Asırlarca süvarileriyle Avrupa'yı titreten ve Ruslar'ı atlarının ayakları altında tutan koca Kırım Hanlığı Osmanlı Devleti'nin elinden çıkış sürecinde iki padişahımızın hayatına mal olmuştur. 1774'te sona eren Osmanlı-Rus harbi sonunda imzalanan K. Kaynarca antlaşmasıyla Kırım'ın elden çıktığını gören Sultan III.Mustafa çok muzdarip halde felç geçirmiş ve kısa süre sonrada vefat etmiştir. Devamında 1783 yılında Rusların Kırım Hanlığını istila ve ilhak etmeleri, 1784'te Osmanlı-Rus savaşının kaybedilmesi ve beş yıl sonra 1789'da Özi kalesinin düşmesi Sultan I. Abdülhamit'in üzüntüden vefat etmesine yol açtı. Bütün nufusu Türk olan Hanlığın kaybı, Macaristan ve Orta Avrupa'nın gidişine benzemediğinden büyük bir ıstırap kaynağı oldu.
Bizim için bu denli önemi olan Kırım Hanlığının iki çok önemli hatası Türk tarihinin seyri bakımından oldukça önemli sonuçlar doğurmuştur.
1- Don-Volga Kanal Projesi: Don ve Volga nehirlerini bir kanalla birleştirerek Karadeniz ile Hazar denizini birbirine bağlamayı amaçlayan bu proje, Kırım Hanı Devlet Giray'ın ihanetiyle başarısızlığa uğramıştır. Eğer gerçekleştirilebilseydi;
- O sıralarda git gide güçlenen Rusların günyeye sarkmaları engellenecek,
- İran kuzeyden çevrilmek suretiyle tehlike oluşturmaktan çıkarılacak,
- Bütün sünni müslümanların halifesi olan Osmanlı sultanı, Sünni İslam ve Türk ülkelerinin fiili hakimi olacaktı.
Devlet Giray, bu kanal açıldığı takdirde Osmanlının artık o taraflarda kendi askeriyle iş görüp Kırımlılara ihtiyacı kalmayacağı böylece Kırım'ı ilhak edip merkezden valilerle idare edeceği gibi bir düşünceye kapıldığından çeşitli zorluklar çıkardı. Bu yüzden asker arasında menfi proraganda yaptı. Kışın altı ay sürdüğünü ve kimsenin soğuğa dayanamayacağını söyledi. Osmanlı teknik heyeti ve askerleri kışı geçirmek üzere Azak'a geldi ve bir daha kanal başına gidemedi. Bütün Türk yurtlarını tek bayrak altında toplayacak olan, Türk tarihinin çehresini değiştirebilecek büyük ve önemli bir teşebbüs böylece başarısızlığa uğradı. Ruslar bile projeyle dehşete kapılmışlar ancak karşı koyamamışlardı.
2- 1683 Viyana Kuşatması: Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın Haçlı kuvvetlerine karşı Tuna köprüsünü tutma görevini Kırım Hanı Murad Giray'a verdiğini ve bu görevin yerine getirilmediğini herkes hatırlar ancak aşağıdaki tarihi anekdotu hatırlamıyor olabilirsiniz.
Haçlı ordusu, Tuna köprüsünden geçerken, kendi askerleriyle bir tepeye çıkıp seyreden Tatar hanı, hucum etmesi için kendisine yalvaran Hanlık imamına şunları söyledi: "Sen bu Osmanlı'nın bize itdüği cevri bilmezsin. Bu düşmanın kovalanması benim için hiçbir şeydir ve bu işin dinimize ihanet olduğunu da bilirim. Ama isterim ki, onlar kaç paralık adam olduklarını görsünler. Tatarın kıymetini anlasınlar."
Bu ihanetle Viyana fethedilememiş ve Alman-Avusturya İmparatorluğu geri atılıp yerine tampon görevi üstlenecek güçlü bir Macar Krallığı kurma planı da suya düşmüştür. Macaristan ayakta durdukça Avusturya tehlike olmaktan çıkacak ve Türk devleti uzun yıllar rahat edecekti. Ancak Kanal projesi gibi bu düşünce de hayata geçememiştir.
Yukarda anlatılanlar Kırım'ın bugünlere kadar süren tarihteki talihsizliğini kendi eliyle hazırladığına kanıt olarak ileri sürülebilir.