.

   1.- Bu şivede bulunan belirtici hat eski Bulgarca’daki dört sesli harfte bulunması ve o için ortak tepki bulunması: ъ, ь, ѫ ve ѧ (doska, son, liok, tionko, košta, roka, zop, gliodam).  Smolyan, Madan, Ardino, Devin, Peştera, Asenovgrad ve Velingrad’ta bu ortak tepkime ô dur, yada tamamen muhafaza edilmiş geniş seslendirme (dồska, sôn, t’ồvnо, pồt’, rồkа, glồdаm). Kuzey(Bulgaristan’da) ve Güney Çeç’de(Yunanistan) kısmi muhafaza deilmiş ve şekilleri yöntemsel karakter taşımaktadır (dồskа // dòskа, t’ồnku // t’ònku, mồsku // mósku, gl’ôdam // gl’оdam). Doğu Rodoplarda tamamen daralmıştır - Devisil grubu köyler (mósku, koşta).
 
  O nun yabancı kelimeler arasında (ekseri Türk) geniş seslenmesi Teoharidis tarafından   işaretiyle belirtilmiştir ve de kesinlikle son kelimede vurgu altında: gezm , taleb , melejk  v.s.  Vurguları belirtmenin iki yöntemi Teoharidis tarafından sadece sözlüksel-aksan pozisyonlarda (son ve son olmayan) ayrıştırılıyorlar, yada sesbirimi paylaşımı sözlerin kökenine bağlı olarak gerçekleşmektedir.


     2.- ѣ nın sert hece önünde veya kapalı hece vurgusunda iki şekilde sunulmuştur  ia (bial, liato, miasto) ve ǎ (snǎk, tšulǎk). Teoharidis’e göre bu ses а ve е nin ortasıdır veya Rodop ê ye tekabül eder. Olasılık: a) iki taraflı belirtilmemek için ses değişik şekillerde algılanmamıştır (aynı pozisyonda) ve b)ya da bir tanesi yazılmış dubleli şekillerin mevcut olması. ê şeklinde geniş söylem tepkimesi Merkez ve Doğu Rodoplarda mevcuttur. Batı (Çeç) o daha geniş söylemdedir (b’аl, çil’а’k, sn’аk).  Kalan pozisyonlarda (yumuşak hece önünde) ve sözlerin sonunda vurgu altında veya dışında yazar önceki ünsüzün yumuşak veya değil diye belirtiyor (vrieme // vreme, dvie // dve, dubre). Bu Rodop bölgesine has renkliliktir.


10.- Tüm Rodop şivelerinde burada göz önünde bulundurulmayan belirli sapmalar mevcuttur, örneğin ден (dien).

   3.- Eski Bulgarca’nın РЪ, РЬ, ЛЪ, ЛЬ sesli ve yüzmeli vurguları toplam Rodop karakteri taşımaktadır: vorh, žolt, dorvo, polni, morkne. Ksanti şivesine uyum gösteren – vôrh, j’ôlt, dôrvо, pôl’ni, môrkne, en doğu (Devisiller) ve en batı (Çeç) bölgeleri hariç, Rodop şivelerinin büyük kısmında sesli geniş kapsamlıdır - vôrh, j’ôlt, dôrvо, pôl’ni, môrkne.


   4.- Akavizm - vurgusuz о yu а gibi telaffuz, büyük ihtimal konuşma da kitapta ardılca yürütülmemiştir. Atide, rabata, at (= ot), pamagam gibi şekiller gramere çok tipik değillerdir.  rabata // rabuta gibi şekillerin meydana çıkması, о yu у ye küçültme Ksanti Podop şivesinin daha çok Hıristiyan Bulgarların Podop şivesi ve diğer batı Trakya şiveleri ile bağlantılı olduğunun kanıtıdır. Bu düşünceyi destek için şu örnekleri kıyaslayın: tugas, kuga, utvarem, prudumi, prukoptsa, gudina, kolkunu. Kitapta yansıtılan Ksanti şivesi bir daha ıspat ediyor ki Rodoplarda Bulgar Hıristiyanlarla pomakların şivelerinin arasına her hangi bir dil sınırı konamaz. Gösterilen tek “fark” - akalamak konu ile ilgisiz bulundu, Hıristiyan belirtisi olarak kabul edilen okavizmin(ukavizm) bir çok pomak köylerinin karakteristik belirtisidir. Bulgar şive özelliklerinin Trakya ve Rodoplardaki dini aidiyetleriyle alakalı olmadığı ortadadır. Yunanistan’daki “yeni” dilin icadında etnik(Bulgar) prensibi yerine inanç(Pomak) prensibini öne sürmenin bilimsel temeli olmadığı için hüsrana mahkumdur.

   5.- Sesli h nın muhafazası sadece Rodop şiveleri için değil (örneğin pridihanie), müellif Bulgarca ve Slav dillerin çoğu için tipik özelliktir(sessiz ünlü gibi).  Her pozisyonda bulunabilir: hubaf, hliap, beha, behte, beh.  H nın korunması Merkez Rodop şivelerinde korunduğunu haberdar etmekte ve bunlara en genel olarak Ksanti (iskeçe) şivesi iliştirilebilir.


   6.- Eski slav vurguları шт, жд yani tj, dj (diğer Slav dillerinden farklı olarak iki sesli kombinasyon) toplam Bulgar (ve Rodop) özelliği taşımaktadır: košta, doštere, sažde v.s. Daha önce gösterilen morfolojik özelliklerden başka (üçlü belirti, isimlerde hal bulguları) bir iki tane belirleyici, özel Rodop çizgiler anmamız gerek:

   7.- Açılımlı yer isim sistemi:
          a) gösterili alt sistem
ajsos, ajnos // ajnozi, ajnazi, eisazi, einazi, eitazi
ajsvak, ajnvak, ajtvak, ajtvazi, ajsova, ajsva, ajnova, ajtova, ajses, ajsieva, einezi, tojsi, tjasi, tosi, tiesi, tejsi и още много други (ve daha başka).

  Üçlü gösteriden bahsetmek (sadece pozitif  sonrası kısımlar hesaba katılarak) zordur. Pozitif önceki kısımlar da hesaba katıldığında Rodop sistemi çok daha karışık ve çok üyeli olmakta. Ksanti (iskeçe) şivesine uyan tihomir konuşmasında [11] aşağıdaki oluşumlar meydana gelmektedir.

İnsanlar ve nesneler için


11.- Kabasanov, St. Eski bir Bulgar şivesi (Tihomir şivesi). Basım, 1963, sayfa 61-62.

Kalite ve miktar için

Burada tüm dolaylı hallerdeki şekiller verilmiyor.

  b) sualli arkaik alt sistem: kutrik, kutra, kutro, kutri.

  c) negatif arkaik alt sistem: nikutrik, nikutra, nikutro, nikutri

  d) belirlenemez arkaik alt sistem: pujedin, pujedna, pujedno, pujedni (betin, bonna, bonno, bonni).          

  e) rölatif arkaik alt sistem: žet, žeta, žeto, žete

Tüm simalar Bulgaristan Cumhuriyetindeki Rodop şivelerine hastır, bazıları ise Rodop şivelerinden daha geniş alanlıdır (Mizya, Makedonya, Trakya’daki kutriler)  

Etimolojik simalar eski Bulgarca ile bağlanmaktadır: KOTORIN, LYUBO, ODİNI, NJE.

8.- Tematik sesli -a- ve sonuç -m bağlamında 1. ve 2. germe fiillerde şimdiki zaman tekil kişide (metam, peram). Eski yumuşak ünsüzlerden ses değişiminden sonra konusal ünlü -e geliyor (pravem, hodem). Karşılaşılan bölge de Güney Bulgaristan’dır, Trakya  ve Makedonya’daki şiveleri kapsamaktadır. Tüm dil seviyelerinin özelliklerinin listesi de çok defa arttırılabilir, fakat şimdiye dek sayılan belirtilerden “Pomak” diline dayanan şive biri biri ile genetik bağ bulunan Batı Trakya konuşmasına geçiş belirtili Orta Rodop türündendir. Yunanistan’da oluşturulan “Gramer” toplam Rodop gramerine sıkı sıkıya bağlı ve bu müslüman ve Hıristiyan grameri diye ayrılamaz.

“Pomak” dili Katolik, Protestan, Ortodoks v.b. imkansız diller icat etmeye tekabül eder.  Bu olayda enteresan olan Yunan siyasetçileri ve dilbilimciler normalde azınlıkları tanımaya pek yanaşmazlar, bu olayda ise biraz gizli de olsa kendilerini zorlamışlar - yeni isim altında - Kuzey Yunanistan’da Bulgar azınlığının ve Bulgarca dilinin varolduğunu belirtmişler. Aslında bu bahse konu ülkede ilk “yeni dil” icat etme denemesi değildir.

1925 senesi Milletler Topluluğu  azınlıklara belirli haklar tanıması için Yunanistan’a deklarasyonla çağrıda bulunuyor, buna istinaden orada bir “ABCci” diye yerel Bitolya-Lerin şivesinde küçük bir harf kitabı basılıyor. O hedeflenen rolü, okulda Bulgar çocuklarını eğitmeyi, yerine getirmedi, fakat bu şekilde Yunanistan dünya önünde kendini “demokratik” ülke olarak göstermeye çalıştı. Bu ABCcinin de hatalarla dolu olduğu Akad. L. Miletiç tarafından özel sunumda açıklandı.  ABCci her hangi bir yazılım geleneği oluşturmuyor. Bundan sonra Bulgarca konuşma dilinin kamusal alanda kullanılması yasak, sadece dar aile ortamında var olmaya mecbur kalıyor. İkinci yazılım “dili” icat etme denemesi 1953 yılında yapılmıştır. İç savaştan sonra Yunanistan Komünist partisinin işidir. Ege Makedon Gramerinin oluşturulmasının (“Makedon’ca dili grameri”, 1953, “Nova Elada” yayınevi) hedefi Kuzey Yunanistan’dan göç ettikten sonra Doğu Avrupa’ya yayılan Akdeniz Makedonya’lı Bulgar çocukları. Onlar için yerel Bitolya-Lerin-Kostur şivesinde başka ders kitapları da basılmıştır. Bu “dil” o zamanlar Vardar Makedonya’sında icat edilen Üsküp dilinden farklıdır. “Prohor Pçinski” manastırında 02.08.1944 tarihinde Güneybatı Bulgar şivesi yazılım dili seviyesine getirilerek “Makedon dili” isminin taşıması emir ile kararlaştırıldığı bilinmektedir.
 12. Bunun için örneğin Keremedçieva, Sl. Ropkanın şivesi (Rodop grameri). S., 1993, sayfa 342
 13. Daha ayrıntı için bakınız Miletiç, L. Yunanistan’daki Makedonya Bulgarları için yeni Latin yazılımı - Makedonya icmali, S., 1925, 1.yıl, 5. ve 6. dergi, sayfa 229-233.

Müellif  Bulgarca düzeninden başka “Ege-Makedon”, “Vardar-Makedon”, bugünlerde ise artık “Pomakça” düzen de çıktı. Komşu Sırbistan’da Batı kenarlardaki şivelere istinaden yeni “şopça” dili icat etme denemeleri başlamıştır.  Bu formasyonlara  Romanya’da 18.-19.asırda göç eden Bulgar halkından gönüllü oluşan Banat yazılım düzenini de eklediğimizde Bulgarca dili müellif şekli hariç birkaç tane yazılımlı-bölgesel şekil ile de mevcuttur.  Coğrafi olarak Bulgarca dilinin bu şekilleri ülkemizin sınırları civarında yerleşiktir - Romanya’da bir, ikincisi Sırbistan’da, üçüncüsü Makedonya’da ve iki tanesi (ya da artık üç) - Yunanistan’da. Problem, tabii ki isimlendirmede değil, özünde. Bu “diller” temelinden oluştukları Bulgarca dilinin renkleri olmaktan çıkmıyor. Dilin dayanağı olan gramer alanında onlar değiştirilemez, o kendine has ve özdür.

Kırk yıl önce Yunanlılar Makedon-Ege “ulusunun” bağımsızlığını ilan ederlerken Güney Çeç halkının hemen kendilerine ait olması bir çelişkidir. Şimdi aynı bu halk Pomak “ulusuna” geçmesi gerekmektedir. Bu şekilde onlar aynı anda iki “ulusun” ve iki “dilin” temsilcileri oluyorlar. Aslında eski ulus tasavvurundan iz olarak sadece dil kalıyor.Ve bizim komşularımızın dilin ismini değiştirme yönündeki çabaları tesadüf değildir.

  Bizdeki pomaklar kimlerin nesli olduklarını gayet iyi bilmektedirler. Onlar Bulgarca konuşmakla beraber, törelerini muhafaza etmişler, Hıristiyan akrabalarını tanıyorlar, bazen onlarla ortak soy isim taşıyorlar, şimdi ise toprakların iadesinde ortak mülkleri paylaşıyorlar.  Asya, Afrika ve Amerika’dan farklı olarak Avrupa’nın kendi gelişme yönü vardır. Burada yoğun ve tek tip halk mevcuttur. Amerika’da ulus birliği anlamı her şeyden önce ekonomik gelişmeye bağlıdır. Bu Amerikan modeli halklar arasındaki töresel sınırların açıkça belirgin olan Avrupa’da uygulanamaz. Kabile birliklerinden uluslar oluşan Afrika modeli de emsal alınamaz.

  Asırlarca yazılımı bulunan Bulgar halkı kıtanın en zengin kültürlü halklarından biridir, iki dev İmparatorluğa - Bizans ve Roma’ya daima direnmiştir ve ismini muhafaza etmeyi başarmıştır. Büyük Rus araştırmacı Akad. Dmitriy Lihaçov Bulgaristan’ın siyasi ve iktisadi olarak esaret altında olmasına rağmen hiçbir zaman ruhi ve kültür esaretine düşmediğini, bundan dolayı “Ruhun ülkesi” olarak belirtmektedir. Yüzlerce yıl Bulgarca dili Avrupa’nın üçüncü müellif diliymiş, özellikle de Doğu kısmının. Bu büyük bölge için Bulgarca dili Latince dilinin Batı Avrupa’da oynadığı rolü oynamış. En yeni zamanda Bulgarca dil yapısının üzerine daha beş-altı yeni dil kurmak artık mümkün değildir. Tüm sınır dışı denemelerin tek siyasi amaçları vardır ve objektif dilbilimi tarafından incelemeye değer görülmemektedirler.
Si vis pacem, para bellum !

Offline iskeceli

  • iskeceli
  • Adviser
  • ****
  • Posts: 296
  • Gender: Male
arkadaslar yukarida bi bulgar pröfesör  adi ivan kocev . yaziyor ki iddia ediyor .sacmaliyor kisacasi .pomaklar hakkinda .sanki biz 1996 yilinda pomak olmusuz.yunanistandaki pomaklar icin bunu yaziyor. peki ne diyelim 120 sene evvel göc eden pomaklar icin bugun türkiyedeki onlarin kacinci kusagi diyor biz pomakiz .aslinda biz pomak olmasaydik kendisi bile pomak demezdi bize .bulgar derdi .

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
Evet, biz pomak olmasaydık kendileri bile bize pomak demezlerdi. Onlar bize ister istemez pomak dedikleri gibi biz de kendimize pomak diyoruz. Şimdi birisi benim adım budur dediğinde başka birinin kalkıp ta "hayır sen o değilsin" derse kime inanılır. Kim haklıdır.

Unutulan şey Bulgar milleti bile ancak belli bir tarihte ortaya çıkmış yani bir kaç boyun birbiriyle karışmasından sonra bulgar ismini almış bir millettir. Hiç bir millet ta Adem peygambere kadar gitmiyor. Bu açıdan tarihsel olarak pomakların ne zaman orataya çıktığının tarihsel olarak ortaya konulması gerekir. Bize göre Eğer Rodoplarda Osmanlı öncesi bir islam varlığı kanıtlanırsa Pomaklığı Osmanlı öncesine , eğer değilse Osmanlı döneminde müslümanlaşarak artık daha önceki tanımlandığı milletten ayrılarak Pomak olarak tanımlanmaya başlamasıyla tarihe Pomak diye bir toplum ortaya çıkmış oluyor. Bu da aşağı yukarı 1500 lü yıllara dayandığından Pomakların en azından 400 yıllık bir geçmişe sahip olduğu ortadadır.

Tarihteki ilk pomak tanımlamasının 1830 lara dayandırılması da bu tarihten önce pomak olmadığı anlamında değildir. Çünkü Osmanlıda ilk Pomak asıllı sadrazam olan Filibeli Hafız Ahmet Paşayı nazara alırsak daha o zamanda sadrazam yetiştirecek ölçüde etkin olan bir toplumu yok saymak tarihsel gerçekleri gözden kaçırmaktır.

Resmen tanınmamak ta işte bu gözünü kapamanın bir sonucudur. Resmen tanımasanız da pomak toplumu vardır. Ve birileri görmek istemiyor diye Pomaklar yok sayılacak değildir.

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
Pomakçaya gelince madem pomak diye bir toplum var, elbette o toplumun konuştuğu dil o toplumun adı ile anılmalıdır. Bulgarlar ayrı bir makedon milletinin varlığını kabul etmek istemedikleri için makedonca diye bir dilin de olmadığını düşünüyorlar. Bu da görmek istemediğine gözünü kapamak demektir. Pomaklar da ister resmen tanınmamış olsun, biz varız, bizim dilimiz de pomakçadır diyoruz.

Makedonca dil ve gramer özellikleriyle alfabesiyle istediği kadar Bulgarcaya çok benzer olsun, sonuçta aynı değildir. Dünya dil biliminde Bulgarcaya yakın ama ayrı bir dil olarak kabul görmektedir. Makedonlar da kendi dillerini makedonca olarak tanımlıyor. Yalnızca Bulgarlar ve Yunanlılar hariç.. Bu politik yaklaşımdan dolayıdır. İşine gelmeyeni görmek istemiyorlar.

Pomakça her ne kadar bugün Güney Bulgarca şiveleri grubu, Rup şiveleri, Rodop şiveleri olarak tanımlanma gayreti içinde olsa da bugün otantik özelliğini koruyan eski pomak dili ile Bulgarların yarı yarıya anlaşamadığı ifade edilmektedir.  Daha geçen gün benim akrabam olan bir genç anlattı. 1989 yılında Bulgaristandan göç edenlerin yanına onlarla konuşmak üzere gelmişler. Onlara Pomakça konuştuklarında onların şaşırdıklarını ve sonra uzak durmaya çalıştıklarını görünce sormuşlar. Neden böyle davranıyorsunuz. Neden çekiniyorsunuz. Göçmenler demişlerki: Siz Bulgarca değil, Rusça konuşuyorsunuz demişler. Yani pomakçayı bulgarcaya değil, rusçaya benzetmişler.

İşte bu ve bunun benzeri bir çok olayda bizim vurguladığımız ve gözden saklanan gerçek budur. Pomakların toplumsal yapısı büyük ölçüde kuzey bulgaristana hakim bulgar tarih ve kültüründen uzak bir bölge olan rodoplarda geçtiğinden nispeten bulgar toplumsal ve kültürel etkisi daha az etki etmiştir. Bizim ana slavcadan kalan otantik özelliklerimiz bulgar kültür erozyonundan nisbeten daha az etkilenmiştir. Bunun etkilerini Rup şivelerinin Balkanlarda Rusçanın güney ağızlarına en yakın şiveler olarak Smolyan ve Şiroka Laka ağızları olduğunu kendi dil bilimcileri yazmaktadır.

1945 yılındaki alfabe reformu sırasında eski slavcanın yadigarı olan yat ve yus harfleri atıldığından  rodop şivelerinin eski slav ağızlarını yansıtan özelliği de bulgarcayı standartlaştırma çabaları sırasında üzeri örtülmüştür.

Bu eski kültürel dominant miras üzerine rodop şiveleri, uzun asırlar boyunca eski yunancadan şimdi pekçoğu bulgarca zannedilen ödünç kelimeler almıştır. En son yaşanan 500 yıllık Osmanlı döneminde eski osmanlıcayı oluşturan türkçe-arapça-farsça kelime ve deyimler de  rodop şiveleri içine girmiştir. İşte Pomakça dediğimiz bizim konuştuğumuz dil, böylece bulgarcada bulunmayan bir çok harf ve ses, kelime ve gramer farklılıklarına sahiptir. Bunları zaman içinde karşılaştırmalı olarak müstakil yazılar halinde yazacağız.

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
Bulgarca kelime anlamıyla bulgarların dili demektir. Halbuki bilimsel olarak bulgarca bulgar (türklerinin) dili değil slav bir dildir. Devleti kuran azınlık bulgar türkleri yaklaşık 2 asır içinde çoğunluk olan slavlar içinde erimişlerdir. Yani bulgar türk dili ve bulgar türk kültürü erimiş ve çoğunluğa asimile olmuşlardır. Bulgar ın sadece adı kalmış her haliyle slavlaşmıştır. Bu durumda daha işin başında bulgarca tanımlaması proto-bulgarları yansıtmıyor. Bulgarların sadece adı kalmış kendileri dil, din ve kültür olarak yok olmuşlardır.

Bu nedenle yukarıda makalede bulgarcanın özellikleri diye öne sürülen argümanların aslında slavcanın özellikleri olarak düzeltelim. Ondan sonra mesela bugün sadece rodop slavcasında kalan kotori, ktor, kutro gibi bir çok kelimenin bulgarcadan değil ana slavcadan kalmış olduğunu belirtelim. Elbette benzer  ve aynı olarak öne sürülenler aslında ortak slavcadan geliyor. Ama proto bulgarlar ile kaynaşan slavlar ile rodoplara yerleşen smolyani gibi slav boylarının farklı boylar olduğunu bilelim. Dolayısıyla slavlaşmış bulgarca ile nispeten farklı tarihsel süreçleri izlemiş ve bu yüzden bulgarca adını alan dil ile ortak ve benzer yönleri olsa bile bir çok kendine has özellikleri mevcuttur.






Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2348
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Aynı mantıkla hareket edecek olsak makedonca diye bir dilin varlığınıda inkar etmemiz hatta sırpça veya hırvatça dillerini de  tartışmamız gerekir. Kaldıki bir toplumun konuştuğu dili kendi etnik kimliği ile nitelendirmesinin yadırganmaması lazımdır. Kısaca bulgarların iddiasını bulgarcanın; güneydoğu slav lehçelerinin hepsinin hamisi ve sahibi olarak görmek istemeleri olarak nitelendirebiliriz.
Si vis pacem, para bellum !

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
Doğrudur. Eğer pomak toplumunun konuştuğu dilin adı pomakça değildir denirse, o zaman bulgarların konuştuğu dile de bulgarca denmemesi gerekir. Zira Bulgarca, pomakça, makedonca, sırpça, boşnakça, hırvatça ve slovence hepsi güney slav dilleri grubunda olduğundan bu müstakil dillerin reddedilmesi ve balkanlarda bu milli diller yoktur, sadece güney slavca vardır denmesi gerekir. Hatta güney slavca dahi ana slavca kökünden türemiş olduğundan rusça dahil tüm ulusal dillerin inkarı onun yerine slav dili vardır diğerleri yoktur denmelidir.

Bulgar dili adı türkçe ama kendisi slavca olan bir dildir. Slav dilleri içinde en önce alfabesi icad edilerek yazıya geçirilmiş bir dildir. Bu nedenle kendilerini bu açıdan çok önemsedikleri belli olmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki daha 1850 lere kadar ortodoks rum kilisesinin baskı ve etkisi altında ciddi anlamda milli hisleri zayıflamışken, hem dış etkilerle uyanmışlar, hem de Osmanlının onlara kendi milli kiliselerini kurmalarına izin vermesinin ardından kendi milli bilinçlerini şahlandırmışlardır. Eğer hala Rum kilisesinin baskısı altında uyumaya devam etselerdi, bugün hala kendi kiliselerinde bulgarca değil rumca ayin yapmaya devam ediyor olacaklardı.

Bunun yazmamın nedeni unutturmak istedikleri bir takım tarihi gerçekleri hatırlatmaktır. Eğer Osmanlı devleti türkçü yönde bir etnik politika izlemiş ve bu yönde gayrimüslüm halkların dil, din ve kültürlerini baskı altına almış olsaydı bugün Tuna nehrinin güneyinde kalan hiç bir yerde ne bir kilise ve ne de gayrı müslim dil ve kültürün izi kalırdı.

Bugün hala körcesine Osmanlı hristiyan bulgarları zorla müslümanlaştırdı diyen ve barış ve huzur dolu 500 yılı Osmanlı esareti diye ısrarla çarpıtanlara sözümüz şudur: eğer gerçekten öyle olsaydı, başta kendi tercihiyle müslüman olan pomakları türkleştirir ve onlara kendi dilini unuttururdu. Böyle bir şey asla olmamıştır. Osmanlı kimsenin dinini zorla değiştirmemiş ve dilini-kültürünü yaşamasına engel olmamıştır. Bunun kanıtı da pomaklardır.  Biz gerçek ve doğru inancı seçtik, ama dilimizi terk etmedik.

Offline şahin

  • Member
  • **
  • Posts: 11
  Arkadaslar fikrimi beyan etmekten rahatsiz olmuyorsunuz insallah. Beni rencide eden sey baskalari tarafindan konulan lakaplardan bir tane secmek mecburiyetindeymisiz gibi bir manzara ortaya cikmaktadir.
 
  Balkanlarda Avarlar, Kumanlar (Kipcaklar), Pecenekler ve bir cok boylar gecmistir. Bu boylardan degiliz de, bu boylarin isimleriyle anilmak istemiyoruz da neden bize sonradan konulan Agriyan, Pomak, Torbes ve Goran gibi lakaplardan secmek istenmektedir.

  Bunun arkasinda neler saklanmaktadir? Biz biz olalim, Balkan Turku olarak kalalim, bu yetmez mi?   

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
"Aga si turçin, da si vearvaş"
Annem den, ninemden ve başkalarından sık sık duyduğum bir pomak deyişi..
Ne diyor: "Eğer Türk isen inanırsın."
Balkanlarda bir gayrımüslim müslüman olduğu vakit ona "Türk oldu" derlermiş.
Yani Balkanlı mentalitesinde müslümanların hepsi Türktür.
Müslümanlık da Türk dini demek oluyor.
Türk dinine giren de böylece Türk olmuş oluyor.
Etnik kökeni başka olsa da artık o Türk olarak değerlendiriliyor.
Zaten osmanlı sicil kayıtlarına ve evrakına bakıldığı zaman mesela bir hristiyan bulgar müslüman oluyor.
Adı değiştirilip müslüman türk ismi konuluyor.
Sonra hristiyanlık alameti olan elbiseleri çıkarılıp kendisine müslüman Türk kıyafeti giydiriliyor.
Yada kendisine kisve bahası adıyla elbise parası ödeniyor.
Bu şekilde müslüman olanların önemli bir kısmı yeniçeri olarak ordu içine alınıyor.

Osmanlıda millet sistemi var.
Millet tanımlaması ise etnik kökene göre değil, dini inancına göre yapılıyor.
Bütün müslümanlar bir millet sayılıyor.
Bu milletin adı da Osmanlı açısından bakınca kökeni ne olursa olsun müslümandır.
Avrupalı açısından kökeni ne olursa olsun Türktür.

Bu kadar ayrıntıdan sonra Pomakların kendini türk sayması yada bilmesinden kimse rencide olmuyor.
Ama bu türk tanımı şimdiki zamanda anlam kaymasına uğramış.
Eskiden Türk denince müslüman anlaşıldığı halde şimdi Balkanlarda müslüman olmuş bütün farklı etnik kökenli topluluklar tek kalemde Türk sayılmaya gayret ediliyor.

Bu konuda bir eğilimin varlığını biliyoruz.
Balkanlardaki bütün müslüman olmuş toplumlara birer Türk köken arama, bulma daha doğrusu icad etme gayreti.
balkanlardaki türkçe konuşmayan bütün topluluklar aslında Türk idi. Dillerini unuttular retoriği...

Bu topluluklara bakarsak üç tane olduğunu görüyoruz.
Pomaklar Kuman Türk'üdür deniyor.
Arnavutlar  Alban Türk'üdür deniyor.
Bosnalılar Besenyö yani Peçenek Türküdür deniyor.

Bu savlar konusunda tarihçilere hodri meydan diyoruz.
Bu konuda meydan sizin..
Araştırın.. Tartışın... İşin doğrusunu ortaya çıkarın..
gerçek ne ise biz ona razıyız.

Evet biz türk'üz. yani müslümanız..
Etnik kökene gelince Balkanalara sadece Avarlar, Kumanlar, Peçenekler mi geldiler?
Geldiler ise ne kadar etkileri oldu?
Göçebe bir toplum yerleşik toplumları ne ölçüde etkilemiştir?
Tarihsel ve sosyolojik süreçler hangi kanunlar altında işliyor?

Örnek olarak Proto-bulgarlar.. Yada Bulgar Türkleri...
Kafkasyada kuzeye Kazan yöresine gidenler uzun süren bir  müslüman Bulgar Hanlığını kurdular.
Moğol istilası geldi. Onları egemenliği altına aldı.
Bulgar Türk halkının adını sildiler.
Onun yerine tatar dediler.

Tuna Bulgar devletine gelince..
2 yüzyıla yakın bir süre Türk devleti olarak yaşadı.
Devletin hakim unsuru Bulgar Türkleri iken,
çoğunluktaki slav boyları içinde eridiler.
Türklük bilinci de kalmadı. Bulgar Türkçesi de kalmadı.
Bulgar devletinin elit kısmı Tangra inancını terk etti.
Bizans karşısında ayakta kalabilmek için siyasi bir kararla dinlerini değiştirdiler.
Boris Han Çar Boris oldu.
Kadim Tangra inanacını sürdürmek isteyen 55 Bulgar soylusu idam edildi.
Direniş bertaraf edildi.
Devlet artık Türk devleti değil, slav bulgar devleti oldu.
Türk dilini unuttu. Slav dili hakim oldu.


Kumanlara gelince..
Uzun süre Kıpçak bozkırlarının hakimi olan Kumanlar...
Moğol baskısı altında dağıldılar.
Bir kısmı Besarabya bölgesinde Kumanya diye katolik hristiyan bir devlet kurdular.
Bu devlet da dağılınca katolik kumanlar Orta Macaristana göç ettiler.
Ta 1911 yılına kadar bu bölgede Kuman olarak ve Kumanca konuşarak yaşadılar.
Osmanlı Macaristanı fethettiği zaman Orta Macaristanda Kumanca konuşan Kumanlar vardı.

Birinci Bulgar devleti Bizans egemenliği altına girdiğinde,
Bulgaristana göç eden Kumanların yardımıyla Bulgarya yeniden bağımsızlığa kavuştu.
Bu kumanlar hıristiyandı ve kumancayı unutmuşlardı.
Dil ve din değişince etnik bilinç de kalmıyor.

Aynen Bulgarlar gibi, Kumanlar da dil ve din değişimine uğrayıp etnik bilincini kaybettiler.

Pomaklar Kumanlarda mı geliyor?

Bizim araştırmalarımız ve erişebildiğimiz objektif kaynaklarda
Kuman yada Peçeneklerin Rodoplara yerleştiklerine ve
yörenin sosyo-kültürel yapısını değiştirdiklerine dair bir belge yok.

Rodoplar önce Trakların yurdu idi. İkibin yıl süreyle...
Romalıların istilası altında dilleri helenize oldu.
Trak etnik yapısı MS 6 yüzyılda yok oldu.
6. yüzyılda mevcut halk üzerine slav göçleri geldi.
Bunlardan Smolyaniler Rodoplara, Mirvatsiler Batı Trakyaya ve Draguvitsiler Makedonyaya yerleştiler.
Bölgenin dil ve kültür yapısını dominant olarak değiştirdiler.
Bölgede hakim dil Slav dili oldu.
Bölge çoğu zaman Bizans egemenliği altında kaldı.
Bölgeye gelen Türk göçebe devlet toplulukları genellikle sel gibi geldiler.
Ancak sel gidince kalanlar dominant bir kültür oluşturmadılar.
Bölgenin kültürü altında eridiler.

Hatta 7. ve 8. yüzyılda bölgeye 2 defa gelen Araplar bile dominant etki oluşturmadılar.
Dilini ve kültürünü değiştiremediler.
Şimdi izlerini sınırlı sayıda genetik stokta bıraktılar.

Yapılan genetik araştırmalarda Pomaklarda baskın slav ve eski balkan halkları genetik ağırlığı görünmektedir.
Dil ve kültürel olarak Pomaklar kendine özgündür.
 
Bulgarlar ve Türkler benzer şekilde hareket ediyorlar.
Pomaklar üzerinde gördükleri kendi benzer yönlerini ele alıp, diğer parçayı yok sayıp hüküm veriyorlar.
Pomaklar bize benziyor. Demekki bizdendirler.
Öyleyse Pomak diye bir şey yoktur.
Biz siz çok seviyoruz. Siz bizdensiniz.
O yüzden siz yoksunuz ve hiç olmadınız.

Bizi çok sevdiğini söyleyenler bizi yok etmeyi esas almışlar.
Bizi seviyorsanız, biz kabul etmek zorundasınız.
Bizi kabul etmiyorsanız sizin sevginizi nereye koymalıyız bilmem.

Bulgar tarafı diyor ki sizin diliniz bize benziyor, o halde siz bulgarsınız.
Türkler diyor ki siz müslümansınız, siz bizdensiniz.

Bulgar tarafı der ki sizi zorla müslüman yaptılar. Öyleyse bizde sizi -aslınıza- zorla çevirmeye hakkımız var.
İşte bütün zulümlerine dayanak bu.
Kendilerini haklı görmek ve bizim haklarımızı yok saymak.
Hepsinin özünde Pomakları yok saymak ve yok etmek var.

Bulgarın yaptığına gavurluk derler.
Ama müslümanım kardeşim sen beni kabul etmezsen,
beni savunmazsan
O zaman biz de Allaha döneriz ve ona sığınırız.
 
Allah ahirette boynuzsuz koyunun hakkını boynuzlu koyundan alacaktır.
Çünkü bizi Pomak olarak Yaratan Allahımıza inanıyoruz.










Offline şahin

  • Member
  • **
  • Posts: 11
  Sayin ''bogutevolu'' sen benim kardesimsin, ancak, cok uzuldum. Cunku ayni fikirleri bizi asimile etmek isteyenler de kullanmaktadir.
 
  Fazla tartismaya girmek istemiyorum, azinlikta yasamak ne oldugunu biraz arastir. Ozellikle balkan ulkelerinde.
 
  Allah yardimcimiz olsun.
 

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2348
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
  Sayin ''bogutevolu'' sen benim kardesimsin, ancak, cok uzuldum. Cunku ayni fikirleri bizi asimile etmek isteyenler de kullanmaktadir.
 
  Fazla tartismaya girmek istemiyorum, azinlikta yasamak ne oldugunu biraz arastir. Ozellikle balkan ulkelerinde.
 
  Allah yardimcimiz olsun.

Şahin, Yunanın ne dümenler çevirdiğini bilmediğimizi sanma. En basitinden bir örnek verecek olursak ; Madem yunanistan o kadar demokratik, azınlıklara saygılı! niye batı trakyada tek bir türk derneği yok? Sadece pomaklar mı azınlık oluyorlar ? Asimilasyon hususunda sarf ettiğin sözler ise çelişkili. Zira ben senin söyleminden açıkça pomak kimliğinden çok başka bir kimliğin benimsenmesini öneriyorsun olarak anladım. Bu özünü kaybetme (Asimilasyon) olmuyormu?  Ha eğer bunu özünü kaybettirmeden kendine ağabeylik yapacak bir kimlik öneriyorsan o başka. O zaman amenna.
Si vis pacem, para bellum !

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
Çok net olarak görüşümüz:
Türkiye bizi pomak olarak kabul etsin ve ağabeylik yapsın.
bu kadar.
Bu Osmanlı döneminde böyleydi.
Şimdi de böyle olmalı değil mi?

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
 
Bizim fikirlerimizin birinci kaynağı
Osmanlı tahrir defterleri, arşiv belgeleri ve sicil kayıtlarıdır.
Balkanlarda kimin hangi tarihte müslüman olduğuna kadar her şey ayrıntılı bir biçimde kayıtlıdır.
hangi köyde hangi tarihte ne kadar müslüman var, ne kadar hristiyan var bellidir.
Bu kaynaklarda aşamalar halinde köylerin nüfus yapıları da bellidir.

Bizim kaynaklarımız bizim olan Osmanlının kaynaklarıdır.
Avrupalı ve diğer kaynaklar daha sonra gelmektedir.

Osmanlı kaynaklarını temel alıyoruz.
Avrupalı kaynakları da eleştirisini yaparak değerlendiriyoruz.
Burada Avrupalıların borazanlığını yapmıyoruz.
Kaynaklarımız yabancı değil, yerlidir.
Bizim kaynaklarımızdır.

Hani şu 1940'larda okkası otuz kuruştan hurda fiyatına satılan evraklar.
Onlardan neden kurtulmak istediler acaba.
Osmanlı tarihsel hafızamızı neden silmek istediler.

O tarihin içinde
müslüman Türk var olduğu gibi,
müslüman rum, müslüman bulgar, müslüman makedon, müslüman sırp, müslüman hırvat, müslüman arnavut, müslüman boşnak
ve daha kim olursa olsun Balkan Müslümanları vardı.

Rodop müslümanları da böyle..
Avrupalı mentalitesi bütün Balkan müslümanlarını Türk saydığından
haritalara Rodop müslümanlarını Türk olarak kaydetmişti.
Türkçe konuşmadıkları halde, dillerine ve kültürlerine müdahale etmeden
kendisinden saymıştı. Onlara Pomak denmişti.
 
Biz Pomakların bulgarlar ile eşitlenmesini de kabul etmiyoruz.
Bulgar tarihsel süreci ile Rodopların tarihsel süreci her zaman aynı gitmediğinden
benzerlikler çok olsa da aynı saymıyoruz.
Benzerlikler aynı olmak değildir.
Onun için Bulgar tezini de reddediyoruz.
Biz kendimiziz.

Bir bulgar ile bir pomak arasında dağlar kadar fark var.
Din, kültür ve en önemlisi ruh ayrılığı..
Kim bulgar ruhu ile Pomak ruhu aynıdır diyebilir.
Onun için mi bizi her fırsatta dönüştürmeye çalıştılar.
 
Tüm toplumlar Ademe kadar gitmez.
Hepsinin bir başlangıcı vardır.
Pomaklarda öyle, bir başlangıcı var.
Pomak tarihi Osmanlının Balkanlara gelmesi ile başladı.
Başlangıçta bir çok farklı tanımlar olsa da
sonuçta bugün hepsi bir tek tanımı benimsiyor.
Biz Pomakız diyoruz.
Türklüğü de müslümanlık olarak benimsiyoruz.
Bundan asla gocunmuyoruz.

Çünkü türklüğün anlamı ırkçılık değildir.
Kendini Türk hisseden herkes Türktür.
Ama kendini her Türk hisseden de Türk kökenli değildir.
Anadolu gerçeği budur.

Batı Trakyada kaderimizin ister Türk, ister Pomak, ister Roman olsun aynı olduğunun da bilincindeyiz.
Söylemlerimizin Yunan değirmenine su taşımasına karşı gayet hassasız.
Onun için orada kendimiz için ne istemişsek onu başta Türkler için olmak üzere herkes için de istiyoruz.
Onun için Yunanlılar Pomakları öne çıkarırken, Türkleri ezmesine tahammülümüz yok.
Biz kendimizie ayrıcalık tanınmasını istemiyoruz.
Onun için orada Türklere hakları tanınmazken Pomaklara hak tanınması maksatlıdır.
Bunun için biz onaylamadık.

Eğer biz rahat iken Türkler ezilecekse o rahatlığı yere çalarız.
Ve Türklerle birlikte aynı biçimde ezilmeye razı oluruz.
Kaderimiz nasıl 400 yıldır Türklerle birlikte ise, bundan sonra da aynı olacaktır.


Ben şahsen kendini Türk olarak hisseden bir Pomakım.
Başkasının kendisini nasıl hissettiğine karışmam.
Çocuklarım bile kendisini nasıl hissediyorsa öyle karar vereceklerdir.
Ben onlara pomaklık empoze etmem.
Ama birisi bana sen şöyle olacaksın derse tepki gösteririm.
Benim demokrat ve bağımsız ruhum doğru olmadına inandığım empozisyonu kabul etmez.
Düşüncelerim de donmuş kaskatı değildir.
Doğruyu bulduğu ölçüde değişir.
 
Pomakım, ama asla Pomakçı ve etnik milliyetçi değilim.
Türk Milletine ve devletine gönülden bağlıyım.
Üniter bütünlüğü içinde hiç bir halkın kendisini diğerlerinden üstün görmesini istemem.
Pomaklar olarak kendimize ayrıcalık yapılmasını da istemeyiz.
Sadece sivil toplumsal hakların genişletilmesi yeter artar bile.
Irkçı meyillere dayanan katı türkçülük yapılmasın yeter.
Başka kökenli türkleşmiş halkların kökeni kötülenmesin yeter.
Türk milleti dört bir yandan düşmanla sarılmış psikozu içinde Türk Milletine kara kabuslar gösterilmesin.
Türk Milletinin kaderini elinde tutanlar Türk milletine biraz daha özgürlük versinler yeter.
Türk devleti sadece Türklerin değil, tüm müslümanların gözbebeği bir özgürlük ülkesi olsun yeter.

Balkanlarda da 1.5 milyon Türke karşılık 10 milyon Balkan müslümanı var.
Hepsini Türk yapacağım derken onları kaybetmek akıllı bir politika sayılmaz.
Bir kimsenin yada toplumun kendini dilediği gibi tanımlama hakkı en temel hakkıdır.
Onun için vatandaşlık bilinci olarak Türküz.
Ama kökensel ve tarihsel olarak Pomakız.
Ne kadar Türk isek, o kadar da Pomakız.
Bizim gerçeğimiz bu.



 

Offline PMK From Lovech

  • Member
  • **
  • Posts: 9
  • Gender: Male
  • сила
bogutevolu goruslerın tamamıyle benımle uyusmakta POMAK POMAKTIR! olay budur sahın sana gelınce brate asıl ben sana uzuldum cunku ne yazıkkı senın gıbı pomaklar yuzunden POMAKLAR asımıle olmakta baskalarının bısey yapmasına gerek kalmıyor zaten neyse pozdravi...