Türkçe > Edebiyat

Pomak öyküleri: Mustançovilerin atı

(1/1)

bogutevolu:
Mustançovilerin atı

Yaşlılar hatırlar, ne zamanki Türkler Sinapya eşkiyalarını ortadan kaldırmayı istemişler, O zaman her köyden insanlar onlara yardıma gitmişler. Çepelare’den de böyle insanlar gitmişler. Onlara Mahmut Agovski’nin dedesi Kara İbrahim önderlik etmiş. O zamanlarda Çepelare kazası ve köylerini o yönetiyormuş. Kara İbrahim pek çok insan toplamış ve hepsi de silahlı imişler. Onların bayraktarı Mustan Kaditski imiş. Ne zaman bayrağı taşısa, o en önde gidermiş ve en güzel ata binermiş.

İyi ama, ne zaman Maşergedik’e gitmişler ve Sinapovi haydutları ile döğüşmeye başlamışlar; öteden gümüş bir kurşun atılmış, böylece baş Mustan bayraktar vurulmuş. Aynı zamanda onun atı yanındaki kuşburnu çalısına bağlı imiş. At, binicisinin vurulduğunu görünce kişnemeye başlamış. Atın kişnemesinden tepeler çınlamış. At üç gün boyunca kişnemiş ve kuşburnu çalısının etrafını ayaklarıyla kazmış ve hiç kimseyi yanına yaklaştırmamış.  Dördüncü gün çalıyı yerinden sökmüş ve onunla beraber Çepelare’ye Mustançovi’lerin evinin avlusuna gelmiş. İnsanlar ne zaman ki Mustançovilerin atının geldiğini duymuşlar, hepsi de toplanmışlar. Bir çok kimse atı tutmaya çalışmışlar, ama kimseye izin vermemiş.

Ne zaman Mustanço’nun annesi dışarı çıkmış,  sadece onu yanına yaklaştırmış. Başını onun omzuna koymuş ve bir insan gibi kişnemeye ve ağlamaya başlamış. Annesi ve evdeki diğerleri atın koşumlarını çıkarmışlar ve  ağlamışlar ve bu ağıtı söylemişler:

Konçu le alen kamatan
Kade mu konçu ostavi
Tvoyan Mustançu saybiya
Koi şte te tebe da eha
Koi şte bayrakan da nosi
Koi şte seymene da vodi?

Kızıl güzel atçağız
Nereye bıraktın atçağız
Senin sahibin Mustançu’yu
Kim senin sırtına binecek ?
Kim bayrağı taşıyacak ?
Kim seymenleri götürecek ?

Ve aynı vakitte, annesinin ağladığı zaman diğer seymenler de türküye katılmışlar.

Bayraktaren e ostanal
Zad Meşergedik planina
Pod tionka ela visoka
Drebni mu piltse seymene
Tionke mu eli kumşie..

Bayraktar kalmış
Maşergedik dağında
İnce bir köknarın altında
Birkaç seymen arkadaşıyla
İnce köknar komşularıyla

Anne ve atın nasıl birlikte ağladıklarını görünce civardaki herkes ağlamışlar. Annesi oğlu için ve at süvarisi için.. Ve herkes atın gözlerinden gözyaşlarının nasıl pınar olup aktığı görmüşler.

Anlatan: A. Raiçev
Tercüme: Bogutevolu
Not: Tercüme hikayenin özgün üslubu korunarak yapılmıştır.

mechta:

* (yazılar Selçe köyün Türkçesi ile yazılmıştır. 1912  yılndan itibaren Türkçe orada yasaklanmıştıtr) 
* 1912 SENESİ –  KEBİRE ANNEM BANA ANNATTIRDİIĞI
Birinci Balkan savaşında on yaşındaymiş. O çok  görgüler görmüş ama episi akılımda degil. Bazıları yazalım.
Fotan Selçe  arasında türklen bulgar ududu var di. Çal tepesi’nde türk kalesi vardi. Kövün  kenarında kışla vardi. Orada çok askerler vardi. Kalede bekçiler vardi.
Babası bir akşam  gelmiş kaveden  güçlü güçlü, Ey kızannarım,  marebe tez olacak, gavur bütün insanı buradan kovacak.
Bir sabah toplar  patladı, insan kalkıştı kaçmaya hayvanlarlen beraber. Annemler dört kardeş, en  ufağı bir yaşında. Alır sırtına Kavala’ya kadar taşır. Bütün Rodop insanı  Kavala’ya Drama’ya dökülmüş. Kim geçmiş Türkiye’ye gitmiş. Gavur itişir,  Kavala’ya, dayadır ve geri çevirir. “Erkez kövüne dönsün”, demiş. Erkekleri  isir almış, karı kızan geri dönmüş. Dönmüş ama ne görsün, kövler kül olmuş.
KEBİRE’NİN KIZI  FATMA NE DUYMUŞ ANNATIR
Erkekleri döve döve  götürümişler. Dedeme bir dipçik vurular dedem yere düşmüş, kafirler sanmış  yölmüştür. Akşam olanakadar kalkar karanlıkta, annemleri itişir Çukur köve (Zabırdo)yakın.  Annem veri şamisini, nenem veri fercesini öyle yererler Selçe’ye. Dedem ep  saklı dururmiş tarlalrda sayalarda. Selçe’de tek dört eski yev kalmış. Dönen  insanlar o dört yeve yerleşmiş. Gavurlar erbir idareyi yeşaları toplamış o  zaman yevleri yakmışlar. Kimi aç kimi tok kış kıyamet insan cefa çekmiş.
Gavur gelir insanı  toplar bir yere, kim adını değiştirir, ona idare var, kim deyiştirmez ona satır  var. Zor zemanlar, açlık çekilmez. Kapı başında bir yandan candar, bir yandan  papaz, bir da bakır su dolu, papazın yelinde krıst(haç), candarın yelinde  makaz. Keser saçından salar suya, papaz bandırır krıstı suya, sorar: “Adın ne?”  “ Ayşe.” “Yöp krıstı!” Yöpersin, alır yelle su, serper sana: “ Ayde Şina!” Salar  dışarı. Başkası aynı şekilde: “Adın ne?”   “Rayme.” “Aydi, Rayna!”
Erkekleri sade  kafalarını isladırmış, krıstı yöptürürmüş. “Adın ne?” “Veli.” “Aydi Vasil!” Bütün  erkekleri deyiştirmişler. İsirler tez döner, adı deyişmiş, sonra dönen türk  adıyle. İnsana idare vermişler yölmeyecek kadar.
Dedemler her kış  gömermişler kompir tarlada, koyunnara misir brakırmişler sayada. Varmiş ambarcıklar  döşeme altında, kormişler tereke kuzulara. Kışın beslenirmiş.
Dedem da artik meydana  çıkmış, getirirmiş ordan azar azar misir kompir(mısır patatez). Kaynadırmiş nenem.  Aşağa ukari zahmet görmemişler. Kardaşlarını da idare etmiş, onnar martta dönmüş,  Ferat amıca Yakıp amıca isirlikten.
Yazınsı iyniden  başlamışlar yevler yapmaya. Muhtar koymuşlar bir gavur, Kara İvan. Çok izet  verimiş genç gelinnere, yevden yeve gezermiş, kızları aramiş. Birkaç sene  muhtar durmuş.
Balkan savaşından  bir astalık bastırmış insanı, kimi üçer kimi beşer kişi yölmüş, cami yanında  gömmüşler insanları. (sözde kolera hastalığı -1914-18y.)

mechta:
Anılarını anlatan Fatma Ahmed Ocak 1924 Selçe köyünde dünyaya gelmiş, ve su anda 86 yaşıdadır.

Navigation

[0] Message Index

Go to full version