Kusura bakmazsanız internetten kopyaladığım tulumla ilgili anlatıları buraya alıntılamak istiyorum:
Tulum:
Divan’da tim: Şarap dolu tulum. Divan’da tulkuk: Tulum, ürülmüş ve şişirilmiş tuluk. (Divani Lügat-İt-Türk Tercümesi, Kaşgarlı Mahmut, çeviren Besim Atalay) (Bu kitabın yazımı, 1072 yılında bitirilmiştir)
Kazakça tulıp: Hayvan yavrusunun derisi yüzüldükten sonra içine ot veya hava doldurulmuşu. (278, Kazak Türkçesi Sözlüğü) Eski Uygur Türkçesinde tuluk: Tulum. (s. 252, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü) Kırgızca Tulup, Hakasça tulup, Tatarca tursık, Altayca tuluş, Tuvaca tulup, Kıpçakça tulum...
Kafkas Karaçay-Malkar’da Gıbıt kopuz: Tulum çalgısı. (s. 202, Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü, Dr. Ufuk Tavkul)
Azerice tuluğbalabanı: Bir ucuna ses çıkaran düdük, diğer tarafında üflenecek meme takılan hava deposu musiki aleti, tulum. (s. 1153, Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü, Seyfettin Altaylı)
Gazimihal, Çağatay metinlerinde tulum çalgısının geçtiğini belirtir. (s.132, II. Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçları Sempozyumu Bildirileri)
Tulum, çok eski Türk icadıdır. İspatı ise, tulum çalgılarında görülen çift-düdük şeklinin aynısının, 1933 yılında Macaristan’ın Szolnok vilayetinde Avar Türklerine ait olduğu tespit edilen bir mezarda meydana çıkarılmış olmasıdır. Avarlar’ın bir kolu Trabzon taraflarına indiğini bildiğimiz için bu buluşların değeri büsbütün artıyor, belki o göçlere kadar çıkıyor. (s. 20, Türkiye’nin Etnik Yapısı, Ali Tayyar Önder)
En eski Türk musiki aleti çifte kavaldır. Bu kaval Macaristan’da Janoshida kazasında bir Avar mezarından çıkarılmıştır. Kaval turna kemiğinden gayet sanatkârane yapılmıştır. Bu çeşit çifte kavallar şimdi de Kafkaslarda ve bilhassa Volga çevresinde yaşayan halklar arasında kullanılmaktadır. Bu musiki aletini ana yurdu, büyük ihtimalle, Altay-Ural arası alanlardır. (s. 39, Tarihte Türklük, Prof. Dr. L. Rasonyi) Bu çifte düdüğün benzeri tulumunda “nav” dır.
Doğu Karadeniz’de tulum veya goda/guda:
1.Nav (analık, dillik), 2.Gövde (torba) ve 3.Ağızlık (dudula, lülük) parçalarından oluşur.
Farsça Nav: İçi kovuk oyuk şey. Kırgızca nay (ney): Tütün içmeğe mahsus çubuk. Azerice nov: Su oluğu. Kerkük’te nav: Öğütmek için buğdayın döküldüğü yer, değirmen oyuğu. Tulumdaki “nav”, “ney” veya “nav” dan gelen kelime.
Tulumda dudula: Ağızlık, nefes üflenen çubuk. Türkçe düdük kelimesinden. Lazcada lülük. Adıyaman’da lülük: Musluk. Ve gövde, Türkçe kelime.
Kafkas Kumuk-Balkar’da Küy: Şarkı, türkü. (Kumuk ve Balkar Lehçeleri Sözlüğü, G. Nemeth)
Özbekçe küy: Ezgi, melodi. Ve küylemek: Şarkı söylemek, terennüm etmek. (s. 71, Sözlük Özbekistan Türkçesi-Türkiye Türkçesi, Berdar Yusuf-Mehmet Mahir Tulun)
Çuvaş Türklerinde keve: Melodi, ezgi. (s.72, Çuvaş Sözlüğü, H. Paasonen)
Kazaklarda halk çalgıları eşliğinde çalınan güzel eserlere “küy” denilmektedir. (s. 366, Kazak Türkleri, Prof. Dr. Z. İsmail) Kazakça kayım: Şarkı yarışı. Kayırma: Şarkıda nakarat. (s. 156, Kazak Türkçesi Sözlüğü, Hasan Oraltay)
Altay Türklerinde kay: Boğaz, gırtlak şarkısı. Kayçı: Topşuur adı verilen müzik aletinin eşliğinde kahramanlık destanı anlatan halk ozanı. Kayda-mak: Gırtlaktan söylemek. (s. 101, Altayca -Türkçe Sözlük, Prof. Dr. Emine Gürsoy-Naskali Munaffak Duranlı)
Şor Türklerinde kayçı: Kopuz çalarak gırtlaktan şarkı söyleyen kişi. Ve kayla-mak: Gırtlaktan şarkı söylemek. (s. 44 Şor Sözlüğü, Nadejda N. Kupreşko Tannagaşeva)
Hakas Türklerinde hayla-mak (h, ünsüzü k sesine dönüşür ve “kayla-mak” olur): Gırtlaktan şarkı söylemek. (s.162, Örnekli Hakasça-Türkçe Sözlük, Ekrem Arıkoğlu)
Gagauz Hıristiyan Türklerinde gayda: Tulum (çalgı). Gaydadan çalma: Tulum çalmak. (s. 100, Gagauz Türkçesinin Sözlüğü, Prof. N.A.Baskakov)
Lazca guda: Tulum çalgısı.
Gürcüce guda: Şarab tulumu, hayvan derisinden yapılmış tulum şeklinde şarap kabı.
Bu çalgıyı (tulum) Ermeniler çalmaz ve horonu da bilmezler. Tulum, Türkler eli ile İskoçya’ya kadar gitmiştir. İskoç Gadası denilen çalgı tulumun ta kendisidir. Hemşin’de tulum çalmak, kayda vurmaktır. (s. 100, Hemşinliler, Ali Gündüz)
Yörüklerde gayda: Müzik aletinde düzen.