Araştırma Bulgaristanda değil, Makedonyada yapılmıştır. Makedonlar; kaynakların araştırılmasında ve anlamlandırılmasında Bulgarlar gibi ön yargılı değildirler. Bulgarlar çoğu zaman tarihsel kaynakları siyah-beyaz olarak değerlendirmektedirler. Gerçekler ise gri tonlara sahiptir. Tarih ne karadır, ne de beyaz..
Bulgarlar Osmanlı tarihine Türk boyunduruğu olarak bakarak bir yerde kendilerine yazık etmektedirler. Bu bakış açısı maalesef hep düşmanlık üretmiştir. Osmanlı egemenliği onlara göre illa kapkara bir esaret dönemidir. Bu anlamda bilimsel değil, ideolojik davranıyorlar. Halbuki Osmanlı dönemi başta Türkler için dahi ne baştan başa muhteşem bir dönemdir, ne de baştan başa kara bir dönemdir. Gerçeği gerçek olarak, olduğu gibi görmek ve göstermek lazımdır.
Biz tarihi bir ideoloji olarak ele almıyoruz. Tarihsel kaynakları araştırıp, bunların objektif mi, yoksa sübjektif mi olduğunu değerlendiriyoruz. Bulgar entelijansiyasında totaliter dönem sonrasında objektif düşünen araştırmacıların ortaya çıkması ümit verici bir gelişmedir.
Bu kaynakta görüldüğü üzere 1467, 1519 ve 1583 yıllarına ait Osmanlı tahrir defterlerinin incelenmesiyle ortaya çıkan bilgiler yayınlanmıştır. Belgeler yabancı değil, yerli kaynaklıdır. Buna göre kentsel alanlarda köylere oranla daha yaygın bir biçimde İslamlaşma söz konusudur. Zaten Osmanlı döneminde Anadoludan zorunlu göçler daha çok Rumelideki kentlere yapılmıştır. Dolayısıyla Müslüman Türklerin Rumelideki halkı din yönünden etkilemesi kentlerde ağırlık kazanmıştır.
İstatistiklerin verdiği en önemli izlenim balkanlardaki Müslümanlaşmanın Osmanlının Rumeliye ayak basmasından itibaren uzun bir süre kendi doğal seyrinde gerçekleşmiş olup; kütlesel anlamda bir zorlama belirtisine rastlanmamaktadır.