Bir görebilse memleketini...
Vodina’nın Kapiyani Köyü’nde doğan Ali Solmaz yüz yaşında. O, mübadelenin son tanıklarından biri. Hâlâ doğduğu köyün özlemiyle yaşıyor. Solmaz, “babam buraya bir türlü alışamadı. Kapiyani’ye dönme umudu içindeydi hep. Annem de öyle” diye konuştu.
Yüzündeki her çizgi ona bir asrın armağanı.
Gözlerindeki bakış hayatın armağanı bir asra meydan okuma.
O gözler, “ben neler gördüm, nelere tanıklık ettim” diyor.
Hiçbir zaman acısı dinmeyecek anıları ve “memleket” özlemiyle yaşıyor inzivaya çekildiği köşesinde.
Zaman zaman “Ah bir görebilsem...” diye iç geçirdiği memleketi Vodina’nın (Edessa) Kapiyani (Eksaplatonas) Köyü anılarında 81 yıl önceki haliyle duruyor. O, mübadelenin son tanıklarından biri.
1905 yılında Kapiyani’de doğan Ali Solmaz kır atlarla yüce dağları, köhne vapurlarla denizleri aşıp yeni vatanına geldiğinde 19 yaşındaydı.
Birazdan yüz yıllık ömründe üç padişah, bir halife, on cumhurbaşkanı gören Solmaz’ın Kapiyani’de başlayan ve Bilecik’in Vezirhan Beldesi’nde devam eden hayatını okuyacaksınız.
“Softalar”dan Ali Solmaz, her mübadilin yaptığı gibi köyünü anlatarak başladı konuşmasına:
“Bin hanelik köyümüz Türk köyüydü. 40-50 hane Hıristiyan vardı. Hıristiyanlar Rum, Bulgar ve Roman karışıktı. Bize ağa derdi gâvurlar. Ağalar gâvurlara küçük küçük evler yapmıştı. Onlar bizim işçimizdi. İş zamanı dışında özel hayatımızda aramıza sokmazdık Hristiyanları. Köyümüze sekiz on hudut köy vardı. Meselâ Sıbıska (Aridea), Atatürk’ümüzün annesi Zübeyde Hanım’ın köyü Karlodova (Milya). Zübeyde Hanım Karlodova’dan Selanik’e gitmiş. Sonra Gustulüp (Kostandi), Fuştan, Bizova (Megaplatonas) ve Slatin şimdi hatırladıklarım. Dört kardeştik. En büyüğümüz Makbule buraya evli ve iki çocuklu geldi. Kocası hafızdı. Sonra ben, kardeşlerim Havva ve Mehmet. Babam Hasan çiftçiliğin yanında kasaplık da yapardı. Çanakkale Savaşı’nı hatırlıyorum. Nasıl hatırlamam. O zamanlar on yaşındaydım. Çanakkale içinde vurdular beni, nişanlımın çevresiyle sardılar beni diye türküsü bile vardı.”
Rumlar geliyor
“Balkan Savaşı’ndan sonraki zorluklara rağmen köyde hayatımız güzel geçiyordu” diyen Ali Solmaz’ın köyü Kapiyani’ye bir gün Türkiye’den Rumlar gelir. İşte o zaman Kapiyanililerin hayatları alt üst olur.
Rumlarla yaklaşık 1,5 yıl birlikte yaşayan Solmaz o günleri şöyle anlattı:
“Kapiyani’ye Türkiye’deki Kurtuluş Savaşı’ndan kaçan Konyalı ve Bursalı Rumlar geldi. Evlerimizi alıp bizi samanlıklara koydular. Bizim eve iki hane Rum verdiler. Bursa’nın Rumları Anafor (Çaylı) ve Filidar (Gündoğdu) Köyü’nden gelmişlerdi. Filidar’dan gelenlerin ana dili Rumcaydı. Bursa’dan gelenlerden Petro muhtar seçildi sonra. Ona Petro Dayı dedik. Yola çıkarken hayvanlarımızı kaçak olarak Rumlara sattık. Sonra hayvanlara damga vurdular elimizde kaldı. Konya’dan gelenler fenaydı. Gazi Paşa’ya ‘Kör Kemal’ diyorlardı. Bizim moralimizi bozmak için ‘Türklerin durumu çok fena. Herkes çıplak ve fakir’ diye konuşuyorlardı.”
A ltı kişilik Softalar Ailesi’nin Kapiyani’de Rumlarla paylaştığı sıkıcı günleri bir gün “mübadele olacak, Türkiye’ye gidilecek” haberiyle birden bire değişmiş.
“Mübadele haberini bize İsmet Paşa göndermiş” diyen Ali Solmaz köyden ayrıldıktan sonra üç ay süren zorlu Türkiye yolculuğunu şöyle anlattı:
“O günlerde bize ‘parası olanlar kendi başlarına ve erken gidecek, olmayanlar bekleyecek’ denildi. Babam, paramızla gitmeyi tercih edince Konyalı Kapitan Petro’yla dört beygir bulması ve bizi sağ salim Selanik’e götürmesini için anlaştı. Kapiyani’den ayrılırken, sevdiğim kızla göz göze geldik. Ağlaşarak, gözlerimizle birbirimize veda ettik. O ayrılığı hiç unutamadım. Yola çıktığımızda 1924 yılının ocak ayıydı. Biz paralı olarak on hane yola koyulduk. Kapitan Petro bizi kır atlarla dağlardan aşırarak Selanik yakınlarında bir yere getirdi bıraktı. Selanik’te beklerken bir yere çıkamıyorduk. Sadece bir zamanlar mahpushane olarak kullanılan Beyaz Kule’yi hatırlıyorum. Bizi Selanik’ten Sulh Vapuru getirdi. Yolculuğumuz İzmit’te sona erdi.”
Önce Gölpazarı
Ali Solmaz ve ailesi, Vodina’nın Kapiyani Köyü’nden başlayıp Bilecik’in Vezirhan Beldesi’nde süren yolcuğunun ara duraklarından biri olan İzmit’te de bir süre beklemiş. Daha sonra kara trenle ver elini Osmaneli.
Solmaz anlatıyor:
“Osmaneli’nde iki gün durduk tren içinde. Sonra kafile halinde Gölpazarı’nın Reşadiye Mahallesi’ne gittik. Tarih 15 Mart 1924’tü. Gölpazarı’nda iki sene oturduktan sonra buraya, Vezirhan’a yerleştik. Vezirhan’ın yerli halkı fakirdi. Biz gelince sevindiler. Yanımızda sarı liralar getirmiştik. Ama ilk başlarda çalışmadığımız için liraları bitirdik. Sonra Gazi Paşa bize ayda 50’şer lira verdi bir zaman.”
Ve sıra bu röportajın da son satırlarında. “Babam buraya bir türlü alışamadı. Kapiyani’ye dönme umudu içindeydi hep. Annem de öyle. Annem ‘buradan ne kız alırız, ne de kız veririz’ derdi. Tabii ki köyümü görmek isterim. Ama yaşım 100. Oraları özlüyorum. Ah bir görebilsem... Götürün de göreyim.”
İSKENDER ÖZSOY
http://www.haberbu.com/haber/Bir-gorebilse-memleketini-/3063