Sadece vatansever ve milliyetçi aydınlarmıydı ki sürülenler, hapse atılanlar ve idam edilenler!.. Elbette ki hayır!... Kendi insanına, toplumuna ihanet ederek Moskova’ya hizmet etmiş olanlar da bu kırımdan paylarına düşeni almışlardı. Örneğin, Çobanzade’yi ihbar eden Yakub Musanif, Dr. Ahmed Özenbaşlı ve Habibullah Odabaşı’nı Moskova’ya hedef gösteren Tevfik Boyacı gibileri de bir süre sonra idam edilmişlerdi. Veli İbrahim’in idamından sonra bu göreve Moskova tarafından atanan Mehmet Kubay (43) ve son olarak İlyas Tarhan ve İbrahim Sameddin de sözkonusu kurbanlar kervanında yerini almışlardı. Sovyet yöneticileri, Alman Ordularının Kırım’a yaklaştığı 1941’in Ekim-Kasım aylarında, yeni bir kırım hareketine girişmişlerdi. Almanlarla işbirliği yapabileceklerinden kuşkulandıkları Türkler, aydını-köylüsü, kadını-erkeği, yaşlısı-sütbebeği ile bu kırımdan kurtulamamışlardı. Hapishanelerdeki tüm mahkûmlar kurşuna dizilirken; hastahaneler ve hasta taşıyan vagonlar içindekilerle birlikte ateşe verilmişti. 4 Kasım 1941’de Almanların önünden kaçan NKVD mensupları, hınçlarını halk üzerine rastgele ateş açarak çıkarıyorlardı