Author Topic: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)  (Read 18589 times)

0 Members and 1 Guest are viewing this topic.

Offline Rahmie

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1981
  • Gender: Female
Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« on: April 12, 2008, 17:37 »
Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)

Hıdrellez gününden önceki akşam (5 mayıs Akşamı), küçük çiçek demetleri hazırlar genç kızlar. Rengarenk çiçeklerden oluşan bu demetçikler; gelin teli ya da değişik renkli iplerle, diğerlerinden ayırdedilecek şakilde bağlanarak, bir küp içerisine biriktirilir. Solmamaları için su da serpilir üzerlerine. En üste bir gül dalı (trendafilski pracki) ve ayna konulur ve küpün ağzı kırmızı bir kuşak (Poyas) la sarılarak bağlanır.

Ertesi sabah ”Hıdrellez(Ederlez)”dir. Erkenden kalkar herkes. Açık bir alana çıkarak üsütnü başını silkeler. Böylece kışın getirdiği hastalıkların atıldığına inanılmaktadır. Eşyalar da silkelenir aynı amaçla... Sonra leylak (zdravest-Geranium)’ larla yüzünü yıkar insanlar. Sağlıklı yaşama arzusunu ifade eder bu. Ardından bayramlık giysilerini giyen gençler; çiçeklerin küp içinde bekletildiği evin bahçesinde toplanır. Bazen komik giysiler (erkek kıyafeti giyen kızlar ya da kız kılığına giren erkekler gibi.) giyenler de olur. Hıdrellez günü neşeli olmalıdır herşey. Pesnalar da öyle. Acıklı olanlar söylenmez o gün.

Hıdrelez sabahı kadınlar küplerin başından çiçek çıkarmaya gider. Aynı zamanda erkekler de yazın çobanlık yapacak adamları belirlemek için mahalle meydanında toplanır. Küpün başına; pesna söyleyen güzel sesli birileri ve mutlaka evlenmemiş genç bir kız geçirilir. İlk pesna söylenirken küp açılır. Genç kız sırayla içindeki çiçek demetlerini çıkarmaya başlar. Çıkardığını herkesin görmesi için havaya kaldırarak sallar. Üzerindeki özel nişan sayesinde herkes kendi demetini tanır böylece. Her demet için ayrı bir dörtlük (mani) okur, pesna’cı kız (ya da kızlar). Kendi demetinin çıkarıldığını görenler; can kulağıyla dinler söylenen dörtlüğü. Kendi kısmetini anlatacaktır çünkü o. Çiçeğini küpe koyarken tuttuğu niyetin gerçekleşeceğine dair işaretler beklenir, pesna sözlerinden. Çiçek demeti ve pesna sözlerinin tesadüfen eşleştiği kabul edildiği için, ilgili kişinin yakın geceğinden haber veren bir tür fal gibi görülür bu olay. Yalnızca neşe ve umut yüklü pesnalar söylendiğinden, daima umutla dolar gençlerin yüreği. Pesnalar ve çiçek sallamalar küp boşalıncaya kadar sürer. Pesnası okunmuş çiçek elden ele uzatılarak sahibine ulaşır. Sahibi bazen gizler kendisini bazen de özellikle açık eder. Kendisini izleyen sevgilisi ya da yakınlarına iletilecek dolaylı mesaj anlamında da gelecektir bu davranışları. Bu aynı zamanda; gençlerin duygularını ifade etme fırsatıdır çünkü...

Bazen anneler delikanlı evlatları için de çiçek koyar küpün içine. Küpten çıkan çiçekle gelin adayı olarak gördükleri genç kızın başını ıslatırlar. Gerek bu davranışları ve gerekse genç kızın buna verdiği tepkiler; karşılıklı niyetlerin gayrı resmi ilanıdır aslında. Kimin kime gönül koyduğu belli olur sonuçta. Nişanlılık öncesi bir tür ”sözlü” olma durumu gösterir çevreye. Başkalarının devreye girmesi ayıplanacaktır artık.

Çiçekler çıktıktan sonra küpte kalan su atılmaz. Türlü kokular barındıran bir çiçek suyu haline geldiği için; isteyen evine götürüp elini yüzünü yıkar onunla.

Sonra salıncaklara gidip sallanır gençler. Burada da genç aşıklar; birbirini sallayarak dışa vurur duygularını.

Büyüklerimizin gençliğinde Hıdrellez günü bunlar yapılıyormuş Breznitsa’da. Adına da ”gergövden” denirmiş.

Rahmie
 

Offline plevnepomak

  • Senior member
  • ****
  • Posts: 182
  • Gender: Male
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #1 on: May 05, 2009, 23:19 »
             6 Mayıs Hıdrelez günün (Gergövden)  hepimiz için bereketli,kazançlı,sağlıklı,Mutluluk ve refah dolu bir yılın baharla birlikte başlangıcı olması dileğimle ,vsiçki pomatsi çestiti Görgövden.

Offline iskeceli

  • iskeceli
  • Adviser
  • ****
  • Posts: 296
  • Gender: Male
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #2 on: May 06, 2009, 01:13 »
6 mayis edrelez bizim bayramimizdir hepimize mutluluk getirsin .za na vrit pomakine cöstite edrelez bayram

Offline Rahmie

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1981
  • Gender: Female
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #3 on: May 06, 2009, 08:53 »
Hıdrellez Efsanesi

Avcılar Hıdırellez Resimleri

http://www.avcilar.bel.tr/AvcilarAlbum.aspx?album=26

Hıdrellez inancı, bir çok toplumlarda görülen bahar bayramları, bir başka değişle doğanın yeniden uyanmasını kutlayan geleneklerle doğrudan ilgilidir. Bir inanışa göre Hızır, baharın müjdecisidir. Türlü renkli çiçeklerden örülmüş bir cüppesi vardır. Al yemenisi ile bastığı yerde güller açılır, bülbüller ötüşmeye ve baharın bereketi her yerde kendini göstermeye başlar.
Hıdrellez bir efsaneye dayanan bir gelenektir. Efsaneye göre Hızır ile İlyas, ölümsüzlüğe erişmiş olan bu iki peygamber Hıdrellez günü buluşup görüşmüşlerdir. Bazı yörelerde 5 Mayıs, bazı yörelerde ise 6 Mayıs'ta kutlanır. Günün adı olan hıdrellez sözcüğü, Hızır ve İlyas isimlerinin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır.

Hıdrellez, Anadolu'nun değişik yörelerinde değişik adetlerle kutlanır. Kimi yerlerde gül dallarına para ve kırmızı bezler bağlanır. Kimi yerde sütler sabah erkenden tarladan toplanan çiğ ile mayalanır.
Ama genelde birlikte yemekler yenilerek, çeşitli oyunlar oynayıp eğlenilerek, baharın gelişinin kutlandığı bir gündür.

Meselâ hıdrellez günü kır çiçeklerinin kaynatılarak suyundan içilmesinin hastalıklara şifa vereceği, hıdrellez gecesi bütün sulara nur yağacağından o gece suya girmenin her türlü hastalığa karşı bağışıklık sağlayacağı inancı birinci gruba örnek gösterilebilir.
 
Genellikle hıdrellez gecesi Hızır’ın yeryüzünde dolaştığı ve dokunduğu şeylere bereket getirdiği inancı çok yaygın olduğundan o gece evlerdeki yiyecek ve içeceklerin ağzının açık bırakılması, dileklerin bir kâğıda yazılarak gül ağaçlarının dibine konması vb. şeyler ikinci grubu teşkil eden uygulamalara örnek sayılabilir. Bunlara benzer pek çok örneğe her yerde rastlamak mümkündür.
Hıdrellez merasimleri Hızır ile İlyâs’ın buluşmasına atfen daima toplu olarak gerçekleştirildiği için bazı kasaba ve şehirlerin yakınında yeşillik bir mekândan oluşan ve “hıdırlık” denen, insanların bir arada yiyip içtiği, eğlendiği bir mesire yeri bulunur. Bu yerlerde icra edilen merasimler, eski devirlerde aynı zamanda evlenme yaşına gelmiş genç kız ve erkeklerin birbirlerini görüp beğenmelerine de imkân vermekteydi. Dolayısıyla hıdrellez merasimlerinin geleneksel Türk toplumlarında sosyal iletişim aracı olmak gibi pratik yönleri de bulunmaktaydı.

Mevsimlik bayramlarımızdan biri olan Hıdrellez, ülkemizde etkin bir biçimde kutlanmaktadır. Büyük şehirlerde daha az olmak üzere, kasaba ve köylerde hıdrellez için önceden hazırlık yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği, üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdrellez gününden önce evler baştan başa temizlenir. Çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür. Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler, ayakkabılar alınır.

Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme âdeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira bütün bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.

Sonuç olarak, Anadolu’da hâlâ görkemli törenlerle kutlanan Hıdrellez Bayramı insanlık tarihinde çok eski zamanlardan beri kutlanmaktadır. Farklı zamanlarda, farklı isimler altında kutlansa da Hıdrellez motiflerine pek çok yerde rastlamak mümkün olmaktadır. Baharın gelişi ve tabiatın canlanması insanlar tarafından bayramlarla kutlanması gereken bir durum olarak algılanmıştır. Böylece bir bahar bayramı olan Hıdrellez evrensel bir nitelik kazanmıştır

Alinti


Offline Rahmie

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1981
  • Gender: Female
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #4 on: May 06, 2009, 08:59 »
HIDRELLEZ

HIDRELLEZİN TANIMI


      Daha çok Batı Türk dünyasında kutlanan bir halk bayramıdır. Hızır ve İlyas isimlerinin halk ağzında aldığı şekilden ibaret olan hıdrellez, kökü İslâm öncesi eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanan, Hızır yahut Hızır ve İlyâs kavramları etrafında dinî bir muhtevaya bürünmüş halk bayramının adıdır. Bu bayram, merkezini özellikle Anadolu ve Balkanların, Kırım, Irak ve Suriye’nin teşkil ettiği Batı Türkleri arasında, bugün kullanılmakta olan Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs(eski lülyen takvimine göre 23 Nisan) günü kutlanmaktadır.

      Hıdrellez, halk arasında ölümsüzlük sırrına erdiklerine ve biri karada, diğeri denizde darda kalanlara yardım ettiklerine inanılan Hızır ve İlyâs peygamberlerin yılda bir defa bir araya geldikleri gün olarak kabul edilir. Ancak bu beraberlikte, ismi yaşatılmasına rağmen uygulamada İlyâs’ın şahsiyeti tamamen silinerek Hızır motifi öne çıkarılmıştır. Dolayısıyla bu bayramda icra edilen bütün merasimler Hızır’la ilgilidir. Bunun temel sebebi, İslâm öncesi devirlerde üç büyük kültürün hâkim olduğu alanda bu yaz bayramı vesilesiyle kültleri kutlanan insan üstü varlıkların daha ziyade Hızır’ın şahsiyetine uygun düşmesi ve onunla özdeşleşmesidir.

HIDRELLEZİN TARİHÇESİ

       Osmanlı Devleti’nde 6 Mayıs(23 Nisan) halk arasında yaz mevsiminin başlangıç tarihi sayılmaktaydı. Nitekim eski takvimde yıl ikiye ayrılmış olup 23 Nisan’dan(6 Mayıs) 26 Ekim’e(8Kasım) kadar süren 186 gün “Hızır günleri” adıyla yaz mevsimini, 23 Nisan’a kadar devam eden 179 gün de “Kasım günleri” adıyla kış mevsimini oluşturuyordu. Hıdrellez de kışın sonuna erip yazın başladığı gün olarak kutlanmaktadır.

      Hızır ve İlyâs’a tahsis edilen bu gün, İslâm dünyasının her tarafında kutlanmadığı gibi kutlandığı yerlerde de adı, tarihi ve yapılan merasimler aynı değildir. Her şeyden önce İslâm folklorunda Hızır ile İlyâs hakkında çok zengin bir inançlar ve efsaneler literatürü ve bu ikisinin yılda bir defa görüştüğü inancı mevcut olduğu halde bu gün belirlenmiş değildir; hattâ Türk dünyasının her tarafında 6 Mayıs kutlama günü olarak bilinmez. Fakat muhakkak olan şudur ki, İslâm dünyasının önemli bir kısmında ve bu arada Türkler arasında her zaman hıdrellez adı altında olmasa da Hızır ve İlyâs’ın buluştuğu günün hâtırası çok eskiden beri değişik günlerde ve biçimlerde kutlanmaktadır. Nitekim XVI. Yüzyılda İstanbul’da yerleşen Yesevî tarikatına mensup Türkistanlı yazar Hâzinî, bu tarikatla ilgili çok önemli bir kaynak olan Cevâhirül-ebrâr min emvâcil-bihâr adlı eserinde(s. 196), başta Buhara ve Semerkant olmak üzere bütün Mâverâünnehir’de Hızır-İlyâs adına şenlikler yapıldığını kaydeder. Ayrıca Türkiye’deki Alevîler ve İran’daki Kızılbaş Karakoyunlu Türkmenleri(Çihilktenler) arasında Şubat ayı ortalarında “Hızır nebî bayramı” adıyla hıdrellezden ayrı ve oruçla geçirilen bir bayramın kutlandığı bilinmektedir. Nevruz’dan altı hafta öncesine rastlayan bu bayram, eski on iki hayvanlı Türk takvimindeki yılbaşına tekabül etmekteydi.

      Yalnız Anadolu, Balkanlar, Kırım, Irak ve Suriye Türklerine mahsus bir halk şenliği olan hıdrellezin buralarda özellikle 6 Mayıs’ta kutlanması iklim ve tabiat şartlarıyla bağlantılıdır. Bu tarih, sözü edilen bölgelerde ilkbahardan yaz mevsimine geçişi belirtmekte olup hicrî takvim sistemiyle hiçbir ilgisi yoktur. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece güneşin Ülker burcuna girdiği bir zaman parçasıdır. Bu tarihten 7-8 Kasım’a kadar bu burcu güneşin batışından sonra görmek mümkün değildir. Yılın diğer günlerinde ise Ülker burcu güneş battıktan kısa bir süre sonra görülebilmektedir. Bu suretle astronomik gözlemlere ve tabiat şartlarına uygun bir şekilde yıl kış ve yaz mevsimi olarak iki mevsime bölünmüştür. 8 Kasım bütün özellikleriyle kışın başlangıç tarihlerini, 6 Mayıs’a rastlayan hıdrellez günü de gerçek anlamda yazın başlangıç tarihini oluşturmaktadır. Pek çok arşiv belgesi, Osmanlı döneminde devlet nezdinde bile işlerin yılın bu iki mevsimine, yani “rûz-i Hızır’dan(Hızır-İlyâs’tan) rûz-i Kasım’a” veya “rûz-ı Kasım’dan rûz-ı Hızır’a” kadar olan iki döneme göre planlandığını göstermektedir.

      Öte yandan 6 Mayıs, Türkler’ in Anadolu’ya yahut daha genel bir ifadeyle Ortadoğu’ya geldikten sonra tanıdıkları bir tarihtir. Zira Doğu Hıristiyanlığı’nın Aziz Yorgi(Aya Yorgi, Hagios Georgios, Saint George) ya da Yeşil Yorgi kültü bu tarihte kutlanmaktaydı. Doğu Hıristiyanlığı’nda çok önemli bir yeri olan bu kült zaman içinde Hızır-İlyâs kültü ile birleşerek özdeşleşmiş ve bu suretle 6 Mayıs tarihi Ortadoğu ve Balkanlar’da Hıristiyan-Müslüman kültür etkileşimi sonucunda hem Aziz Yorgi hem de Hızır-İlyâs kültünün iç içe girmesinin bir sonucu olarak kutlanmaya başlanmıştır.

      Müslümanlarca Hızır ve Hıristiyanlarca Aziz Yorgi adına kutlanmasına rağmen doğrudan doğruya Hıristiyanlıkla da Müslümanlıkla da ilgisi olmayan, Ortadoğu ve Balkanlar’da hem Müslümanların hem de Hıristiyan halkların kutladığı bu yaz bayramının kökü İslâm ve Hıristiyanlık öncesi İlkçağ Anadolu, Mezopotamya ve Orta Asya kültürlerinde aranmıştır. Mezopotamya ve bütün Doğu Akdeniz çevresindeki ülkelerde bazı tanrılar adına bahar veya yazın gelişiyle ilgili birtakım âyinlerin yapıldığı bilinmektedir. Milâttan önce III. bin yılın sonlarında, Mezopotamya ovasını sulayarak etrafı yeşillendiren Fırat ve Dicle nehirlerinin hayat verici gücünü simgeleyen Tammuz(Dumuzi) ilâhı adına bahar mevsimi başlangıcında Mezopotamya’daki Ur şehrinde görkemli âyinler yapıldığını gösteren tabletler bulunmaktadır. Tammuz, tabiatın ölüşü(sonbahar, kış) ve dirilişiyle(ilkbahar, yaz) birlikte ölen ve yeniden dirilen bir tanrı kabul edilmiştir. Yeşillik ve bereketin timsali olan Tammuz kültü, İbrânîler kanalıyla Suriye ve Mısır üzerinden eski Yunanistan’a ve Anadolu’ya geçmiş, burada da aynı tanrı Adonis adıyla tanınmıştır. Louvre Müzesi’nde bulunan Boğazköy tabletleri, benzer âyinlerin Hititler zamanında Anadolu’da yaz başlangıcında bitki ve yeşillik tanrısı Telipinus için icra edildiğini göstermektedir. Ayrıca eski İran’da yine yeşillik ve su kavramlarıyla ilgili Haurvatât ve Ameretât adlı iki tanrı için bahar mevsiminde özel âyinler yapıldığı, Nevruz’un da bunlardan doğduğu bilinmektedir. Avesta’da dişi varlıklar olarak kabul edilen Haurvatât suların, Ameretât ise bitkilerin koruyucusudur.

      Tabiatın âdeta yeniden dirilmesi demek olan baharın ve yazın gelişi, ilk çağlarda dünyanın her tarafındaki insanların hayatında önemli bir olaydı. Bu olayın birtakım tabiat üstü güçlerle temsil edilmesi ve bunların şerefine âyinler düzenlenmesi evrensel bir hâdise olmalıdır. Nitekim eski Orta Asya’daki Türk boylarında da benzer âyinlerin yapıldığı bilinmektedir. Bu âyinler Yâkutlar’ da Nisan, Tunguzlar’ da Mayıs, diğer bazı boylarda Mart ayında icra ediliyor ve büyük merasimlerle kutlanıyordu. Kısacası hıdrellez bayramının kökünde bütün bu kültürlerdeki bahar ve yaz bayramları geleneklerinin uzun asırlar süren katkılarını kabul etmek doğru olacaktır. Bu katkıların en sonuncusu da Hızır ve İlyâs’ın şahsiyeti etrafında gelişen İslâmî halk kültürüdür.

      Hıdrellez merasimlerinin icrası ve bu esnada yeşillik ve su kavramlarıyla ilgili birtakım uygulamalar, bu halk bayramının putperest köklerini çok daha belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim İslâm âlimleri bu durumun farkına vararak bu konuda yasaklayıcı fetvalar bile vermişlerdir. Osmanlı Devleti’nde de hıdrellez kutlamalarının dinî açıdan sakıncalı olup olmadığının tartışıldığı, XVI. Yüzyılda Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi’nin fetvalarından anlaşılmaktadır. Ebussuûd Efendi, böyle bir günün kutsandığına inanmamak şartıyla sadece eğlenmenin, yiyip içmenin sakıncalı olmadığını söylemektedir. Mouragea d’Ohsson da hıdrellez merasimlerinin Osmanlılar döneminde çok yaygın bir biçimde kutlandığını belirterek bunun vazgeçilmez bir gelenek halini aldığını ifade etmiştir.

      Anadolu’nun en büyük medeniyetine sahip Hititlerin ilkbaharlarda büyük bir coşku içinde kutladıkları Vurulli, Nontariyashas ve Antahsumsar bayramları bizim Hıdrellez kutlamalarımızla aynı özellik arz etmektedir.

HIDRELLEZ KUTLAMALARI NASIL YAPILIYOR?


      Türkiye’de “Hıdırellez”, Kırım ve Dobruca’da “hıdırlez”, Makedonya’da “edirlez”(ederlez), Kosova bölgesinde “hıdırles”(hedirles, hadırles) gibi değişik biçimlerde söylenen hıdrellez merasimleri, çeşitli ülke ve yörelerde teferruatta tabiî olarak birtakım farklılıklar gösterebilir. Ancak bunlar Hızır adının çağrıştırdığı gibi genellikle bolluk ve bereketi simgeleyen, su ve yeşillik kavramlarının öne çıktığı, ağacın bol bulunduğu, bazen içinde türbe de yer alan mesire yerlerinde kutlanan merasimlerdir. 5 Mayıs günü temizlik yapıp yiyecek ve içecek hazırlama gibi işlerle başlayan hıdrellezle ilgili bütün merasimleri, âdet ve gelenekleri dört grupta toplamak mümkündür. 1. Şifa ve sağlık talebine yönelik olanlar. 2. Uğura, bereket ve bolluk talebine yönelik olanlar. 3. Mal, mülk, mevki ve servet talebine yönelik olanlar. 4. Kısmet ve talih açmaya yönelik olanlar. Meselâ hıdrellez günü kır çiçeklerinin kaynatılarak suyundan içilmesinin hastalıklara şifa vereceği, hıdrellez gecesi bütün sulara nur yağacağından o gece suya girmenin her türlü hastalığa karşı bağışıklık sağlayacağı inancı birinci gruba örnek gösterilebilir. Genellikle hıdrellez gecesi Hızır’ın yeryüzünde dolaştığı ve dokunduğu şeylere bereket getirdiği inancı çok yaygın olduğundan o gece evlerdeki yiyecek ve içeceklerin ağzının açık bırakılması, dileklerin bir kâğıda yazılarak gül ağaçlarının dibine konması vb. şeyler ikinci grubu teşkil eden uygulamalara örnek sayılabilir. Bunlara benzer pek çok örneğe her yerde rastlamak mümkündür.

      Hıdrellez merasimleri Hızır ile İlyâs’ın buluşmasına atfen daima toplu olarak gerçekleştirildiği için bazı kasaba ve şehirlerin yakınında yeşillik bir mekândan oluşan ve “hıdırlık” denen, insanların bir arada yiyip içtiği, eğlendiği bir mesire yeri bulunur. Bu yerlerde icra edilen merasimler, eski devirlerde aynı zamanda evlenme yaşına gelmiş genç kız ve erkeklerin birbirlerini görüp beğenmelerine de imkân vermekteydi. Dolayısıyla hıdrellez merasimlerinin geleneksel Türk toplumlarında sosyal iletişim aracı olmak gibi pratik yönleri de bulunmaktaydı.

      Mevsimlik bayramlarımızdan biri olan Hıdrellez, ülkemizde etkin bir biçimde kutlanmaktadır. Büyük şehirlerde daha az olmak üzere, kasaba ve köylerde hıdrellez için önceden hazırlık yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği, üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdrellez gününden önce evler baştan başa temizlenir. Çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür. Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler, ayakkabılar alınır.

      Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme âdeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira bütün bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.

      Sonuç olarak, Anadolu’da hâlâ görkemli törenlerle kutlanan Hıdrellez Bayramı insanlık tarihinde çok eski zamanlardan beri kutlanmaktadır. Farklı zamanlarda, farklı isimler altında kutlansa da Hıdrellez motiflerine pek çok yerde rastlamak mümkün olmaktadır. Baharın gelişi ve tabiatın canlanması insanlar tarafından bayramlarla kutlanması gereken bir durum olarak algılanmıştır. Böylece bir bahar bayramı olan Hıdrellez evrensel bir nitelik kazanmıştır

TÜRK EDEBİYATINDA HIDRELLEZ


      Hıdrellez inanış ve âdetleri folklorda olduğu gibi edebiyata da köklü biçimde yansımış ve Gılgamış destanından bu yana mitoslar halinde yazılı ve sözlü edebiyat geleneğinde yer almıştır. Anadolu’nun pek çok yerinde hıdırlık denilen mesirelerin bulunması ve hıdrellez başta olmak üzere bahar eğlencelerinin buralarda düzenlenmesi edebiyatta hıdrellez temasının canlı tutulmasına sebep olmuştur.

      Dede Korkut’ tan itibaren Ebû Müslim, Battal Gazi, Dânişmend Gazi, Sarı Saltuk, Köroğlu gibi kahramanların hayatı etrafında teşekkül eden destanî romanlarda gerek Hızır ve İlyâs’ın kişilikleri, gerek hıdrellez günü, gerekse hıdırlıklarda devam eden sosyal faaliyetler ve gelenekler ekseninde yer yer hıdrellezin de zikredildiği görülür. Klâsik Türk şairleri “evvel bahar”ı andıkları zaman genellikle hıdrellez günlerini kastetmekte ve baharı konu edinen şiirlerinde(bahariye) ekseriya bu günleri anlatmaktadırlar.

      Bazı mesnevilerde de hıdrellez ve hıdırlık bir çevre öğesi olarak anılır. Meselâ Şeyhoğlu Sadreddin Mustafa’nın Hurşidnâmesi’nde Hurşid, uğruna ölen âşığının mezarına türbe yaptırır ve adını Hıdrellez koyup burada sık sık Ferahşâd ile buluşur. Halk şiiri geleneğinde “bâdeli âşık”ların Hızır elinden dolu içmeleri(klâsik şiirde de ağzına Hızır’ın tükürdüğü kişinin güzel şiir söyleyeceği rivayeti) ve zaman zaman hıdırlık mevkiinde saz çalıp şiir söylemeleri gelenektendir. Hıdrellez ile alâkalı zengin folklor malzemesinin bulunduğu en önemli eser Evliya Çelebi Seyahatnâmesidir.

      Hıdrellez şenlikleri yapılırken özellikle dilek tutan genç kızlar tarafından söylenen aşk ve hasret dolu mâniler anonim halk edebiyatının önemli bir bölümünü oluşturur. Bu tür mânilere bütün Türk dünyasında rastlamak mümkündür. Bunun yanında halk şiiri geleneğine uyularak bazı saz şairlerince hıdrellezi konu alan şiirler de söylenmiştir. Divan edebiyatında da hıdrellez çeşitli özellikleriyle birçok beyitte yer almıştır. Osman Şems Efendi’nin bir hıdrellez günü İstanbul’dan Bursa’ya gitmek için vapura binerken söylediği, “Devran bizi yârân-ı kadîmden ayırdı/Oldukları gün Hızır ile İlyâs mülâki” beyti bunun bir örneğidir. Modern Türk şiirinde de hıdrellezden ilham alan manzumeler tertiplenmiştir: Arif Nihat Asya’nın “Hıdrellezde Kızlar” adlı şiiri bunlardan biridir.2

      Hunlara kadar uzanan eski Türk geleneğinde Örüs Sara diye bilinen sürülerin otlağa çıkarıldığı 9 Mayıs tarihinin Anadolu coğrafyası ve diğer etkenlerle 6 Mayıs tarihinde gelenekleştirdiği Hıdrellez ile ilgili olarak halk edebiyatında hayli ürüne rastlıyoruz.

      ● Kul daralmayınca Hızır yetişmez.

      ● Hızır dedik hınzır çıktı.

      ● Hızır gibi yetişti, Hızır mısın mübarek

      ● Hıdırellez’ de bir tutam, sonrasında bin tutam

      ● Hıdırellez yağmurunun damlası altın olur

      ● Hızır diye yapıştığım hınzır olur.

      ● Hızır’ı bulsa külâh giydirir.

      Halk şairlerimizin de sadece Hızır ve Hızır İlyâs’ı birlikte anarak söylenmiş şiirleri genellikle darlıkta yetişen Hızır temasını işlemektedirler.

      Yunus Emre’de ise işlenen tema; âb-ı hayat ve ölümsüzlük üstüne yoğunlaşmaktadır.

HIZIR’A ATFEDİLEN BAŞLICA ÖZELLİKLER


      Hızır, yaygın bir inanca göre, hayat suyu(âb-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; zaman zaman özellikle baharda insanlar arasında dolaşarak zor durumda olanlara yardım eden, bolluk, bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında ermiş bir ulu veya peygamberdir. Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir. Hızır, baharın, baharla vücut bulan taze baharın sembolüdür. Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hızır’a atfedilen özellikler şunlardır:

Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir.
Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder.
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
Uğur ve kısmet sembolüdür.
Mucize ve keramet sahibidir.
      Hızır, bu nitelikleriyle mitoloji dünyasının kendilerine üstün yetenekler atfedilen tanrılarını hatırlatmaktadır.

BAŞLICA HIDRELLEZ ÂDETLERİ


      Hıdrellezde baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti veya kuzu ciğeri yeme âdeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplanıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.

      Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar.

      Hıdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerimizdendir. Bu törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”, Denizli ve çevresinde “bahtiyar”, Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde “dağara yüzük atma”, Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”, Erzurum’da “mâni çekme” adı verilir. Törenler baharda tabiatın ve bütün canlıların uyanmasıyla eş anlamlı olarak insanların da talihlerinin açılacağı inancıyla, şanslarını denemek amacıyla yapılır. Hıdrellezden bir gece önce bahtını denemek ve kısmetlerinin açılmasını sağlamak isteyen genç kızlar yeşillik bir yerde veya bir su kenarında toplanırlar. İçinde su bulunan bir çömleğe kendilerine ait bir yüzük, küpe, bilezik gibi şeyler koyarak ağzını bir tülbentle bağladıktan sonra bir gül ağacının dibine bırakırlar. Sabaha erkenden çömleğin yanına giderek sütlü kahve içip ağızlarının tadının bozulmaması için dua ederler. Ardından niyet çömleğinin açılmasına geçilir. Çömlekten içindekiler çıkarılırken bir yandan da mâniler söylenir. Buna göre eşyanın sahibi hakkında yorumlar yapılır. Hıdrelleze özgü bu uygulama temelde bu şekilde yapılmakla birlikte, yörelere göre bazı farklılıklar da gösterebilmektedir. Son zamanlarda ise bu tören yalnızca evde kalmış kızların kısmetini açmak amacıyla yapılmaktadır.

      Hıdrellez Kültür-Bahar Bayramı 1996 yılından beri Kültür Bakanlığı koordinatörlüğünde yurt çapında kutlanmaktadır. Bütün il valiliklerine genelge gönderilerek illerde kutlama komiteleri oluşturulmakta ve komitelerin aldığı kararlar doğrultusunda illerde gerçekleştirilecek faaliyetler belirlenmektedir. İllerde gerçekleştirilen kutlamalar daha sonra rapor halinde Kültür Bakanlığına bildirilmektedir. Ayrıca daha önceden 6 Mayıs tarihinde geleneksel birtakım kutlamaların yapıldığı tespit edilen illerde konuyla ilgili alan araştırmaları yapılmaktadır. 3

      Hıdrellezlerde halkın kırlara ve bahçelere gitmesi olayı binlerce yıl önce yapılan bir merasimin uzantısı olabilir. Belki de bu kır şenlikleri “tabiatperestliğin” ve yine Roma sır dinlerinde görülen Mayısta yapılan tarla törenlerinin ve yine sır dinlerinde dirilmeyi sembolize eden ilkbahar canlanmasının izlerini taşıyabileceği gibi, Türk boylarından kalma bir kalıntı da olabilir.

      Yazın ilk günü sayılan 6 Mayıs gününe Hıdrellez denmesinin sebebi Mûsâ(a.s.)’ın ümmetinden bir veli veya peygamber olduğu bildirilen ve Kur’an-ı Kerim’de Kehf Sûresi 65. âyetinde “Kullarımdan bir” ibaresi ile ismi geçen Hızır(a.s.)’ın, kurak bir yere oturması ile o yerin yeşerip dalgalanmaya başladığı hadîs-i şerîfle bildirilmiştir. Bu sebeple yaz başlangıcında ortalığın yeşermeye başladığı güne yeşil mânâsına gelen “Hızır” günü, yine bu günde Hızır ile İlyâs (a.s.)’ın buluştukları rivayeti sebebiyle de Hıdırellez(Hızır-İlyâs) denmiştir.

      Bugün yaz günlerinin başlangıcı sayıldığından temiz havadan ve bol güneşten istifade etmek maksadıyla kırlara çıkmak halk arasında âdet haline gelmiştir. Bu günün İslâmiyet’te dinî bir hüviyeti ve kutsiyeti yoktur.4

      Türk kültürünün tarih şuuru içinde dil, din, san’at, folklor ve sosyal hayat alanlarında yarattığı mahsullerin birlik ve kardeşlik ruhunu yaşattığını unutmamak lâzımdır.5

      Türkiye’de halk kültürü ya da halk sanatı kavramları genellikle kır-köy kültürü veya sanatı biçiminde algılanmaktadır.6

      Doç. Dr. Nimetullah Hafız’ın “Kosova’da Hıdrellez Âdetleri” isimli makalesinden öğrendiğimize göre, eski Yugoslavya’da da hıdrellez âdetleri Türk dünyasındaki âdetlerle benzerlikler arz etmektedir.7

      Hıdrellez gelenekleri, barış içinde birlikte yaşamayı sağlayan kültürel değerlerimizdir.8

MUT YÖRESİNDE HIZIR VE HIDRELLEZ GELENEĞİ


      Hızır’ın Arapça kökenli Hadra-Hazra’dan üretildiği ve yeşil anlamına geldiği söylenir ve buradan hareketle de aslen Hızır ile İlyâs’ın ayrı kişiler olmadığı, Hızır’ın Türkler tarafından İlyâs’a verilen bir sıfat olduğu iddia edilir.

      Gerçekten Hızır’la ilgili geleneklerin tamamında yeşil-yeşillik ve tazelik motifleri bulunur.

      Dede Korkut Masallarında Hızır’dan “Yeşil donlu Hızır” diye bahsedilir. Aslında Hızır’ı ayrı, Hıdrellezi ayrı incelediğimizde daha ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor:

      Efsane, rivayet, menakıp veya velayetnâmelerde Hızır bir nebidir. İlyâs Peygamberle birlikte âb-ı hayat içmiş, ölümsüzlüğe erişmiştir. Bu nedenle de hâlâ yaşamaktadır. Mevlânâ Celâleddin-i Rumî ve Hacı Bektaş-ı Velî ile sohbete girmekte, arkadaşlık etmektedir. Hz. Muhammed’in ricası üzerine ölmek kararından dönmüş, O’nun ümmetine müzaheret etme ricasını kabul etmiştir. Bu vasıflarıyla Hızır, her an insanların içinde, dara düşenlerin yardımına koşmaktadır. Zaman zaman kişiliğini belli eden olayların bulunduğu rivayetler anlatılır.

      Halk arasında Hızır ile ilgili en yaygın kanaatlerden birisi; O’nun ne zaman ve hangi kılık ve kişilikte insanın karşısına çıkacağı belli olmadığı için kapıya gelen misafiri hoşnut etmek, dilenciyi geri çevirmemek şeklindedir.

      Hıdrellez olayında ise hem Hızır yalnız değildir, hem de işlevi kişilerden kitleye yayılır.

      Efsaneye göre Hızır’ın ayağının bastığı yer yeşerir ve ot biter. Hızır, eski çok ilâhlı dönemlerdeki mevsimlerle birlikte ilâhların da ölüp dirilmesi işlevini üstlenmiş gibidir.

      Rumî takvime göre ilkbaharın başlangıcı Mart ayının birinci günüdür. Bu, milâdi takvime göre Mart ayının 13. gününe tekabül eder.

      Mart dokuzu, üçüncü cemreden sonrasının bir takvim ile başlangıcıdır. Dokuzun dokuzu çıktıktan sonra kış geride kalmıştır. Ancak hayvancılar yani Yörükler için Aprul yani Nisan, hele hele Nisanın beşi çok önemlidir.

      İlkbaharın bu sayılı günlerinin ardından, 6 Mayıs’ta Hıdrellez gelir. Hıdrellez, her tarafın yemyeşil otlarla kaplandığı, otlaklarda anaların ayrı, yavruların ayrı otlanabildiği bir dönemin başı sayılır. Doğrudan rızk ve bereketle ilgili bu tarih, aynı zamanda aşiret takviminde belli işlerin de başlangıç tarihidir.

      Çoban bu mevsimde tutulur ve kesenesi Hıdrellez-Koç Katımı arası için tespit edilir.

      Yavrular kendi başlarına otlayıp karınlarını doyurabildikleri için peynir mandıralarına da süt verimine, daha doğrusu teslimine bu tarihte başlanır. İlk teslimle birlikte sütçüden avans da alınacağı için, kışın tüccara borçlanan çiftçilerin borç ödeme tarihi de Hıdrellez olarak hesaplanır.

      Kısacası Hıdrellez, köylünün bağ budama, bağ bozumu, ekin, koç katımı, döl vb. meteorolojik ve topoğrafik özelliklere göre tespit edilmiş belli günler takviminin çok önemli bir parçasıdır.

      Buna ilâveten Hızır ve İlyâs’ın kişiliğinde konunun bir de inanç yönü vardır.

      Taşeli yöresinde yerleşmiş ve yaygın inançlara göre Hıdrellez günü dikiş dikilmez, hamur yoğrulmaz, çamaşır yıkanmaz. Bütün bu işlerin bir gün önceden yapılmış olması gerekir. Zira Hıdrellez eğlenmeye ayrılmış bir gündür.

      Hıdrellez yağmur ile karıştırılıp pişirilen sütten mayısız peynir ve yoğurt çalınabilir.

      Hıdrellez günü yağmur bol ise bütün hayvanlar dışarıya salınarak bu yağmurla yıkanmaları sağlanır. Böylece bu hayvanların sütlerinin bol, yünlerinin çok olacağına inanılır.

      Genç kızlar, Hıdrellez yağmurundan biriktirdikleri su ile yıkanırlar. Bu su ile yıkananların üstüne hastalık gelmeyeceği, saçlarının uzayacağı, gelin gittikleri eve bereket taşıyacaklarına inanılır.

      Kayıkçılar kayıklarını Hıdrellezde suya indirirler.

      Hıdrellez günü dal kırılmaz, ağaç kesilmez. Bu gelenek Tahtacılar arasında mutlaka uyulması gereken kurallar arasındadır.

      Hıdırellez’ de niyet tutma, niyet kutusu kapatma, dilek dileme geleneği az da olsa yaşamaktadır.

      Hızır ile İlyâs’ın senede bir gün, bir gül ağacının altında buluşmak ve oraya bırakılmış işaretlerle istenenleri yerine getirmelerine dair olan gelenek ise daha ziyade genç kızların ilgi gösterdiği bir husustur.9

SONUÇ


      Hıdrellez gecesi evin damında ateş yakmak, eline aldığı uzunca bir sopanın ucunu alevlendirerek başının üzerinde bol bol çevirmek, mahalle aralarında yakılan ateşlerin üzerinden atlamak, gündüzleri kırlara açılmak, parklarda hattâ mezarlıklarda oturup eğlenmek, yiyip içmek gibi âdetler görebildiklerimizden birkaçıdır.

      Hıdrellez gününün dinimizle özel mânâda bir ilgisi yoktur.

      Ateş üzerinden atlayınca ev sahibi olunacağına, ucunda ateş yana sopayı başının etrafında çevirince başının ağrımayacağına inanmak gibi batıl inanışların dinimizle bir ilgisi olmadığı gibi, hangi gün olursa olsun eğlence kastıyla kabristana gitmenin de hiçbir meşrû yönü yoktur.

      Kabristan sadece ibret almak ve orada yatanlara Allah’tan mağfiret niyaz etmek için ziyaret edilir.

      Edebin muhafaza edilmesi ve herhangi bir haramın işlenmemesi şartıyla o günde veya başka bir günde dinlenmek üzere kırlara açılabilinir. Bunun mahsuru yoktur. Mahsur, o gün kıra çıkmanın dinî bir vazife olarak düşünülmesindedir.10
 


Ekrem YAMAN


Offline Rahmie

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1981
  • Gender: Female
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #5 on: May 06, 2009, 09:08 »
Ahırkapı'da Hıdrellez 2008

Video Galerisi

http://www.hidrellez.org/video_galerisi.asp

Offline bello

  • Adviser
  • ****
  • Posts: 588
  • Gender: Male
  • Göçler, göçler, göçler...
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #6 on: May 06, 2009, 09:31 »
BATI TRAKYA’DA HIDRELLEZ GELENEĞİ


Birçok toplumun kültüründe olduğu gibi bizim kültürümüzde de geleneksel mevsimlik bayramlar vardır. Halkın kendi değer yargılarına, dünya görüşüne, olaylara bakış açısına, olayları algılayış ve yorumlayışına göre oluşturduğu bu bayramlar, bünyesinde çeşitli inanç ve uygulamalar barındırır.
Toplumların ayakta kalmasında kültürlerin yeri ve önemi büyüktür. Kültürleri oluşturan önemli unsurların başında ise gelenek-görenek ve inançlar gelmektedir.

Gelenekler, tarihi kesin olarak tespit edilemeyen dönemlerden kalmadır. Neden, niçin, nasıl gibi sorular sorulmaksızın atadan oğula kalmıştır ve bu gelenekler milletleri ayakta tutmayı başarabilmiştir. Türk kültürü içinde canlılığını koruyan geleneklerden biri de “Hıdrellez”dir. Hıdrellez geleneği, bir bayram olarak bütün Türk milletinin topluca katıldığı, kutladığı, bir takım gelenekleri yerine getirdiği bir bahar bayramıdır. Oldukça eski bir devire inen bu kutlamalar, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.
Hıdrellez’den sonra yazın geldiği inancını yaşatan Türk toplumu, Hıdrellez’le birlikte artık karakışın geride kaldığını, gelecek günlerin tabiatın canlandığı bahar ve yaz günleri olduğunu vurgulamaktadır. İşte böyle bir günü Batı Trakya Türkleri de “bahar bayramı” olarak kutlamaktadır. Hıdrellez, yüzyıllardır kültürümüz içinde var olmuş, bugün de yaşatılmaya çalışılan önemli bir geleneğimizdir.
Hıdrellez; Hızır ve İlyas Peygamberlerin her bahar başlangıcında buluştuklarına inanılan 6 Mayıs'a rastlayan güne verilen isimdir. Bu isim, Hızır ve İlyas Peygamberlerin adından türemiştir. Efsaneye göre; ölümsüzlüğe erişmiş olan iki Peygamber Hızır ve İlyas, Hıdrellez günü buluşup görüşürler. Yerleşmiş geleneğe göre Hıdrellez günü, bu buluşmayı ve baharın gelişini kutlamak için eğlenceler düzenlenir. Eski Türkler zamanından kalma kutsal bir gündür. Hızır ve İlyas sözcükleri söylene söylene halk ağzında “Hıdrellez” biçimini almıştır.
Ölmezliğe eriştiğine inanılan Hızır’ın zaman zaman dünyayı ziyaret ettiğine, tanınmadan insanların arasına katıldığına, kaynaştığına ve iyi kalpli insanlara iyilik ettiğine de inanılır. Bu nedenle (Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez, Hızır gibi geldi) sözleri de bu inancı örneklemektedir.

Hıdrellez günü halk takviminde yazın başlangıç günü olarak kabul edilmektedir. Türklerdeki halk takvimine göre bir yıl iki ana bölüme ayrılır. Hıdrellez gününden (6 Mayıs) 8 Kasım’a kadar süren devre 186 gün olup Hızır günleri adıyla anılmaktadır. Bu dönem genellikle yaz mevsimine tekabül etmektedir. 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar süren ikinci devre kış devresi olup Kasım günleri olarak adlandırılmakta ve 179 gün sürmektedir.

Hıdrellez; havaların ısınması, cemrelerin düşmesi, ağaçların tomurcuklanması, dağlarda kır çiçeklerinin açması gibi olaylarla yeni bir mevsimin müjdecisidir.

BATI TRAKYA TÜRKLERİ HALK KÜLTÜRÜ’NDE HIDRELLEZ
Yunanistan’da yaşamlarını sürdüren Batı Trakya Türklerinin folkloru oldukça zengindir. Batı Trakya’da halen yaşatılan halk geleneği ve inançlarından birisi de geçmiş yıllardaki kadar coşkulu bir şekilde kutlanmasa da Hıdrellez geleneğidir.
Konuyu, Hıdrellez ile ilgili Gelenekler ve İnançlar olmak üzere iki ana bölümde incelemek uygun olacaktır.

BATI TRAKYA TÜRKLERİNDE HIDRELLEZ İLE İLGİLİ GELENEKLER:
Eskiden Batı Trakya’da Hıdrelleze ilgi çok fazlaydı. Bir hafta önceden akrabalar davet edilerek Hıdrellez hazırlıkları başlardı. Bu özel günde mesire yerlerine gidilir, Hıdrellez eğlenceleri sabahtan akşama geç vakitlere kadar sürerdi. Son yıllarda da eskisi kadar coşkulu olmasa da Hıdrellez geleneği yaşatılmaktadır.

Hıdrellez gününden birkaç gün önce her gün genç kızlar, köyün ya da mahallenin meydanlığında veya uygun bir yerde toplanır ve Hıdrellez gününe kadar gelecek olan o özel günü karşılamak için bol bol eğlenirler, çeşitli oyunlar oynayarak kurulmuş olan salıncaklarda sallanırlar.
Hıdrellez gününden bir önceki gece, köy ve kasabanın bütün genç kızları toplanıp bir toprak çömlek bulurlar. Her genç kız bu toprak çömleğin içine kendisine ait; yüzük, kolye, küpe gibi bir eşyasını atar. Çömleğin içi su doldurulup ağzı kapatılır ve bir gül ağacının altına konur. Gece boyunca çömlek orada kalır.

Diğer yandan o gece her evde sonraki gün yapılacak eğlence için çeşitli hazırlıklar yapılır. Hıdrellez günü için kuzu veya oğlak kesilir, köyün erkekleri eğlence yerini hazırlarken, kadınlar ve genç kızlar da yemek hazırlıklarıyla uğraşırlar. Önceden belirlenmiş bir kişi de her aileyi gezerek her evden birer tabak mısır toplar. Toplanan mısır akşamdan ıslatılır.

Hıdrellez sabahı halk erkenden belli bir yerde toplanır ve topluca eğlencenin yapılacağı yere gidilir. Eğlence yerine gelince hep birlikte kahveler içilir, kadınlar ateş yakıp akşamdan ıslattıkları ve “Gölle” dedikleri mısırı kaynatırlar, erkekler de akşamdan hazırladıkları kuzuları pişirirler.
Ve sıra heyecanla beklenen ana gelir. Erkekler öğlen yemeği için hazırlık yaparlarken, kadınlar ve genç kızlar da ayrı bir yerde toplanıp akşamdan gül ağacının dibine bıraktıkları küpü alırlar. Çömlek ortaya konur, başına kırmızı bir çember örtülmüş olan küçük bir kız da çömleğin yanına oturtulur. Genç kızlar, kadınlar ve mani okuyacak olan kişi de çömleğin yanına oturur ve;
“Ateşleri yakalım
Yumurta haşlayalım
Bugün Hıdrellez günü
Maniye başlayalım” der.

Başı kırmızı çemberle örtülü olan küçük kız elini çömleğe sokar, manici kadın veya genç kız bir mani söyler. Mani bitince çocuk çömleğin içinden bir eşya çıkarır. Söylenen mani o eşyanın sahibi olan genç kızın niyetine çıkmış olur. Çömlekten kimin eşyası çıkarsa (herkes eşyasını bilir) okunan mani onun falıdır. Küpün içindeki bütün eşyalar bitine dek bu olay tekrarlanır. Küpte kalan su ile bütün kadınlar ve genç kızlar yüzlerini yıkarlar. Bu suyun ciltlerini kırışmaktan koruyacağına inanırlar.

“Niyet çekme” denilen bu olayın ardından genç kızlar çeşitli oyunlar oynayarak eğlenirler.
Öğlen olunca sıra yemeklerin yenmesine gelir. Yemekten sonra, genç kızlar akşamdan hazırlanmış salıncaklarda sallanarak türküler söylerler. Onların karşısında da köyün genç erkekleri davul zurna eşliğinde oyun oynayıp salıncaklarda sallanan kızları seyrederler.
Akşam üzeri herkes toplanıp evine gider. Gece, köy ve kasabalarda Hıdrellez gecesi düzenlenir. Bu gecede de gençler sabaha kadar oynayıp eğlenirler.

Hıdrellez Yemekleri:
Hıdrellez günü yaygın adetlerden biri; kuzu eti, yahut kuzu etiyle pişmiş yemek yemektir. Çünkü; Hıdrellez günü Hızır’ın gezdiği, ayağını bastığı yerlerde dolaşan kuzuların etinin, insanlara şifa, sağlık ve canlılık vereceği düşünülür.
Taze yaprak dolması, taze bakla yemeği ve her evden bir miktar mısır toplanarak kazanda kaynatılan “gölle” de Batı Trakya’da başlıca Hıdrellez yemeklerindendir.

Hıdrellez Kıyafetleri:
Hıdrellez günü herkes temiz giysiler giymeye özen gösterir.
Geçmiş yıllarda genç kızların Hıdrellez sabahı başlarına pembe oyalarla süslü beyaz çemberler bağladıkları da aktarılmaktadır.

Hıdrellez Oyunu:
Hıdrellez günü genç kızlar çeşitli oyunlar oynayarak hoş vakit geçirmeye çalışırlar. Eski yıllarda “Alaylar” oyununun Hıdrellez’in vazgeçilmezi olduğu belirtilmektedir. Bu oyun için genç kızlar iki gruba ayrılıp el ele tutuşurlar ve aşağıdaki türküyü karşılıklı birbirlerine söylerler:

1.Grup: - Alaylar alaylar destop alaylar.
Ne gördün, ne istersin bizim alaydan.
2. Grup: - Sizin alaydan bir kız isteriz.
1. Grup: - O kızın adını söyleyin bize.
2. Grup: - O kızın adı Ayşe Hanım’dır.
Türkü bu şekilde karşılıklı söylendikten sonra, ikinci grup birinci gruba zıplaya zıplaya gelini almaya gider ve;
-Ağlaya sızlaya biz gelin alırız
- Ağlaya sızlaya biz bu kızı alırız
diyerek gelini alıp götürürler. Bütün kızlar bu şekilde türküde yalnız isimleri değiştirilerek alınır ve oyun biter.

HIDRELLEZ İLE İLGİLİ İNANÇLAR
Batı Trakya’da Hıdrellez kutlamalarında bazı gelenekler mutlaka yerine getirilmektedir. Halk arasında bu geleneklerle ilgili olarak birtakım inançlar oluşmuştur.
Batı Trakya’da Hıdrellez’in yaklaşması ile evler baştan başa silinip temizlenir. Bu çabalar Hızır Aleyhisselam’ın eve
eve uğramasını sağlamak içindir. Hıdrellez suyu ile evindeki eşyaları yıkayan kişinin, bütün yıl boyunca rahatsızlıklarla karşılaşmayacağına inanılır. Hıdrellez günü birtakım bahar çiçeklerinin toplanarak, kaynatılıp içilmesi tamamen şifa inancı ile ilgilidir.
Hıdrellez’de yakılan ateş üzerinden sağlık, sıhhat dileyerek üç defa atlayan kişinin yıl boyunca sağlıklı olacağına inanılır.

Hıdrellez gecesi Hızır’ın yeryüzünde gezindiği ve dokunduğu yerlere bereket saçacağına dair olan halk inancı sonucu birtakım gelenekler oluşmuştur. Mesela; yiyecek ve içecek kapları ile erzak dolaplarının kapakları gece boyunca açık bırakılır, cüzdanların ağızları kapatılmaz.
Hıdrellez günü, güneş doğmadan kalkılır. Geç kalkanların, şafak vakti evleri dolaşan Hızır'dan nasiplenemeyeceğine inanılır.

Hıdrellez’de uygulanan en önemli tören şüphesiz “Niyet çekme” oyunudur. Genç kızların talihlerini açmak, kısmetlerini, geleceklerini belirlemek için uygulanmaktadır. Genç kızların “niyet çektikleri” toprak çömlekteki su ile yüzlerini yıkayanların da ciltlerinin kırışmayacağına inanılır.
Sabahleyin dua edilmesi, dilek ve temennilerde bulunulması, toplu olarak ailece yemek yenilmesi, yapılması gereken adetler olarak görülmektedir.
Hıdrellez sabahı ağaçlarda yaprak oynamaz.

HIDRELLEZ YASAKLARI
Temizlik ve yemek pişirme işleri Hıdrellez gününe bırakılmaz, birkaç gün öncesinden yapılır. O gün; yeme, içme ve eğlenme dışında hiç bir iş yapılmaz.
Hıdrellez günü; süpürge tutulmaz, süpürge tutanların o yıl, sıkıntılı işlerinin çok olacağına inanılır. İğne iplik ele alınmaz ve dikiş dikilmez. Hıdrellez günü eline iğne iplik alıp dikiş dikenlerin, o yıl boyunca kötülüklerle karşılaşacakları inancı yaygındır. İnanışa göre; bu günü evde geçirenler, Hızır'ın yeşillik yerlerde dağıttığı nasipten yararlanamazlar. Bunun için Hıdrellez gününü evde geçirmek iyi sayılmaz.

Hıdrellez günü çamaşır yıkanmaz, un elenmez ve ekmek yapılmaz, bağ ve bahçelerde çalışılmaz, tarlaya gidilmez. Hıdrellez günü nasip süpürülür inancı ile evler süpürülmez.
Hıdrellez günü sabah erkenden kalkmayan kişinin yıl boyunca işlerinin ters gideceğine, Hıdrellez’de salıncakta sallanmayanın o yıl çeşitli rahatsızlıklarla karşılaşabileceğine, salıncakta sallanan kişinin de hastalıklarının, dertlerinin sallanma sırasında döküleceğine inanılır.

SONUÇ
Batı Trakya’da Hıdrellez, uzun yıllardan beri yaşatılan bir geleneğimizdir. Bu geleneğimiz, bireyler arasındaki sevgi ve saygıyı pekiştirirken, yeni dostlukların kurulmasına, paylaşımın, dostluğun, kardeşliğin ve yardımlaşmanın yaşanmasına vesile olmakta, bütün bunların yanında da halkın eğlence ihtiyacını karşılamaktadır.


Kaynakça:
Halil İlknur, Özel Arşivinden, (Dedeağaç doğumlu Sayime Halil, Gümülcine – Kozlukebir köyü doğumlu Fatma İsmail, İskeçe doğumlu Fatma Rıza’dan derleme).

Ahmet Yaşar Ocak, İslam – Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır – İlyas Kültü, Ankara 1985, s. 136

Ahmet Yaşar Ocak, s.136; Ahmet S. İğciler, “Hıdırellez”, Çevren, Sayı: 41 (Priştine, Mart 1984 ), s. 66; Muhteşem Öksüzcü, “Yazın Başlangıcı Hıdırellez”, Sümerbank, Sayı: 11 ( 5 / 1962 ) , s. 58

Ali Yakıcı, “Hıdrellez Geleneği’nin Türk Halk Şiiri’ne Yansıması”, Milli Folklor 2 ( 10, 1991 ) s: 21


Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2349
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #7 on: May 06, 2009, 10:16 »
Dnes e gergovden / hıdrellez. Pojelavam vi mnogo zdrave i uspehi po pytq kym lqtoto na 09. 
Hıdrellezin herkese mutluluk getirmesi ve tüm dileklerinizin gerçek olması dileği ile ...

Offline Metka

  • Forum fan
  • *****
  • Posts: 1696
  • Gender: Male
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #8 on: May 06, 2009, 11:17 »
Аз също пожелавам на приятно прекарване на този празник на всички които го празнуват.
В село Лъжница например този езически празник е превърнат в празник на селото и там идват фолклорни групи от всякъде за да изнасят концерти.
В исторически контекс празникът символично е празник на животновъда.
Индоевропеиски празник които датира от предхристианската епоха.Празнувал се е сред номадските степни племена в Азия, та чак до Албания, тоест в цяла Евразия.
Този празник се празнува днес , когато освен печеното агнешко ,се правят и нарочни събирания на животновъди -  овчари, говедари  и козари.
Поставя се началото на кампания по преместване на стадата им от селото кадето са зимували, горе в планината в предалпииския или алпииския пояс.
Прави се и ново договаряне между собствениците на  животните и самите овчари , относно цената на услугите, пасенето на самите животни в планината.
Понякога тези срещи са много бурни и скандални но в краина сметка се постига договореност.

Пазарлъка са прави за 6 месеца и след това , когато стадата отново се докарват от планината в селото.
Това става в специален ден които се казва - Касъм.
Християнската общност също празнува тези празници като съответно те се казват - Георгов ден и Митров ден.
Основната разлика се състои в това че христианската общност е инплантирала в самите празници голяма доза православна религиозна доктрина.
Празниците им се свързват със Свети Георги и Свети Димитар.
Докато при нас помаците акцента е върху проблемите на скотовъдците,животновъдите , пролетта, после есента.
Християнската общност прави нарочни богослужения със свещенници, докато помаците изобщо не влагат религиозна практика.
Това е основната разлика , макар и че христианската традиция бе обект на посегаталство и злоупотреба от Асимилаторите в миналото и днес дори.Интересното е това че вазродителите декларираха едно време че са атеисти, а пък влагаха в пропагандата за този празник радикалн православен прозюлетизъм.
Твърди се по път и над път та чак до бога че виждате ли помаците празнуват Георгов ден заради това че са били християни или пак че това е накаква латентна форма на християнството.
Стига се до главозамаиваща мегаломаниа та даже почнаха да правят филми и за Нашенците и Горанците като се проектира и варху тях тази опасна възродителна доктрина.
За налагането и на тази налудничава идея в миналото се е стигало и до рецидиви.
Някои луди глави и днес папагалстват и тиражират такива версий.
Това поведение е разрушително за нашите традиции поради страхат от ново преименуване и покръстване.
Ето защо напоследак все повече и повече помаци спират да празнуват тови празник, след като акъла на онези не им идва.

Аз искам да ви поздравя с известната песен на Горан Брегович посветена на този празник

http://www.youtube.com/watch?v=g8ZiJ2xMckk#lq-lq2-hq

Offline pomakkan

  • Avarage member
  • ***
  • Posts: 74
  • Gender: Male
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #9 on: May 06, 2009, 14:33 »
Pojelavam na vsiçki koito praznuvat tozi den mnogo zdrave ,ştastie i uspeh.

Offline Сидхарта

  • Historian
  • *****
  • Posts: 887
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #10 on: May 06, 2009, 15:49 »
Честит празник на празнуващите живи и здрави.

Offline Snake

  • Forum fan
  • *****
  • Posts: 501
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #11 on: May 06, 2009, 16:06 »
 Metka,ti da nesi stanal hristiqnin brat,ta shte praznuvash toq praznik,za nas e 4ujd toi. Az te misleh za brat muslim,izvini me.

Offline Metka

  • Forum fan
  • *****
  • Posts: 1696
  • Gender: Male
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #12 on: May 06, 2009, 17:31 »
Metka,ti da nesi stanal hristiqnin brat,ta shte praznuvash toq praznik,za nas e 4ujd toi. Az te misleh za brat muslim,izvini me.
:D

Този празник тук в тази тема не е онзи Християнски празник за който ти си мислиш.
Прочети оща един път, тука какво съм писал на глас за да го разбереш.Ако трябва си го повтори.
Но тези неща сам ги писал и друг път, и то одавна, знам че си ги чел.
Нямало е проблем още тогава да ми произнесеш присъдата ;D


Offline Snake

  • Forum fan
  • *****
  • Posts: 501
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #13 on: May 06, 2009, 19:28 »
IZVINI ME,AZ POMISLIH 4E NAISTINA SI ZALITNAL KUM  BULGARSKOTO.ZNAM 4E SI DOSTOEN MUSLIM-BROTHER :o ;)

Offline Nedim Mehmedoski

  • Moderator
  • *****
  • Posts: 543
  • Gender: Male
  • Torbesh
Ynt: Breznitsa’da Hıdrellez Geleneği (Gergövden)
« Reply #14 on: May 06, 2009, 19:45 »
Kaj nas vo Labunista i opsto vo drimkolskiot kraj,vece 18/19 godini voopsto ne se praznuva "gjurgjevden"! :) :)