Author Topic: 1912-13 zulümleri  (Read 7436 times)

0 Members and 1 Guest are viewing this topic.

Offline balaban

  • Member
  • **
  • Posts: 16
1912-13 zulümleri
« on: July 06, 2008, 20:01 »
 BULGARİSTAN'DA ASİMİLASYON VE "******* POMAKLAR"
ADLI BİR RİSALE

'Yrd.Doç.Dr. Ahmet AKGÜN

ÖZET
1394'de başlayan Osmanlı Devleti'nin Bulgaristan hakimiyeti,
Rusların 93 Harbi sonrasında Bulgaristan'a girmesiyle sona ermiştir. Tedricî
olarak Türkler, bölgeyi terke zorlanmaya başlanmıştır.

Göçe zorlama
olayları Balkan Savaşı'na kadar sürdüğü gibi II. Dünya Savaşı esnasında ve
sonrasında da devam etmiştir. Biz bu makalede Balkan savaşı sırasında
Bulgaristan'ın Rodop bölgesinde Pomak Türklerinin maruz kaldıkları
zulümleri yansıtmaya çalıştık.

Anahtar Kelimeler : Osmanlı Devleti, Pomaklar, 93 Harbi, Rodop Bölgesi,
göç.

ASSIMILATION İN BULGARIA AND AN ARTICLE NAMED
"POOR POMAKS"
ABSTRACT

Ottoman sovereignty in Bulgaria started in 1394, ended in 1878
when the Russians invaded Bulgaria after the Ottoman-Russian War (1877-
1878). Aftervvards, The Turks were gradually forced to leave the region.
Yhese events continued untill the Balkan War.

During and after the Second
World War the pressure on Turks to leave the region again continued.This
paper vvill examine the oppression and cruelty that was targetted the Pomak
Turks who lived in Rodop Region of Bulgaria.

Key Words: Ottoman State (Empire), Pomaks, 1877-1878 Ottoman-Russian
War, Rodop Region, migration.

* Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler
Eğitimi Anabilim Dalı öğretim Üyesi
------------------------------
Ahmet AKGÜN 2

Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki 500 yıllık hakimiyeti esnasında
Balkan milletleriyle Türkler huzur içinde bir komşuluk dönemi
geçirmişlerdir. Fransız ihtilâli yaşanan milliyetçilik akımı Osmanlı
Devleti'ni de etkilemiştir.

Dış güçler tarafından kışkırtılan Osmanlı teb'ası
peyderpey isyanlara girişip bağımsızlıklarına kavuşmuşlar, isyanlarla
uğraşan Osmanlı Devleti de iç ve dış düşmanların birlikte hareket etmeleri
sonucu eski ihtişamını, gücünü kaybetmiştir.

Balkanlarda ortaya çıkan bu devletler, ki Bulgaristan da bunlardan
biridir, muhtariyetten bağımsızlığa geçiş sürecinde ve sonrasında" karışık bir
bünyeden kurtulup sade birer millî bünyeye erişme politikası gütmüşlerdir".1
Bu politikayı gerçekleştirmek için Türk toplulukları ve Balkanlardan atılmak
istenmiştir.

1878'de Osmanlı Devleti'nin Tuna vilayeti üzerinde kurulan
Bulgaristan Prensliği daha sonra Edirne vilâyetinin bir bölümünü de
topraklarına katarak bugünkü sınırlarına ulaşmıştır.

1877'den 1885'e kadar olan dönem (1878 Berlin Antlaşması ile
kurulan Bulgaristan Prensliği'ne Doğu Rumeli imtiyazlı Vilayeti'nin
katılması tarihine kadar) Osmanlı Devleti'nin parçalanması sürecinde çok
önemli bir dönemdir.

Yine bu yıllar içinde Rumeli Türkleri yüzlerce yıllık
yurtlarından büyük ölçüde sökülüp atılmıştır."
Berlin Antlaşması öncesinde (Mayıs 1878) Osmanlı Devleti
tarafından Rus diplomatı V. Teplouv'un istatistikî incelemesine göre
hazırlanan tabloda Tuna ve Edirne vilâyetlerindeki etnik duruma bakacak
olursak;

Bulgar : 1.633.695
Bulgar olmayan : 2.132.2543

'Bilâl N.Şirnşir, (1968), Rumeli'den Türk Göçleri I, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü Yayınları, s. 10.
2Bilâl N.Şirnşir, (1970), Rumeli'den Türk Göçleri fi, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü Yayınları, s. IX.
3 Şimşir, Ön.ver, 1, s. 142.
--------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 3

Şeklinde gösterilmektedir. Burada nüfus yapısı kasıtlı olarak böyle
gösterilmiştir. Zira pek az miktarda bulunan Rum, Ermeni ve Yahudiler de
Bulgar olmayan nüfusa dahil edilmiştir. (1926 genel nüfus sayımına göre
Slavlar toplam nüfusun %83.62'sini, Türkler %10.45'ini, Museviler
%0.85'ini, Ermeni Gregoryanlar %0.46'smı oluşturmaktadır.

Bu tarihe kadar
Bulgaristan'da Bulgar nüfusunun çoğunluğa geçmesi yönünde her türlü
metot uygulanmıştır.) Tuna vilayetinin doğu kısımları olan Rusçuk, Varna ve
Tulça sancaklarında Türk nüfusu ezici çoğunlukta bulunmaktaydı.
93 Harbi öncesinde Rusların yapmış olduğu değerlendirmeye göre
kurulacak Bulgar devletinin sağlam temellere oturtulması için Türk ve
Müslüman halkın yerlerinde bırakılmaması gerekmekteydi.

Bunlar
yerlerinde kalacak olursa Bulgar Devleti parçalanabilir veya iki milletli bir
federasyona dönebilirdi. Bu yüzden Türklerin ya o topraklardan kovulması
veya kılıçtan geçirilmesi fikrini ortaya attılar.
27 Temmuz 1874 Brüksel Konferansı kararlarına göre:

"İşgal kuvvetlerinin sivil halkın dini inançlarına, namusuna ve
malına saygı göstermesi" hükmü yer almasına rağmen 93 Harbi'nde Osmanlı
topraklarını işgal eden Rus orduları Bulgarlarla işbirliği ederek yukarıdaki
düşüncelerini uygulamaya koyuldular.

93 Harbi sonrasında 600 binden fazla
Türk göçe zorlandı. Savaş esnasında 350 bin Türk vahşice öldürüldü."1
93 Harbi'nden sonra Balkanlardan Anadolu'ya sürekli bir göç
hareketi meydana gelmiştir. Bulgaristan'ın çeşitli bölgelerinden göç
edenlerin artması, bunların zulme uğratılarak hicrete mecbur
bırakılmalarından kaynaklanmaktadır.

Özellikle sınır civarında olanların
yerlerine derhal Bulgarların yerleştirildiklerini görüyoruz. Yapılan bu iskan
siyaseti, Bulgaristan'ı 'milli, sade bir devlet' haline getirme çabasıdır.
Balkan Savaşı esnasında gerek Bulgar askerleri ve gerekse
komitacılar çeşitli bahanelerle halka zulüm etmekte, akla gelmeyecek
zulümler uygulamaktaydılar. Savaşta esir edilen Bulgarların ceplerinden

4 Ayrıntılı bilgi ve belge için bkz. Şimşir, Ön.ver, I, s. 143,150,163,177,201,202; Ön.ver, II.
s.CLXXII: Tevfık Bıyıklıoğlu, (1987), Trakya'da Milli Mücadele I, Ankara: s.28-30;
Hüseyin Raci Efendi, (1990), Zağra Müftüsünün Hatıraları, Yay. Haz. M. Ertugrul
Düzdağ, İstanbul: Timaş Yayınları, s. 109.
--------------------------------------------
Ahmet AKGUN 4

'küpe ve yüzüklerle süslü kadın kulak ve parmaklarının' çıkması zulmün
derecesini göstermesi açısından önemlidir.
1912-1913 Balkan savaşları sırasında da bulgar ordulan ve Bulgar
komitacıları Trakya, Rodop ve Makedonya'da korkunç katliamlar
yapmışlardır.

Krallık döneminde Bulgarlar, Rodop Türklüğünü yok etmek ve
kalanları da Bulgarlaştırmak için çalışmalara başlamışlardır. Balkan
Savaşları sırasında 'Bulgar Genel Kurmay Harekat Dairesi Başkanı
Orgeneral Sarafov, işgalleri altındaki yerlerde bulunan bütün müslüman
Pomak Türklerinin Bulgarlaştırılması ile ilgili kesin emirler vermiştir.'

Bu
emirlere uyularak Rodoplardaki Pomak Türkleri, binlerce Ortodox Bulgar
papazlarının ve devlet memurlarının katılımıyla 'Bulgar-ortodox' olmaya
mecbur edilmişlerdir. Bulgar isimlerini ve Hıristiyanlığı kabul etmeyen
Pomaklar, avuçlarından haçlara çivilenip öldürülmüşlerdir.

1988 yılı
Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi emriyle Sofya'da yayınlanan
Bulgar Ahalisinin Milliyetinin Gelişme Problemleri adlı kitapta Temmuz
1913 tarihine kadar 200 bin civarında Müslüman Pomak Türkünün
isimlerinin zorla Slav-Bulgar isimleriyle değiştirildiği ve Hıristiyanlığı kabul
ettirildiği belirtilmektedir.

Bu insanlık dışı projenin sonucunda 'Garbi
Trakya Türk Cumhuriyeti' 31 Ağustos 1913'te kurulmuştur.6
1923-1933 yıllarında iki silahlı örgüt tarafından Bulgaristan
Türklerine zulüm yapılıyordu.

Kuzey Bulgaristan'da "Rodna Zaştita" (Yurt
Koruması) ve Güney Bulgaristan'da "Trakya Komitesi".
1930'larda Bulgar hükümeti Türk azınlık eğitimine de savaş açtı.

Türk okulları çeşitli bahanelerle kapatılmaya veya Bulgarlaştırılmaya
başlandı. Türk özel okullarının çoğu "Milli Okul" yani Bulgar okulu yapıldı.
Okullarını yeniden açtırmak isteyen Türkler ağır -ezalara çarptırıldı. Okullar
5 Ahmet Halaçoglu, (1994), Balkan Harbi Sırasında Rumeli'den Türk Göçleri (1912-

1913), Ankara: TTK Yayınlan, s. 33.
6 Hüseyin Memişoğlu, (1989), Bulgar Zulmüne Tarihi Bir Bakış, Ankara, s. 17.
---------------------------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 5

millileştirilince Türk çocukları bu okullarda Bulgarca öğrenim görmeye
zorlandılar.7
Bulgar hükümetinin Türklerle ilgili eğitim politikası bir Baş
Müfettişin raporunda şöyle ifade edilmektedir: "Türk halkı okutulmamalıdır.
Çünkü ne kadar okur, kültürlü olursa o kadar tehlikeli olacak ve hükümetin
eğilimlerini kavrayacaktır".

Yapılan yeni düzenlemelerle Türk öğrencilerin
özel okullara girebilmelerine de engeller çıkarılarak büyüdüklerinde, değil
en ufak bir memuriyet elde etmek bir zanaatkarın yanına çırak olarak bile
giremez hale getirdiler.

Bu politikanın maksadı, Bulgaristan Türklerini zor
şartlar altında perişan edip Türkiye'ye göçe mecbur etmekti.8
1944 yılında Sovyet ordusunun silahıyla iktidara getirilen Bulgar
Komünist hükümeti de önceki hükümetlerin "tek milletli" Bulgar Devleti
yaratma politikasını benimsedi. "Halkların kardeşliği" safsatasına rağmen
komünist yönetimin uyguladığı politika, Türk nüfusunun artışını
engelleyemedi.

Bunun üzerine benimsedikleri hedefe ulaşabilmek için bir
yandan Müslüman Türk Halkı göçe zorlayıp azaltmak, diğer yandan asimile
edip Bulgarlaştırmak metodiarını uyguladı. Bulgar Komünist lideri ve ilk
komünist başbakanı Georgi Dimitrov, 16 Şubat 1946 tarihli demecinde

"Balkanların yalnız Balkanlılara ait olmasını ve Slavların Balkanlarda baş
rolü oynamalarını sağlamalıyız. Osmanlı İmparatorluğunun Balkanlara
hükmettiği geçmiş zamanın izleri tamamen silinmelidir" demektedir.9
1946 yılında Türklerin ülkenin kuzey kesimlerine taşınarak
eritilmesine teşebbüs edildiyse de başarı sağlanamadı.

Yine aynı yıl Türk
özel okulları kapatıldı. 1956-57 yılına kadar devam eden Türklerin ana
dilleriyle sosyalist eğitim görmeleri Todor Jivkov'un iktidara gelmesiyle
sona erdi ve öğretim dili tamamen Bulgarca oldu. 1970'!i yıllara
gelindiğinde seçmeli olan Türkçe dersi kaldırıldı. Türk öğretmenlerin çoğu


7 Bilâl Şimşir, (1986), Bulgaristan Türkleri, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü Yayınlan, s. 148.
8 Memişoğlu, Öıı.ver., s. 19-20.
9 Balkan Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneği, (1988), Belgelerle Bulgar Zulmü, İstanbul:
s. 2-3.
---------------------------------------
Ahmet AKGÜN 6

kıyıma uğradı. Türk okuma evleri, Türk tiyatroları, Türkçe gazeteler ve
dergiler kapatıldı. Türkçe radyo yayınlarına son verildi.
1960 yılında yapılan, Bulgar nüfus yasasındaki bir değişiklikle

"Bulgar asıllı olmayan kişilerin arzu ederlerse hem kendi hem aile adlarını
Bulgar adları ile değiştirmeleri" karara bağlandı. Bu zamana kadar genel bir
mahiyette olmayan zorla isim değiştirmeye yasal bir dayanak hazırlanmış
oldu.

Komünist rejim işbaşında olmasın rağmen, soykırım ve
Bulgarlaştırma politikasının en şiddetlisi 1970'li yıllarda yaşandı. 1960'lı
yılların ikinci yansından itibaren Bulgaristan Türklerinin Osmanlı
döneminde "Türkleştirilmiş Bulgarlar" oldukları yolundaki ciddiyetten uzak
iddiaları, özellikle Rodop bölgesinde, yayınlar vasıtasıyla ortaya atılmıştır.

17 Temmuz 1970 tarihli bir kararla isim ve din değiştirme işlemine önce
Pirin Makedonyası ve Rodop bölgesindeki Pomaklardan başlanıldı. 1970-74
yıllarında bu bölgeler bir düşman toprağı gibi Bulgar silahlı birliklerinin
istilasına uğradı. Pomaklar karşı koydularsa da katliama uğradılar. Daha
sonra Türkçe konuşan Çingene, Tatar ve Arnavutlar da aynı işleme tabi
tutulmuşlardır. 1984-85'te de aynı işleme yine başlanmıştır.

" Bu iddialara
dayanarak uyguladıkları baskılara rağmen kendi arzusuyla isim değiştiren bir
tek Türk çıkmamıştır. Aksine zorla Bulgarlaştırılacaklarını anlayan Türkler,
Türkiye'ye göç etme yollarını aradılar.
Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde insanlık dışı uygulamalara son
verilmiştir. Temennimiz Bulgaristan'daki kardeşlerimizin bir daha aynı
günleri yaşamamalarıdır.

Buraya kadar özet halinde verdiğimiz Bulgaristan'daki soykırımı
uygulaması içinde Pomak Türklerine daha çok baskı uygulanmıştır. Bunun
sebebi de Pomakların kullandığı dilin bizim dilimizden çok Bulgarca'ya
benzemesidir.

Böylece Balkan Savaşı esnasında Pomak köylerine giren
Bulgarlar, camilerin bir kısmını yakıp yıkmışlar, diğer kısmını da kiliseye
çevirip İslam köylerine papazlar getirmişlerdir. Camilerin bir kısmı


10 Memişoğlu, Ön.ver, s.23.
" Memişoğlu, Ön.ver, s.28.

Offline balaban

  • Member
  • **
  • Posts: 16
Ynt: Ynt: Ulf brunnbauer - Bulgar pomaklarının durumu
« Reply #1 on: July 06, 2008, 20:03 »
 Sosyal Bilimler Dergisi 7

meyhane, tiyatro salonu ve ahır gibi dini hizmetlerin dışında kullanılmıştır.
Bu uygulamanın sebebi, Pomak Türklerinin hafızalarından İslamiyet ile ilgili
bütün mefhumları silmeye çalışmaktır.12
Bulgaristan'ı Bulgarlaştırma faaliyetinin bu ilk safhasını oluşturan
katliamlar ve göçe zorlamalardan sonra Müslüman Pomak Türklerinin
isimlerini Slav Bulgar isimleriyle değiştirme ve Hıristiyanlığı zorla kabul
ettirme işlemine geçildi.

18 Ocak 1914 tarihli bir raporda Hıristiyanlaştırma
ile ilgili Gümülcine ve Kırcaali taraflarında Bulgar Müslüman halkı
Hıristiyan dinine girmeye mecbur edip, camileri kiliseye çevirdikten sonra
her Pazar günü Hıristiyan ayinine katılmamaları halinde her defa için 15 Lira
alınmakta, bu hususta ısrar edenler ise gizlice idam edildikleri
kaydedilmektedir.13

Bulgarlaştırma ve Hıristiyanlaştırma uygulamaları sıradan
başıbozukların yapmış oldukları veya bölgesel bir uygulama değildir. Bulgar
Genel Kurmay Harekat Dairesi Başkanı Orgeneral Sarafov'un mahalli işgal
komutanlarına gönderdiği talimatla bütün Pomakların Hıristiyanlaştırılması
ve Bulgarlaştırılması, karşı koyanların bir bir imha edilmeleri konusunda
emirler verilmiştir.14

Bu uygulmaa esnasında insanlığa yakışmayacak vahşice davranışlar
papazların ve komutanların emirleriyle gerçekleştirilmiştir. Konuyla ilgili
ayrıntılara birçok eserde olduğu gibi ekte metni aynen aktarılan Zavallı
Pomaklar isimli risalede de yer verilmiştir.

Bulgaristan Komünist Partisi
Merkez Komitesi'nin emri ile Sofya'da yayımlanan bir eserde Temmuz 1913
tarihine kadar 200 bin civarında Müslüman Pomak Türkünün isim ve
dinlerinin zorla değiştirildiği belirtilmektedir.

15
Bu uygulama, I.Dünya Savaşı'nda Bulgaristan ile Osmanlı
Devleti'nin birlikte Almanya safında savaşa katılmaları sebebiyle
kaldırılmış. Pomaklar eski isim ve dinlerine kavuşmuşlardır. 1923 yılından


12 Hüseyin Memişoğlu, (1991), Pomak Türklerinin Tarihi Geçmişinden Sayfalar, Ankara:
s. 28.
13 Aynı, s. 32; Halaçoğlu, Ön.ver, s. 42.
14 Memişoğlu, Önce ver., s. 29.
15 Aynı, s. 31
----------------------------------
Ahmet AKGÜN 8

sonra yeniden Bulgarlaştırma ve Hıristiyanlaştırma işlemine geçilmiştir.
Yeni politikaya göre Türkçe öğrenim yasaklanmış; Türk ve İslam
düşmanlığının aşılanması maksadıyla Pomak okullarına Bulgar asıllı
öğretmenler atanmıştır.

16
Eğitim yoluyla Pomakların Bulgarlaştırılması politikasında özel
statüde bulunan "Pomak Okulları" ismi "Bulgar Muhammedan Okulları"
şekline dönüştürülüp sonrasında "Milli Okul" yani "Bulgar Okulu"
durumuna getirilmiş ve mal varlıkları da Bulgarlaştırman okullara
aktarılmıştır.

Bu işlemin ardından Bulgar ve Pomak okul encümenleri
birleştirilmiştir. Bu da yetmemiş, daha önce yasalarla Pomak Türklerine
verilen "özel okul açma" haklan da ellerinden alınmıştır.

Komünist dönem öncesindeki Bulgarlaştırma ve Hıristiyanlaştırma
çalışmalarına Komünist hükümeti zamanında da devam edilmiştir. Bu
konuda yine öncelik Pomak Türklerinindir ve karşı koyanlarda en acımasız
cezalara çarptırılmışlardır.

Bu kampanya İlker Alp'in eserinde belge ve
fotoğraflarla ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.17 Olayın boyutunu göstermesi
açısından adı geçen eserin 149.sayfasında yer alan fotoğrafta 18 Mart 1972
tarihinde Dospat Barajı yakınlarında katledilen çocuklar görülmektedir. Ki
bu saldırıda Türk köyleri yağmalanarak kadın ve çocuk ayrımı yapılmadan
binlerce Pomak Türkü öldürülmüştür.

Ele aldığımız bu risalede Balkan Savaşı sırasında Rodoplar'da
yaşayan Pomakların maruz kaldıkları zulüm anlatılmaktadır. Fotoğraf l'de
de görüldüğü gibi eserin ilk sayfasının yırtılmış olması sebebiyle yazarın
ismi tespit edilememiştir.

Eser Balıkesir İl Halk Kütüphanesi nadide eserler
katalogu 553 numarada bulunmakta olup; Rumeli Muhacirin-i İslamiyye
Cemiyeti neşriyatından 4 numara olarak yayınlanmıştır.

Bulgarlarla Türkler Osmanlı Devleti'nin idaresinde huzur içerisinde
birlikte yaşamışlardır. Kaldı ki, Pomaklar da Bulgarlar gibi Karadeniz'in
kuzeyinden gelen Türklerden olması18 hasebiyle komşulukları daha eskilere
dayanmaktadır.

16 Aynı, s. 33.
17 İlker Alp, (1988). Bulgaristan Atrocities, İstanbul: s. ?
18 Halaçoğlu, Ön.ver, s. 42 n.257.
-----------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 9

93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı ile
Bulgaristan'da yaşayan toplumun iyi komşulukları da bitmiş; asırlarca Türk
idaresinde yaşayan Bulgarlar, bunun ezikliğini kendi tabiyetinde kalacak
toplumdan çok acı bir şekilde çıkarmıştır.

93 Harbi sonrasında yapılan nüfus
sayımında ülke nüfusunun yaklaşık yarısından çoğu Türk ve Müslüman
iken19 1926 yılında nüfusun dinlere dağılımından İslam nüfusunun %14.41'e
gerilemesi20 Türklerin tabi tutulduğu soykırımın göstergesidir.
Bu risalenin konusu, Balkan Harbi'nde Pomaklara uygulanan
zulümdür.

Bu zulüm metotları, 93 Harbi'nde uygulananlarla benzerlik
göstermektedir.21 Bulgaristan'da değişik rejimler iktidara geçtilerse de
Rusların tavsiyesiyle tayin edilen devletin ana politikası, yani tek milletin
ezici çoğunlukta bulunduğu etnik yapıyı oluşturma politikası, sistematik
olarak uygulanmıştır.

Yaklaşık 100 yıl süren soykırımın Pomaklarla ilgili olan Balkan
Savaşı esnasındaki uygulamaları olaylara şahit olan bir kişinin kaleminden
risaleye yansıtılmıştır. Risalede yer alan başlıklar şunlardır:


i)
2)
3)
4)
5)
6)
7)
8)
9)
10)
11)
Filibe Sancağı Muzafatından: Bogot, Saftişta ve
Çukurköy ve Gündüzköy Karyesi Vuku'atı (s.l 1)
Banye Karyesi Vuku'atı (s. 13)
Bulgaristan'daki Faciaların Temasili (s. 17)
Çepine'nin Ortaköy Karyesi Vuku'atı (s. 19)
Çepine'nin Karova Karyesi Vuku'atı (s.20)
Çepine'nin Dal ve Alemdar Kulübeleri Vuku'atı (s.20)
İcra-yı Şekavet Edenler (s.22)
Ahi Çelebi Kazasından (s.23)
Darıdere Kazasından (s.26)
Sofya Kaymakamlığına (s.29)
Hatime (s.31)
19 Memişoğlu, Bulgar Zulmüne...., s. 9.
20 Celâl Aybar, (1935), Bulgaristan Nüfusu, İstanbul, s. 22.
21 Ayrıntı için bkz. Hüseyin Raci Efendi, Hüseyin Raei Efendi, (1990), Zağra Müftüsünün
Hatıraları, Yay. Haz. M. Eıtuğrul DUzdağ, İstanbul: Titnaş Yayınlan
--------------------------------------
Ahmet AKGUN 10
SONUÇ

93 Harbi esnasında nüfusun yaklaşık yarısı Türk olan Bulgaristan'da
yapılan asimilasyon faaliyeti sonucu Bulgar Devleti milli özellik kazanmış
ve nüfusun büyük kısmına (1926'da %81.32) Bulgar milleti
ulaşmıştır.Yaklaşık 50 yıllık zaman zarfında nüfusun yarısını oluşturan
Türkler ya göçe zorlanmış, ya isim ve din değiştirmeye zorlanmış, veya
acımasızca katledilmişlerdir.

Pomaklarla ilgili risale de olaylar anlatılırken, soydaşlarımıza
uygulanan vahşet gözler önüne serilmiştir. Risalede yer alan Balkan
Savaşrnda uygulanan vahşete savaş öncesinde de savaş sonrasında da,
krallık döneminde de komünist dönemde de aynen tesadüf edilmektedir.
Temennimiz soykırımla suçlanan milletimizin bu şekilde soykırıma
bir daha tabi tutulmamasıdır.


Nomero:4
Rumili Muhaeirin-i İslamiyye Cem'iyyeti Neşriyatından
ZAVALLI POMAKLAR!
Not:Kitap Adının alt kısmı yırtılmış olup basım yeri ve yılı noksandır.
---------------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 11

(3) "Bilenler bilmeyenleri öğretsinler" mealindeki lıâce-i şehîr
Nasriiddin Efendi'nin mesele-i ma'rûfunca, bir vakitler teb'amız iken şimdi
komşumuz bulunan canavar Bulgar milletini, bilmeyenler artık kalmış ise
anlara, az bilenlere de tamamen ve lâyıkıyla öğretmek - yakînen Bulgarları
bildiğimiz ve tanıdığımız içün - üzenimize adetâ farz olmuşdur.

Evet,
yirminci asr-ı medeniyetde, Avrupa'nın göbeğinde en iyi mevki'i işgal eden
fakat medeniyyet ve insaniyet içün bir şeyn teşkil eyleyen, âlem-i
Hıristiyâniyyetin âr u hîcâbsız evlâdlarından bulunan, başlıca düşmen-i cân,
vatan ve dînimiz kesilen bu barbar, vahşî ve hunhar milleti - tedâbîr-i
tahaffuziye ittihaz etmek içün - iyiden iyiye tammaklığımız hepimüz içün
lâzım, hattâ elzemdir.

Tarihde Bulgar kavmi hakkında rivâyât-ı muhtelife mavcûddur.
Ancak Osmanlıların Balkan yarımadasını işgal ve feth etmelerinden
mukaddem "Volga" taraflarından göçebe hâlinde Tuna'yı geçerek Balkan
yarımadasında tekessür etdikleri ve kör zamanlarda yarım yamalak, şöyle
böyle yerde Bulgar krallığı teşkil etdikleri muhakkakdır.

Az zaman (4)
devam eden işbu Bulgar Krallığı, fesâd ahlak neticesi olarak bir takım
derebeğlikler hâline döndüği sırada şimşîr-i celâdet-i Osmâniyye,
Gelibolı'dan Rum-ili'ye geçen Osmanlı bahadırları sayesinde Balkan
yarımadasının hemân her tarafına leme'ân olmağa, parlamağa başlamış idi.
Her tarafda tevzî'-i adalet etdikleri içün yed-i işgallerine geçen arazî ahâlîsi,
Osmanlıları cân u gönülden, kemâl arzu ve iştiyak istikbal ediyor ve râyet-i
zafer - ayat-ı Osmânî altında o ana değin bulamadıkları huzur ve rahata nâ'il
oldukları içün kendilerini pek mes'ud ve bahtiyar sayıyorlardı.

İşte bunun
içün müstakılen yaşayamayacaklarını yakînen anlayan müteferrik Bulgar
derebeğleri de başda Şişman İvan olduğu halde birer birer ve bilâmukâvemet
Osmanlılara teslîm olarak tâbi'tyyet-i Osmâniyye'yi der-âgûş
etdiler.

Bu suretle Osmanlı tâbi'ıyyetine giren Bulgarlar Doksanüç
Muharebesi'ne kadar asırlarca tâbi'tyyet-i Osmâniyye'de kalarak her unsur-ı
ecnebî gibi anlar da din ve milliyetlerini şerî'at-ı İslamiyye ve Osmanlı re'fet
ve âtıfet-i bî-pâyânı sayesinde muhafaza etdiler. Memâlik-i Osmâniyye'de
meskûn anâsır-ı Hıristiyânîyyeye zulm ve i'tisâf edilmekde olduğundan

Offline balaban

  • Member
  • **
  • Posts: 16
Ynt: Ynt: Ulf brunnbauer - Bulgar pomaklarının durumu
« Reply #2 on: July 06, 2008, 20:05 »
 Ahmet AKGÜN 12

eden, yaygara koparan kimselerin hatt-ı hareketleri ancak edebsizlikle tefsir
olunabilir. Osmanlılar, hakîkaten düşmenlerin dedikleri gibi olmuş olsa
idiler, şimdiki hâlde ne dâhilde ve ne hâricde (5) Rum, Bulgar, Sırb ve sâ'ire
kalmazdı ve pek tabi'î olarak son Balkan Muharebesi de meydana gelmezdi.

Çünkü Osmanlılar en azametli ve şevketli sıralarında, bütün ehl-i sâlib
kuvvetlerine karşu durduğu zamanlarda istediklerini icra edebilirlerdi. Fakat
icra etmediler. Zîrâ buna tevfîk-i hareket eylediler. Siyâsiyûn-ı haziranın
telkînâtına nazaran belki de iyi yapmadılar ancak o mes'ele sadedimizden
hâriç...

Evet, anâsır-ı Hıristiyan iyye kendilerine hüsn-ü mu'âmele
edildiğinden, dîn ve milliyetlerine dokunulmayup iş ve güçleriyle meşgul
olmaları içün serbest bırakılarak askere de alınmadıklarından zenginleşdiler,
tekessür etdiler ve refâh-ı hâllerinden ne yapacaklarını şaşırarak ecnebi
parmağı ile komitacılık yoluna sâlik oldular.

Komitacılıklarında haklı
olduklarını Avrupa efkâr-ı umûmiyesine tanıtmak içün sözde zulm
görmekde olduklarını taraf taraf ve sûret-i mâhîranede işâ'a etmek lâzım idi.
Bunu da kemâl maharetle icraya muvaffak oldular. Bu yola sülük eden
teb'amızdan hilekârlıkda en mahiri Bulgarlar oldu.

Bulgar milleti, çalışkan, mu'annid ve muktesid ise de pek vefasız bir
milletdir. Bulgar ile işi gücü olan bir âdem ânın dostluğuna asla bel
bağlamamalıdır. Bulgar, işini, menfâ'atini te'min etdikten sonra babasına
bile kavuk sallamaz.

Ânın içün Bulgar ile (6) dostluk etmek mümkün
değildir. Çünki Hun akvamından oldukları da iddi'a olunan Bulgarlar,
Türkler ile kabil değil geçinemezler. Bulgarların nazarlarında düşmen
kelimesinin medlûli Türk'dür, ânlar Türk'den başka düşmen tanımazlar.

Türk'ün gayrı kimseler ânlara düşmanlık etseler bile ânları hakîkî değil, arızî
ve muvakkat düşmen add ederler. Türkler ise anların kadîm ve ebedî
düşmeni sayılırlar. Bulgarlar, endaht-ı ta'limleri esnasında hedefi teşkil eden
nîşan tahtası üzerine Türk kıyafetinde inşân resmi tersîm ederler.
Mekteplerinde tedris olunan kırâ'at kitâblan, eş'âr mectnû'aları Türk
mezâlimi ile mâlâ-mâl dolu bulunur.

Kitabet derslerinde mu'allim ve
mu'allimlerin talabe ve tâlibâta verdikleri vazâ'if-i tahririye mevzû'larını
dâ'imâ Türk mezâlimi, hunharlığı teşkil eder, Bulgarların makâm-ı tahkîrde
Sosyal

--------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 13

Türklere karşı isti'mâl etdikleri en hafif sıfatlar şunlardır: çingâne, miskin,
gâcâl, çıtak ve vahşî ma'nâsını mütezammın olarak Asyalı ilâ âhiredir.
Bulgarlar, tam ma'nâsı ile temeddün edemezler. Medeniyyet-i
hakîkiyye Bulgarlık ile kâbil-i te'lîf değildir.

Misâli: İşte Eski Zağra
mes'elesi! Üserâ-yı harbe her yerde inşân mu'âmelesi edilmekte olduğu
halde Bulgarlar binlerle üserâmızı Eski Zağra'da, kasaba (7) içerisinde
kurşuna dizdiler, birçoklarını da ötede beride aç tutmak ve sa'ir suretlerle
telef etdiler.22

Bulgarlar, okudukça, ilm ü ma'rifetde ilerledikçe kuduz ve canavar
olurlar. Bu pek mücerreb bir keyfıyyetdir. Bugün en âlim bir Bulgar ile
görüşünüz, söz Türk ile Bulgarlığa yâhud Müslümanlık ile Hıristiyanlığa
intikâl eder etmez, bakınız konuştuğunuz o Bulgar bir taraf-ı mahsûs
takınarak size karşı Türklük ve Müslümanlık hakkında ne gibi yalanlar,
ürcûfe ve isnâdlarda bulunacak ...

VeFhâsıl Bulgarlar - Türkler ile ba'demâ hoş geçineceğiz, çünkü
Makedonya mes'elesi hail edilmiş ve Türkiya'da da Bulgar kalmamış
olduğundan ihtilâfa sebeb olacak ortada mevâni'yokdur,deseler bile asla
inanmayınız - zebûnkeş, fırsat gözetir, nankör bir milletdir. Rum-ili'de esnayı
harbde bir çok İslam aileleri senelerce besledikleri Bulgar hizmetkâr ve
yarıcıları tarafından kati olunmuşlardır.

İşte bu millet son Balkan Harbi'nde tâli'-i harbin tarafına teveccüh
etdiğini görünce cihanı feth etmiş zann ederek kabına sığamaz oldı ve
tabî'atinde olan bütün canavarlıklarını ortaya koydı. Bulgarlar ilk önce
tekâlif-i harbiyye diyerek teb'a-î asliyyesinden olan ahâlî-i İslâmiyyenin
elinden varını yoğum - kadınların zînet ve elmaslarına varıncaya kadar - her
şeyi aldıkdan sonra (8) istîlâ eyledikleri yerlerde büyük küçük, kadın erkek
demeyerek binlerce dindaşlarımızı kılıçdan geçirdi

ve ânı müte'âkib de
mikdârı (150.000) yüzelli bini mütecaviz olan Pomak dindaşlarımızı kurûn-ı
vasatî mezâlimini gölgede bırakacak bir takım zuim ve işkenceler
isti'mâliyle cebren Hristiyan etdi ki el-ân Hristiyan bulunan Pomak


Zağra'daki Bulgar zulmü konusunda bkz: H. Raci Efendi, (1990), Zağra Müftüsünün
Anıları, Yay. Haz. M. Ertuğrul Düzdağ, İstanbul: Timas Yayınları, 280 s.

-------------------------------------------
Ahmet AKGÜN 14

dindaşlarımızın yegâne kabahati Bulgarca'da tekellüm edebilmeleri teşkil
ediyor!
Demek ki Bulgar milletinin indinde fazla lîsan bilmek âdeta bir
cinayet yâhud her Bulgarca bilenin Bulgar olması ta'bir-i diğerle Hıristiyan
olması iktiza ediyor. Mantık olsa olsa bu kadar olabilir, bahane bulunmaz
belki de Bulgar mantıki bunu îcâb ediyor!

Cebran ve kahren Hıristiyan edilen Pomak dindaşlarımız Rapçoz
(Lüpça),İstanmaka(Asenovgrad), Aydos(Aytos), Peştere, Razlık(Razlok),
Norakop(Nevrokop), İstirumce(Strumitsa), Cum'a-i Bâlâ(Blagoevgrad) ve
Ahî Çelebi kazalarında kesretle, sâ'îr kazalarda dağınık bir sûretde
bulunmakdadırlar.

Bu zavallıların duçar oldukları felaketleri tamamen ve mufassalen
yazmak içün cildler dolusu kitâb yazmak iktizâedeceğinden uğradıkları
mesâ'ibden velev ki bir nebze olsun ahâlîmize mâ'lûmât verebilmek içün
ber-vech-i âtî ba'zı vukû'atı kemâl te'essür ve te'essüf ile derc-i sahîfe
eyliyoruz:

18 Mayıs 1913 (5 Mayıs 329) târihinde Filibe sancağına mülhak
Peroştise (9) karyesi muhtarı Angel Manofasker-î Yuvan Karinçef, karye-i
mezkûrede Arâmsâz çavuş Zelâtif, Demircik köy papası Görgi, Peroştise
papası Stoyan, Derce köy muhtarı Aralan Karinçef ve civardaki kuradan
daha yüz kişi kadar eşhâd sarf-ı ahâlî-i İslâmiyye ile meskûn eski

Bulgaristan'ın Rum-ili-i şarki dâhilinde vâki' Filibe sancağına mülhak
Ropçoz kazası dâhilinde "Curyan" karyesine giderler. Orada bunlara köy
kâtibi Espas ve köyün muhafazası hususundan Filibe kumandanlığı
tarafından gönderilen Bulgar asâkiri dahi iltihâk ederek beynlerinde ba'de'listişare
gürûh-ı mezkûreden bir kısmı karyeyi muhasara eder, kısm-ı diğeri
dahi köy dâhiline girerek İslam haneleri üzerine hücum ederler, kapuları
baltalar ile kırarlar, cebren hâne içlerine girerler.

Erkek, kadın ve çocuk
tefrik etmeyerek bilâ-istisnâ bütün ahâlî-i İslâmiyeyi bir sûret-i fecî'a ve
vahşiyânede darp etmeğe başlarlar ve bu veçhile cümlesini hanelerinden
ihrâc ederler. Karyeyi muhasara eden eşhâs-ı rezîle dahi karye içerisüne
dâhil oldukda evvelkilerle birleşerek müctemi'an ahâlî-i İslâmiyyeye dîn-i
İsevînin kabulünü teklîf ederler. Fakat ahâlî-i mezkûre bu canavarların nâ
-------------------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 15

kâbil-i kabul olan teklifini bir sûret-i ciddiyet ve azmkârânede redd ederler.
O vakt mezkûr cânîler darb mu'amelesini yeniden ve daha gaddârâne bir
sûretde icra etmeğe başlarlar ve ahâlî-i (10) İslâmiyyeye kuvve-i cebriyye
ile, hüsn-ü rızâlanyla Hıristiyan olduklarına da'ir birer kağıd imzalatırlar.

Erkeklerin feslerini,kadınların ferace ve başörtülerini kılıç ve süngüler ile
paralarlar. Artık Hıristiyansınız, kadın ve kızlarınız bundan böyle bilatesettür
gezecekdir şayet erkeklerden birinin fes veya kadınlardan birinin
ferace ve başörtüsü ile gezdiği veya âyîn-i Muhammedi üzre ibâdet etdiği
görülecek olursa i'dâm cezasıyla tecziye olunacakclır, derler.

Bundan sonra
câmi'-i şerifin minaresini kısmen ve minberini kamilen hedm ederler. Cami'i
kelîsâ ittihâz edüp derû'nini esnam ve tesâvir ile doldururlar. Minarenin
üstüne çan ile haç ta'lik ederler ve ahâlî-i İslâmiyyeyi adetâ koyun sürüleri
gibi cebrî sûretde kelîsâ ittihâz olunan câmi'-i şerife doldururlar.

Ba'dehu bâlâda esâmîsî muharrer papaslar bi'1-cümle ahâlî-i
islâmiyyeye cebren yedlerinde taşıdıkları haçı öpdürürler. Senin ismin
şöyledir, filânın ismi böyledir diyerek ânları Hıristiyan isimleri ile tevsîm
ederler ve böyle keyfi ve vahşîyâne bir sûretde bütün karye ahâlîsini
Hıristiyan ederler.23

Karye-i mezkûre ahâlisinden: Bakkal Hasan zevcesi Saliha, Şaban
Hüseyin zevcesi Hasibe, İsmail zevcesi Fatîma, Kula İsmail, Hacı İsmailzâde
Yâ'kub, Uzun Süleyman, İsmail Gargat Osman, Sa'id-oğlu Hüseyin,
Kotoman-oğlu (II) Kulaç Hüseyin, Gül Ahmed, Mısırlı Ali, Hacı-oğlu
İsmail, Ali Bayram, Hacı Mustafa, zevcesi Fatıma, Karaman Hüseyin,
zevcesi Fatıma, Arif zevcesi Hamîde, Kerim Ömer zevcesi Nesîbe, İsmail
zevcesi Hasîbe, Salih zevcesi Hasîbe ve Süleyman zevcesi Fatıma ber-sûret-i
fecî'a ve vahşîyâne ölüm derecesine gelinceye kadar darb edilmişlerdir.

Mustafa bin İsmail ise defâ'atle vuku' bulan şiddet-i darbe tâb-âver
1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında da buna benzer olayların yaşandığı belgelerle
sabittir. Bu belgelerde Bulgarların yaptıkları zulümler arasında; yağma ve
katliamlar, köylerin yakılması, camilere sığınan halkın diri diri yakılması.halkm mal
ve mülklerini Bulgarlarla paylaşmak ve Bulgarlaşmak zorunda kalacağı yolunda
tehditler gibi.


Bu konuda geniş bilgi için bkz; Bilâl N. Şimşir, (1968), Rumeli'den
Türk Göçleri I, Ankara: TTK Yayınları; Bilal Şimşir, (1970), Rumeli'den Türk
Göçleri II, Ankara: TTK Yayınları.
---------------------------------------
Ahmet AKGUN 16

mukavemet olamayarak sâ'ika-i te'essürle zevcesini, iki oğlu ile bir kızını
kati etdikten sonra sâliben intihar eylemişdir.

Filibe sancağı nıuzûfâlıııüan: Bogot, Saftişta ve Çukurköy ve
Gündüzköy karyesi vukû'atı:
9 Şubat sene 1913 târihinde Şir ve Kâlikâ karyesinde zabit mu'âvini
Çavuş Angelif ve aynı köy redîf askerlerinden Kolyo Kompaniyacif, Andon
Amavudof; Malova karyesi muhtarı Kostadin Damyanof, Angel Gazovif
karye-i mezkûre rahibi Vasil Zagorovski ve baş kâtibi Vlaşo Rusenof,
Pavelsko karyesi sakinlerinden Atanas Gaştif, râhib Görgi Hristo ve
Veştinarof, râhib Pindef, Fonye karyesi muhtarı Hristo Bronzolof, redîf

askerlerinden îspas Gazenski ve karye-i mezkûre papazı Popiovan, Lilkova
karyesi ahâlîsinden Dolen ve Paşmaklı kumandanlığının idaresinde bulunan
redîf asâkirinden (12) yirmi kadar şahıs bâlâda mezkûr kurâ-yı islâmiyyeye
gidüp ahâlisine dîn-i nasârânın kabulünü teklif ederler. Ahâlî-i mezkûreden
hiçbiri hüsn-ü azalarıyla teklîf-i vâki'i kabul etmez, redd ederler.

Bunun
üzerine eşhâs-ı mezkûre, erkek, kadın ve çocuk tefrik etmeyerek bi'1-cümle
ahâlî-i islâmiyyeyi enva' işkence ve tazyîk tahtında bulundurmağa başlarlar.
Darb, tehdîd, ahâlî üzerine silâh ile âteş etmek, erkek ve çocukların feslerini
atmak, kadın ve kızların ferace ve yaşmaklarını yırtmak, câmî' ve sâ'ire
mahallerde bulunan Kur'ân-ı Kerim ve kütüb-i sâ'ire-i dîniyyeyi ihrâk
eylemek, çizmeleriyle çiğnemek gibi vekâyyi'-i fecî'ayı irtikâb eyledikten
sonra cevâmi'-i şerîfenin minarelerini hedm, yerlerine çan ve haç ta'lîk
ederek cevâmi-i şerîfenin minarelerini hedm, yerlerine çan ve haç ta'lîk
ederek cevâmi'-i mezkûreyi kelîsâya tahvîl ederler

ve derûnlarını esnam ve
tesâvîr ile doldururlar. Ba'dehu ahâlî-i islâmiyyenin cümlesini cebren kelîsâ
ittihâz olunan cevâmi' derûnuna ânları doldurarak âyîn-î hıristiyâniyye üzre
hıristiyân yapmağa başlarlar.

Bâlâda esâmîsi muharrer olan papaslar her
ferdi yegân yegân huzurlarına celb eyler ve ânlara yedlerinde bulunan haçı
cebren öpdürürler. Öpmekden imtina' edenler şiddetle darb edilirler. Kadın
ve kızların başlarından birer mikdâr saç kesilir ve bütün ahâlînin üzerlerine
zor ile hristiyanlarca mukaddes add olunan su serpilir.

Bundan sonra erâzil-i
mezkûre yüksek sesle Hazret-i Muhammed'e tükürmeğe başlarlar! Ahâlî-i
islâmiyyeyi (13) dahi cebren ol hazrete tükürmeğe mecbur ederler ve
-------------------------------------

Offline balaban

  • Member
  • **
  • Posts: 16
Ynt: Ynt: Ulf brunnbauer - Bulgar pomaklarının durumu
« Reply #3 on: July 06, 2008, 20:09 »
Sosyal Bilimler Dergisi 17

müşârün- ileyhin dîninden vaz geçdiklerini dayak kuvvetiyle i'tirâf etdirirler.
Vefat eden müsliimanları cebren âyîn-i hristiyâniyye üzerine hristiyan
kabirlerine defn ederler. İşbu vahşetin şiddet-i te'sîrinden sâ'ika-i ye's ile
ahâlî-i islâmiyye-i kura çoluk çocuğu ile birlikte gece vakti dağ ve bayırlara
firar ederler. Orada mevsim-i şitânın en bürûdetli zamanlarında orman ve
mağaralar içlerinde ve taş altlarında aylarca aç ve bî-ilac pek perişan bir
halde emrâr-ı evkât ederler.

Safteşte karyesi sakinlerinden İsmail bin Lütfî, zevcesi Nesîbe,
validesi Nefise, Şerif bin Hüseyin Çavuş, Gündüz karyesinden İbrahim bin
Hüseyin ve Çepelli karyesi sakinlerinden Dramah-oğlu Mehmed şaiben
intihar eylemişlerdir.

Filibe sancağı muzâfâtından Peştere kazasına tabî Çepine havzası
dahilindeki kurada vukû'bulan mezâlim ve fezâyih.
Banye Karyesi Vukû'atı

18 Mayıs 1913 târihinde Aleko (Ali) kerîmeleri Ayşe ve
Ümmetullah ve Belübaş kerîmesi ürküş nâm islâm kadınları karye-i mezkııre
dâhilinde ikâmet etmekde bulunan asâkirinden Angel Tomof, Nikola
Yuvanof, Dragon Ahilof ve Vasil Radof (14) nâm eşhas-ı rezîle kuvve-i
cebriyye ile hanelerinden ihrâc ederek köy kançılaryasına* götürürler orada
zavallıları köy papası Vasil ve komitecilerden Kolo, Dragan ve Görgi nâm
eşhasın muvacehesinde ber-sûret-i caniyâne ve vahşiyânede darb etdikden
sonra papasın emriyle taht-ı tevkîfe alırlar.

Yine târih-i mezkûrede karye-i
mezkûre ahâlîsinden Stoyan nâm şahıs otuz kadar komitacı ile birlikde islâm
kadınlarının yıkandığı bir kaplıcaya girerek ânlar üzerine kılıçlarıyla
yürürler. Bîçâre kadınlar sâ'ika-i havf ile elbiselerini kaplıca içerisinde terk
ile oradan firar ederek çırıl çıplak karye derûnuna vâsıl ve güç hâl ile
hanelerine dâhil olurlar.

10 Nisan sene 1913 tarihinde Çepine havzasında vâkî' Kamanisa
karyesi sâkinlerindn jandarma çavuşu Botcovisof nâm şahıs bâlâda mezkûr
Banye karyesi sakinlerinden Sa'îd kerîmesi Raşîde ve Monla Hasan kerîmesi
ümettullah'a yolda rastgelerek üzerlerine bir kelb-i akûr gibi hücum eder,


" Kançılarya: Muhtarlıkta heyet odası.
-------------------------------------
Ahmet AKGÜN 18

kılıcıyla anlarun ferace ve başörtülerini paramparça eyleyerek ve bir tavr-ı
bî-edebâne ile "yavrularım, saklanmayınız. İşte ben sizin yüzünüzü açtım
durunuz bakalım hanginiz daha güzelsiniz" diyerek ânların daha bed
mu'âmele etmeğe kalkışır.

Keza 3 Eylül sene 1913 târihinde Bâne karyesi
ahâlî-i hristiyâniyyesinden: Bozacı Ilristo, köy (15) jandarması Yordan
Paliforof nâmındaki caniler karye-i mezkûre papası Kristo Yuvanof, Filip
Danailof, Kâtip Kristo Grançarof ve muhtar Atanas Savof nâmındaki eşhasın
teşvîkâtıyla tarlalarından avdet etmekdc olan karye-i mezkûre sakinlerinden
Salih kerîmesi Rabiş, Sono kerîmesi Meryem, Mehmed kerîmesi Saliha,
Hüseyin kerîmesi Saliha, Hacı Emin kerîmesi Seyyide,

Hasan kerîmesi
Nesîbe, İsmail kerîmesi Rabiş, Mustafa Derman kerîmesi Metiyâ, gelinleri
Fatma ve Ayşe nâmındaki islâm kadınlarının köy kenarında üzerlerine
hücum ve mesture bulunduklarını bahane ile ânları bayıltıncaya kadar darb
ederler. Ferace, çarşaf ve başörtülerini ber-sûret-i gaddarâne ve vahşîyânede
bıçaklarıyla paralarlar.

Bununla da iktifa etmeyüp bîçârelerün elbiselerini
dahi süngü ve kılıçlarile yırtarak zavallı kadınları sokak ortasında çırıl çıplak
bırakırlar. Bundan sonra da ânları çimdirmek, öpmek ve sâ'ir nâ-mahrem
mahallerini yoklamak gibi medeniyyet ve insâniyyette asla yakışmayan bîedebâne
harekâtda bulunurlar.

Yine aynı eşhas karye-i mezkûre dahilindeki
islâm hanelerine cebren duhûl ile: Pore-oğlu Ahmed, Mustafa-oğlu Aliş,
Rapgin-oğlu Receb


(16) Resim (resimdeki şahıslar numaralandırılmış olup kim oldukları
17. sayfada belirtilmiştir.)
(17)

Bulgaristan'daki Fâci'aların Temâsîli
Tanassur etdirilen müslümanlara â'id in'ikâsât-ı mü'ellime
Bulgaristan'da vâki' (Peştere) ahâlisinden olup son günlere kadar
dîn-i aslîlerine avdetlerine mümâne'at edilen Pomak dindaşlarımızdan:
Asıl İsimleri
Bulgar İsmi
1- Bekir bin Mehmed
Yivatı
-----------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 19

2- Mehmed bin Salih
Dimitri
3- Mehmed bin Halil
Dimitri
4-Hafız Halil
İliyâ
5- Fatma
Evsinyanka
6- Hasan
Asen
7- Emin
Mitiko
8- Ümmedi
İliyâ

(18) Zazo-oğlu Salih, Tomba-oğlu Salih, Sergi-oğlu İbrahim, Metooğlu
Ali, Meradin-oğlu Ali, Meno-oğlu Mehmed, Karaca-oğlu İbrahim,
Baro-oğlu Hasan, Ali-oğlu Yusuf, Mino-oğlu Monla Hasan, Bakkal-oğlu
Mehmed, Kara Hafız Efendi, Kerto-oğlu Abdi, Kerto-oğlu Ali, Kayno-oğlu
İsmail, Manço-oğlu Mehmed Ali, Kego-oğlu Mehmed, Ilıcalı Yusuf, Bekir
oğlu Ali, oğulları Hasan ve Ahmed, Balcı oğlu Aliş, Divak oğlu Ahmed,
Arif oğlu Ali, Hafız Nalbantof, Aliş Kalanof, Alko oğlu Seyfi, Ahmedof,

Abdi Memişof, İbiş Paçof, Abdi Reyşof, Mehmed Tomif, Mehmed Revnof,
Hüseyin Bilalof, Hüseyin Başkof, Hüseyin Lelekof, Mehmed Arifkof,
Hüseyin Menof, Mehmed Dedekof, İsmail Diderof nâmındaki müslümanları
pek gaddârâne ve vâhşiyâne bir sûretde darb ederler ve merkûmûni baygın
bir halde bırakırlar.

Karye-i mezkûre ahâlisinden Fatma Anzova, Ali Monla
Aliyef, Mustafa Kandof, Metiyâ Şispeva, Hasan Deremalof, Saliha Kantova,
Kahveci kızı Meryem, Hatica Kertova, Arago kerîmesi Meryem, Mehmed
Lolof, Ahmed Divakof, Hüseyin Mokof, Hüseyin Terzof, Bâlî Karof, Biyo
Biyof nâmındaki kesân şiddet-i darbdan vefat (19) etmişlerdir.

El-hâsıl
işkence, havf ve ahvâl-i sâ'ire-i rûhiyye ilcâ'âtiyle yalnız Banye karyesinde
dört ay zarfında vefat edenlerin mikdârı beşyüzü tecâvüz eylemişlerdir.
-----------------------------------------------
Ahmet AKGÜN 20

Çepine'nin Ortaköy Karyesi Vukû'atı
16 Mayıs sene 1913 târihinde karye-i mezkûre sakinlerinden Kopit
kerîmesi Fatma, İbrahim kerîmesi Fatma, Mehmed Ali kerîmesi Ayşe nam
islâm kadınları sokakdan geçerlerken mesture bulunduklarını gören köy
papası Vasil ve mu'allimesi Rose Vahman yüksek bir sadâ ile orada bulunan
askerlere emr eyler, ânlar da zavallıları zorla papasın dâ'iresine götürürler.

Papas merkûmelere hitaben bir tavr-ı vahşiyâne ile "biz, sizi Hristiyan etdik,
siz hâlâ bu kalın kafadan vaz geçmeyecekmisiniz, bu ferace ve başörtüleri
nedir" diyerek orada bulunan askerlere emr eder ve bîçâreleri öldüresiye
döğdürdükten sonra ferace ve başörtülerini yırtdırır. Mehmed Ali kerîmesi
Ayşe şiddet-i darbdan sâ'ika-i havf ile hâmil bulunduğu çocuğu düşürür.

Yine aynı askerler papas ve mu'allimenin emriyle karye dahilindeki islâm
evlerine zorla girerek bundan böyle mesture görülen kadın ve kızların ve
âyîn-i Muhammedi üzre ibâdet eden kimselerin i'dâm cezasıyla (20) tecziye
edileceklerini bir tavr-ı tehdîtkârâne ile ahâlî-i islâmiyyeye söylerler.

Çepine'nin Korova Karyesi Vukû'atı
Popkoif ismindeki köy papası karye-i mezkûre İslâm kadın ve
kızlarını mesture gördüğü takdirde orada bulunan komitacılara tutdırarak
ferace, çarşaf ve başörtülerini cebren atdırıyor. Müdâfa'a edenler şiddetle
darb edildikten sonra taht-ı tevkife alınıyor.

Civarda bulunan kuradan hergün
müsellah Bulgar çeteleri Korova karyesine dâhil olarak ahâlî-i islâmiyyeyi
ölümle tehdîd ediyor. Şayed ahâlî-i islârniyyeden biri âyîn-i Muhammedi
üzre ibâdet ederken görülecek olursa bütün karyenin ihrâk ve ahâlîsinin katli
âmm edileceğini bilâ-pervâ söylüyorlar.

Çepine'nin Dal ve Alemdar Kulübeleri Vuku'âtı
Çepine'nin Bânye karyesinde sakin polis müdîri Pazarcık'lı
Gogozlatin ahâliden Yuvan İştef, Papas Ko'if, Görgi Tomof, karye-i
mezkûre muhtarı Lazar, Hristo Kadorin ve ismi mechûl daha üç rahibin
kumandan tahtında mezkûr (21) karye komitacı ve serserilerin yüzü
mütecaviz eşhas ve papas kıyafetli kimseler 17 Şubat sene 1913 târihinde
sırf ahâlî-i islâmiyye ile meskûn Bâlâ'da mezkûr kulübelere giderek ahâlîsi
-------------------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 21

yegân yegân cebren hanelerinden ihrâc ile bir araya getirdikten sonra ânlara
hristiyan dininin kabulünü teklif ederler. Âhalî-i islâmiyye teklîf-i vâki'i
kat'iyyen redd eder. Bunun üzerine mezkûr cânîler adetâ kudurmuş
canavarlar gibi ahâlî-i mezbûre üzerine saldırarak zavallıları engizisyon
mezâlimine rahmet okudacak derecede işkencelere ilkâ ederler:

darb,
söğmek, süngü ile saplamak kadın ve kızların ferace ve elbiselerini yırtmak
gibi vekâyi'-i fecî'iyyeyi irtikâb teklîf-i mezkûrı tekrar redd ederler. Bunun
üzerine bâlâda esâmîsi muharrer papaslar ahâlî-i islâmiyyeyi ikiye tefrik
ederek bir kısmını karye dâhilinde bırakırlar, kısm-ı diğerini ise kati
olunmak üzre komitacılara teslim ederler.

Komitacılar, papasların emriyle bu
bîçâreleri köy haricindeki dere içerisine götürürler. Yarım sâ'at sonra köy
dâhilinden silâh sadâları işidilmeğe başlar. Papaslar köyde bırakdıkları

islâmlara hitaben:
"İşte hemşehrileriniz kati olındı, sizin ceza-yı sezanız budur. Siz hâlâ
mı înad edeceksiniz yoksa teklîf (22) etdiğim dîni hemân kabul edecek
misiniz, acele cevâb veriniz" diyerek kuvve-i tehdîdiyye ile kerhen bîçâre
müslümancıklara hristiyanlığı kabul etdirirler.

El-yevm bâlâda zikr olunan kurâ-yı islamiyyenin kâffesinde Pazar
ve sâ'ir eyyam resmiyye-i dîniyyede müsellah Bulgar çeteleri ahâlî-i
islâmiyyeyi cebren hanelerinden ihrâc ile kelîsâ ittihâz olunan câmi'lere
götürüyorlar.

Bir mâni'-i meşru' üzerine gitmek istemeyen veya münferiden
gidüp de â'ilesi efradından ba'zılannı hanesinde bırakan kimselere en
zalimane bir sûretde darb olunuyorlar.

İcrâ-yı Şekavet Edenler
1913 senesi kânûn-ı sânî ve Şubat ayları zarfında Paşmaklı
karyesinden papas Yuvan Dorkof, Rahovo karyesinden papas Anastas,
Davudköy papası Stevan, Raykovo karyesinden papas Vasil, papas Gavrail
ve papas Anastas, Çakman karyesinden papas Çakırof ve ismi mechûl

Sofyalı bir papas ma'iyyetlerinde birkaç yüz komitacı olduğu halde Bâlâda
mezkûr sancak ve kazalar dâhilinde vâki' bî'l-cümle kurâ-yı islâmiyyeye
hücum ile zavallı müslümanlar üzerinde icra edilmedik şekavet ve mel'anet
bırakmazlar. Eşhâs-ı merkûme-i rezîle evvelâ girdikleri köylerin (23) ahâlî-i
-----------------------------------------------
Ahmet AKGÜN 22

islâmiyyesine tebdîl-i mezheb eylemelerini teklîf ederler. Cevâb-ı redd
aldıkları yerlerde hemân kuduz köpekler gibi ora müslümancıklarının
üzerine saldırarak ekserisini sopa ve tüfeng dipçikleriyle darb, ba'zılarını
kılıç ve süngü ile cerh, bir takımını kati eylemek, kadın ve kızların ferace,
çarşaf ve başörtülerini ve elbiselerini yırtmak ve ırz ve namuslarına tasallut
eylemek gibi en fecî ve en çirkin ef âli irtikâb etmekden asla çekinmezler.

Ahâlîsi cerben tanassur etdirilen kurâ-yı islâmiyyenin ba'zısı ile
mağdûrîn ve maktûlîn-i islâmiyyenin kısmen esâmisi:

Ahi Çelebi Kazasından
Paşmaklı karyesi: Karye-i mezkûre kısmen ihrâk ve ahâlisinden
Çako Adem nâmındaki zât kati edilmişdir.

Raykovo karyesi: Karye-i mezkûre sakinlerinden İncekara oğlu
Emin ve Hacı Hafız efendiler ölüm derecesine gelinceye kadar kelisâda darb
edilmişlerdir. Bunlardan Hacı Hafız hanesine sedye ile nakl edilmişdir,
mûmâ-ileyh sekiz ay müte'essiren hasta yatmışdır.

İflah karyesi:
Terpen (Pletena) karyesi: Karye-i mezkûre kamilen ihrâk edilmişdir.
(24)

Fındıcık karyesi: Bu karye de kamilen ihrâk olunmuşdur.
Ahâlîsinden Osman kızı Hatice nâmında bir kadın silâh ile itlaf edilmişdir.

Çamlıca karyesi: Köylülerden Hasan Usta oğlu Ahmed, Kara
Nu'man oğlu Sadık ve Hacı oğlu Ahmed silâh ile itlaf edilmişlerdir.

Söğütçük: Karye-i mezkûreden elli iki hane ihrâk edilmişdir.
Ahâlîsinden Hasan oğlu Receb, Bayrakdâr oğlu Hasan, Onbaşı oğlu Hasan,
Müvetgıl oğlu Hasan, Şeyh oğlu Emin, Ali Ağa oğlu Hasan nâm kimseler
silâh ile itlaf edilmişlerdir.

Küçük Arda: Karye-i mezkûreli Haydar Salih'in başı yarılmış,
Ya'kub oğlu Ya'kub, Ali Hoca oğlu Monla Hasan öldüresiye darb
olunmuşlardır; Ya'kub oğlu Ya'kub şiddet-i darbdan deli olmuş, kerîmesinin
ırz ve nâmûsu hetk edilmişdir.

Tuyuklu (Tuvişte) karyesi: Karye-i mezkûre kamilen ihrâk
edilmişdir. Ahâlîsinden Boşnak Monla Mehmed oğlu Salih kati olunmuşdur.
---------------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 23

Büyük ve Küçük Pala kurası: Kurâ-yı mezkûre kamilen ihrâk
edilmişdir.

Çangır Dere karyesi: Karye-i mezkûreden on kişi silâh ile itlaf
edilmişlerdir. (25)

Muçurya karyesi: İşbu karyede silâh ile altı kişi kati dört kişi cerh
edilmişlerdir.

Büyük Dere karyesi: Karye-i mezkûre kamilen ihrâk edilmişdir.

Küçük Dere karyesi: Karye-i mezkûre kamilen ihrâk edilmişdir.

Kokaliç: Karye-i mezkûre kamilen ihrâk edilmişdir.

Yunus Dere: Karye-i mezkûre kamilen ihrâk edilmişdir.

Esmilan: Karye-i mezkûre kamilen ihrâk edilmişdir.

Tekfur: Karye-i mezkûre kamilen ihrâk edilmişdir.

Arda Başı: Bulgarlar karyede karı, kız ve erkek olarak silâh ile otuz
kişi telef etmişlerdir.

Hasan Koko karyesi:
Tozburun karyesi:
Bukovo (Ma'den-ihrâk cedîd):
Kirazlı karyesi:
Karşılı karyesi: Karye-i mezkûre tesellümden bir hafta sonra
Bulgarlar tarafından muhasara olunup ihrâk olunmuşdur. Yanan evlerden
firara tesaddî eden erkek, kadın, çocuklar silâh ile itlaf edilmişlerdir.

Eşrâfdan Pat oğlu Emin, Med oğlu Mahmud dahi maktûlîn meyânmdadır.
Demircik karyesi:
Kozca karyesi:
Valkan (Balkan) karyesi:
Paşadık karyesi:
Gökçepınar karyesi:
Ketenlik karyesi:
Mustafçova karyesi:
Ayvacık karyesi:
Dan Dere Kazasından
Darı Dere (karyesi)
İlyasça karyesi
Ahmet


Offline balaban

  • Member
  • **
  • Posts: 16
Ynt: Ynt: Ulf brunnbauer - Bulgar pomaklarının durumu
« Reply #4 on: July 06, 2008, 20:11 »
Ahmet AKGÜN 24

Hürmet karyesi
Ma'den karyesi
Karye-i mezkûrenin Varya mahallesi kamilen ihrâk ve ahâlisinden
yirmisekiz kişi kati edilmişdir. Câmi'-i şerîfde ve karye dahilindeki evlerde
bulunan Kur'ânı Kerîmler kısmen ihrâk edilmiş ve kısm-ı küllisi
abdesthânelere atılmışdır.

Alamalar karyesi
Sarıyar karyesi
Ilıca karyesi
Memkova karyesi
Şahin karyesi
Göneli karyesi
Kepenek karyesi
Uzundere karyesi
Akpınar karyesi

Mehmed zevcesi Fatma sâlîben i'dâm edilmişdir. Hasan ve Ömer
Çavuşlar komitacılar tarafından kesmeğe yatırılmış Ömer Çavuş'un oğlunun
oğlu korkudan füc'eten vefat etmişdir. Kadın ve erkeklerden darb olunanlar
hadd ü hesabı yokdur.

Mü'min Hoca'nın sakalı tıraş edilmişdir. Ve tıraş ederlerken "dur
bakalım Muhammed'ihrâk düşürüyoruz..." derlermiş!.
Ma'den-ihrâk Cedîd karyesi: Karye-i mezkûreden Softa oğlu Hafız
Şakir telef edilmişdir.

Bâlâlı (karyesi)
Uğurlu (karyesi)
Sinikova karyesi
Karaoğlan karyesi
Sunucak karyesi
Almalıca karyesi
Koşnalar karyesi
Eğri Dere Kazasından:
Lesiçek karyesi
Leskova karyesi (28)
----------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 25

Ilıca karyesi
Kozluca karyesi
Davudköy karyesi
Kiriska Deresi karyesi
Valçan Dere karyesi
Dolaştır karyesi
Hambar Dere karyesi
Balıklı karyesi
Erikli karyesi
Ahren Evrik karyesi
Gümülcüne Kazası:
Yanıköy karyesi
Karakaş Dere karyesi
Yındık karyesi
Arabacı karyesi
Kızılağaç karyesi
Kapinova karyesi
Çakalköy karyesi
Küçük İpdere karyesi

Terez Yoran karyesi (29)
Razlık ahâlisinden Hacı Hüseyin'in evvelâ gözlerini çıkarmışlar.
Sonra da kulaklarını, kollarını omuzlarına kadar kesmişler. Bî-çâre bu hal
üzre üç gün ber-hayât kalmış ise de üçüncü günü yedi yerinden kasatura ile
delinerek şehîd edilmişdir.

Razlık kazasına tâbi' Yakorit (Yakoruda) karyesinden Hacı Hatib
Durmuş Efendi'nin kulaklarını, dudaklarını ve dilini kesmişlerdir. Merkum
el-yevm ber-hayât ise de son derece doğulmuş ve vefat eyledi zannıyla
mecburen yatmışdır.

Baçovalı Çengo İbrahim Gulak bayırı üzerinde onbir yerinden
kasatura ile urulmak suretiyle itlaf edilmişdir.
Razlığ'a tâbi' Yakorit nahiyesinden Ayşe binti Mehmed nâmındaki
hâtûn kendisine edilen zulm ve işkenceye tahammül ederek tebdîl-ihrâk dîn
ve mezheb etmemeğe cidden karâr vermiş, ancak iki ciğer-pâresini Bulgar
---------------------------------------------
Ahmet AKGUN 26

canavarlarının eline terk eylememek içün kendilerini der-âgûş eyleyerek bir
teneke gaz yağı üzerine dökmüş ve bu suretle ciğer-pâreleri ile ma'an
muhterik olmuşdur.

Ahi Çelebi kazasının Söğütçük karyesi papas ve muhtarı tarafından
Sofya kumandanlığına gönderilen bir mektubun suretidir.
Sofya Kumandanlığına
Kumandan Efendi
Sofya'nın hapishanesinde 339 numaralı odada mevkuf (30) bulunan
Edirne topcı onbaşılarından Söğütçük karyeli Salih bin Hasan'ı karyesine
azîmet eylemek üzere serbest bırakınız. Buraya vusulünde hemân hristiyan
edileceğine kefilim.
İmza
Tarih
Blagoy Yok

İstihbar edildiğine nazaran 1912-1913 seneleri zarfında gerek yeni
ve gerek eski Bulgaristan dâhilinde bulunan din kardaşlarımızı tanassur
etdirmek vazifesiyle mükellef olan sınıf-ı ruhbana mükâfât-ı nakdiyye olarak
birçok mebâliğ tevzî' edilmişdir.

Papaslar işte bu sayede ya'ni ta'assub-ı
dîniyyelerine inzimam eden para hırs ve tama'ıyla nüfus-ı hristiyâniyyeyi
çoğaltmak içün engizisyon mezâlim ve vahşetini gölgede bırakmışlardır.
(31)

HATİME

Ey, ihvân-ı dîn, ey müslümân : Kemâl te'essür ve te'essüf ile
okuduğunuz, enzâr-ı ibratinizden geçirdiğiniz ve herbiri kalblerinizi çak çak
parçalayacak olan işbu vekâyi'i mü'essife, dindaşlarımız üzerinde harb-i
âhir-i meş'ûm esnasında ve bi'l-âhare düşmanlarımız tarafından icra edilen
şenâ'at ve cinayetlerin bir milyarda birini bile temsîl ve irâ'e eyleyemez ve
buna cidden emîn olunuz.

Düvel-i mu'azzamadan ba'zılarının eser-i teşvikiyle meydana
getirilen son Balkan Muhârebesi'nin sûret-i zuhurunu elbetde hatırınızdan
çıkarmadınız ve çıkaramazsınız. İslâm ve Türklükle alâkadar olan, ehl-i salîb

Offline balaban

  • Member
  • **
  • Posts: 16
Ynt: Ynt: Ulf brunnbauer - Bulgar pomaklarının durumu
« Reply #5 on: July 06, 2008, 20:12 »
Sosyal Bilimler Dergisi 27

seferinden başka bir şey olmayan muhârebe-i mezkûru hatırından çıkaracak
bir Türk, bir müslümân nasıl tasavvur edilebilir? Bu mümkün değildir.
Balkan müttefiklerine vekâleten Çar Ferdinand'ın salîb nâmına, i'lân-ı harb
beyân-nâmesi unudulabilirmi? O, yirminci asır târihinin en kirli bir
sâhifesini teşkil eyleyecekdir.

Son Balkan Muharebesi vahşet, ta'assub ve
çirkinlik i'tibâriyle ehl-i salîb muhârebât-ı meşhûresinden farklı değil, belki
de daha çirkindir. Ahvâl ve hakikat bu merkezde bulunur, müttefiklerin
orduları kavâ'id-i harbi, hukûk-ı beyne'd-düveli ayaklar altına alarak çiğner,
ma'sûm çocuk, kadın, kız, ihtiyar, ma'lûl demeyerek (32) bütün
müslümânlığa karşı i'lân-ı harb eyledikleri içün ...

gelenleri kılıçdan geçirir
iken, âlem-i hristiyâniyet bütün cism-i câmud ve dilsiz gibi sükût etdi,
kaldı ve bu vahşet ve canavarlıklara karşı hemân hiçbir yerden - Mösyö
Piyer Loti ve birkaç müstesna sımadan gayrı - bir sadâ-yı i'tirâz ve ...
kaldırılmadı, çünki akıdılan kanlar, hetk edilen ırz ve namuslar müslümân
kanı ve namusları idi.

Zehî medeniyyet!
Zâten müslümânlarca öteden beri alışılmış olan bir hakîkat
muhârebe-i âhîr dolyısıyla bir kat daha vuzuh peyda etdi. Bunun içün
müslümânlar, cidden yaşamayı istiyorlarsa yek-diğerleriyle samîmi bir
sûretde ve ittihâd eylemeli ve her ân ve dakika vahşî, gaddar, zâlim ve ...
kanı içmekle lezzet alan canavar düşmanlarından tatlı intikam ...

içün de
elele vererek, vakt ü zaman gâ'ib eylemeyerek hazırlanmalı aynı zamanda
her vakitden ziyâde ulûm ve fünûna i'tinâ ederek ilmen, fennen ve iktisâden
terakki etmeğe, yükselmeğe çalışmalı ve bu suretle dînlerini, namuslarını,
vatanlarını ve'1-hâsıl tam ma'nâsıyla mevcûdiyyetlerini muhafaza etmeli,
zîrâ kendine acımayana kimse acımaz, müslümânlar içün muhârebe-i âhîr
kadar büyük bir ders-i ibret ve intibah da olmaz ve olamaz!

-----------------------------------------
Ahmet AKGÜN 28

KAYNAKLAR

Alp, İlker. (1988), Bulgarian Atrocities, İstanbul.
Aybar, Celâl. (1935), Bulgaristan Nüfusu, İstanbul: Devlet Matbaası
Balkan Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneği, (1988), Belgelerle Bulgar Zulmü,
İstanbul.

Batubey, Kemal Şevket. (1976), Batı Trakya'da Teneke ile Alarm ve Bulgarlar
Geldi, İstanbul: Boğaziçi Yayınları.
Bıyıklıoğlu, Tevfık. (1987), Trakya'da Milli Mücadele I, Ankara: TTK Yayınları.
Halaçoğlu, Ahmet. (1994), Balkan Harbi Sırasında Rumeli'den Türk Göçleri
(1912-1913), Ankara: TTK Yayınları.

Hüseyin Raci Efendi. (1990), Zağra Müftüsünün Anıları, Yay. Haz. M. Ertuğrul
Düzdağ, İstanbul: Timaş Yayınlan.
Memışoğlu, Hüseyin. (1989), Bulgar Zulmüne Tarihi Bir Bakış, Ankara:Devran
Matbaası

Memişoğlu, Hüseyin. (1991), Pomak Türklerinin Tarihi Geçmişinden Sayfalar,
Ankara: Şafale Matbaası.
Şimşir, Bilâl. (1968), Rumeli'den Türk Göçleri I, Ankara: Türk Kültürünü
Araştırma Enstitüsü Yayınlan.
Şimşir, Bilâl. (1970), Rumeli'den Türk Göçleri II, Ankara: Türk Kültürünü
Araştırma Enstitüsü Yayınları.
Şimşir, Bilâl. (1986), Bulgaristan Türkleri, Ankara: