Bir yüzükten katliama Kadın dedikodusuna meraklı ve muhafazakâr bir adam olan Tepedelenli'nin öfkesine kurban giden ilk kadın, oğlu Muhtar Paşa'nın sevgilisi Kira Frosini oldu. Muhtar Paşa'nın karısı Paşo Hanım onun gelmesiyle bütün itibarını kaybetmişti. Muhtar Paşa'ya istediği her şeyi yaptırmaya başlayan Frosini sarayın tek hâkimiydi adeta. Hizmetkârlar onun isteklerini yerine getirmeye öncelik veriyorlardı, en nadide hediyeler ona gidiyordu.
Muhtar Paşa delikanlılığından beri parmağından çıkarmadığı çok değerli bir yüzüğü hediye etmişti Frosini'ye. Cerbezer kadın da bunu hemen paraya çevirmek istemiş ve el altından satması için onu bir kuyumcuya göndermişti. Yüzüğün sahibinin kim olduğunu bilmeyen kuyumcu böylesine değerli bir parçayı ancak saraydan birinin alabileceğini düşünerek taşı Muhtar Paşa'nın karısına gönderince eğlence son buldu. Yüzüğü tanıyan ve hemen alan Paşo Hanım, kocasının Edirne tarafında olmasını fırsat bilerek durumu kayınpederi Tepedelenli Ali Paşa'ya açtı. Gelinine intikamını almayı vaat eden Paşa, aralarında Frosini'nin de bulunduğu şehirde adı kötüye çıkmış ne kadar kadın varsa bir gece toplatıp başkanlığını kendisinin yaptığı bir mahkemede yargıladı ve hepsini ölüme mahkûm etti.
Kadınlar çuvala koyulup ayaklarına taş bağlanarak göle atıldı. Bu olay sırasında Ali Paşa kendisini itidalli davranması için uyaran karısı Ümmü Gülsüm'ün de ölümüne sebep oldu. Uyarılmaya öfkelenen Paşa, piştovunu eline aldı ve gelişigüzel boşalttı. Korkudan bayılan genç kadın odasına kapandı, ertesi gün kendisinden özür dilemek için gelen Ali Paşa'ya kapıyı açmayıp onun kilitleri kırdığını görünce öldürmek için geldiği sanısına kapıldı ve korku yüzünden oracıkta can verdi.
Tepedelenli sonra oğlunun yüzüğünü piyasaya süren kuyumcunun peşine düştü. Plişivça Köyü'nde yerleşik olduğunu öğrenip adamın evini bastı. Kuyumcunun ailesiyle birlikte öldürülmesini emretmiş, emri bizzat yerine getirmek için kendisi de avluya girmişti.
Vasiliki'nin güzelliği :
Kuyumcunun kızı Vasiliki, kendisini Ali Paşa'nın ayaklarına atarak annesiyle birlikte kardeşlerinin ve kendisinin canlarının bağışlanmasını istedi. Öylesine güzel bir genç kızdı ki ayaklarının dibinde yatan Ali Paşa'nın iradesi sarsıldı, emrini iptal etti. Vasiliki'yi sarayına götürdü. Sarayda ayrıcalıklı bir mevki edinmekte zorlanmayan Vasiliki, Paşa'nın izniyle dinini korudu. Vasiliki'yi kaybetmek korkusuyla Ali Paşa onunla nikâh kıydı.
Pigot isimli bir Fransız subayının Hindistan'ın Madaras Mihracesi'nden aldığı ve ünlü Kazanova'ya sattığı, ondan Napolyon'un annesinin aldığı, ancak oğlunun Elbe'ye sürüldüğü dönemde onu kurtarmak için müzayedeyle sattığı 85 kıratlık Kaşıkçı Elması düğün hediyesi olarak Vasiliki'nin boynundaydı.
Yanya şehrinin tarihinde görülmemiş şenliklerle kutlanan emsalsiz bir düğündü yapılan. Vasiliki her an yanı başındaydı Ali Paşa'nın. Yaşlı vezir Yanya Gölü'nde onunla birlikte sandal gezilerine çıkıyor, başını onun dizlerine dayayıp şarkılar söylüyordu. Yabancı ziyaretçilerin dahi gözleri kamaşıyordu Vasiliki'nin güzelliğinden. Eşiyle birlikte Paşa'yı ziyaret eden bir Fransız asilzadesi "Doğu onu gölgeleyecek güzelliği daha yaratmadı" diyor.
...Ve son:
Bu bağlılığı Tepedelenli'nin kazandığı gücü kırmak için fırsat kollayan İstanbul'un dikkatle izlediğine şüphe yok. Halet Efendi'nin teşvikiyle Sultan Mahmut, Tepedelenli'nin ortadan kaldırılması emrini verdi, Çerkez Hurşit Paşa'yı bu 'tehlikeli adamı ortadan kaldırmakla' görevlendirdi. Hurşit Paşa'nın tek kozuydu Tepedelenli'nin Vasiliki'ye düşkünlüğü.
Önce halk arasında Paşa'nın karısının etkisiyle din değiştirdiği dedikodusu yayıldı, ardından Tepedelenli görüşme bahanesiyle Yanya Gölü'nün ortasındaki bir adada bulunan Pandaleymon Manastırı'na davet etti. Osmanlı serdarının davetine gitmemek isyandı. Ancak gitmenin ne sonuçlar doğurabileceğinin de farkındaydı Ali Paşa. Uzun uzun düşündükten sonra Vasiliki'yi de yanına alarak sandala bindi. Artık gözünde Vasiliki dışında hiçbir şeyin değeri olmadığını düşünüyordu.
'Vasiliki ellerine geçmesin' :
Hayatının bağışlanmasına karşılık karısıyla birlikte bir çiftliğe yerleşme teklifiyle çıktı Hurşit Paşa'nın karşısına. Ama İstanbul onun her durumda öldürülmesi emrini vermişti ve Hurşit Paşa'nın bu karar üzerine pazarlık yapma yetkisi yoktu. Manastırın odalarında ölüm dirim mücadelesi başladı. Tepedelenli vuruldu. O anda yanındakilere son emrini erdi: "Vasiliki'yi vurun, ellerine sağ geçmesin." Ancak adamları Paşa ölünce derhal teslim oldu.
Hurşit Paşa, Vasiliki'yi Tepedelenli'nin sakladığı hazinesini ortaya çıkarmak için günlerce sorguladı. Vasiliki konuşmadı, Hazine bulunamadı. Hurşit Paşa buna rağmen Vasiliki ve onun odasındaki kasada muhafaza ettiği kıymetli taşlarla İstanbul'a geldi. Kaşıkçı Elması bu sayede hazineye intikal etti. Vasiliki önce 75 kuruş maaşla Bursa'da mecburi ikamete tabi tutuldu, sonraki yıllarda affedilerek İstanbul'a gelmesine ve Fener'de yerleşmesine izin verildi. Vasiliki hayatının son yıllarını doğduğu topraklarda geçirdi. Bir rivayete göre Tırhala'ya yerleşti ve alkolle haşır neşir bir halde yaşadı; bir başka rivayete göre bir İtalyan asilzadesiyle evlenip yeni kocasıyla birlikte Tepedelenli'nin hazinelerini arayarak öldü.
www.radikal.com.tr