Author Topic: Bulgar tarihine farklı bir bakış  (Read 7474 times)

0 Members and 1 Guest are viewing this topic.

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2348
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Bulgar tarihine farklı bir bakış
« on: April 19, 2008, 00:27 »
Bulgaristanda cetelesme faliyetleri, 1976 Nisan ayaklanmasi(Априлско въстание)  ve yankilari

Silâhlı hareketler - Çete Harekâtı
Въоръжена борба - Четническо движение

"Guerov il Ignatieff. No 30, Philippopolis, le 18/30 Mai 1862.Chiffre. Un soulevement ouvert des Bulgares Hant impossible, quelques uns ont en l'idee de faire aux Turcs la guerre de brigands et quelques bandes en sont dejil formees. On tache d'inspirer cette idee aussi aux bandes des brigands Bulgares qui circulent dans le district de Philippopolis, et pour y parvenir, on demande mon appui moral et la promesse de quelque subvention en cas d'une necessite extreme. Je demande les ordres de V. E. pour la reponse que je do is donner il cette demande." (Guerov)." (T. Pençev, Ed., Arbiv na Nayden Gerov, I., s. 284, Belge No 241).

18/30 Mayıs 1862 günü, Filibe'deki Rus Viskonsolosu Gerov, İs­tanbul'daki Rus Büyükelçisi İgnatiev'e üstteki şifreyi gönderir. Aslı Fransızca olan şifrenin Türkçesi şöyledir:

"Bulgarların açık bir ayaklanması imkânsız olduğundan, bazı­ları Türklere karşı çete savaşı yapmak fikrindedir ve şimdiden birkaç çete kurulmuştur. Filibe sancağında dolaşmakta olan Bulgar eşkıya çetelerine de bu fikir telkin edilmeye çalışıl­maktadır. Bunun için berim manevî desteğim ve son derece zaruret hâlinde bir miktar para yardımı vaadi istenmektedir. Bu isteğe vermem gereken cevap hakkında Ekselanslarının emirlerini rica ediyorum."

Aynı tarihlerde çete harekâtına geçilmesi hazırlıklarına baş­lanmıştı. Bu hazırlıkların organizatörü, Georgi Stoykov Rakovski (1821-1867) adında bir Bulgar ihtilâlcisi görünmektedir.

Bulgar ta­rihçilerinin çete harekâtının ideologu, millî kurtuluş harekatının ilk organizatörü olarak adlandırdıkları Rakovski, Kazan'da (Kotel) doğmuş, Karlova'da, İstanbul'da Kuruçeşme'deki Rum okulunda okumuştur. 1841 yılında Atina'ya gitmiş ve orada "Makedonya Der­neği" adlı gizli bir derneğin kurulmasında aktif rol oynamış. 1842'de İbrail'e geçmiş ve oradaki Bulgarlar arasında çetecilik hazırlıkları yapmıştır. Kırım Savaşı çıkınca, Rusya hesabına casusluk yapmak amacıyla İstanbul'da bir "gizli örgüt" kurmuş ve bir casus şebekesi meydana getirmiş. Türk ordusu hakkında bilgi toplayıp Ruslar'a iletmek amacıyla Türk hizmetine girmiş ve Şumnu Türk ordusunda tercüman olarak görev almış. Buradayken casusluğu anlaşılıp yakalanmış ve İstanbul'a götürülürken yolda kaçmıştır. 1858-60 yılla­rında Odesa'da bulunmuştur. 1860 yılında Belgrad'a yerleşmiş ve orada "Bulgaristan'ın siyasî kurtuluşu için" daha aktif çalışmaya başlamıştır. 1862 yılında ilk "Bulgar lejyonunu" kurmuştur. Bul­gar çete harekâtı, bu lejyonun kuruluşuyla başlatılır.

Panslavistlerle devamlı ilişki kurmuş olan Rakovski'nin, silâhlı harekete geçme yolundaki fikirleri, Filibe Rus Viskonsolosunun yu­karıdaki şifresinde ileri sürülen fikirlere benzemektedir. Rakovski'ye göre, silâhlı harekata çetelerle başlanacaktır. Bunun için eşkıya çe­telerinden faydaIanılacaktır. Yalnız bu çeteler sınır dışında hazırlanıp silâhlandırılacak ve uygun siyasî şartlarda Türkiye'ye salınacaklar­dır. Çeteler, bir merkezden yönetilecektir. Türkiye'ye girdikten sonra Bulgarları ayaklandıracaktır. Bulgar ayaklanması çıktıktan sonra da büyük devletler ve özellikle Rusya, şu veya bu şekilde meseleye müdahale edeceklerdir. Böylelikle Bulgarlar Türk yönetiminden kurtulup bağımsızlığa kavuşacaklardır. Rakovski'nin ve bir kısım Bulgar milliyetçilerinin inançları ve fikirleri kısaca budur (Kratka Bılgarska Entsiklopediya, IV, s. 342-343. Kinov vd., Vıorıjenata Borba..., s. 152-154).

Bu inançla, Sırbistan'da ve Eflak'ta (Romanya) (1862-1868) çeteler hazırlanıp Türkiye'ye gönderme işine girişili­yor. Belgrad'da Bulgar lejyonunu kurduktan sonra, 1862 yılında Rakovski, "Bulgaristan'da ayaklanma zeminini hazırlamak" ama­cıyla Hacı Stavri adında birini Sırbistan'dan Tuna Vilâyetine gön­deriyor. Kendisine, Bulgaristan'da ayaklanma çıkınca Sırbistan'daki Bulgar gönüllülerinin ve Sırp askerlerinin yardıma gelecekleri de bildiriliyor.

Hacı Stavri, Tırnova, Gabrova, Elena, Dranovo tarafla­rında dolaşıyor, çete toplamaya, ayaklanma hazırlamağa çalışıyor. 150 kişilik bir çete de hazırlanıyor. Ama, Türk makamları çabuk tedbir alıyor ve ayaklanma çıkmıyor.­

(Özetle: Son olarak, 5 Temmuz 1868 günü Ziştovi’nin doğusundan Tuna’yı geçen Hacı Dimitır ve Stefan Karaca çetesi Türk sahil muhafızlarınca görülüp, kovalama başlar, çarpışmalar meydana gelir. S.K.)

Bu son çete hareketinin bir sonucu olarak: İlk defa silâhlı Bulgarlarla silâhlı Türk köylüleri karşı karşıya gelip vurulmuşladır. Türk halkından da epey ölenler, yaralananlar olmuştur. Bulgarlarla Türkler arasındaki ilişkilerde, henüz ufak da olsa bir gedik, bir yara açılmıştır. Çetelerin kovalanması işinde sivil Türk halkının kullanılması, Filibe sancağında yeteri kadar asker ve zaptiye bulunmaması yüzünden o gün için bir zaruretti; fakat ilerisi için bir hata olmuştur. Bu noktada Türk makamları, Bulgar ve Türk halkını birbirine düşürme yolundaki Panslavist oyununa gelmişlerdir. Açılan yara ileride büyüyecektir.

 

1876 Nisan ayaklanması - Априлско въстание

 

1875 yılındaki ayaklanma denemesi fiyasko ile sonuçlanınca, asıl Bulgar ayaklanması 2 Mayıs 1876’da çıktı. Rumî takvime göre 20 Nisan 1876 günü patlak verdiği için Bulgari tarihine bu, “Nisan ayaklanması (Aprilsko vıstanie)” adıyla geçmiştir.

O zamanki bir gözlemciye göre bu ayaklanma, Panslavistlerin Osmanlı-Türk İmparatorluğu’na karşı girişmiş oldukları “büyük fesat zincirinin bir halkası” idi (Foreign Office Archives, Public Record Office, London, F.O. 424/43 - Confidential).

Başka bir deyinle, Nisan ayaklanması, beş yüz yıllık Türk yönetimi boyunca Bulgarların en önemli ayaklanmasıdır ve 1877-78 Türk-Rus Savaşına giden olaylar zinciri içinde bir yeri vardır.

Kırk yıla yakın bir zamandır, eğitim yoluyla, çete göndererek ve nihayet profesyonel ihtilâlciler görevlendirerek hazırlanan Bulgar ayaklanması çabuk bastırılmıştır. Türk karşı saldırısına hiçbir Bulgar ayaklanma merkezi 10 gün dayanamamıştır. 2 Haziran 1876 günü Rusçuk’taki  Fransız Konsolosu Aubaret şöyle yazmaktadır: “Bulgar ayaklanması bitmiş telâkki ediliyor. Dışarıdan gelmiş tahrikçiler tarafından çıkarılmış olan hareket, asla millî olmamıştı ve itibarla zaten dayanamazdı.” (Archives des Affaires Etrangeres de France, Turquie, CPC. Roustchouk 1876-1879, Tome 3, f. 37: "L'insurrection bulgare est.. consideree comme finie. Le mouvement, du a des agitateurs venus du dehors, n'a jamais ete national, il ne pouvait done pas se maintenir." (Roustcouk, le 2 Juin 1876, Dir. politique No 9)

Ayaklanmanın sonuçlarını yerinde tahkik eden İngiliz memuru Baring, bu konuda şunları yazmaktadır:

"(Ayaklanmanın) başlıca tahrikçileri dışarıdan gelmiştir ve dış tahrik olmasaydı ayaklanma çıkmayacaktı; fakat bunların kendi ihtilâlci ve Panslavist fikirleriyle halkı ne dereceye ka­dar endoktrine ettiklerini söylemek kolay değildir... Papazlar ve öğretmenler ihtilâlci eğitime muhtemelen en fazla kulak verenlerdi ve çorbacılardan bazıları da işe karıştırılmışlardı. Fakat saygıdeğer Bulgarların çoğunluğunun buna fiilen katıl­madıklarına inanıyorum... Köylüler, Türkler kendilerini öldü­recek diye aldatılarak köylerini boşaltmışlardır; küçük kasa­balar halkı tehditle ve son derece aşırı yabancı yardım vaadiyle ayaklanmaya iştirak ettirilmişlerdir... İhtilâl iyi plânlanmış, fakat sefilce uygulanmıştır. Halkın kalbi açıkça bununla değildi. İsyancılar masum Türkleri öldürmek ve diğer isyan hareketlerinde bulunmakla hata ettiler. Fakat fiilen kendilerine karşı hücuma geçildiği zaman gösterdikleri direnme, direnme sözüne lâyık değildir." (Report by. Mr. Baring, 1.IX.1876, F.O. 424/43, p. 353)

Sonuç olarak 1876 Bulgar ayaklanması üzerine şunlar söylene­bilir: Ayaklanma politik bir ayaklanmaydı, sosyo-ekonomik neden­lerden dolayı çıkmamış, Türkiye üzerinde ayrı bir Slav devleti kur­mak veya Bulgarları Osmanlı-Türk İmparatorluğu’ndan koparmak fikriyle hazırlanmıştı. Ayaklanmayı hazırlayanların arkasında Rus­ya ve Panslavizm vardı. Ayaklanma yurt dışında plânlanmış, dışa­rıdan gönderilen profesyonel ihtilâlciler tarafından çıkarılmıştı. Ayaklanmanın ilk kurşunu Filibe Rus Viskonsolosu Nayden Ge­rov'un doğduğu köyde atılmıştı. Yine ayaklanma en fazla Filibe ve Tatarpazarcık kazalarında yayılmıştı. Bu bölgedeki büyük Bulgar köyleri, Kırım savaşından beri Panslavistlerin yoğun çalışma alan­larıydı. Aslen Bulgar olan Filibe Rus Viskonsolosu Gerov, ayaklan­manın bu bölgede hazırlanmasında rol almıştı. Gerov'un arkasında Panslavizmin bayraktarlarından olan Rusya'nın İstanbul Büyükelçi­si İgnatiev bulunuyordu (İgnatiev'in bu ayaklanmanın arkasında olduğuna dair o zamanki Türk makamlarının eline önemli belgeler de geçmişti. Viyana'da çıkan Neue Freie Presse gazetesi 21 Temmuz 1876 tarihli bir İstanbul telgrafında şunları yazmıştı: "Constantinople, 21 Jui11et 1876. İl Y a deux jours Sir H. Elliot a ete informe par le Grand Vizir que Midhat Pacha avait ete mis, par des amis a lui, en possession de documents fort compromettants pour l' Ambassadeur de Russie; depuis dix semaines ıes dits documents avaient ete communiques au Conseil des Ministres... Le contenu des documents en question serait tenu secret par les Ministres, bien qu'il ait des raisons de croire que Sir H. Elliot soit au courant de l'affaire. Aujourd'hui il ressort que le General Ignatief aurait provoque son conge du jour ou il a appris la decouverte faite par les Ministres ottomans..." Loftus to Derby, St. Petersbourgh, August 1, 1876, Conf, 341, F.O. 424/43, p. 30, No 56 and incl. Rusya bu haberi yalanlamış ve Gorçakov İngiliz Sefiri Lord Loftus'a, anılan belgelerin sahte olduklarını, Viyana'daki Polonyalılar tarafından düzenlendiklerini söylemiştir. Loftus to Derby, St. Petersbourgs, Aug. 15, 1876, Conf. No 355, F.O. 424/43, p. 129, No 226: "These papers, Prince Gortchakow said, were spurious or forged documents, and were fabricated by a company of Poles at Vienna, who made trade of it..." Fakat Tem­muz 1876'da Petersburg'a giden İgnatiev'i Türk Hükûmeti geri kabul etmek istememiş ve ancak İngiliz baskısı ile İgnatiev tekrar Türkiye'ye kabul edilmiştir. Elliot to Derby, Therapia, September 14, 1876, Most confidential, No 1011, F.O. 424/43, p. 485-486, No 796.: "The person sent to me confidentially by the Sultan this morning spoke of the dread H. M. felt at the thoughts of having to receive General Ignatief upon his return here... i thought it right to observe that any endeavour to obtain his recall at this moment would be unadvisable..." İgnatiev'in Türki­ye'ye dönmesine karşı koyulmaması için İngiltere'nin Türkiye nezdinde başka diplomatik teşebbüsleri veya daha doğrusu baskıları da olmuş­tur. Derby to Elliot, September 30, 1876, No 610, F.O. 424/43, p. 574, No 961).

Pananslavistler, Bulgar ayaklanmasını hazırlarken Filibe bölgesine özellikle önem vermişlerdi. Çünkü bu bölgenin milliyetler ça­tışması bakımından, stratejik önemi vardı. Güneyden gelen Helle­nizm, doğudan gelen Türklük ile kuzeyden uzanan Slavlık bu bölge­de rastlaşıyor, çatışıyordu. Burada bir Bulgar ayaklanması çıkarmakla Panslavizm, Türklere ve Hellenizme üstünlük sağlamak amacı gütmüştür.

Ayrıca Bulgar ayaklanmasını Rodop Dağları eteklerine kadar yaymakla Panslavistler, kurmayı tasarladıkları Slav Bulgar devletini buralara kadar uzatmak emelini beslemişlerdir. Çünkü o tarihe kadar "Bulgaristan" denince Tuna ile Balkan sıradağları ara­sında kalan Tuna Vilâyeti kastediliyordu. Görev çevresi Tuna Vilâ­yeti olan Rusya'nın Rusçuk Başkonsolosluğunun kapısında ve tabe­lasında da "Rusya'nın Bulgaristan Başkonsolosluğu" yazılıydı. 1876 Bulgar ayaklanmasından sonra, İgnatiev'in emriyle, bu tabelâdaki "Bulgaristan" sözü çıkarıldı. Panslavistlerin gözünde artık Bulga­ristan, yalnız Tuna Vilâyeti ile sınırlandırılamazdı, ta Rodoplar’a ve Makedonya'ya kadar uzanması gerekliydi (Bu konuda Fransa'nın Rusçuk Konsolosu şunları yazmaktadır: "... Jusqu'ici, on entendait par Bulgarie le vilayet du Danube y compris bien entendu, les Sandjaks de Sofia et de Nisch, plus quelques districts faisant ii tort partie de Philippopoli. Les Russes eux-memes reconnaissaient la justesse de cette delimitation... J'avais done pu lire, depuis mon arrivee ii Roustchouk, sur l'ecusson du Consulat General de Russie comme ii la porte de tous mes collegues, les mots: "Consulat General en Bulgarie". Mais le General Ignatieff, sentant qu'un pareil aveu pourrait se retourner contre lui, a ordonne ii ses agents d'effacer le mot de Bulgarie, j'ai en effet appris... que cette province a tout d'un coup Hendu ses limites jusqu'ii Salonique et Monastir..." Archives des Affaires Etrangeres de France, CPC. - Turquie, Roustchouk, 1876-1879, Tome 3, ff. 127-128. Burada yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, Panslavistlerin bayraktar­larından olan Rusya Büyükelçisi İgnatiev'in "Büyük Bulgaristan" emeli üzerindeki çalışmaları, 1876 Bulgar ayaklanmasından çok önceki yıllara kadar gitmekte idi. Gerek Rusya Dışişleri Bakanlığı Asya İşleri Dairesi Müdürü olarak, gerek 1864'te İstanbul'a Büyükelçi geldikten sonra İgnatiev, güney Bulgarlar arasında sistematik olarak Slavlık bilincini geliştirme politikası gütmüştür. Bununla da yetinmeyerek Ro­doplar bölgesindeki Pomakları da Slavlaştırma ve bu şekilde ileride kurulacak olan Büyük Bulgaristan'ın sınırlarım Ege Denizi’ne kadar uzatma açgözlülüğünü göstermiştir. Pomaklar arasında Bulgarlık fikrini yayma talimatı vererek 1869 yılında Filibe Viskonsolosu Gerov'u Rodoplara göndermiş, kendisine çeşitli raporlar hazırlatmıştı. Arhiv na Nayden Gerov, Cilt l, s. 519-520, Belge No 461, s. 503, Belge No 449 vs.). Kısaca, Filibe bölgesindeki ayaklanma, “Büyük Bulgaristan” emeli için hazırlanmıştır.

Ayaklanmanın asıl liderleri yurt dışından gönderilmişti, ama, ikinci derecedeki elebaşıları yerli Bulgarlardandı. Bunlar arasında öğretmenler ve papazlar geniş yer tutmaktaydı. Çünkü kilise ve okul, Rusya'nın ve ihtilâlci Panslavistlerin çok önceden el attıkları ocaklardı. Papazların bir kısmı ile öğretmenlerin çoğu Rusya'da yetiştirilmişti. Sonra 1870-71 yıllarında bunların bir kısmı gizli ih­tilâl teşkilâtı içine alınmışlardı. Ayaklanmaya katılırken bunlar gö­nüllü ve bilinçli idiler.

Fakat köylü kitle, bilinçli değildi, gönüllü de değildi; ayaklan­maya sürüklenmişti. Ayaklanma hazırlıklarına girişildiği zaman köylüler arasında yoğun bir propaganda ile bir "katliam" korkusu, "yok edilme" psikozu yaratılmıştı. Kasten yaratılan bu korku iledir ki, Bulgar köylüleri silâhlanmıştı. Fakat bu silâhlanan insanlar is­yan çıkarılacağını, çoğunlukla bilmiyorlardı.

Köylü kitle, Pansla­vizm ideolojisine kayıtsızdı; uzun vadeli nazariyelere aldırış etmi­yor ve kısa vadeli çıkarlarından ötesini pek düşünmüyordu. Bunla­rın ayaklanmaya katılması bir olup bitti sonucu olmuştu. Köylerine gelmiş zaptiyelerin isyancılar tarafından öldürüldüğünü gören bu insanlar, kısmen çaresizlik içinde komitecilerin yanında yer almış­lardır. Bir kısım köylüler ise düpedüz silâh tehdidi ile ayaklanmaya iştirak ettirilmişlerdir. Bunlara geri dönüş yolunu kapatmak için, isyancılar, köyleri ve evleri yakmışlardı. Korku ve tehdit ile ayaklanmaya katılanların sayısı 7-8 bin kişiyi bulmuştu. Ama ayaklan­ma asla bir kitle hareketi hâlini almamıştı. Büyük kitlenin desteğin­den yoksun olduğu için de ayaklanma temelsizdi.

Bu yüzden Bulgar ayaklanması çok çabuk bastırılmıştır. Türk halk gönüllüleri veya Türk askerleri yaklaşınca, isyancılar arasında çabucak dağılma ve panik baş göstermiştir. Yurt dışından gönderi­len liderlerin ve yerli komitecilerin çabalarına rağmen, isyan cephe­leri pek tutunamamıştı. Bazı köylerde ayaklanma birkaç saatlik çarpışmadan sonra bastırılmıştı. Bazı yerlerde birkaç gün çarpışma olmuştu. Fakat hiçbir köyde veya ayaklanma merkezinde Bulgarlar, bir haftadan fazla dayanamamışlardır. Bu açıdan bakılınca, 1876 Bulgar ayaklanması küçük bir olaydır, denilebilir. Hele bir yıla ya­kın zamandır bastırılamayan Bosna-Hersek ayaklanmasıyla karşılaştırılınca, bir haftada bastırılmış Bulgar ayaklanmasının önemsiz olduğu bile söylenebilir.

Fakat, Bulgar ayaklanması, yankıları veya daha doğrusu Türk­lere karşı istismar edilişi bakımından, Bosna-Hersek ayaklanmasın­dan çok daha önemlidir.

Avrupa'da girişilen kampanyanın birkaç ana hedefi vardı: Ön­ce, Türklerin "suçlu" oldukları Avrupa'ya da kabul ettirilmek ama­cı güdülüyordu. Bir defa Türklerin "suçlu" oldukları kabul ettiril­dikten sonra artık iş nispeten kolaylaşacak, Türkiye, büyük dev­letlerce sanık sandalyesine oturtulup mahkûm edilecekti.

"Suçlu"yu cezalandırmak için önce Avrupa'nın müştereken harekete geç­mesi istenecek, bu olmadığı takdirde Rusya tek başına bu "cezalan­dırma" işini üzerine alacaktı. Bu durumda da Türkiye'nin yanında dost ve müttefik bir devlet bulunmayacaktı. Türkiye'yi yalnız bırak­ma hedefi bakımından öncelikle İngiltere kamuoyunun Türkiye aley­hine çevrilmesi büyük önem taşıyordu.

Almanya zaten Rusya'dan yanaydı, Fransa ise 1870-71 savaşından yenik çıkmıştı, yeni bir inisiyatif alamazdı. Esasen Selânik olayı yüzünden Fransız ve Alman kamuoyu büyük ölçüde Türkiye aleyhine dönmüştü.

(Selânik olayı şudur: Müslüman olmak için Selânik'e gelen bir Bulgar kızının aslen Rus olan Perikli Lazari adındaki Amerikan Konsolosunca Türklerin elinden alınıp kaçırılması üzerine, Mayıs 1876'da, Selânik hal­kı galeyana gelmişti. Bu yüzden çıkan karışıklıkta Selânik'teki Fransız ve Alman Konsolosları 6 Mayıs 1876 günü öldürüldüler. Bu olay Alman­ya'da ve Fransa'da geniş yankılar yaptı. Almanya ve Fransa hükûmet­leri Selânik limanına savaş gemileri gönderdiler. Suçlular asıldı. Al­manya'ya ve Fransa'ya yüksek tazminat ödendi. Fakat buna rağmen bu ülkelerde kamuoyu Türkiye aleyhine dönmüştü. Burada belirtmek gere­kir ki, birkaç ay sonra Tiflis'teki Türk konsolosu ve eşi de öldürülmüştü /F.O. 424/47 - p. 100, No 408/. Fakat, Selânik'te öldürülen yabancı konsoloslar için Avrupa'da kıyamet koparılırken, Tiflis Türk Konsolo­sunun ve e§inin öldürülmesi hiç yankı yapmamıştı. Rusya, bu olaydan dolayı Türkiye'ye üzüntülerini bildirmekle yetinmiştir.)

Avusturya'ya Bosna-Hersek vaat edilmişti ve bu devlet Türkiye lehine harekete geçip Rusya'yı durdurmaya kalkışmazdı. Türkiye'den yana olabile­cek bir tek devlet vardı, o da İngiltere idi. Öyleyse İngiltere'de yo­ğun bir Türk düşmanlığı kampanyasına girişip bu ülkede de kamuoyunu ve hatta hükûmeti Türkiye aleyhine çevirmek elzemdi.

İngiltere'de, Bulgar ayaklanması üzerine önce birkaç haberden sonra asıl sistematik kampanya Daily News gazetesi tarafından açıldı ve bu kampanyada J. A. MacGahan adlı bir Rusofil Amerikan gazetecisi kullanıldı. MacGahan, 32 yaşında bir gazeteci idi. 28-29 yaşlarında iken, 1872-73 yıllarında Rusya'da bulundu ve Haziran 1876'da özel olarak Türkiye'ye gönderildi (Osvobojdenie Bolgarii ot turetskogo iga, Dokumenti... I, s. 687). Çok muhtemelen Rus altınıyla beslenen bu gazeteci, görünüşte "New York Herald" ga­zetesi muhabiri olarak Türkiye'ye gelmişti, fakat aslında Daily News ve Spectator adlı İngiliz gazetelerine imzasız yazı yazıyor­du (“Mr. M'Gahan, who passed as the correspondent of the ‘New York Herald’, but whose chief object was to write to the ‘Daily News’, and I believe, the ‘Spectator’..." W. Baring to Elliot, September 5, 1876, Confidential, F.O. 424/43, p. 373, No 603/1).

MacGahan, 23 Haziran 1876 tarihli Daily News gazetesinde, "Bulgaristan'da Müslüman Vahşeti" (Muslim Atrocities in Bul­garia) başlıklı uzun yazısıyla kampanyaya başladı. Yazıda, Bulgarların "sırf Hıristiyan olmak suçundan dolayı" toptan katliam edil­dikleri, 18 bin ila 30 bin arasında Bulgar öldürülmüş ve 100'den fazla­ köyün yakılıp yıkılmış olduğu iddia edildikten sonra, İngiltere’nin Türkiye’deki Hıristiyanları savunması gerektiği fikri ileri sürülüyordu.

Bu yazıda, MacGahan, Rus altınlarıyla cebini doldurmak istercesine, akla hayale gelmedik sansasyon haberleri uydurdu. Yazar, “Bulgar çocuklarının Çerkezler tarafından esir pazarlarında  satılmış ve satılmakta olduğunu ve Filibe’de 3-4 Liraya genç Bulgar kızlarının satın alınabildiğini de yazacak kadar ileri gitti. Ona göre, Türkiye “barbar” bir ülkeydi, Hıristiyan Avrupa’nın müdahalesini önlemenin en kestirme çaresini, Türkiye’deki Hıristiyan nüfusunu yok ederek azaltmakta buluyordu.

...

Türkiye, Türk tahkik memurları Edip Efendi ile Şakir Beyden ayrı olarak, Yovanço Efendi adlı bir Bulgar ile Blaque Bey adlı başka bir Hıristiyanı da tahkikat için görevlendirmiş ve bunlar, ölen Bulgarların sayısını 3.000’i aşmadığını tespit etmişlerdi. Ama bu da, galeyana gelmiş olan İngiltere’de artık dinlenmemişti.

Türk düşmanlığı duyguları önüne geçilmez şekilde almış yürümüş bulu­nuyordu. Bu arada Rusya Büyükelçiliği, müfrit Panslavistlerden Prens Tseretelev'i, Amerikan Elçiliği de Türk düşmanı Şuyler'i tahkik için görevlendirdi (Mr. Schuyler, U.S.' Secretary of Legation and Consul General who went to Bulgaria for the purpose of making inquiries into the atrocities com­mitted there, was accompanied by Mr. M'Gahan, ... and Mr. Schneider, correspondent of the "Cologne Gazette". Mr. Schuyler made no attempt for conceal his violent antipathy for everything Turkish, and that openly expressed the hope that Ottoman Empire would shortly faH to pieces. During his tour in the province of Slimnia he was accompanied by Prince Tcheretelew... whose influence did not probably weaken Mr. Schuyler's anti-Turkish sentiments." (W. Barillg to Elliot, Therapia, September 5, 1876, Coniidential, F.O. 424/43, p. 373, No 603/1).

Mac Gahan ve Panslavist Tseretelev ile birlikte Edirne vilayetinde dolaşan ve Türkiye aleyhtarlığını gizlemeyen Şuyler, ölen Bulgarların sayısını çok göstermek için Bulgar ailelerinin 15-20, hatta bazı hallerde 39 kişilik büyük aileler ol­duğunu ileri süren bir rapor yazdı (Schuyler to Horace Maynard, Philippopolis, August 10, 1876, F.O.424/43). Hiç kimse Bulgar ailelerinin ortalama 5-6 kişilik olduğunu söyleyip onun yalanlarını ortaya vur­madı ve bu uydurma rapor da İngiltere'de Türkiye aleyhinde kul­lanıldı.

Türkiye, ayaklanma bölgelerini yasak bölge ilân edebilir, bu­ralara yabancı gazeteci ve konsolosları sokmayabilirdi. Fakat, ayak­lanmanın küçük ve bunda ölen Bulgarların az olduğunu bildiği için olacak, herkese buralarını açtı ve Rus, İngiliz, Amerikan vs. me­murları ve gazetecileri serbestçe köyleri dolaşabildiler.

Türkiye'nin bu hareketi, Türkiye ve Türkler aleyhinde kullanıldı. Burada belirt­mek gerekir ki, daha sonra Bulgaristan Türklerine yapılan zulüm­leri yerinde tahkik etmek için Türkiye, buralara yabancı konsolosla­rın gönderilmesini istediği zaman, bu istek, şiddetle reddedilecek ve Türklere karşı yapılan zulümler ve katliamlar dünya kamuoyundan gizlenmeye çalışılacaktı.

Panslavistlerce girişilen ve İngiliz liberallerince de benimsenen Türkiye aleyhindeki kampanya, İngiltere'de meyvesini vermekte ge­cikmedi. İngiltere Dışişleri Bakanı Derby, 29 Ağustos 1876'da İstanbul Büyükelçisi Elllot'a "Bulgaristan olaylarının Türkiye'ye karşı sempatiyi tamamen yıktığını... ve Rusya'nın Türkiye'ye savaş ilân etmesi hâlinde İngiltere hükûmetinin fiilen müdahale edemeyeceği­ni" bildirdi (F.O. 424/43, p. 214, No 381. Derby to Elliot, Telegraphic, Confidential August 29, 1876, 11.55 p.m.: "I think to mention, for your guidance, that the impression produced here by events in Bulgaria has completely destroyed sympathy with Turkey. The feeling is universal and so strong that even if Russia were to declare war against the Porte, His Majesty's Government would find it practically impossible to interfere. Any such event would place England in a most unsatisfactory situation. Peace is, therefore, urgently necessary. Use your discretion as to the language which you shall hold, but you will see how essential it is that the Turkish Ministers should be alive to the situation, and that you cannot to be too strong urging upon the Porte a consiliatory disposition.").

Panslavizm ve Rusya, İngiltere'de büyük bir zafer kazanmıştı. Artık Türkiye yalnız kalmış demekti. Bir buçuk iki ay içinde İngilte­re'de durum Türkiye aleyhine dönmüş, daha doğrusu döndürülmüş­tü. İngiliz liberalleri, aptalca ırkçı Panslavizme alet olmuş, onun dü­men suyunda sürüklenmişlerdi. Türk düşmanlığının şampiyonluğunu eline almış olan Gladstone, Parlamentoda ve meydan kürsülerin­deki nutuklarından başka, 6 Eylülde "Bulgaristan Mezalimi ve Do­ğu Meselesi" adlı meşhur broşürünü yayımladı.

Broşür çıkar çık­maz kapışıldı ve 3-4 gün içinde 40.000 nüsha satıldı. Mr. Galdstone, broşürünü Rusçaya da çevirtmek için hemen Mr. Alexander adın­daki bir adamını Petersburg'a gönderdi. Mr. Alexander, 18 Eylül 1876 günü Petershurg Panslavist Komitesi tarafından alkışlarla karşılandı ve kendisine çekilen ziyafette yaptığı konuşmada, diğer hususlar yanında, şöyle dedi: "... Ölülerin kanı dinin harcıdır... Bu­gün Bulgaristan'da merhametsizce akıtılan kanın... muzaffer bir mahsul vereceği ne kuvvetle inanıyorum... Bugün hep birlikte, Türkiye'nin bu feci durumuna son verilmesini kuvvetle istiyoruz. O Tür­kiye ki, insanlığın yüzkarasıdır, yüzyılımızın lekesidir ve medeni­yetin ilerleyişini kösteklemektedir..."

İngiliz liberalleri ile Rus Panslavistleri kucaklaşıyor, öpüşüyorlar ve Türkiye’ye karşı ortak bir cephe kurmuş bulunuyorlardı. İngiltere'de de, tıpkı Rusya'da olduğu gibi, Türkiye'nin ve Türklerin cezalandırılması isteniyordu. Daha da ileri gidilerek, "Türk meselesi"ne köklü hâl çaresi bulmak için Avrupa kıtasından Türklerin atılması gerektiğini açıkça savu­nanlar da az değildi.

Rumeli Türkleri bu gelişmeleri uzaktan uzağa ve kaygıyla izliyorlardı. Rusçuk'taki İngiliz Konsolosu R. Reade, bu konuda şunları yazmaktadır:

"(Tuna Vilâyetinde) Müslümanlar, Rusların buraya ancak ken­dilerini Avrupa kıtasından atmak için gelecekleri kanaatinde­dirler ve ‘bu durumda ne için yaşayacağız?’ diye sormaktadır­lar.. Aynı şekilde, kendilerinin Avrupa'dan atılmalarını isteyen İngiltere'deki nutuklardan ve yazılardan da çok iyi haberdar olduklarını duymaktayım...” (Consul R. Reade to Elliot, Rustchuk, Oct. 25, 1876, F.O. 424/45, p. 63, No 133/2: "... The Mussulmans are convinced that the Russians will only come here to drive them out of Europe, and they say, ‘in that case what have we to live for’?". "I also hear that theyare very well aware of the 'speeches and writings' in England, advancing the ir expulsion from Europe...")

Rumeli'den atılmak istenen yalnız Osmanlı Devleti değil, fakat aynı zamanda yerli Türk halk kitleleriydi.

İngiltere'de olduğu gibi diğer Avrupa ülkelerinde de kamuoyu Türkiye ve Türkler aleyhine çevrildi ve oralarda da çeşitli yayınlar, mitingler yapıldı (Meselâ Paris'te çıkan Le Figaro gazetesinin bir yazısını tekzip için İs­tanbul Hariciye Nezaretinden Paris Sefaretine şöyle bir telgraf gönderildi: "Le Ministre des Affaires Etrangeres /de Turquie/ a L' Ambassadeur Ottoman aParis. Constantinople, le 26 Juillet 1876, Tel No 44390/120-: "Reçu télégramme No 191. La Sublime Porte vous autorise â faire démentir en son nom, de la maniére la plus formelle et la plus categorique, les assertions mensongéres et les accusations perfides du Correspondant du Figaro. Cet ecrivain se fait l'instrument tout au moins aveugle d'un complot ourdi par les memes individus qui ont fomente et organise l'insurrection bulgare et qui veulent aujourd'hui se venger par un systeme audacieux de calomnies odieuses de l'energie et de la promptitude avec lesquelles le Gouvernement a déjoué leurs projets criminels et parvenu â étouffer ce mouvement de rébellion qui avait pour but avéré le massacre general des Musulmans." Archives de I'Ambassade de Turquie ii Paris).

Bulgar ayaklanması korkunç bir şekilde istismar edilmiş ve gi­rişilen yoğun bir propaganda kampanyası ile Avrupa kamuoyu Türkler aleyhine çevrilmişti. Türkler, yapayalnız kalmıştı. Türkiye ve Türkler lehine yalnız Hindistan Müslümanları ile Macaristan üni­versite gençleri gösteri yapmak istediler. Hint Müslümanları Bom­bay, Peşavar ve Kalkütta şehirlerinde Türkiye ve Türkler lehinde mitingler yaptılar ve duygularını İngiltere hükûmetine de duyurdu­lar (The Viceroy of India to Salisbury, Simla, Oct. 2, 1876. Tel. F.O.424/44, p. 24, No 30,334 F.O. 424/44, p. 319, No 651).

Budapeşte Üniversitesi gençleri de, kendiliklerinden, Türki­ye'ye sempati gösterisinde bulundular, Türkiye lehinde ve Rusya aleyhinde şehrin muhtelif yerlerine bildiriler yapıştırdılar ve Türk savaş yaralıları için yardım toplamak için bir miting düzenlediler. Macar gençleri, diğer Macaristan şehirlerini ve Viyana Üniversite­sini de kendilerine katılmaya çağırdılar. Fakat bu hareket "Hıristi­yanlara zulümlerin tasvip ve teşvik edilmekte olduğu şeklinde yorumlanacak" diye yasaklandı ve genişleyemedi (Elliot to Derby, Therapia, August 9, 1876, Tel: "It is impossible to use stronger language than i have employed about atrocities in Bulgaria," F.O. 424/43, p. 48, No 85).

Avrupa'da, Türk­ler lehine bir hareket doğmasına imkân bırakılmadı ve başlamış olan samimi hareket çabucak önlendi. Avrupa'da kamuoyu, Türkiye aley­hinde kalmaya devam etti.

Bu hava içinde İngiltere hükûmeti, Bulgarlar lehine ağırlığını koydu ve Bulgarlık davasının avukatı kesildi. Ayaklanmaya karış­tıkları için yakalanıp mahkemeye verilen ve hatta yargılanıp hü­küm giyen Bulgarların serbest bırakılmaları, buna karşılık ayaklanmada şiddet kullandıkları iddia edilen "başıbozukların cezalandırılmaları" için İngiltere, Türkiye'ye çok sert diplomatik baskılar yapmaya başladı.

Baskılar gerçekten çok sert ve sık oldu. İngiliz ar­şiv fonları, bu aylarda Türkiye'ye ne derece sert baskılar yapıldığını gösteren belgelerle doludur. Hariciye Nâzırı, Sadrazam ve Sultan seviyesinde üst üste yapılan bu baskılarda, diplomatik nezaket ku­rallarını aşan bir dil kullanılmaktan da çekinilmemiştir.

İstanbul'da­ki İngiliz Büyükelçisi Elliot, 9 Ağustos 1876 tarihli bir telgrafında, "Benim kullandığım dilden daha sert bir dil kullanılamaz" diyor.

Bu baskılar ile ayaklanmaya fiilen karışmış olan Bulgar isyancıları serbest bıraktırıldı. 10 Ağustos 1876 günü Hariciye Nazırı Safvet Paşa, ayaklanmanın "şefleri ve organizatörleri hariç" Bulgar is­yancıları için af ilân edildiğini bildirdi (Safvet Pacha a Sir H. Elliot, Canlidja, le 10 Août 1876: "Lundi dernier V. E. m'avait engage d'entretenir S. A. le Grand Vezir de l'opportunite qu'il y aurait d'accorder maintenant l'amnistie aux Bulgares impliques dans les derniers mouvements. S. A. a qui je m'empressai de faire part de l'idee de V. E., en apprecia immediatement la justesse et la portee et elle vient d'etre adoptee par le Conseil des Ministres dans sa seance d'hier. "La decision du Conseil porte qu'en dehors de ceux qui ont ete deja juges et condamnes, tout ceux qui sont actuellement detenus ou poursuivis pour avoir pris part a l'insurrection seront mis en liberte sans retard et ne seront plus recherches a raison de ce erime. "Seuls les chefs et organisateurs de l'insurrection sont exemptes de cette mesure de elemence... "En portant ce qui precede a la connaissance de V. E., je suis certain qu'elle y verra une nouvelle preuve de sentiments de moderation que le Gouvernement Imperial n'a cesse d'apporter dans cette malheureuse affaire." (F.O. 424/43, p. 160-161, No 279/1) ve gerçekten Filibe, Edirne ve Tırnova olağanüstü mahkemelerinde yargılanmakta olan yüzlerce isyancı serbest bırakıldı.

Bundan başka, bizzat Bulgar isyancıları tarafından yakılıp yık­tırılan Bulgar köyleri Türk Hükûmetine yeniden yaptırıldı. İstan­bul'dan gönderilen paralar ve özel bir komisyon aracılığıyla hemen hemen bütün yakılıp yıkılan köyler yeni baştan kuruldu. 1876 yaz ve güz ayları yoğun inşaat çalışmalarıyla geçti. Eylül ayında yıkı­lan Bulgar köylerinin yarıdan fazlası yeniden yapılmıştı. 1876 kış aylarına gelinirken 3.060 ev yeniden yapılmıştı ve 348 evin de ya­pımı bitmek üzereydi (F.O. 424/49', p. 134-135, No 237/6). Ve kıştan önce evleri yakılıp yıkılmış olan bütün Bulgarlar yeni evlerine yerleştirilmiş, açıkta kimse kalma­mıştı (Sadoullah Bey au Grand Vezir, le 21 Novembre 1876, F.O. 424/48, p. 134­-135, No 201).

Bundan başka Türk Hükûmeti, zarar gören Bulgarlara bol miktarda para yardımı yaptı, bunların acil ihtiyaçlarım sür'atle gi­derdi (Safvet Pacha a Musurus Pacha, Constantinople, le 25 Septembre 1876, TeIegraphique: "Le Gouvernement Imperial mis jusqu'ici â la disposition de la commis­sion récemment envovyée en Bulgarie la somme de 18.000 livres Turques pour pouvoir aux besoins pressants des victimes de l'insurrection. En outre, des mesures sont prises pour la prompte reconstruction des villages incendiés..." F.O. 424/43, p. 536, No 891. Calvert to Elliot, Philippopoli, September 20, 1876: “A sum of 700.000 pİııstres was sent from Constantinople; of this 300.000 piastres was forwarded to Bazardjik, and the remaining 400.000 piastres kept for the villages of the Philippopolis ‘Caza’. Only 219.000 piastres of the latter sum has be en as yet spent, chiefly in buying cattle to enable the people to harvest their grain, and has been divided among the following 12 villages..." F.O. 424/44, p. 113, No 207/1 etc. etc.).

Yabancı devletler, özellikle İngiltere, suçlu Bulgarları kurtarır­ken, aynı zamanda suçsuz Türklerin cezalandırılmasını istediler. Bu konuda da Türkiye üzerine çok şiddetli baskılar yapıldı (F.O. 424/43, p. No 106, Elliot to Derby, Therapia, July 23, 1876, No 780: "On Saturday i had a further conversation with the Grand Vizier upon the excesses of the Bashi-Bazouk in Bulgaria...").

Canlarını, mallarını ve namuslarını korumak için silâha sarılıp Bulgar ayak­lanmasının bastırılmasına katılan Türk halk gönüllüleri (başıbo­zuklar), Avrupa kamuoyuna kana susamış canavarlar gibi göste­rildiler. Ayaklanmanın çabucak bastırılmasının hıncı veya öcü bun­lardan alınmak istendi.

İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi Elliot, Bul­gar ayaklanması hakkında daha ilk haberleri verirken isyancıların, "masum Müslümanlara karşı, hele kadın ve çocuklara karşı işledik­leri zulümlerin Müslümanlar arasında misilleme hareketlerine sebep olabileceğini" belirtti (F.O. 424/41, p. 9, No 11, Elliot to Derby, Constantinople, May 9, 1876, No 473: "Outrages committed upon the peaceful Mussulmans, and especially upon the women and children, may provoke among the Maho­medans a spirit of... revange likely to lead to similar acts of retalation..."). Fakat aynı zamanda Büyükelçi, ayaklan­manın bastırılmasında başıbozukların kullanılmasını protesto etme­ye başladı. Ayaklanmanın bastırılmasından ve hele Rusya ve İngiltere'de havanın Türkler aleyhine çevrilmesinden sonra, Büyükel­çi, protestolarını sıklaştırıp sertleştirdi. Bu defa "başıbozukların cezalandırılmasını" istemeye başladı.

Bu baskılar sonunda, 1876 Tem­muz ayından itibaren başıbozukların astırılmasına başlandığı görül­mektedir. İngiliz tahkik memuru Baring, 20 Temmuzda, "Yenima­halle olayında... birçok başıbozuk tutuklandı, bunların Binbaşısı yar­gılanıp mahkûm edildi ve hepsi bir günde idam olundu" diyor (F.O. 424/43, p. 2, No 2/1, Baring to Elliot, Philippopoli, July 20, 1876: "In the affair of Yeni Mahalle... a number of Bashi-Bazouks were arrested and their Bimbashi... was tried, sentenced, andexecuted all in one day.").

22 Temmuzda Baring Filibe'den şunları yazıyor: "Hasköy olayına ka­tıldığı için bir başıbozuk bu sabah asıldı... İki başıbozuk da burada (Filibe) şu anda asılmış bulunmaktadır.” (F.O. 424/43, p. 16, No 27/1, Baring to Elliot, Philippopoli, July 22, 1876: "A Bashi-Bazouk was hung this moming for having taken part in the Haskeui affair... Two have now been hung here." Baring, aynı zaman­da, Hacı Murad kumandasındaki başıbozuklardan 14 kişinin müeb­bet hapse, 11 kişinin de çeşitli hapis cezalarına çarptırıldıklarını be­lirtiyor. Öte yandan Burgas'daki İngiliz Konsolosu Brophy, yine 22 Temmuzda, "dün bir başıbozuk asıldı" diye bildiriyor.).

Fakat İngiltere, bu cezalandırmaları yeterli bulmamış ve daha fazla Türkün cezalandırılması için baskılarına devam etmiştir.

1876 Ağustos ve Eylül aylarında, "başıbozukların cezalandırıl­ması" için üst üste teşebbüs ve baskılar yapıldı. Bulgar ayaklan­masının bastırılmasını yerinde tahkik için Temmuz ayında Filibe sancağına gönderilmiş olan Baring, Eylül ayında yeniden oraya git­ti ve başıbozukların yargılanması sırasında mahkemede hazır bu­lundu. Bulgar isyancıları için af ilân edildiği sırada, Türklerden birçok kişi yeniden tevkif edildi (F.O. 424/43, p. 472, No 788, Elliot to Derby, Therapia, September 12, 1876, No 991: "I was informed yesterday that, ... the Porte has ordered the immediate trial and arrest of the principal leaders of the Bashi­ Bazouks...").

21 Eylül 1876'da, İngiltere Dış­işleri Bakanı Derby, serbest bırakılan Bulgarlara maddî yardım ya­pılması, aynı zamanda başıbozukların cezalandırılması için Sultan nezdinde yeniden teşebbüse geçilmesi talimatını verdi (F.O. 424/43, p. 453, No 758, Derby to Elliot, September 21, 1876, No 572: "Her Majesty's Government desire that Your Excellence will demand a personal audience of the Sultan, and communicate to His Majesty in substance the result of Mr. Baring's inquiries, mentioning by name Shefket Pasha, Hafız Pasha, Tossoun Bey, Achmet Agha, and the other officials whose conduct he has denounced. "Y. E. will, in the name of the Queen and H. M.'s Government, call for reparation and justice, and urge that the rebuilding of the houses and churches should be begun at once, and necessary assistance given for the restoration of the woollen and other industries, as well as provision made for the relief of those who have been reduced to poverty...").

7 Ekimde İngiliz Büyükelçisi Elliot, Sultanla görüşüp başıbozukların cezalan­dırılmasını tekrar istedi (F.O. 424/44, p. 203, No 400, Elliot to Derby, Therapia, October 7, 1876: H... At a private audience of the Sultan I executed the instructions contained in your despatch No 572 of the 21st of September, in respect to the measures which Her Majesty's Government expect to be taken for the relief of the suffering Bulgarians, and for the punishment of the persons chiefly implicated in the cruelties perpetrated upon them." Aynı şekilde Elliot, bir başka telgrafında, Bulgar ayaklanmasının bastı­rılmasında şiddet kullananların bir an önce cezalandırılması için Sultan nezdinde teşebbüs yaptığını bildirmektedir: F.O. 424/44, p. 91-92, No 165, Elliot to Derby, Therapia, Oct. 7, 1876. Telegraphic).

1876 yılının sonbahar ve kış aylarında, Bulgar ayaklanmasının bastırılmasında rol almış Türk halk gönüllüleri komutanlarının hemen hepsi tutuklandı (F.O. 424/45, p. 24-25, No 69/1, Baring to Elliot, Philippopali, October 12, 1876: "Achmet Agha and Tossoun Bey were under arrest... The other persons who have been arrested for their connection of the Batak affair are Alish Pehlivan of Bania, Achmet Tchaush of Derkova and Hafouz Effendi of Rakitova. Orders also have been sent to arrest the son of Achmet Agha... and Bektash Metto of Rakitova." F.O. 424/45, p. 27, No 69/3, Baring to Elliot, Philippopoli October 15, 1876: "Yesterday the Commissian examined Latif Effendi of Nevrokop, who had been arrested as aleader of Bashi-Bazouks at Batak.").

Yıl sonunda İstan­bul Konferansı toplandığı sırada, bunların cezalandırılması için Tür­kiye üzerine yapılan baskı daha da şiddetlendi. İstanbul Konferansında İngiltere'yi Lord Salisbury temsil edi­yordu. Bu defa Türkiye üzerindeki baskılar Salisbury aracılığıyla devam ettirildi.

24 Kasım 1876 günü İngiliz Dışişleri Bakanı Derby, Salisbury'ye verdiği talimatta, zarar görmüş Bulgarlara Türkiye'nin 30.000 Lira tazminat ödemesi, buna karşılık Bulgar ayaklanmasının bastırılmasında şiddet kullandıkları söylenen başıbozukların şiddet­le cezalandırılması için Babıâli nezdinde "yeniden ve çok ciddî" teşebbüs yapılmasını emretti (F.O. 424/37 - Confidential 3089, p. 13-14, No 12. Derby To Salisbury, November 24, 1876, No 14: H... To convey to the Porte a further and very serious warning with regard to the manner in which the outrages committed on the population in Bulgaria are being allowed by the Turkish Government to remain without adequate redress...").

Salisbury, bizzat Sultanla görüşüp talimatı yerine getirdi, başıbozukların şiddetle cezalandırılmasını istedi. Aynı zamanda şimdiye kadar cezalandırılmış olanları İngilte­re'nin kâfi bulmadığını belirtti (F.O. 424/37, p. 112, No 130, Salisbury to Derby, Pera, Dec. 26, 1876, No 57: “I had the honour of a long audience with H. M. the Sultan this afternoon... I took the opportunity of executing the instruction conveyed to me... and pointed out to His Majesty the deep abhorrence which had.been excited in England by the crimes committed in Bulgaria last summer... At the same time I pressed upon H. M. the regret and indig­nation with which the impunity of the chief offenders has been viewed in England." Yine Salisbury Derby'ye, bir ba§ka yazısında şunları bil­diriyor: "I executed your instructions in protesting against continue d failure to punish atrocity criminals." İbid. p. 49, No 9?).

Bu baskılar üzerine, 1876 kış aylarında yeniden birçok başıbozuk idam edildi. Filibe'de başıbozukları yargılayan beş kişilik mahkemenin üyelerinden ikisi Türk, üçü Hıris­tiyan idi. Bu mahkeme, Aralık ayında Dospatlı Ahmet Ağayı ida­ma mahkum etti (F.O. 424/46, p. 284, No 443, Elliot to Derby, Constantinople December 27, 1876, Telegraphic. Confidential: "Mr. Baring informs me that Achmet Agha has been condemned to death by a majority of five to one." F.O. 424/49, p. 126, No 237/2, Baring to Jocelyn, Philippopolis, January 28, 1877: "Metto Bektash Ahmet of Rakitovo... had been surrendered, he is condemned to death." Bu insanları idama mahkûm ettirip astıran mahkeme şu kimselerden kuruluydu: Sadullah, Yovanço, Salim, İkiades ve Wassa. (F.O. 424/48, p. 87, No 124/3). Bunlardan Yovanço Bulgar, İkiades Rum, Wassa ise Katolik Arnavut idi.). Arkasından Metto Bektaş Ağa idam edildi. İdam­lar, müebbet ve ağır hapis cezaları böylece devam edip gitti.

bolum 6
Bulgar ayaklanması sonunda Bulgarların serbest bırakılması, Türklerin ise cezalandırılması için Türkiye'ye pek sert baskılar yapı­lırken, bir başka baskı konusu da Sırbistan ile mütareke yapılması noktasında toplandı. 1876 Temmuzundan beri süren Türk-Sırp sa­vaşı, aynı yılın sonbaharında Türkiye lehine dönmüştü. Türkiye'nin bu devleti yenmesinden korkuldu. Bu defa Sırpları kurtarmak için harekete geçildi. Bu konuda da İngiltere ve özellikle Rusya Türkiye üzerine şiddetli baskılar yaptılar. İngiltere Dışişleri Bakanı Derby, İstanbul Büyükelçisi Elliot'a gönderdiği 6 Eylül 1876 tarihli talimatta, mütareke yapılması için Türkiye nezdinde sert teşebbüste bulunmasını istedi ve aksi takdirde Osmanlı İmparatorluğunun yıkıl­masını önlemek için İngiltere'nin hiçbir şey yapamayacağını bildir­di (F.O. 424/47 - Conf. p. 21, No 76, Derby to Elliot, September 6, 1876, Telegraphic: "...Warn the Turkish Ministers that if proposal for armistice is rejected, Her Majesty's Government can do nothing more to prevent the ruin which they will have brought on the Empire.").

Rusya daha da ileri gitti. 26 Eylül 1876 günü Rusya, Bosna-­Hersek'in Avusturya tarafından, Bulgaristan'ın Rusya tarafından ve İstanbul Boğazı’nın da müştereken işgal edilmesini İngiltere'ye gizlice teklif etti (F.O. 424/47, p. 44, No 167, Elliot to Derby, Therapia, September 26, 1876, Te1egraphic. Most confidential: "The Russian Ambassador has communicated to me today confidential proposals from his Government to us and to Austria that if the Porte refuses offered conditions of peace, the following steps should be taken: 1. Occupation of Bosnia by Austrian force, 2. Occupation of Bulgaria by Russian force, 3. Entrance of united fleets of all nations into the Bosphorous.").

31 Ekim 1876 günü de Rusya Büyükelçisi İgna­tiev, Türkiye'ye 48 saatlik bir ültimatom verdi ve mütareke kabul edilmediği takdirde Rusya Büyükelçiliğinin bütün personeli ile bir­likte İstanbul'u terk edeceğini bildirdi (Général Ignatiew â Safvet Pacha, Buyukdéré, â 19/31 Octobre 1876: "... Le soussigne est done charge de declarer ii la Sublime Porte, au nom de Sa Majesté, que si, dans l'espace de deux fois vingt quatre heures apres la remise de la présente note, un armistice effectif et inconditionnel de six semaines ii deux mois, embrassant tous les combattants, n'est pas conclu et des ordres peremtoires ne sont point transmis aux Commandants des troupes ottomanes pour arreter immédiatement toutes les operations militaires, il devra quitter Constantinople avec tout le personnel de l'Ambassade Impériale". F.O. 424/45, p. 148-149, No 333/1).

Bu, diplomatik ilişkilerin kesileceği, Rusya'nın savaşa kadar gidebileceği tehdidi idi. Bu teh­dit karşısında Türkiye, hemen ertesi günü, 1 Kasımda mütarekeyi kabul etmek zorunda kaldı  (Safvet Pacha â Général Ignatiew, le 1 er Novembre 1876: "... pour donner une nouvelle preuve de ses sentiments de conciliation et de sa déférence aux voeux exprimés par le Cabinet Imperial de St. Petersbourg, comme par les autres Grandes puissances, la Sublime Porte consent â la conclusion d'un armistice pur et simplede deux mois â partir d'aujourd' hui meme. Elle vient en conséquence de transmettre des ordres aux Commandants des troupes Impériales pour arreter immédiatement les opérations militaires sur tout le théâtre de la guerre." F.O. 424/45, p. 149, No 333/2).

Fakat bu, buhranın yatışması demek değildi. Tersine, gelişmeler Türk-Rus savaşına doğru gidiyordu.

12 Kasım 1876 günü Rusya kısmı seferberlik ilân etti (Gortchakow aux Missions etrangéres, du 1/13 Novembre 1876: "... Sa Majeste l'Empereur a jugé necessaire de mobiliser une partie de son armée." F.O. 424/46, p. 163, No 282).

İstanbul Konferansı bu hava içinde toplandı...

http://www.geocities.com/kanatsemra/yazi/y15.htm