Doksan üç savaşı olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda, Tuna boyundaki Plevne'de Gazi Osman Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun, üstün düşman kuvvetleri (Rusya ve Romanya) karşısında gösterdiği kahramanlık örneği olan savaşlara verilen addır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı başlarken, Rusların savaş tasarılarına göre, sağ kanadı teşkil eden Krodner komutasındaki birlikler, Niğbolu'dan Plevne'ye kadar Vid Suyu hattını işgal ederek Vidin'de bulunan Osman Paşa'ya karşı bir cephe meydana getireceklerdi. Bunun için de önce Niğbolu'nun ele geçirilmesi gerekiyordu. 3 Temmuzda başlayan Niğbolu saldırısında Ruslar başarı kazandılar. Osma ırmağının sol sahilinde mevzilenen üç tabur Osmanlı piyadesi Rus süvarilerinin arasında geçerek Plevne'ye çekilmeyi başardılar. Ruslar Niğbolu'yu ele geçirdikten sonra bu mevzi üzerine yöneldiler. Krodner kumandasındaki General Schildner tümenini Plevne üzerine sevketti. Schildner de Plevne gibi açık bir şehirde zayıf bir muhafız kıtası bulacağı düşüncesinde idi. Halbuki Osman Paşa, Rusların Zimniçe'den Tuna'yı aştıkları haberini aldığından beri, Rus kuvvetleri Doğu ordusu ile birlikte nasıl bir çember içine almayı tasarlarken, Bulgaristan ve Balkan Yarımadası içine açılan yolların kavşağı olan Plevne'nin askeri önemini de tespit etmiş bulunuyordu. Bu sırada serdar-ı ekrem Abdülkerim Nadir Paşa'dan aldığı emir üzerine Niğbolu'ya yardıma yetişmek maksadıyla derhal yola çıkmıştı. Ne var ki geç kalınmış olduğundan ilk hamlede Plevne'yi tutmak gayesiyle ve süratle bu mevziye yöneldi. Plevne savunmasının çeşitli safhaları vardır:
BİRİNCİ PLEVNE SAVAŞI:
Osman Paşa, cebri yürüyüşle Rahova üzerinden Plevne'ye geldi. Osman Paşa, Plevne çevresinde 15.000 savaşçı ile 58 parça top toplamak kudretini de göstermiştir. Bütün birliklerini Vid Suyu'nun sağ sahilini tahkimde kullandı.
8 Temmuzda Ruslar, 12.000 asker ve 70 parça topla Plevne'nin kuzey ve doğu kesimlerinden saldırıya geçtiler. Rus piyadeleri açıktan, uzun kollar halinde hücuma geçiyorlar ve Osmanlı askerinin şiddetli ateşi altında eriyorlardı. Ruslar 3.000 kişi kaybederek çekilmek zorunda kaldılar. Osmanlıların kaybı ise 1.000 kadar şehitten ibaretti. Rusların Osma Çayı'na doğru çekilişlerinde Osman Paşa onları takibe kalkışmadı. Sofya ile Vidin yollarını denetimi altında tutacak tedbirleri alırken, Plevne'nin kuzey ve güney kesimlerini de tahkim ederek iki kanadını Vid Irmağı'nın sağ sahiline dayatarak Plevne'yi müstahkem ve heybetli bir ordugah haline getirdi. İhtiyat kuvvetleri ile levazım ve cephaneyi de buraya taşıttı.
İKİNCİ PLEVNE SAVAŞI:
8 Temmuz yenilgisinden sonra Grandük Nikola, Krodner'i Şakovoski tümeni ve Skobelef süvarileri ile takviye ederek bütün güçleriyle saldırı emrini ermişti. Krodner'in emrinde şimdi 35.000 savaşçı ve 170 parça top vardı. Buna karşılık Osman Paşa'nın 20.000 askeri ve 58 topu bulunuyordu. Savaş 17 Temmuzda başladı. Ruslar yine iki koldan saldırıya geçtiler. Yalnız saldırı kuzeydoğu ve güneydoğu doğrultusunda yapıldığından, cephe daha mahdut sayılabilirdi. Bu savaşta Rus topçusunun sayıca üstün olması, Osmanlı toplarının uzun menzilli oluşları ve piyadenin de toprak tabyalar arkasında gizlenmiş bulunmaları yüzünden bir işe yaramamıştı. Rus piyadelerinin ise boşuna bir gururla kalabalık yığınlar halinde, boy hedefi teşkil etmeleri, Osmanlı topçusunun yıldırım gibi tesir etmesine ve onları orak gibi biçmesine yaramıştı. Bu zor durumda gece, Ruslara yardımcı oldu. 19 Temmuz sabahı Rusların ricatı o kadar intizamsız idi ki ufacık bir takip, kesin bozguna yol açabilirdi. Ancak, Osman Paşa'nın bu savaşta bütün yedeklerini kullanmış olması, kolordusunda süvari birliklerinin bulunmayışı, bu fırsatın kaçırılmasına sebep oldu. Ruslar 7.300 ölü vermişler, buna karşılık Osmanlıların kaybı 2.200 şehit ve yaralı olarak tespit edilmişti.
18 Temmuz zaferinden sonra Osman Paşa, gerek Livaç yoluyla Şıpka'da bulunan Süleyman Paşa ile gerek, Tırnova yoluyla Mehmed Ali Paşa ile birleşmek için harekete geçmesine müsaade edilmesini istediyse de İstanbul'dan gelen kesin emirde Plevne'yi müdafaaya devam etmesi bildiriliyordu. Osman Paşa bunun üzerine tahkimata devam etti. Vidin ve Sofya'daki ihtiyatlarını Vid Irmağı'nın sol sahili üzerinden karargahına getirtti. Ağustos ortalarında emrindeki küçük Osmanlı ordusu 40.000'i bulmuştu. Plevne müstahkem mevkii ise kuzeyde Bukova, doğuda Griviçe, güneydoğuda Radişev, güneybatıda da Krışin olmak üzere başlıca dört bölümden oluşuyordu.
Bu sırada Plevne önündeki Rus-Romen müttefik ordusu 100.000 asker ve 450 parça topa yükselmişti. Bu orduya Romanya prensi Karol şeklen kumanda ediyor, ordunun kurmay başkanlığını Rus generali Zotof yapıyordu.
Müttefiklerden Romenler, Vid ile Iskar arasındaki sol kanada yerleşmeye cesaret edemediler. Böylece düşman kuvvetler Vid Irmağı'nın sağ sahilinde sağlam bir şekilde tutundular. Mevsim ilerlemekte olduğundan genel karargah kuzey, doğu ve güneyde bulunan kolordularını Osmanlı mevzilerine yaklaştırma kararını aldı. Bunu gören Osman Paşa, 19 Ağustosta Plişat üzerinden ilk huruç hareketine girişti ise de fazla kayıp verdiğinden geri dönmek zorunda kaldı. Buna karşılık Skobelef ile İmeretinski 21-22 Ağustosta Livaç mevkiini zabtederek Osman Paşa'nın muvasalasını kestiler. Rus karargahı artık kesin sonuç alma zamanının geldiğine kanaat getirmişti. Bunun için de Çar ile Grandük Nikola karargahlarını batı ordusuna naklettiler. Kesin hücum günü Çar'ın doğum günü olan 31 Ağustos olarak tespit edildi. Ayın 26'sından itibaren Romenler sağda 4. ve 9. kolordular merkezde, Skobelef ve İmeretinski kuvvetleri soldan hücum kollarını harekete geçirdiler.
YEŞİL TEPELER SAVAŞI:
26-29 Ağustos günlerinde Rus topçusu kesif bir bombardımana başladı. Osmanlı topçusu ise buna, idare ederek cevap veriyordu. Osman Paşa toplarını seyyar tabyalar haline getirdiğinden, daha tesirli bir ateş sistemi kurmuştu. Piyadelerini de kendi buluşu olan gömülü toprak siperler ardına gizlediğinden Rus topçu ateşi tesirsiz olduğu halde Rus piyadeleri açıkta bulunduklarından büyük kayıplara uğruyorlardı. Topçu ateşinin gerekli tesiri yaratamaması kesin hücum tarihinin 31 Ağustosa alınmasına sebep oldu. Ayın 31. günü sabahı başlayan hücumda Romenler Griviçe'nin kuzeyinde büyük bir bağımsız istihkamı zapt ettiler ve bunu Rusların desteği ile koruyabildiler. Sol kanatta bulunan Skobelef ile İmeretinski Leontief'in süvari birliklerinin himayesinde Krışin Tepesi'ne doğru saldırıya geçti ve tepedeki iki bağımsız istihkamı daha ele geçirmeyi başardı. Bu sırada Osmanlı müdafaası merkezde bütün saldırıları kırmış, Rusları çekilmeye mecbur etmişti. Böylece serbest kalan Osmanlı ihtiyat kuvvetleri, Skobelef üzerine yöneldiler. Bu durum karşısında Rus generali taarruzu durdurmak zorunda kaldı. O geceyi istihkamlarda geçiren Ruslar, 1 Eylül sabahı çekilmeye başladılar. Bu yenilgi Rus ve Romenler için pek ağır olmuştu. Onların 22.000 kişiyi bulan kayıplara karşılık, Osmanlı yaralı ve şehitleri 4.000 civarında idi. Skobelef ise piyadesinin yarısına yakınını kaybetmişti.
ÜÇÜNCÜ PLEVNE SAVAŞI:
Bu yenilgiden sonra Ruslar müttefikleri Romenlerle birlikte 7 Eylülde tekrar saldırıya geçtiler. 11 Eylüle kadar süren topçu ateşi altında Osmanlı mevzilerine yaklaşan düşman, neticeyi 11 Eylülde almaya kalkıştı. Birbiri ardına yaptığı üç taarruzla Kayalı Dere mevzilerine girmişlerse de verdikleri 20.000 kişiyi bulan ağır zayiat üzerine çekilmek zorunda kaldılar. Bu başarılar üzerine Sultan II. Abdülhamid 21 Eylülde Osman Paşa'yı gazi unvanı ile taltif etti.
DÖRDÜNCÜ DERE (ABLUKA) (13 EYLÜL- 10 ARALIK 1877):
Rus genel kurmayı, Osman Paşa'yı savaş meydanında yenilgiye uğratamayacağı sonucuna varınca, daha tesirli bir tedbir almaya karar verdi. Plevne kuşatması komutanlığına çağırılan Sivastopol müdafii Todleben, Plevne mevziini abluka altına alarak, açlık sonunda teslim olmayı zorlamayı tasarladı. Bu maksatla Rus ve Romenlerin ne kadar ihtiyat kuvvetleri varsa Plevne'de toplandı. Gorko komutasındaki bir ordu Vid Irmağı'nın sol sahiline gönderildi. Bu ordunun görevi Osman Paşa'nın Ekim başına kadar aldığı 30 tabur takviye kıtaatı, erzak ve mühimmat damarı olan Sofya- Vidin yolunu kesmekti. Gerçekten de Gorko, Ekim ortalarında Dubinik ve Teliç'te elde ettiği başarılarla istenen sonuca ulaşmış oldu. Tedleben, bunun üzerine Osman Paşa'nın mukavemetinin kırılmasının artık gün meselesi olduğunu bildirdi. Birkaç gün önce de 7 Ekimde 15 tabur piyade, 2 süvari alayı, 12 top ve 500 arabalık son imdat kuvveti Rus hatlarını yararak Plevne'ye girmişti. 24 Ekimde ise Rus kumandanlığı 6 tümen ve 4 alaydan oluşan 100.000 piyade, 5 süvari tümeni, 609 top ve 35.000 kişilik Romen kolordusu ile 75 km.'lik bir çember meydana getirmiş bulunuyordu. Osman Paşa bu durumda dahi imdat kuvvetlerinin yetişeceği ümidi ile direnme kararında idi. Bu arada Skobelef yeni bir taarruzla Yeşil Tepeleri işgal etti. Ruslar 40.000 savaşçı ve 10.000 de toplama askerle kuşatmada dayanan Osman Paşa'nın zahiresi 22 Kasımda tamamen tükenmiş bir kaç günlük erzak kalmış, hayvan yemi sıkıntısı da baş göstermişti. Cephane ihtiyatları da bitmek üzere idi. Bu günlerde (22 Kasım) Elena Geçidi'nde Çareviç ordusunu Rus Balkan ordusuna bağlayan kolorduyu yakalayıp yenilgiye uğratan Süleyman Paşa'ya Plevne yolu açıldı ise de o, Osman Paşa'yı kurtarmak yerine doğruca ilerleyeceği halde, Rusçuk'a yöneldi ve Ziştoyi civarında feci bir yenilgiye uğradı.
Süleyman Paşa'nın yenilgiye uğradığı haberi gelince, Osman Paşa için yapılacak iki iş kalmıştı. Teslim olmak ya da bir huruç hareketine girişerek son kahramanlığı da göstermek. Osman Paşa ikincisini tercih elti. 30 Kasım gecesi tümen ve alay komutanlarını, kurmay başkanı Mirliva Tahir, Hasan, Adil, Ahmed, Ömer ve Ali paşaları karargahında toplayarak düşüncelerini anlattı. Onların da muvafakatlerini alarak varılan kararı bir mazbata ile tespit ettirdi. Bundan sonra ordusunu iki gruba ayırdı. Birinci ve yarma hareketini yapacak olan vurucu gurubun komutasını üzerine aldı. İkinci grubu ise toplama askerleri yaralı taşıyan arabaları ve Plevne'nin 300 hane kadar olan Türk halkı teşkil ediyordu. Osman Paşa mevcut silah ve yiyecekleri bütün askerine dağıttıktan sonra Vid Irmağı üzerine öküz arabalarından bir kaç köprü attırdı. 9 Aralıkta ağırlıkları, ihtiyatları ve ikinci grubu köprü başlarına indirdi. O gece ezani saat 2'de yarma hareketine girişti. Saat 10'da Vid Suyu'nu aşarak düşmanın birinci muhasara hattını yardı ve tespit ettiği yerde birlikler içtima ettiler. Bunun üzerine ikinci grup harekete geçti. Ancak bu kafile, yapısı itibarıyla ağır hareket ediyordu. Köprülerin orta yerine geldiklerinde sol kanattan düşmanın topçu ateşi ile karşılaşınca dalgalandı. Osman Paşa, vurucu birliklerine saldırı emri verirken, ikinci grubu da düşmüş olduğu vartadan kurtarmaya çalışıyordu. Birinci grup ikinci düşman hattını da yarıp 1.000 m. kadar ilerlemişti ki, yeni bir kuşatma hattı ile karşılaştı. Burada kanlı bir savaş başladı. Çevredeki Rus ve Romen birlikleri de yardıma koştular. Topçu ateşi altında sürdürülen savaş korkunçtu.
Bu sırada Osman Paşa'nın atı bir şarapnelle devrildi ve kendisi sol bacağından yaralandı. Onun düştüğünü gören askerlerin maneviyatı birden çöktü. Osmanlı saflarında dağılma alametleri görüldüğü gibi Romenler ikinci gruba dahil birlikleri şose üzerinden teslim almaya başladılar. Bu durumda tümen ve alay komutanlarının da müracaatları üzerine Osman Paşa ister istemez teslim olmak üzere karargahına beyaz bayrak çekti. Osman Paşa metbu hükümdarına baş kaldırmış olarak telakki ettiği Romanya prensi Karol'e teslim olmayı reddederek kılıcını Todleben'e verdi. Böylece 32.000 muhariple 80 top Rus ve Romenlerin eline geçmiş oldu. Osmanlı tarihinin en şahametli müdafaa savaşlarından biri de 156. gününde, 10 Aralık 1877 Pazartesi günü sona ermiş oldu.